AGAÇ ve MIDE
Yıllardır Yöntem Bilimsel Analiz çalışmaları ile dili, dini ve dünyayı betimlemeye ve açıklamaya çalışıyorum.. bunu yaparken indirgeme ve yorumlamayla da uğraşıyorum.. yaptıklarımı düz yazı ve tablolarla saptamaya ve saklamaya çabalıyorum. Bu çalışma ve uğraşma ve çabalarım bu güne kadar bir NETİCE vermedi.. kendi kişisel gelişimimi temin etmekten başka.. ancak önemli ve hatta değerli olan, YBA e önem ve değer verilmesi ve bu yüzden öğrenilmesi.. edinilmesi kullanılması ve yararlanılmasıdır.
Benim yaptığım bu çalışmaları ki bunlar beş bine (5000) yakın düz yazı ve beş yüz bine (500.000) yakın tablodur. Başkalarının anlamadığı ve bu yüzden önem ve değer vermediği bu çalışmayı yapmak elbette bir marifet değil bir maraz ve hastalıktır. Ömrünü keder ve kendini heder etmektir. Fakat şu da var ki her kimsenin ve nesnenin değeri ve önemi hemen anlaşılmaz.. Yıllardır anlaşılmaz ve önemsiz ve değersiz olarak kalır.. sonra zamanı gelir el üstünde tutular.
Misal genetik yasalar.. papaz Mendel.. saptamış.. ilim mahfillerine de göndermiş.. ancak altmış yol sonra Watson ve arkadaşları DNA ile şifreleri keşfetmişler.. ancak isim babası Mendel olmuş. Misal Kafka.. adam öldükten sonra yazıları anlaşılmış.. sonuçta ilim ve edebiyat bir HASTALIKTIR.. meraktır.. yeraktır.. ışktır.. iştahdır.. iştiyaktır aşktır.. San’at ve Hikmet bu birikimlerin zemini üstünde ortaya çıkar. Bu belli de.. fakat benim ne yapacağım belli değil
Geçen gün Saygıdeğer Sibel ATASOY’un bir yazısını yanıta yazdım.. onu da Hanım’a okuyarak AĞAÇ çalışması yaptık.. garibim koca hatırına günde 15 dakika birlikte YBA çalışması yaparız.. zati alisi YBA ete ve kemiğe bürünmesine vesiledir.. Pandemi de 2020 de Bandırma Üniversitesinin II.Filoloji Kongresinden Mustafa ALTUN Hocanın facede haber vermesiyle ve Hanımın teşvikiyle katıldım.. YBA kitabı hem kongrenin TAM METİN kitabında yayımlandı.. hem de oğlum Mehmet Alinin gayretiyle AMAZONDA tablolarıyla ve İNSANBİLİM ekiyle de yayımlandı. Böylece YBA i ete kemiğe büründürdük ve BUĞUÇAM soyadına mal ettik..
Bu gösteriyor ki Hanım ve Çocuklarım ve çevremdeki Nermin Hanım gibi pek çok arkadaşlarım YBA önem ve değerini biliyorlar lakin öğrenmek ve bu dili edinmek için gereken merak ve çabayı gösteremiyorlar.. bunun nedeni de belli.. çünkü YBA hemen işe yaramıyor ve kullanılmıyor. Çünkü onu bir dil olarak edinmeye ihtiyaç duymuyorlar. Bu da gayet doğaldır.. çünkü bireyin ihtiyacı ile toplumun ihtiyacı farklıdır. Hem de normaldır.. çünkü zamanın yükselen değeri değil.. şimdi başka yükselen değerler bulunuyor. Belki elli yıl sonra yükselen değer olacak.. kapış kapış millet onu elde etmek için uğraşacak…
Tanrı varken.. dünya varken.. din varken.. dil varken.. insan çıplak MANEVİ teninin farkında değil.. ancak soyunuk MADDİ bedeninin farkında ve kadrinde.. varlar YOK olduğunda çırıl çıplak ortada kaldığında belki var saymalarının ve yok sanmalarının farkında ve kadrinde olacaktır.. işte o zaman gıdasının ve altındaki hayatının.. gayesinin ve altındaki şuurunun.. şuurunun zihniyet ve formalitelerinin.. hayatının aktivite ve faaliyetlerinin.. hassasiyetini ve hissiyatını yaşadığında.. GAYE’nin GIDA kadar önemli ve değerli olduğunu anlayacak.. anlaması içinde ona yakın olması gerekecek.. dediklerimi elbette anlamadınız.. fakat “TANRI varken”.. sözüme de ifrit oldunuz ve beni Tanrı TANIMAZ sandınız.. amma dedim ya.. bu var saymalarının ve yok sanmalarının DÜŞÜNCE olmaktan fazla bir kıymeti harbiyesi bulunmaz. Biz bu sanrılar ve sayrılar ve tanrılar ile uğraşırken asla TANRI TANIKLIĞA yönelemeyiz.. Fatiha Şerife ile sorduğumuz soruların Zammı Suredeki yanıtlarından haberimiz olmaz.
Bu her Salı günü.. beş vakit kırk kez okuduğumuz GİRİŞ SURESİNİN anahtarını göstermek için çalıştığım pardon çağırdığım iki musalli arkadaşım fellik fellik kaçıyorlar.. neden ? korkuyorlar.. ilk çalışmalar hep ateizm ve kafirlik sayılmış.. Yahudiler için ilk Hristiyanlar kafirdi.. Hristiyan ve Yahudiler için ilk Müslümanlar kafirdi.. Şimdi Museviler ve İseviler ve Muhammedileri bir araya getirecek YBA ile uğraşmakta bir kafirliktir.. peki ben şimdi yeni bir PEYGAMBERMİYİM ? eğer beni anlayan ve bana sahip çıkan olsaydı.. tarihte gelmiş geçmiş binlerce mütenebbi sahte peygamber gibi bende bir NEBİ olurdum.. iyi ki sahib çıkmadılar.. sohbetime katılan olmadı.. bende kendimi bir bo görmedim. Çok şükür Rabbime.. zaten peygamberlere gerek yok ki.. maşalllah.. ÜNLÜ olan herkes Tanrı.. ve bu tanrılar etrafa yeteri kadar Peygamberlerini yani okuyucularını ve öğrencilerini gönderiyorlar. Hazır AÇIK ve SEÇİK Sehil yani ANLAŞILIR yazan her YAZAR ve her HOCA.. okuyucu ve öğrenci bulabilir. Siz hazır ve işe yarar bilgiler ve değerler.. çözümler ve kararlar.. verirseniz elbette kapış kapış gidecektir ve fakat HAZIR aldıkları için düşünmeyecekler yeni ve özgün çıkarım yapmayacak ve elde ettiklerini kullanmakla yetineceklerdir. Oysa benim hedeflediğim herkesin ihtiyacı olan bilgi ve değeri kendinin edinmesidir. Bunun aracı da YBA dir.
Her ne ise.. dün Hanımla yaptığım AĞAÇ çalışmasını (kırka yakın tablo) evvelki gün kendim yaptığım MİDE (elliye yakın tablo) çalışmasını bu gün geliştirerek ikisini bir dizinde topladım ve burada yayımlıyorum. Şimdi bunları yalından karmaşığa doğru versiyon sırasıyla imgeleyen ve irdeleyen herkesi rahatlıkla YBA ne olduğunu anlayabilir.. anlarsa diğer binlerce dosyayı da inceler, imgeler, irdeler ve böylece YBA dilini öğrenmeye girişir ve sonuçta onu edinmeye başlar. Ancak önünde engellerde eksik olmaz.. zaten dünyada çalışmadan ve direnmeden ne elde edilebilir ki YBA edinilsin.
Diğer taraftan YBA anlama ve ona önem ve değer verme olanağı olanların da zaten kendi YBA’leri olan zihniyetleri ve bilgileri bulunur.. onların tanıtımı ve beğenilmesine uğraşır.. onları bırakıp neden YBA eğilsin ve ilgilensin ki.. olmasa bile herkesin kendi boyunu kat ve kat aşan DÜNYA meşguliyeti onun dinini ve dilini incelemeye ve kökenini görmeye ve öğrenmeye fırsat vermez. Nasıl ki din ile meşgul olanlar dünyaya önem ve değer vermiyorsa. Dünya ile meşgul olanlarda da dine önem ve değer. Bu önem ve değer verilmeyenlerin içinde en garibi dildir.. DİLİ tepe tepe kullanırlar.. hatta kötü ve kötüye kullanırlar ve fakat onun ne olduğunu anlamaya cür’et ve merak etmezler.. çaba ve gayret göstermezler. Bu işte benim gibi DELİ’lere kalır.
Şimdi benim günlük dilin düz yazısıyla yazılmış anlatımım.. ekindeki yüze yakın dosyanın yani tablonun sakin bir zamanda.. yalından karmaşığa doğru versiyon sırasıyla izlemeniz ve incelemeniz ve bunu yaparken tahayyül (imgeleme) ve tevehhüm (irdeleme) yapmanız.. çok mu zor.. değil.. fakat sizin için önemi ve değeri bulunmuyor.
Zaten tabanımız ve tavanımız.. bu anıklanan (hazır) imgeleme (hayal) ve anımsanın (hatır) irdeleme (vehim).. bir de uykumuz (nevm) ve uyanıklığımız (yakaza) bulunuyor.. bu zemin üzerinde tasavvur-ı şekil (hadd-ı sibga) ve teşekkül-ü suret (hatt-ı levn) yaparız.. sonra zikre ve fikre geçeriz.. sonra lafz ve manaya dalarız. Bu çalışmalarda ŞEKİL ve SURET’lerden hiç bahsetmedim.
Saygılarımla.. sağlıcakla kalınız.
Osmanziya 03.01.2022 Üçyol-İzmir
(yüze yakın tablo bu dizinin içinde.. buradan indirebilirsiniz)
uploads/20230103_121106_03_ARA_2023.rar - 20230103_121106_03_ARA_2023.rar
|