Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

KRITIK NOKTA

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Diğer
Forum Adı: Din
Forum Tanımlaması: Diğer Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1470
Tarih: 10-Kasım-2024 Saat 17:39
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: KRITIK NOKTA
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: KRITIK NOKTA
Mesaj Tarihi: 19-Kasım-2019 Saat 23:43
https://www.facebook.com/photo.php?fbid=2201698449853786&set=gm.736515016709834&type=3&theater

maddi ve manevi
kirlenme ve temizlenme
hem bir gereksinim hem bir arayıştır

Çünkü bedenimiz özümleme ve denge ve ruhumuz bir benimseme ve uyum ister.. girdi ve çıktılar algı ve ayarları ile regule edilen sibernetik bir bir yapıdır beden ve beyin.. bu sibernetik bina içinde semiotik bir yapılanması bulanan bir RUH var.. bu ruhun melaike ve ruhaniyatta bulunmayan HÜRRİYETE sahip olmasına HÜR-RUH projesi diyorum.

Bu proje; çoğalma, BESLENME seslenme ve sevinme programlarının proseslerine bağımlı olarak işler.. orman kanunu.. devlet kanunu.. ahlak kanunu ve hakk kanunu olarak tanımlanabilecek protokollerinin prosedürlerine.. bağlı olarak çalışır. Programların oluşturduğu koşullara bağımlı krallar (master) ve protokollerin ortaya çıkardığı kurallara bağlı olan köleler (slave).. birincil kader ve ikincil kaza yasalarıyla ve bunların içerdikleri ata ve ceza kanunlarıyla imamı Mübin ve kitabı Mübin’lerini işletirler.

İşte bu protokol ve koşul ve yasaların biriside yukarıda işaret edildiği gibi BESLENMEDİR.


Beslenme dört aşamadır.. aş-alma ve özümleme ve kirlenme ve temizlenme.. bu doğal metabolizma süreçleriyle toksinler ortaya çıkacağı gibi böyle diş protezleri gibi yapay işlemlerle bedenimiz ZEHİRLİ MADDELER alıyoruz. Hatta İŞLENMİŞ gıdalarımıza eklenen kimyasallarla da bile bile alıyoruz. Hele çay ve kahve ve sairlerinde bulunan en hafif uyuşturucu olan kafeinlerle bile ZARARLI MADDELERİ severek yiyor ve keyifle içiyoruz. Teknolojinin giderek doğadan uzaklaştıran ortamlarıyla araba egzozları ve apartman bacaları yüzünden caddelerde havadan aldığımız kirli gazların bir haddi ve hesabı da yok.. ayrıca apartman tepelerinde bulunan bazlardan gelen radyasyonları da unutmazsak zehirli VE zararlı İLE kirli VE gizli "madde"lerin etkisiyle maddemizle birlikte mânâmızında BOZULDUĞUNU görmemek mümkün değil.. buna rağmen yine YAŞIYORUZ...

Öyle ise hiç olmazsa ÖLÜNCEYE kadar "Mânâ"mızı düzeltmek, ruhumuza terapi ve aklımıza rehabilite etmek.. kalbimizi rehberler ve nefsimize ihbarlar yaparak bilgiler, görüşler, düşünceler ve HABERLER almaya çalışmak, günlük çah ve kahve almak gibi elzem hale geliyor. Lakin bizim bunları almaya ve edinmeye ne ilmi gereksinim duyuyoruz ve merakımız var.. ne de fırsat ve vaktimiz bulunuyor. Üstelik bunların zehirli İLE zararlı VE kirli İLE gizli olanlarını bile bilmiyoruz.

Size hep kötü haber üstüne kötü haber verdim.. HBR ve RBH...
H bir ve rab H...

işte size TERABİ yani terapi.. kendi kendinizin rabbi olmak.. Hür-ruH bulunmak.. dilini tanımaya çalışmak.. dinini tanımaya çalışmak.. kültürünü tanımaya çalışmak.. mümkündür. bu da iyi haberimiz olsun.

İşte YBA sözün taşıdığı bilgi ve buyruğun sağlam ve sağlıklı olmasının aranmasının endişesini .. duyanların..
sözün yüklendiği değişken ve değerlerin uyarlı ve tutarlı olanlarının bulunmasının tasasını..
edenlerin..
sonuçta insanın bilinmesini ve kendinin tanınmasını isteyenlerin..
zihninin ALIŞkanLIK'larla gelişigüzel ilerleyişini denetlemek..
şuurunun otomatik olarak ALIŞkınLIK'larla çalışmasına yön vermek için orta yolu aramaları gerekmez mi ?

Hatta bu gereksinimden öte alışkanlık ve alışkanlıklarının ötesine bir arayışının bulunması istenilmez mi ?

On yıldır YBA öğrenilmesi, kullanılması ve yararlanılması için yaptığım çalışmalarda kritik bir noktaya gelmiş bulunuyorum.. ya take-of noktasında UÇAĞIM kalkacak.. ya da yere çakılacak.. bunu hissediyorum. Bu sizi ilgilendirmeyebilir.. ancak şuna ilgisiz kalamazsınız:

Hayatın şuura bir araç olduğu.. YAŞ-AMIN asla insanın gözünü kapatan bir AM-AÇ bulunamayacağı.. ömrün meyvesi olan ve doldurulan akıl AR-AÇ’ının boş bir disket gibi kaldırılıp atılamayacağı..
ancak insanın nakdini hasib, vaktini takib ve bu yüzden nefsine sahib bir MALİKİYET..
salahını rakib ve sıhhatını tabib ve yüzden enesine hakim bir RUBUUBİYET..
olmak yolunda bir DAVA'sının bulunması gerektiğini düşünüyorum..
bunun yolunun aranması gerektiğini söylüyorum

İşte bunun için "Düşünenleri ARIYORUM çünkü arayanları DÜŞÜNÜYORUM."

iŞBu dava'm ve savım, daveti'm çağrım,
dua'm ve yakarım.. dai'm ve çığlığm...

Bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız.
Osmanziya 20.11.2019 Üç kuyular İzmir

http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1470&PID=2344#2344

2344#2344
Bu bağlantımın son iki numarası..
23 + 23 = 46 kromozomlu insanın genetik kodu.
4444 ise YBA modelinin çıkartıldığı Salatı Tefriciye Duası..
YBA ile yaptığım İnsanbilim ve İslambilim çalışmalarının kendini yinelediği.. yani yerinde saydığı ve kendini tekrar ettiği bir konumu ve MAKAMI gösteriyor.


Elbette insanların rahata, kolaya ve hazır alışık, alışkanlıklara ve alışkanlıklara aşık olduğunu biliyorum.. çünkü kendimde öyleyim.. Ancak alışkanlıkları kırmak ve alışkınlıkları yıkmak ve böylece DEĞİŞİMİ yakalamak gerektiğini yine herkes gibi bende biliyorum.


YBA analizin önemini ve değerini, en az yarısı kadar, benim gibi bilen bir arkadaşımla birlikte bir çalışmayı birlikte başlatamamakta.. bu alışkanlıklara ve alışkınlıkları aşık olmanın neden olduğunu da adım gibi biliyorum.


Bunun adı, eğer suçu kadere ve yazgıya atmak istemiyorsak, acizlik ve tembellik ve reflekslere yenilmektir.. çünkü başka konularda hedef küçük olsun büyük olsun başaranlar, mal ve hizmet sunanları da gözlerimizle görüyoruz.


İşte bu saptama bir kritik take-off noktasıdır..
Bu nokta da kaçınılmaz olarak ya yükselirsin ya da kurtulunmaz olarak düşersin.. biiznillah.


Öyle ise yapmamız gereken ya kaderi ve YAZGIYI doğru olarak anlamak ya da kazayı ve YARGILARINI gerçekleştirmektir. Bu ikisi yani "doğru" ve "gerçek" birbirlerini tamamlayacak ve BİLGİ'ni uygulatacaktır.


Allah yar ve yardımcımız olsun.
Amin.

Bu alıcı ve satıcıların bulunduğu yere baktığımız bağlı.. onlarda bize kullanılacak ve tüketilecek mal ve ürünleri veriyorlar (satıyorlar) Google da bu işe aracılık ediyor. Sonuçta krallar biz kölelerine bağımlı ve biz kölelerde krallarımızı bağlıyız. Bu karşılıklı bağlardan oluşan AĞLAR.. üst süper bir vizör tarafından koordine kontrol edildiği de aklın ucuna görünüyor. Ancak üst noktaya buna kimileri güç.. kimileri kader.. kimileri Tanrı adını veriyor. Bu da bizim yapılandırdığımız; duyumlarımı, duygularımızı, düşüncelerimizi ve dileklerimize biçimleyen inançlarımızın ağına hem bağlı hem bağımlıdır. Sonuçta bu Ağ-aç'tan ortaya çıkan yaş-am (nesne), am-aç (kimse), ar-aç (yüklem), ad-aç (özne) benim varabildiğim son uçlardır. Bu "UÇ"lerın.. berr'lerin.. birr'lerin.. yani dny dünya ve diyalektiğin deyn-i dinin gizeminde kilitlendiğini düşünüyorum. Ancak Yaratan bize büyük bir alışverişi müjdeliyor: "İnnallaheştera minelmüminine enfüsehüm ve emvalehün bienne lehümülcenne" Allah mümin BAYİİLERİN mallarını ve canlarını cennet karşılığında MÜŞTERİ oluyor.




Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info