YBA nedir
Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Yöntem Bilim
Forum Adı: Yöntembilim
Forum Tanımlaması: Yöntembilim Üzerine Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2571
Tarih: 12-Aralık-2024 Saat 22:45 Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com
Konu: YBA nedir
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: YBA nedir
Mesaj Tarihi: 12-Aralık-2024 Saat 09:19
Bizler ana babalarimizin yaptiklarini yeriz.. çünkü onlar sebeb biz neticeyiz.. "sebeb sıra süreç sonuç" ÇIZGISİ budur.
Deni dunya ile din deyni arasinda kalan bil ve fil DİLI böyle çalışır.
Dilini tanimazsan dinini dil haline getirir.. imanini usul edinirsin.. KÖR sağ duyuşlu bulunursun.. dinini tanimlamazsan dilini din haline getirir.. usulunu iman kılarsin.. SAGIR sol goruslu olursun..
Günumüzun ükelâ ve sakızcı enelerine ve müstebid ve baskıcı zumrelerine duyurulur.
osmanziya 12.12.2024 üçyol 05:08
VATSAPTA Değerli dört beş arkadaşıma gönderdiğim bu yazı ve tabloya geri dönüp yanıt veren DEĞERLİ ARKADAŞLARIMA şu yanıtı verdim:
Değerli .... Bey Kardeşim, bu uzun ve emek verilmiş değerli yanıtınız için yani geri dönüşünüz için çok teşekkür ederim.
Gönderdiğim tablo İNSANIN sadece akıldan (bilinçten) ibaret olmadığını anlatıyor.
Akıl (BİLİNÇ) ve Ruh (İSTENÇ) ile Nefis (DUYUNÇ) ve Kalb (SEVENÇ) dörtlüsünden oluşan bir şuur (TANINÇ) olduğunu anlatmaya çalıştı. Bu dört terimde tablo üzerine RASTGELE değil YBA diline göre yerleştirildi.
AKIL diyelim ki düşünce (elmalar) kümesidir.
KALB diyelim ki duygu (armutlar) kümesidir.
RUH diyelim ki dilek (portakallar) kümesidir.
NEFİS diyelim ki duyum(Üzümüler) kümesidir.
Bu dört ana dizin ya da ana kategori ya da ana type hepsine ilişkin "fiziko-bio ve soso-psik" içerikler zaten her birine ilişkin mantık temelli insan ilimleri (PSL) ve matematik temelli evren ilimleri (FKB) tarafından inceleniyor. Üstelik fünün ve hukuk ve hikmet ve san'at etkinlikleri yaşanıyor ve filoloji ve teoloji ile dillendiriliyor. Hatta META-FİZİK ve PARA-PSİK öte ve beri yanını ilişkin filozofimiz (felsefe) ve teozofimiz (tarikat) de bulunuyor. Bunlar hocalar, yazarlar ve bilim adamları tarafından günlük dilin mantığı ve bilimsel dilin matematiği ile dillendiriliyor. Bunlar beni İLGİLENDİRMİYOR.
Beni ilgilendirmiyor demekle bunların başkaları için önemsiz ve değersiz olduğunu demek istemiyorum Ancak mesajım için önemli olan TABLO'daki bu anlatımımın YBA in mutfağı olan ANALİTİK DÜZLEM üzerinde göstergelenmiş olmasıdır.. Yani bu tablo Günlük Dilin Düz Yazısı (GDDY) ile yapılan klasik bir anlatım değil.. Her sözün ve terimin ve kavramının bir tablo üzerinde bir kez kullanıldığı yeni bir ANLATIM’dır bu.
İnşaallah İSTERSENİZ ve gmail ile olan mail hesabınız bildirirseniz sizi göndereceğim 2020 yılında Bandırma Üniversitesinin Uluslararası II Filoloji Kongresine sunduğum YBA çalışmasını incelediğinizde.. meramımın bu yazı ile size verilen elma, armut ve portakal ve üzüm "bilgiler"i değil bu bilgi "içerikleri"nin yer aldığı TABAK' olduğunu göreceksiniz.
Merakla ve heyecanla beklediğim şeyde bu yazımın içeriğine ilişkin değerli katkılarınız ve eleştirileriniz gibi yirmi sayfalık ve yirmi tabloluk YBA çalışması aldığınızda ona yapacağınız ilişkin değerlendirmelerdir.
Saygılarımla sağlıcakla kalınız.
Osmanziya 12.12.2024 08:42
|
Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 12-Aralık-2024 Saat 09:42
Mehmet BAŞ Kardeşimiz tarafından yazılmış paylaşım:
Felsefenin İzinde Bir Ömür: Mehmet Emin Erişirgil
İstanbul’un tarihi dokusunda, 1891 yılının bir kış günü dünyaya gözlerini açtı Mehmet Emin Erişirgil. Kökleri Anadolu’nun kadim topraklarına, Niğde’ye uzanan bu ailenin oğlu, doğduğu şehirle yoğrulurken ruhunda hep memleketinin derin izlerini taşıdı. Belki de bu iki farklı coğrafyanın ona sunduğu zenginlik, onu hayatı boyunca bir sorgulayıcı, bir düşünür, bir yolcu yaptı.
Eğitim hayatı, İstanbul’un zengin kültürel dokusuyla şekillenmişti. Mercan İdadisi’nde başlayan öğrenim süreci, Mülkiye Mektebi’nde zirveye ulaştı. Bu süreçte zihni, edebiyat, felsefe ve siyasetle yoğrulmuş; yaşadığı dönemin derin dönüşümlerine şahit olmuştu. Genç Mehmet Emin, yalnızca okumakla yetinmeyen, gördüklerini sorgulayan, anlam arayışını hiç bırakmayan biriydi.
Mülkiye’den mezun olduktan sonra Mehmed Âkif Ersoy’un yanında çalışmaya başladığında, kader ona yalnızca bir iş değil, bir dost, bir fikir yol arkadaşı da sundu. Âkif’in idealizmi, Mehmet Emin’in düşünce dünyasında yankı bulurken, bu dostluk ona milli şairimizin kaleminin ardındaki derinliği yakından tanıma fırsatı verdi. Âkif’in Safahat’ında yankılanan hikmet, Mehmet Emin’in zihninde felsefi bir derinlikle yer etti.
1915 yılı onun kariyerinde bir dönüm noktası oldu. Kadıköy Numune Mektebi’nin müdürü olarak eğitimdeki yetkinliğini ortaya koyan Erişirgil, aynı yıl İstanbul Darülfünunu’nda felsefe doçenti unvanıyla görev aldı. Burada Ziya Gökalp, Yahya Kemal, Ahmed Naim gibi devlerle aynı masada oturdu. O masada konuşulan her kelime, onun zihninde bir düşünce fidanı gibi filizleniyor, felsefenin derin sularında yolculuğuna rehberlik ediyordu.
Erişirgil’in hayatı boyunca benimsediği felsefi duruş, felsefeyi yalnızca akademik bir disiplin değil, hayatın anlamını arayan bir yol olarak görmesiydi. “Neden filozof yok?” diye sorduğunda, aslında bir çağın düşünsel boşluğunu işaret ediyordu. Onun için felsefe, bir cevaplar bütünü değil, sonsuz soruların yankısıydı.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında siyasette de boy gösterdi. Son Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda Niğde milletvekili olarak görev yaptıktan sonra, Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan Zonguldak milletvekili seçildi. Siyaset sahnesindeki başarıları, onu Hasan Saka ve Şemsettin Günaltay hükümetlerinde bakanlık koltuğuna taşıdı. Ancak Erişirgil için siyaset, bir amaçtan ziyade, toplumu dönüştürmenin bir aracıydı. O, felsefi derinliğini, eğitim ve siyasette de bir rehber olarak kullandı.
1950’den sonra siyaseti bırakarak yazı hayatına döndü. Eserleri, Türkiye’de felsefi düşüncenin kökleşmesine öncülük etti. “Bir Fikir Adamının Romanı: Ziya Gökalp” ve “İslamcı Bir Şairin Romanı: Mehmed Âkif” gibi kitapları, yalnızca biyografik eserler değil, aynı zamanda bir dönemin entelektüel panoramasını çizen yapıtlardı.
7 Şubat 1965 sabahı, Ankara’nın puslu havasında hayata veda ettiğinde geride yalnızca bir isim değil, derin bir düşünce mirası bıraktı. Mehmet Emin Erişirgil, İstanbul’un kültürel zenginliğiyle Niğde’nin sessiz bilgeliğini birleştiren bir filozof, bir eğitimci, bir yol göstericiydi.
Mehmet Baş
bu yazı için dedim ki:
Teşekkür ederim.. kendisinden çok yararlandığım Mehmet Emin Erişirgil'in NİĞDE'li olduğunu bilmiyordum. Gençliğimde onun osmanlıca yazılmış tercüme KANT FELSFESİ kitabına latince harfli yeni yazıya KENDİM için çevirmiştim. Felsefi ve ilmi bir etiketim olmadığım ile daktilo halinde kalmış yayımlamamıştım. Bununla beraber oradaki temel bilgileri özümledim. Bu vesile ile şunu da belirteyim yine aynı şekilde ord. prof. Hilmi Ziya ÜLKEN hocanın orta boy üç yüz sayfadan fazla BİLGİ ve DEĞER kitabını dolma kalemle deftere geçirmiştim. NEDEN FELSEFE yapılmıyor sorusuna yine bu vesile ile şu yanıtı vereyim: https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2571
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 12-Aralık-2024 Saat 12:46
Kişisel gelişim.. bireysel gelişim.. toplumsal gelişim.. ulusal kalkınma.. yolunda herkese kolaylıklar ve başarılar dilerim.
Çünkü genişlemeden ve gelişmeden olmaz.. eğer kendimizde bir sıkıntı hissediyorsak bu içimizdeki "yay"ın bizi sıkıştırmasından dolayıdır. osmanziya
|
|