Mehmet Gül arkadaşımız "Şayet insan ruhunu bilimle açiklamak istersek, nasil açiklariz...???" demiş. Ruh hakkında size az bilgi verilmiştir diyor Kitabımız. Geçmişte felsefi ve dini edebiyat ile zihin, şuur, akıl, kalb, ruh ve nefis gibi terimler "edebiyat" çerçevesinde kalmış BİLİMSEL olarak ele alınmamıştır. Ünlü birisi bana RUH hakkında düşüncemi sormuştu bir tanıdık bilim adamı vesilesiyle.. çünkü YBA i insanbilim ile tanıtımını yaparken nefis ve akıl ile kalb ve ruh latifelerine analitik düzlem üzerinde GÖSTERGELİYORDUM. Bilimsel Bilginin inşa edildiğ son üç yüz yıl içinde Matematik tabanlı FKB ile evren ilimleri yaparken FİZİKSEL evrenin bir parçası olarak hayatı KİMYEVİ ve şuuru BİOLOJİK olarak ele aldık. Fakat daha önce bin beş yüz yıldır yaptığımız Mantık temelli PLS ile insan ilimleri yaparken her şeyden önce.. geçmiş din ve ahlakın birikimiyle.. insanın bir RUHU olduğunu kabul ediyoruz.. bir GAYESİ bulunduğunu var sayıyoruz.. bir SORUMLULUĞU olduğuna inanıyoruz. Bu PSİKOLOJİ olmadan zaten insan LİSANINI (Lingustik) ve olmazsa olmaz kültürünü (SOSYOLOJİSİNİ) de ele almak ve incelemek mümkün değildi.. buna rağmen tanrı tanımak kökenli BİLİMCİLER "ruh"inkar ederek.. en azında psikolojik kuramları.. dinin ve ahlakın yerine getirerek insanın açılımını daralattılar. Neyse ki son yüzyılda ellerine bir BEYİN geçti de hiç olmazsa onunla ruha ilişkin bilgileri ve verileri ve gerçekleri derlemeye çalışıyorlar. Bu BEN acaib bir nesne ve garaib bir kimse.. "özne"sını sıfırladığ halde yine KONUŞABİLİYOR.. Arkadaşımın soruna yanıt vermedim.. konu bağlamında konuştum.. çünkü BİLİM nedir.. bunun bir ön mesele olarak çözülmesi gerekir. saygılarımla. Sağlıcakla kalınız. Osmanziya yontembilim.com 29.09.2024 15:22
Sekiz yıl önceki bir çalışma
imdi benim tablolara rağbet artıyor.. nereden bilirdim düz ve anlaşılır yazıp başına belaya sokacağını böyle etliye ve sütlüye ve tatlıya dokunmadan iletişim kurmak pek bi revaç bulacak.. Afitab Aydın Hanım ilginize teşekkür ederim.. aslında o kadar zor değil.. yukarıdaki BORU t. var ya işte o bir dürbün OBJEKTİF rabas demektir t. OKULER'i rasat demektir t... hayda dört yabancı kelime daha.. :)))) açıklayayım derken yine açıklamak zorunda kalıyorsunuz.. anladınız mı niye düz yazı yazmadığımı.. bi açıklamaya kalktım başıma iş açtı.. Efendim t. dürbünün gözün önüne konulan merceğine t. OKULER.. etrafa bakan merceğine de OBJEKTİF denilir.. aslında oküler çift merceklidir.. biri görüntüyü yaklaştırırken diğer onu düzeltir.. bazı dürbünlerin yapısından bunu görürsünüz.. okuler kısmı ayrı bir boru halinde... şimdi. t bizim dürbünün objektif kısmından iki mercek var.. yani burada dört mercek kullanıyoruz; rüyet, riya, rüya, re'y.. yani bizim re'ylerimiz.. oylarımız, vargılarımız, yargılarımız böyle mercekli bir sistem tarafından örülür.. buna anlatmaya çalıştım.. sonra ortaya çıkanları açılır sandık dökülür fındık (köyde keçileri otlatırken pat pat yuvarklar t. dışkılarını atarlar).. tabi bizim ZİHİN işkembe-i kübramızdan çıkardığımız yüklemler ve yargılar öyle pek temiz ve masum değil.. fakat burada TAMAMEN KUTSAL sözcükler içinde böyle NECİS sözleri kullanmam rast gele değil.. insanlar kutsal konularda konuşanları da KUTSAL sayıyorlar.. yani bayan olmasanız ağzımdan yine t. bir pis ve necis söz söyleyecem.. çünkü bu çok pislik bir durum.. sonra bu adamlar başıma hoca olmaktan çıktım mehdi ve imam haline geldiklerinde yine pisliğe devam ediyorlar.. bu da aslında bir yazarlık afeti.. yazarlar yapmadıkları işleri söylerler.. insanlarda sözü ile işini birleştirirler.. oysa gözün görüdüğü her nesneye el dokunamaz ki ağzın söylediği her işi beden yapsın... bu normaldir.. ancak anormal olan insanın her sözü ve her işi sağlam ve sağlıklı var saymasıdır.. her ne ise ola ki bir gün bu sözlerime bakıp bi bok zannetmemeleri için.. sözlerim arasına böyle KORUYUCU maddeler koyuyorum ki ya şu osmanziya ne mübarek bir adammış demesinler.. bana değil sözlerime baksınlar.. duygularını değil akıllarını rehber edinsinler... (tashih ettiklerime (t.)i işareti koydum..
29.09.2016
gördünüz mü.. düz yazı yazınca bir de onun söz düşüklüklerini düzeltmek gerekiyor.. ben zaten özürlü yazan adamım.. edebiyat sıfır.. imla sıfır altı, 06 onun için yazamıyorum.. yazamadığımdan da yazarlığa düşman bu adam demesinler.. hatta tam ve düzgün güzel yazıp herkese okutup insanları hazır düşüncelere alıştıran adamlara daha çok düşmanım Cuma Özusan ve Mustafa Everdi hariç.. mesala orhan kemal.. kemal tahir.. orhan pamuk.. gerçi bunlarında yararları vardır.. ancak zararlarını asla aşamaz.. her ne ise ZAMAN çalan.. YAZAR'lık vaktimi olsaydı 100 bin tabloyu yapamaz ve YBA hamile olamazdım.. elbet her hamile gibi güne gelince ben de doğuracam.. fakat RUH ebemi.. ZİHİN eşimi.. ŞUUR partnerimi.. bulamadım...
Bu arada zihin inşasını ve şuur binasına koyuldum.. az zaman çok işler yaptık YBA.. bu tabloyu düz yazı ile anlatsam.. sanırım en az yarım günü alırdı.. yazı yazan bilir ki telifte tesvidden sonra tebyiz.. tebyizden sonra tashih.. tashihten sonra teksir.. teksirden sonra neşir.. neşirden sonra.. uzar gider.. üniversiteden sonra on bin kelime ile çıkan aydınımız ile batıdan yüz bin kelime ile çıkan aydın.. baş edebilir mi ? Edemez lakin canı yakılan adamın gözünü kutsala bürüyünce.. gönlündeki kini göremez..
Maalesef öyle görünuyor.. ancak şuna inanin ki o goz goze geldigim paylasilmayan bir guzel degil.. ne kadar cok insan paylaşsa kıvanc duyacağım bir sevgilimdir.
29.09.2016
|