mulk suresi
Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Diğer
Forum Adı: Din
Forum Tanımlaması: Diğer Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2544
Tarih: 26-Aralık-2024 Saat 02:18 Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com
Konu: mulk suresi
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: mulk suresi
Mesaj Tarihi: 18-Kasım-2024 Saat 22:27
MÜLK ülke anlamına gelir.. ülke ise ulus ister.. ülke ve ulus ile tarihi bir seyir ile ortaya bir kültür.. bir millet.. bir devlet ve bir medeniyet ortaya çıkarır.
Mehmet BAŞ ve Barış AKSOY hemşerilerime MERHABA..
Bu güzel beldenin ve geçmiş ortak yerimizin bizi birleştirmesi dileğiyle.. Mehmet BAŞ Hocam'dan öğrendiğime göre NİĞDE'nin tarihi NEOLOTİK çağdan itibaren başlıyor muş ? Yani taş devrinden kalma kalıntılara sahib.. Ben inananamıyorum.. ancak edinilen bilgime göre Van Erçiş ilçesinden görünen sübhan dağının yükseldiği ve İstanbul Boğazının bir şelale olup Karadenizi dolduğu zamandan beri NİĞDE (Nahita) tarihte yer alıyormuş.. osmanziya nami diğer Dinnur YAŞAR (rahmetli Nurettin YAŞAR anısına)
Bu resim NİĞDE İLİ Kayardı Bağlarını giden yolda karşı tarafta İTULUTMAZ dağını gösteriyor...
İnsanın doğuş büyüdüğü memleketi onun başlangıç koşullarını çevreleyen bir ortamdır. Hatta eskiden insanın doğduğu yer VATANI olurdu. Örneğin KANT bulunduğu kentten hiç dışarı çıkmamış olduğu söylenir. Oysa dünya uygarlığını etkileyen beş isimdir birdir.
Daha sonra insanın doğduğu yer değil doyduğu yer vatanı oldu. Örneğin kendim memuriyet nedeniyle Güzel Ülkemin çeşitli kentlerinde yaşadım. Halen doğduğum yerde değil beni doğuranın bulunduğu yerde yaşıyorum.
Daha sonra insanın konuştuğu yer vatanı oldu.. örneğin bir yabancı dil bilen örneğin İngilizce bilen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları dünyann çeşitli yerlerinde yaşıyorlar. Örneğin bir olum Kanada TORONTO da yaşıyor. Bununla beraber yine de çoğunlukla insanının doğduğu yer onun başlangıç koşulları olmayı sürdürüyor.
Saygılarımla Mustafa BUĞUÇAM
19.11.2024 Pursaklar 13:43
ilettiler:
[07:14, 18.11.2024] Mustafa Buğucam: Efendimizin, ümmetinin ezbere bilmesini arzu ettiği Mülk Suresi’nin Faziletleri
(1) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Tebareke (yani Mülk) Suresi kabir azabına engeldir.”
Albani Sahihu’l-Cami’ 3643
(2) Cabir bin Abdullah (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
“Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Secde ve Mülk Surelerini okumadan uyumazdı!”
Tirmizi 3627
(3) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kuşkusuz ki, Kur’an’da otuz ayet olan bir sure vardır! Bu sure, bir kişi için şefaatçi oldu ve onun günahları affedildi. Bu sure, Mülk Suresi’dir!”
Tirmizi 3052
(4) Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kuşkusuz ki, Kur’an’da otuz ayet olan bir sure vardır! Bu sure, kendisini okuyan kişiye mağfiret edilinceye kadar, şefaat eder! (Bu sure) Mülk Suresi’dir!”
İbni Mace 3786, Ebu Davud 1400, Nesei, İbni Hibban, Hakim, Tergib ve Terhib 3/315
(5) Enes bin Malik (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Kur’an’da bir sure vardır ki, bu sure yalnızca otuz ayettir. Bu sure (kıyamet günü) sahibini cennete girdirinceye kadar savunacaktır. O sure, Tebâreke (Mülk) Suresi’dir.”
Taberâni
(6) Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle dedi:
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in ashabından biri, çadırını bir kabrin üzerine kurdu. O sahabe oranın bir kabir olduğunu bilmiyordu! Birden Mülk Suresi’ni okuyan bir adamın kabri çıktı! Hatta kabirden çıkan adam, Mülk Suresi’ni sonuna kadar okudu! Bunun üzerine o sahabe, Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gelerek:
‘Ya Rasulallah! Çadırımı kurdum ama oranın bir kabir olduğunu bilmiyordum! Birden Mülk Suresi’ni okuyan bir adamın kabri çıktı! Hatta kabirden çıkan adam, Mülk Suresi’ni sonuna kadar okudu!’ Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Mülk Suresi, (kişiye azap edilmesine) manidir!”
Tirmizi 3051, Tergib ve Terhib 3/316
(7) Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Kişi kabre/mezara konunca azap melekleri o kişinin ayaklarına gelir. Kişinin ayakları:
Benim cihetimden/tarafımdan azap etmek için size bir yol yoktur! Çünkü bu adam, Mülk Suresi’ni okurdu, der. Sonra adama göğsü veya karnı istikametinden gelirler. Kişinin göğsü:
Benim cihetimden/tarafımdan da azap etmek için size bir yol yoktur! Çünkü bu adam, Mülk Suresi’ni okurdu, der. Daha sonra da adama başı istikametinden gelinir. Kişinin başı:
Benim cihetimden de azap etmek için size bir yol yoktur! Çünkü bu adam, Mülk Suresi’ni okurdu. Mülk Suresi, menedicidir, kabir azabını men eder. O, Tevrat’ta da Mülk Suresi’dir. Herkim onu bir gecede okursa çok sevap kazanmış ve iyi şey yapmış olur.”
Hakim, Tergib ve Terhib 3/317
DEDİMKİ:
[07:14, 18.11.2024] Mustafa Buğucam: Kabirden çıkma efsane.. lakin MÜLK süresi MUHTEŞEM bir anlam örgüsü.. Yasin.. Rahman.. Nebe.. Fetih.. süreleri gibi.. Hepsi Mahşerin Beş Atlısı..
SONRA EKLEDİM:
Eşyanın MALIK ve eşyasın MELİKİ olan EL-LAH.. mülk ve melekutunda.. şuhud ve gaybında.. halk ve emrinde.. cereburunda ve ceberutunda.. evriminde ve yaratılışında.. dürülüşunde ve dirilişinde..lahutunda ve nasufunda.. ilk ve son ile dış ve iç yön ve yan ile yol ve yüzünde RUBUBIYETINI ve ULUHIYETINI tezahür ve tecelli ettirirken ESMA'sını ins'de HÜSNA' sını da KEVN de göstermiş.. biz bunu basar- ı İŞARET ve nazar-ı DELALET olan dil ve düşümüz ile ibare ve ifade ediyoruz.
Rabbülâlemîn olan MALIK ve MELIK Yevmiddin.. Inse bindirdigi DILİ dünyayı belirleyici ve dini tanımlayıcı yaparken.. dile indirdiği DINE de evvelin sorumluluğunu ve ahırın yükümlülüğü etmiştir.
Şimdi biz bu batıni din ve zahiri dünya ile evveli mes"uliyet ve ahırı mükellefiyet arasında çıkar ve yarar kararlar ve tadar ve tutar tasarlariyle diri bir âlemde kılabiliriz.. alişkinlik ve alişkanliklarimizin adetiyle ölü bir dünyada kurabiliriz.
Buna engel nedir ?
Bir ömür okuyucu olmak..
Bir ömür yazıcı olmak..
Bir ömür bir adamı okumak..
Bir ömür bir kadını yazmak..
Ben bunlara sümsük ve sünepe müslüman diyorum..
bunların bir işe yaramadığı 400 gunu aşan KATLIAM..
Dinnur YAŞAR 18.11.2024 PURSAKLAR 21:26
|
Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 18-Kasım-2024 Saat 22:38
Değerli bir Kardeşim (Emre UMUT Ugur) dedi ki:
"Hayatta en çok teessüf olunan şey, onun bize vermediği ve asla vermeyecek olduğu şeydir. Sakin olalım."
Hayatta Hiçbir Şey Tesadüf Değildir.
Hayatta her şey tesadüf diyen ne kadar doğru söylüyorsa hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığını söyleyen kişi de o kadar doğru söylüyordur.
Kim bilir belki de hep güzel baktığımız için insanların gerçek yüzünü göremiyoruz.
Paul Valery
dedim:
Determine Uzaya ilişkin izafiyet kuramı ile atomaltı dünyaya ilişkin istatistik kuantum kuramı bize birbirinin aksi fikirler verir.. Bu makro ve mikro dünya arasındaki bizim MİDİ dünyamızda da Einstein ve Planck'ın enerji denklemleri de işlemez.. bu belirli ve belirsiz iki ayır fizik veren KURAMSAL çözümler SİCİM kuramıyla birleştirilmeye çalışılmışsa da henüz TEK bir FİZİK gerçekleştirilememiştir.. bu fiziklerin uygulamalı sonuçları ve felsefi yaklaşımları kafamızı ve aklımızı ve fikrimizi meşgul etse sonuçta Tanrı'ın birlik ve teklik tecellilerinden fazla bir GERÇEKLİK veremezler.. demek istediğim YAZGININ geçmişten geleceğe İLLİYET belirliliği.. YARGININ gelecekten geçmişe AKİBET belirsizliği ile akan ZAMAN.. arasında kalırız. Yani geçmişten bakarsak iradi tecrübemizi çalıştırırız.. hukuk yaparız.. gelecekten bakarsak kaderi inancımızı işletiriz.. din ederiz.. AHLAK her ikisini de işletir.
Saygılarımla
osmanziya 18.11.2024 pursaklar 21:37
Görmek.. işitmek.. okumak.. düşünmek.. anlamak.. bağlanmak.. güvenmek.. inanmak.. uzun bir yoldur.. belki bir ömür süren deneyim, birikim ve gelişimdir.
Bu süreç içindeki sürede.. imkanı ve ihtimali kavradığında kader ve kaza ile ata ve cezayı anladığında.. fehim ve fıkıh ile FİKRİ de anlamış olursun.. gerisi lafzı ma'naya bağlamak.. ma'nayı lafızdan ayırmak olur.. metni ve mânâyı birbirinden ayırabildiğinde TAAKKUL DÜZEYİNE erişmiş bir entelektuel olursan. Artık görmen örmeye dönüşmüş olur. Osmanziya
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 18-Kasım-2024 Saat 22:59
Uyumak ve uyanmak HAKIKI kullanıldığında gece ve gündüze bağlı biolojik saatimizin sirkadeyn döngüsüdür.. sonra bu sanayimizin döngüsü olmuş. Nevm ve yakaza MECAZI kullanıldığında çeşitli farkındalıklar.. açılma ve keşf.. tenevvur ve aydınlanma
Din birdir yol çeşitlidir.. yol birdir yönler türlüdür.. yön birdir yanlar farklıdır.. biz bu farkındalıklarla ayrı ayrı ısimleri cilvelendiririz. Böylece itikad ve ibadette çeşitlilikler doğar.. ahkam ve ahlakta türlülükler çıkar. Allah katında din islamdir. Islâm önce TEVRAT ile davet olunmuş sonra Zebur ile çağrılmıştır.. sonra INCIL in mesajı inmiş.. sonra KUR'AN'n farkı ve Furkanı belirmiştir.
Sonuçta SIRAT mezheblere mesleklere ve meşreblere.. SEBIL hiziblere fırkalara (partilere) ve cemaatlere.. SEVIYY teşkilatlara örgütlere ve teşkilatlara.. ayrilirlar. Bu farklar ve fırkalardan oluşan ZÜMRELER de cennet ya da cehenneme yol tutan ÇİZGILER meydana getirirler. Kimin farkının FIRKAYI NACIYE oldugu bilinmez.
Halkın anladığı manada dinlerin ceriri ve meriri kalmadığını.. yani geçerli ve yürürlü olmadığını söyleyerek İNSANİYETE gelmek gerekiyor.. özelikle yirminci yüzyılı inceleyince.. Serdar Kayıhan'ın yazdığı tarihi değiştiren savaşlar ve antlaşmalar KİTABINI okuyunca bu kanıya uluşmamak mümkün değil.. ilk kitap bende siz hristiyanlar ve müslümanlar kafirsiniz.. son kitap bende siz hristiyanlar ve yahudiler kafirsiniz.. sözlerinin bir anlamının kalmadığını anlamak için kişinin enelektüel düzeyinin biraz yüksek olması lazım geliyor.. düşünenlerin inanmadığını .. inanların düşünmediğini fark etmek gerekiyor. En azında AYDIN olarak düşünmeye cür'et inanmaya cesaret icab ediyor. Osmanziya
osmanziya
Değerli Yanıtınıza çok amma çok müteşekkirim.
Çünkü anladıklarınızı eleştiriniz ve anlamadıklarını sorunuz.. buna ekmek ve hava ve sudan ziyade çok muhtacım diye paylaşım yaptığım halde.. maalesef sizden başka bir karşılık bulamadım. Bir de bunun kırk yıldır sürdüğünü söylesem.. teşekkür dileğimin ABARTI olmadığı anlaşılacaktır.
Şimdi zati aliniz burada yazdıklarımı okudunuz ve web sayfama giderek orada yazdıklarımın tamamını okumamışsanız.. meramımızı anlamamışsınız lakin merakınızı gidermiş olursunuz.
Diğer taraftan ben maksadımı ifade ederken dahi hazır açık ve seçik sehil yani anlaşılır bir YAZAR olmadığım kusurumda eklenince KONUŞMA maksadı tamamlanmış olmayacaktır.
Diğer taraftan KONUŞMADA söyleyen ve dinleyenin TAVRI çok belirleyicidir.
Konuşmada MAKSAD hasıl olmuyorsa söyleyenin dinlemiyor bulunması.. dinleyenin de anlamıyor olması büyük bir olasılıktır. Ayrıca söyleyenin KENDİ hakkaniyetini KANITLAYICI tutumunu gütmesi.. dinleyenin de KENDİ hakikatlarını SATICI hedefini izlemesi.. her iki tarafında kendi kendine konuşması ve karşı tarafı nazara almasına sebeb olur.
Kısaca iletişim kolay bir iş değildir anlamakta dünyanın en zor işlerinden biridir.
Benim sizden öncelikli ricam HAKİKATLARINIZA samimiyetle saygılı olduğunu bilmenizi isterim. Ancak anlamam için sizin en az bir kitabınızı okumak gerektiğini takdir edersiniz.
Benim de YBA reklamı için kullandığım içerikli görüşlerim, savunulan düşüncelerim ve paylaştığım bilgilerin yerinde ve yararlı oluşuyla değil de bu vesileyle sunduğum TABLOLARIMIN versiyon sırasıyla yalından karmaşığa doğru izlenmesi ve incelenmesi.. imgelenmesi ve irdelenmesi ile ilgilendiğimi bilmenizi özellikle isterim.
Nitekim bu linkini verdiğim paylaşımında TAHASSUS dizini içinde kırktan fazla tablo sunarak bir arkadaşımın sorusunu yanıtlamaya çalışacağım imkanım el verirse.. biraz sonra İnşaallah.
Eğer Lütfen TAHASSUS diziniyle ilgilenirseniz.. İNSAN konusunun nasıl tanımladığı hususunda ve İNSANLIK sorununun nasıl belirlendiğini hakkında bir fikir verebileceğimi düşünüyorum.
İnsan konusu gerek FKB evren ilimleri.. gerek PSL insan ilimleri ile dallanıp budaklanarak milim milim incelenmeye çalışılmaktadır. İNSANLIK sorunu da bilim ve hukuk ile san'at ve ahlak etkinlikleriyle harıl harıl bilgi toplum ve hukuk devleti ülküsüne götürülmeye çalışılmaktadır.
Bunları ister beğenelim ister beğenmeyelim.. bizim üstümüzde ve ötemizde çalışılmaktadır. Beşeriyetin yapısından çıkan medeniyetin inşa etmeye çalıştığı en yükse tower'in İNSANLIK olduğunu var sayıyorum. Ve bu varsayım ile bu çalışmalara YBA ile katkıda bulunmaya uğraşıyorum. Ve bunun içinde yoldaş arıyorum.
Saygılarımla
Osmanziya 18.11.2024 Pursaklar 23:52
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 19-Kasım-2024 Saat 01:22
TAHASSUS DİZİNİ
uploads/20241119_010145_TAHASSUSYENI.rar - 20241119_010145_TAHASSUSYENI.rar
13.DOSYA
Bu gün değerli bir Arkadaşım aradı ve farkındalık ve keşif arasındaki farkları sordu.. bende yukarıdaki tabloyu kısaca anlatmaya çalıştım.. lakin büyük bir olasılıkla anlatamamışımdır.. ben anlatamadığımı biliyorsam o da daha büyük bir olasılıkla anlamamıştır.
Bu durumda bana düşen bu 13. sayfaya kadar yapılan tabloları teker teker açıklamak ve bu açıkladıklarıma karşı taraftan yanıt alabilirsem 43. dosyaya kadar olanı da karşılıklı olarak konuşmak ve tartışmak ve eleştirmektir. Fakat bunun içinde samimi ve ciddi bir talep ve arzu ile hatırı sayılır bir emek bağışlanması ve zaman harcanması gerektiğini de göz önünde tutmaktır. Bu talep ve arzu bulunması bile harcamaya değer bir emek ve zamanı maalesef çoğumuz bulamıyoruz. Beni gibi eli boş ve gönlü hoş bir emekli değilseniz büyük bir ihtimalle bu ZAMANI bulamazsınız.
Bana düşen işleri anlatmaya çalıştım.. karşı tarafa düşün ise eğer YBA önemini ve değerini yeteri kadar anlatabilmişsem ve onlarda bunu anlamışlarsa.. ki yukarıdaki paylaşımda bu ANLAMA işinin kolay olmadığını biraz açıklamaya çalıştım.. artık günümüzde ZOOM ile masa üstü paylaşılarak çalışma yapabilme fırsat ve şansını kullanarak parça parça YBA tekniğini, yöntemini ve dilini edinmeye çalışmaktır.
43.DOSYA
13. ve 43. tablolar arasında 30 tabloda ARZ EDİLEN "insan"ın YAZILAN bir insan mı yoksa YAŞANAN bir insan mı ya da yapılanması BEKLENEN bir insan mı veya benim İSLAMİYET-İ SUĞRA dediğim halife-i arz olan BEŞER mi olduğunu bu güne kadar hiç bir kimse tartışmadı.. ancak bunun için ben değil on bin siz deyiniz yüz bin hatta bir milyon tablo yapıldığını düşünürseniz.. İmam-ı Nursî'nin İNSANİYET-İ KÜBRA dediği "islamiyet"in kendini MEKARİM-İ AHLAKI tamamlamak üzere gönderilen Hazreti MUHAMMED'in Arabisten çöllerinden Anadolu yeşilliklerine ve Avrupa zenginliklerine ulaşmak için adam göndermediğini de anlarsınız.
Mustafa BUĞUÇAM 19.11.2024 01:22
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 19-Kasım-2024 Saat 08:40
http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2544&PN=1
Dün (18.11.2024) benim için müstesna bir gündü.. Hem Mehmet BAŞ.. hem Barış AKSOY.. hem Mustafa Küçük.. hem Aslı CEBECİ ile telefon görüşmesi yaptım.
1969-1970 Öğreti döneminde Abdulkadir KOÇYİĞİT.. rahmetli Nurettin YAŞAR ve bu fakir olarak üç kişi idik.. birde rahmetli Ömer DİBEK kardeşimi tanıyorum.. Risale-i Nurları ve Bediuzzaman Said NURSÎ’yi yeni yeni tanıyordum. Sonra Ankara’da Hacıbayram’da rahmetli Bayram YÜKSEL Ağabeyin dersanesinde 1974 yılına kadar anlamaya çalıştık. Bu Ankara ikameti nedeniyle yakınlaşan memleketime 10 kasım doğum günümden sonra 12 kasım ve 17 kasım 2024 de bir vefa ziyareti yaptım.. kim bilir belki bir veda ziyaretidir. Bu ziyarette gösterdiği kolaylıklardan ve yakınlıklardan dolayı Abdulkadır ve Mehmet kardeşlerime minnettarım.
Memleketim olan NİĞDE'yi (1952-1960) ziyaretten döndükten (17.11.2024) sonra benim ikinci bir memleketim olan ANKARA'da (1970-2002) döndüm. Ankara'da Değerli Damadımın ve Canım Kızımın bu kutlu ve mutlu yuvasından da üçüncü memleketim olan İzmir'e (2017-2024) döneceğim İnşaallah.
Peki biz döne döne nereye gidiyoruz ? Dünya cennet'inden ahiret cehennem'ine mi dünya cehennem'imden ahirete cennet'ine mi ?
Yoksa cennet ve cehennem bir hikaye YOK-LUK'a mı ilerliyoruz.. bu sahib oluş ve aid oluşun var oluş ya da yok ölüş'ünün hakikatını ancak kendiniz arayabiliriz.. kendimiz bulabiliriz…
Ben ve sen ve biz KİM ? Arama ve bulma NE ?
DİL ilimlerine açısından SİCİM kuramına göre Doğa (tarih) ve Döne (tabiat).. EVREN ve EVRİM olarak bir yapı ve işlev halinde bize 7 boyutun üstünde dört boyutlu mekan ve zaman zar olarak nitelendirilen ALAN'a indirmekten fazla bir şey yapamaz.. diye düşünüyorum.
Ancak bu AR'ların altındaki AD'a inmek için bir çare olarak düşünülen DİN bilgilerinin siz aramazsanız bulabileceğiniz fazla bir şey olmuyor ? Hatta buna din ve iman ilimlerinin zirvesi Üstadım İmamı NursÎ'nin Risale-i Nur Külliyatı da dahil.. Rabbimiz ondan ebeden razi olsun Üstadım Bediuzzaman ESRAR-I ŞERİAT'ı açabildiği kadar açmış.. ancak onu aşabileceğimizi hiç düşünmemiş.. bu fakir onu açabildi lakin asla aşamadı.. ancak aşılabileceğini düşünüyorum.. fakat bu aşılabilecek olan onun "Günlük Dilin Düz Yazısı"nın muhteşem bir şaheseri olan RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI değil..
Risallerin aşılması Risale-i Nur’un GDDY le değil YBA in çizgileriyle olacak.
Yani dil ile felsefe arasında ortak bir platform olarak YÖNTEM BİLİMSEL ANALİZ inşa edildiğinde yapılacak olan yeni bir dil ve yeni bir yöntem ile olacak.. bu yeni yöntem ve tekniği SİZ ortaya çıkaracaksınız.. ben çekirdeğini attım ve size çağrımı yaptım..
Saygılarımla sağlıcakla kalınız.
Mustafa BUĞUÇAM
Pursaklar 19.11.2024 07:015
Bu yazı sadece bir çağrıdır.. asıl yönlendirdiği linkin adresi olan web sayfamdaki mülk suresi başlıklı paylaşımdır.. bu paylaşım dahi bir reklamdır.. TAHASSUS dizinindeki dosyalara götürür.. bu paylaşım dahi bir propagandadır.. bir YBA kullanım örneği olan İNSAN harfini ve AR'ını anlatmaya çalışır.. insan harfi ve AR'ı dahi bir mesajdır Ar'ın gönderdiği BİLİM ve HUKUK temalarının esası olan ve İmamı Nursî'nin esrarı şeriat dedi vechi risalet ve velayet ile dairei rububiyet ve uluhuhiyet dediği gizemlerin yansıttı sivil ittiba ve resmi itaata götürür. Dinnur YAŞAR 19.11.2024 Pursaklar 07:36
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 19-Kasım-2024 Saat 13:29
İNSAN SARAYI
19.11.2019
Bu insan sarayı yapıp bozduğum binlerce binadan birisi ve en sonuncusu değil bittabi.. sözcüklerin tüm harflerini yazmam.. köklerini yazarım.. kök sesler yani adlar anlam verirler.. anlamlıdırlar.. anlamlardır o adın, o sesin, o göstergenin, o simgenin DİLİNİ bilenler için.. burada esim şuurun dördüncü boyut olan zaman boyutu üstüne açılan BEŞİNCİ BOYUT olduğunu söylüyor.. her bir boyut altındaki boyutu içerir.. bu neden şuur geçmiş ve geleceği duyumsar geçmişi fark eder geleceği kadr eder.. yani rasat ettiği ve baktığı mazi ayırt eder ve rabas ettiği ve beklediği atiyi değerlendirir, kadr eder. şimdi buradayı ise itibar eder ihdas eder.. hadise budur.. itibar etmek öne almak,takdim etmektir.. ihdas etmek ise başlatmak (ibtida / start) ve (intiha / stop) bitirmektir. Böylece insanın etrafında ördüğü ve gördüğü genel ve ortak bir dünyayı ortaya çıkarmaya çalışıyoruz ki bunun adına İNSANBİLİM dedim.. bu bir edebiyat değil.. çünkü bir sözcük burada ikinci bir kez kullanılmaz.. bu bir matematik ölçüp biçme dahi değil.. denge ve uyum var ama rakam yok.. hesap yok denklem.. yok.. yani evren bilimi bilim değil.. insanbilim.. ve insan bilimlerine sosyoloji ya da psikoloji kuramlarından birine de yaslanmış değil.. çünkü onlara dayanmış değilim.. kendime dayanmışım ve yöntembilime yaslanmışım.. yazar da değilim.. yani kendimi başkalarına anlatmak zorunda değilim.. kendi özel işlem ve ilişkilerimi söz konusu etmediğimde ortak insanbilim’e ilişkin bir veri paylaşımı yapmış olurum.. yöntembilimsel analizlerle bunu başkalarıyla hızlı bir şekilde paylaşarak tartışabilirim.. ama bu dili konuşan kimseler şimdilik yok.. olsun zamanla olur.. yeter ki biz namazımıza dikkat edelim.. zaman ve namaz döngümüzü iyi yapalım.. zamanla başka alemlerin mizan ve nizamıyla bağlantılar kurabiliriz… ben önce zaman ve namaz döngüsünde bulunan insanlarla diyalog kuracağımı düşünüyorum.. ancak namaz deyince bu işi rekatlerle değil raketlerle de yapanlar.. raket adı altında baldır bacak gösterisi yapanlarında gösterdikleri bir boşalma ve kulluk.. bir idman ve kölelik.. tapınma ve adanma var.. önemli olan alemlerin birbiriyle sağlam ve sağlıklı ilişkiler kurması ve birbirini aydınlatması ve geliştirmesi… Ha insanbilim gibi islambilim de yaparım.. ama önce insanbilim… nitekim tabloda YEŞİL kablolarla islambilim daha yaptım.
10y
Dinnur Yaşar
İnsan yapısının.. adam sarayının.. human house'unun.. aslında bir "nous" yani NAS olduğunu ve özünün Nâ (BİZ) olduğunu ve bunun en iyi bir şekilde vicdan (UZ) şeklinde ortaya çıktığını biliyoruz... "insan"ın, beşeriyetin bencilliğinden başkasının da kabulüyle biz haline geçtiğinden çıktığını ve uygarlığın da bunun kanıtı olduğunu görüyoruz. Ancak bu iş tamamiyle ve kemaliyle insaniyet-i kübra olan İslamiyet sayesinde daha çabuk daha kolay ve daha yaygın bir şekilde gerçekleşeceğini umuyor ve bekliyoruz.
19.11.2019
osmanziya
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 19-Kasım-2024 Saat 17:31
Bu gün Değerli bir TARİKAT mensubu dedi ki:
"Saadet denizindeki eşsiz inci odur. Şeriat, tarikat, marifet ve hakikatte mükemmel olandır.
ŞERİAT
TARİKAT
MARİFET
HAKİKAT
Ona birçok isimle seslenilir. Şeyh, Önder, Mehdi, Hadi derler. İmam, Halife, Kutup, Kutupların Kutbu,Zamanın sahibi derler. Cihanı gösteren kadeh, alemi gösteren ayna, en büyük iksir diye nitelerler. Ölüyü dirilten Ab-ı Hayat Suyunun Sahibi derler. Tüm varlık, Onun varlığının cüzleri olup, varlığın bütünlüğü bir tek şahıstadır ve tüm varlığın gönlü o tek gönüldür; alem gönülsüz olmaz. Alemin yeganesi olan o gönlün Allah zikri alemi ayakta tutandır. Mülkte, melekutta ve ceberrutta hiçbir şey Onun gözüne örtülü kalmaz, eşyayı ve eşyanın hikmetini olduğu gibi görür ve bilir. Varlığın tümü hem görünüş hem de mana olarak Onun nazarı altındadır. Alemin olayları Onun neşesi üzerine devreder. O, dünyayı yoluna sokmaktan, halkın kötü alışkanlık ve adetlerini kırıp yerine doğruyu ve güzeli yaymaktan, beşeriyeti Allah’a davet edip, Onun azametini ve birliğini bildirmekten , insanlık yollarını açmaktan, ahiretin değerini, ebediliğini bildirip, dünyanın değişken, sonlu ve değersiz olduğunu anlatmaktan bir an bile geri durmaz. Hakk için halka hizmeti kesintisizdir. Onun kendinde kendine özel gücü ve kudreti, kendine özel muradı yoktur. O hep Allah ile Allah içindir. Padişahın sarayında kesintisiz kulluktadır. Yine de tamamen özgürdür, beşeri eğilimler, gereksinimler onu bağlamaz. Ruhtur ve varlığın ruhunun ruhudur. Varlığın kalesidir. Meleklerin secde ettiği varlıktır. İnsan denince O bilinir, şeref ve emanet Ondadır. O, Resulullah Efendimizdir Efendimizin nurunu taşıyan Varisleridir. O Hacı Ahmet Kayhan Efendimizdir."
Bende ona Teşekkür ettim.
DEDİM Kİ:
Değerli Abicim tabloda gösterildiği gibi:
Bizi DİN'i
EVVELDE İtikad ve İbadet..
AHİRDE AHKAM ve Ahlak..
ZAHİRDE AHKAM ve İbadet..
BATINDA Ahlak ve İtikad..
olarak biliyoruz.. iki kez yazılanları birleştirirsek
DİN itikad ve ibadet ile ahkam ve ahlaktan ibarettir.
Siz söylediğiniz
ŞERİAT kelimesini AHKAM'a
TARİKAT kelimesini AHLAK'a
MARİFET kelimesini İBADET'e
HAKİKAT kelimesini İTİKAD'a
nasbettik.
Din İTİKAD ile başlar siz buna "hakikat" diyorsunuz.. sonra İBADET ile sürer siz buna "marifet" diyorsunuz.. sonra AHKAM ile devam eder siz buna "şeriat" diyorsunuz.. sonra AHLAK ile tamamlanır siz buna "tarikat" diyorsunuz.
Gerçi isimlerin değişmesiyle HAKİKAT değişmez derler ve fakat siz hangi HAKİKAT'tan bahsediyorsunuz işte buna tartışmak istiyorsanız YBA başvurmak zorundasınız.. siz de bana tarikat GİRMEK gerekir diyorsunuz.
osmanziya 19.11.2024 Pursaklar 16:31
|
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 20-Kasım-2024 Saat 16:09
Mahbubu kulub.. mürebbiyi nefis.. muallimi ukul ve sultanı ervah olan Hazreti Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi vesselam falan tarikatın ve filan cemaatın MALI değildir. Kim ki onu ümmet-i davet ve icabetten koparır kendisinin dedesi haline getirirse.. hakikatı kaybeden kendisini kaydeden olur.
Bu bakımdan yukarıdaki tabloda İBADET denilen adetler ve menasiklerin RUHUMUZU inkişaf ettiren bir MARİFET-İ ameliye olduğu açıklanıyor.
Elbette bu anlatımı günlük dilin düz yazısıyla değil YBA ile çözümlenen TABLO ile yapıyor.
İbadet.. RUHA marifet ve bilgi verir..
Ahkam.. NEFSE şeriat ve kural koyar..
Ahlak.. KALBE.. tarikat ve yol gösterir..
İtikad.. AKLA.. hakikatı ve gerçeği açar..
Şimdi bunların hepsini teker teker açmak yerine tümünü tabloda bir arada göstererek bırakıyoruz.
Bunların dördüne birlikte de DİN adı veriyoruz. Böylece din bir ağacın dallarını benziyor ve hatta dönüşüyor. Meyveleri sürekli büyüyen ve yenilenen ve tazelenen bir ağaca.. Ancak bu dallarından birini tek başına DİN haline getirildiğinde iş yol ve tarik ve mezheb ve izm olmaktan çıkıyor insanı yutan bir karanlığa dönüşuyor.. diye düşünüyorum.
Ahlakı tutan kimseler kültürel savasçı..
Ahkamı tütan kimseler ekonomik ve politik savaşcı..
İbadeti tutan kimseler askeri savaşçı..
İtikadı tutan kimseler hepsinin üstünde HAKİKATI gördüklerini için hepsini yani bu üçünü ayrı ayrı seven ve onların üstünde ümmeti icabete ve davete yani bütün beşeriyete yönelen bir tavır alabilirler.
Sanırım Ahmet KAYHAN DEDE'nin yolu bu idi.
Dinnur YAŞAR 20.11.2024 Pursaklar l5:06
|
|