ATATÜRK VE BEDİUZZAMAN
https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1781
1798 okunma almış bir kişi bile dönmemiş..
Kimse merak edip okumadığı gibi okuyanlarda eleştiri ve itiraz yapmak için OSMANZİYA’yı siber uzayda aramamış.. her ne ise..
Neden ?
Çünkü öğrenmeler CANLI ve düşünmeler DİRİ değil de ondan.
Neden öğrenmeler CANLI değil...
Çünkü insan bir şeyi eğer bir işe yarayacak ise öğrenir. Yaramayacaksa sırf merak ettiği için öğrenmez. Merak belki ilk beş altı yaşına kadar gelir.. ondan sonra AİLE ve EĞİTİM onları sıradanlaştırır ve kültürler ve kendi gibi düşünmeye ve inanmaya alıştırır ve çalıştırır. İki yaşından yedi yaşına kadar DİLİNİ öğretmişlerdir.. yedi yaşından ondört yaşına kadad DİNİNİ öğretirler ve sonra o okulda ve sokakta toplumun KÜLTÜRÜNÜ öğrenir. İş bulması için okulu olması.. eş bulması için diploması ile maaşının bulunması.. işi.. aşı.. eşi.. evi.. arabası.. için gereken bilgileri zorunlu olarak edinmesi ve böylece üretimi katılması gerekir. Yani İŞ işe yarayan bilgilerin öğrenilmesi ile sürür.. yani MERAK ve MERAM ile IŞK yapma fırsatı bulunmaz. BOŞ VAKİTERİNDE ise gazete.. radyo.. telveizyon.. telefon.. bilgisayar.. sosyal medya ve METAVERSE de yeterince MEŞGUL edecektir.
Kısaca zorunlu ve gerekli ve resmi öğrenmeler CANLI yani meraka ve şüpheye.. kuşku ve araştırmaya yönelik değildir. Bu yüzden canlı öğrenmesi olmayan bilinenlerdeki bilinmeyi yani SORUYU ARAMAZ.. soru aramadığımı için de bilinmeyenlerdeki bilineni yani CEVABA BULAMAZ. Yani topluluk ya da resmi bir ortam olmadan ÖĞRENMEK için onu motive edecek bir neden bulunmadığı için kafasına geçirilen dininden ve başına örülen dilinden dışarıya çıkamaz.
Neden düşünmeler DİRİ değil..
Bu forumun içinde bulunduğu web sayfamın girişinde ÖĞRENME ÜZERİNİ başlıklı bir yazı bulunuyor.. o yazıyı bir yazdım.. yirmi sene önce.. bir tane bile eleştiri almadı.. bir tane bile eleştiri almayınca bende bir daha o yazıya dönmedim.. o arada kaldı.. bu sadece bu yazının başına gelen değil.. belki yazıların yüzde doksanı böyle bir kere yazılan ve orada kalan yazıdır.. kalan yüzde onu ise MEYVELİ olduğu için TAŞLANMIŞ ağaçlardır.. bu anlatımlar eleştiri aldığı içinde değiştirilmiş ve düzeltilmiştir. Yazı böyle ise bu yazıyı dışarı yansıtan ZİHİN nasıldır.. onlarda aynı şekilde ELEŞTİRİYE tahammül edemediği için zihin kafasındaki MUHTEVAYI da değiştirmez.. düzeltmez.. çünkü denemez.. denemezse yanılmaz.. yanılmazsa değiştirmez.. değiştirmezse düzeltmez.. o arada donmuş ve durmuş halde kalır.
Yükselen DEĞER’den bahsedilir.. yani bir zaman değerli değildi ama sonra değerli hale geldi.. yükselen BİLGİ.. yükselen BELGE.. yükselen YAZILIM.. yükselen DONANIM da olur.. örneğin SONY’in grafik kartı.. yani oyun makineleri için tasarlanan pahali aygıt.. yapay zeka için gerekli hale geldi.. işte DÜŞÜNEN eski ölü düşünceleri üzerine diri ve canlı yani YAŞAYAN dünyaya yönelirse.. buradan dili ve dini için canlı ve diri ögeleri de bulacaktır. Ancak bunlar çok nadir KİMSELER olacaktır.. nadire talip olanda samanlıkta iğne arayacaktır. Benim durumumda bu oldu.
Hadid suresi konuşmasına denk gelen ACAİB bir tablo ve GARAİB bir yazı yazdım.. onu burada paylaşacağım.. merakı olan onu arar ve bulur..
17.04.2024 18:55
Saygılarımla..
işte zip dosyası ve içindekiler:
uploads/20240417_185633_ACBGRB.zip - 20240417_185633_ACBGRB.zip
HADİD SURESİ 1-3
Bir lise ANALİTİK GEOMETRİ kitabında 1611 Yılında Descartes’in bir DALINÇ anında rüyasında bütün ilimlerin anahtarı olarak ANALİTİK DÜZLEMİN matematik kullanımının öğretildiğini söylediği yazıyordu. Biz 1990 yıllarında ortaya çıkardığımız YBA ile analitik düzlemin METODİK kullanımını çıkardık. Analitik düzlemin metodik kullanımı da dahil olmak üzere sentetik, matematik ve metodik kullanımı HADİD SURESİNİN üçüncü ayeti ile işaret edilmiştir.
Biz bu hakikatı Risale-i Nur Külliyatının YAZICI CEMAATİNDE sık sık okunan 4444 duası hatmine katılımından ortaya çıkarmıştık. Bu 4444 duası PEYGAMBERİMİZİ tanıtıyor.. biz bu tanımadan İNSAN’ın tanınmasına geçtik. Okuyanların çoğu zikren okuyurdu.. biz fikren okuyorduk. Sıradan insanlar İSTEKLERİNDEN başkası düşünmezler.. bütün fikirleri ve zikirleri İSTEKLERİNDEN ibarettir. Bu demek değildir gereksinim ve arayışımıza ilişkin fikirler ve istekler önemsiz ve gereksiz.. hayır! Ancak neyi abartırsanız onun körü olursunuz. Her ne ise..
Atatürk acaba neye dudak büküyor.. bilmiyorum.. resmin hikayesini bilmediğimizi için.. Bu sayfada ve web sayfasında ATATÜRK ve BEDİUZZAMAN diye uzun bir yazı yazdın.. ne kemalistlerden ne nurculardan.. ne solculardan ne sağcılardan tek bir yanıt bile gelmedi.. Yani reklamın daniskasını yaptık tutmadı.. içerik reklam yapıp biçime davetiye çıkarmak.. tutmamasının nedeni.. hoşafın suyunu için danesini bırakmanın tam tersi.. hoşafın tanesini yiyip suyunu içmemektir. İsterseniz bu yazımı bulun ve ne gibi biri İÇERİK sunmuşum.. merak ediyorsanız.. şunu burada belirteyim sadece MERAK etmek IŞK ortaya çıkarmaz.. sizin MERAM ile meşk etmeye de başlayacaksınız.. bu konuyu burada biraz açıkladım.
Atatürk ve Bediuuzzaman siyaseten ve fikren birbirine hasım ve fakat aynı zamanda hasım olduğu kadar ortak bir özellikleri bulunuyordu.. ikisi de DEKARTCI idi.. çünkü içinde bulundukları dönem Fransız Felsefesinin ve Descartes’in hakim olduğu zamandı. Daha sonra Alman ve İngiliz ve Rus etkileri girdi ancak dünyanın kalkış noktası Fransız Descartes ve İngiliz Newton idi.. bilimde ve bilimin dile olan matematikte.. Üstad Bediuzzaman Said Nursî sağlığında ve kontrolünde yazıldığı için bir tür Otobiyografi olan Tarihçe-i Hayat’ında bu millet çok DEKARTÇILAR yetiştirecek diyordu. Mustafa KEMAL ATATÜRK ise siyasi bir lider olduğu kadar aynı zamanda muhakkik bir bilim adamı ve mudakkik felsefe ve ideoloji insanı idı.. İlk geometri yani HENDESE kitaplarını bizzat kendi yazdı..
Bu fakir onlar gibi KÖKLÜ bir ilim almadı.. bilim üniversite muhitinde yaşamadık.. sadece lisans düzeyinde hukuk eğitimi aldık.. savcılık.. hukuk müşavirliği ve noterlik yaparken profesyonel hukukçuluk ve amatör olarak bol bol ilim ve din ve felsefe ve bilgisayar ve astronomi ve YBA ile meşgul olma olanağı elde ettim.
Onlar gibi gibi DAHİ değildim.. sadece MERAKI aşk derecesine gelmiş bir ÖĞRENİCİ idim.. ardımızda ne bir DEVLET bıraktık ne de Risale-i Nur Külliyatı gibi muhtşem bir KÜLTÜR bırakmadık.. sadece DELİ bir insan olarak bu güne kadar ayrılan insanlığın iki kanadı olan NEBİLER ve VELİLER ile DAHİLER ve DELİLER’i bir araya getirecek YONTEM BİLİMSEL ANALİZ .. adını verdiğim ANALİTİK DÜZMLEMİN.. mantıksal.. geometrik.. aritmetik ve matematik kullanımından öte METODİK kullanımını ortaya çıkardım.. hem de bu mantık.. aritmetik.. geometrik.. matematik kullanımı bilmeye ve bu konularda uzmanlığa ihtiyaç duymadan herkesin kullanabileceği bir PLATFOR ortaya çıkardık.
Malum bir konu ne kadar YALIN ise o kadar anlaşılması hem KOLAYDIR hem ZORDUR.
Basitliği herkesin anlayabileceği düz yazı olarak tarif ederler. Nitekim Sibel ATASOY.. Turan ERDAL vasıtasıyla haber göndermişti.. 2009’larda YBA benim babaanneme anlatabilirse işe yarayabilir demişti.. gerçek daha sonra hem Erdala hem Sibele çok şeyler anlattık.. ancak İÇERİKTEN sıyrılamadıkları için konunun önem ve değerini kavramayadılar. Şimdi bu iki benim gibi deli insan anlamamışsa başka akıllı insanlara anlayabilirler mi ? Ben zaten akıllıları muhatab almadım.. delileri aldım.. onlardan da tanıdıklarımla buraya kadar gelebildik.
Bu günde bu saatte bu ikindi namazında kıraat sıram HADİD suresinin bir ila üçüncü ayetine geldiği içinbunları yazdım.
Osmanziya 17.04.2024
Saygılarımla.
Bu günkü ZOOM çalışmamıza katılan Değerli Arkadaşımızla yaptığımız UYGARLIK TRENİ çalışması.. yaptık.
Ben mekarimi ahlak-ı tamamlamak üzere gönderildim.. diyen Peygamberimiz Hazreti-i Muhammed din-i mübin-i islam olan ŞERİATI ve mu'cizeleri ile kadar aklı ve ahlakı ile ümmetine önder ve öncü olmuştur.
Ancak ŞERİAT denince kurallar ve yasaklar akla gelirde bunun bir HUKUK olduğu düşünülmez.. beşerin yapısından çıkan medeniyetin inşa ettiği İNSANİYET akla gelmez..
Uzun uzun yıllardır yazdığım kavanin-i şarait ile kavaid-i şeriat bir bütündür. Yıllar önce Dr. İbrahim HASENEKOĞLU kanun kaynakta bir olduktan sonra neden insanı yönlendiren kanun ile evreni yöneten neden bir biriyle çatışsın ki demiştir.
Çatışıyor görünüyorsa aslında bunu çatıştıran.. birbirinden habersiz çalışmalar yaptığımızdandır ki nitekim ünlü insanlar bu çatışmanın gereksiz olduğunu söylemeseler de gerçekçesiz olduğunu belirtmişlerdir. Çatışma gerekiyor çünkü tez anti tezle çatışmazsa TEZ ortaya çıkmaz.. her tezin de kendi antitezini ortaya koyması kaçınılmaz oluyor. Böylece tarih ilerliyor diyor HEGEL..
Biz şimdi bilimden çıkacak HİKMETİ ve hukuktan çıkacak AHLAKI bekliyoruz.
Saygılarımla osmanziya 16.04.2024
Elbet bir gun bulusacagiz
SAN'AT
güzel san'atlar
el zanaatları..
EYD
âyâd
âyât
âyân
âmâl
FUAD
ÂLEM buysa KRAL benim...
mal
amel
mel
emel
ŞUUR-u sun'
kalem
kitabet
kelam
kıraat
ŞİİR-i say'
Biz de ses'imizle değil soz'umuz ARTICLE yaptık ve söz'ümüzle SAN'AT ettik.. ancak bunların hepsi evvelemirde SAVT (ses)'a bağlı idi.. savttan sâdâ sonra nidâ çıktı nidâ'dan da isim, fiil, zamir, sıfat, zarf, edat, rabt ve sail " âlât ve adevatı ile DİL çıktı.. böylece 60 bin senelik SESLİ dil ve din birlikteliğinden sonra 6 bin senelik YAZILI dil ve din birlikteliği başladı ve ana dil ana karası belirdi.. Böylece ANA-KARA'dan ilk bağımsızlığını ilân eden GÜNLİK dil ve MANTIK'tan sonra son bin beş yüz sene içinde BİLİM ve onun dili olan MATEMATİK tedvin edildi.. diye KURUYORUM.. yani sanıyorum ve sayıyorum ve düşünüyorum.
Bu gün san'at ve HİKMET ile fünun (bilim) ve fıkıh (hukuk) FAALİYETLERİMİZ o kadar çok çeşitlendi ve türlendi ki bir tek adamın tüm bunları bilmesi ve "her şeyin bilen" mütebahhir yani OKYANUS gibi bir adam olması olası değil. İşte YBA (Yöntem Bilimsel Analiz) bu ihtiyaçtan doğdu.
Hâkim
Hekim
Hakem
Hakîm
HKM kökünden dört ünlü MESLEK.
YBA ile HİKMET dini ya da felsefi bir İÇERİK olmaktan çıkarılmış BİÇİMSEL bir mahiyet almıştır. Böylece felsefe ve din arasında ORTAK bir PLATFORM haline gelmiştir. Burada isim vermek istemiyorum ancak akademik camiada birer ikişer ÖTELERE giden pek çok isim el atmadı.. rahmetli Zeki Coşkunsu dahil pek çok değerli ilim adamı el atmaya fırsat bulamadı.. içerikli hikmetin zevkine kapıldılar.. kimseyi suçlamam elbette kolay değil kafamıza geçirilmiş DİL sepetinden.. başımıza örülmüş DÜŞ çorabından.. herkesin de bir nasibi var.. Değerli Kardeşim Mutlu Coşku Şahin sayfasında bu açıklamayı yapmanın nasibin Rabbimiz bilir.. Bilim Dünyasında AKADEMİSYEN olmayı müslümünlığa âmâde.. masonluğa adanma ve marksizme angaye olmaya benzetebiliriz. Çünkü totaliter systemden ve otoriter rejimlerinden çıkamazsınız.. bağımsız ve otonom çalışamazsınız.. kurallardan ve yasaklardan kurtulamazsınız.. koşullurdan ve yasalardan sıyrılamazsınız.. kararları çoğu zaman başkası verir ve size de ETİKET alıp sıraya geçmek düşer. Elbette bunun avantajı ve yararı olur fakat çıkarı hep yukarıdakilere aittir.
Bizim ne burada ne ötede bir hesabımız olmadı.. uçuk kaçık dediklerimiz oldu.. ancak asla bilimin ve YBA disiplininden ayrılmadım. Koordinemi kendim yaptım.. revizemi kendim ettim.. kontrolümü kendim gerçekleştirdim ve bunun sonucu da kendi kendime kaldım.. bu da benim dezavantajım.
Ancak vizyonumu ve mesajımı ve misyonumu anlayanlar elbette çıkacaktır. Ben onları bekliyorum.. anlarda beni bekliyorlar ve elbette bir gün bulaşacağız.. değil mi sevgili Muti.. saygılarımla sağlıcakla kalınız. osmanziya 17.04.2024 üçyol izmir 07:09
Artık her şeyi bilmek mümkün değil.. sayısız ve sınırsızca türlenen ve çeşitlenen bir dünyayı dile getirecek bir yapay zeka ile insanların ne elde etmek istiyorlar bilmiyorum lakin "bildiğim her şey hiç bir şey bilmediğimdir." ile AGNOSTİZMİN kapasını açan SOKRAT'a karşı çıkan bir hakikati biliyorum. Hatta bir değil iki şey biliyorum. Evet ve HAYIR diyebiliyorum. Siyahın beyazla bulanabileceğini biliyorum. Belki bütün parite ve dualite ile kontra ve antileri sayamam lakin.. düşünmeye cür'at ve konuşmaya cesaret ederek İmamı Nursî'nin açtığı mana-yı harfi ve mana-yı mecazi OTOBANINDA ilerleyebiliyorum. Kırk yıldır yazdığımız binlerce yazı ve on binlerce tablo YBA dediğim "içeriksiz hikmet" ortaya çıktı.. filoloji kongresinin tam metin kitabıyla adımızı tescil ettirdik.. ancak önemli olan YBA öğrenme ve kullanma ve yararlanma ile felsefe ve din arasında bu ortak platformu edinerek ve böylece kafandaki sepetten ve başındaki çorabtan kurtulabilmektir. Aksi halde HANNAS'ın elinden kurtulamazsın.. dili kötü ve kötüye kullandıkça HANNAS seni daha kötü ve kötüye kullanır. Hafazanallah. Bu işin şakası yoktur. Tam tersine samimiyetini safiyete ve ciddiyetini halisiyete götürmedikce ürünün onurun değil sonurgun sonun olur. Allah korusun. Amin. Osmanziya 17.04.2024 üçyol izmir07:25
cüz'i ve baz'i konular ISBAT edilir. Bu bilimsel dildir.
külli ve cem'i sorunlar İKNA edilir. Bu da felsefenin ve dinin dilidir.
Bu ikisi arasındaki bilim ve hukuk ile san'at ve hukuk etkinlikleri ise İHDAS edilir. 1980'lerde alanlar değiştikçe yöntemlerde değişir..diye başladığımız bu yolculuktan ortaya YBA çıktı..
YBA adını ve reklamını duyup kendisinden haberdar olmayan hiç bir arkadaşım bulunmadığını düşünüyorum. Çünkü FACE deki ömrün YBA reklam ve propagandasını yapmakla geçti.
Ancak bir şeyin varlığını ve adını bilmek onun mahiyetini ve muhtevasını bilmek demek değildir. Onu elde etmek isteyenler ve renk ile renklenmek.. o boya bile boyanmak isteyenler.. onunun mahiyet ve neliğini öğrenmek.. muhteva ve içeriğini elde etmek ve böyle ondan kullanmak ve yararlanmanın yolunu açmaları gerekiyor.
Bu iş ise öyle yüzden görmeyle ve yüzeyden bakmayla ve bir emek çaba harcamadan ve onunla zaman geçirmeden olmuyor. Benimle arkadaş olmak isteyen birisin vardı.. hatta İsmet Dikmen Hoca vesilesiyle arkadaşım da oldu.. onu bir defter ve bir kalem hediye ettim.. tabi o kağıt ve kalem orada kaldı.. yüz tane yazımı okusanız ve bin tane tablomu inceleseniz.. elinize kağıt ve kalemi alıp kendiniz tablo yapmaya girişmedikçe YBA öğrenmeye başlamış olmazsınız. Böyle yapmadığınız edeceğiniz iş anlamıyorum diye yakınmaktır.
Osmanziya 17.04.2024 üçyol izmir 07:51
Hilmi Ziya Ülken Hoca.. büyük adamlar ve büyük insanlar olmak üzere ilginç bir tasnif yapar.. dünyada herkesin tanıdığı İskender'den Napolyon'a Neron'dan Stalin'e büyük ADAMLAR.. Sokrat'tan Descartes'e.. İsa ve Musa ve Muhammed aleyhisselamı saymasada.. sayarsa zaten kendisini de saymazlar.. büyük İNSANLAR.. bu BÜYÜKLER'in ortada bir başarısı söz konudur.. adamlar tahribte ve yıkmakt.. a insanlar yapmakta ve onarmakta.. bir muvaffakiyet göstermişler.. adamlık ve insanlık ise BÜYÜK SÖZLERDE ile değil büyük İŞLERLE belli oluyor.. diye düşünüyorum. Osmanziya ve YBA gelince.. osmanziya'nın YBA perde olduğunu sanıyorum.. osmanziya tüyünce Yöntem Bilimsel Analiz de gün yüzüne çıkacağımı umuyorum. Saygılarımla..
|