Dediler ki:
Uyduruk rivayetçilerin tanrısı olan Buharınin Ebu hanife hakkındaki görüşleri.
Dedim:
Bir konuya ya kendimizin bir dirayeti olur ya da başkalarının yargılamalarına ve kararlarına ve yorumlarına bakılır.. bu yorumları değerlendirme ve karşılaştırma ve yargılama ve karar verecek kadar bilgi, cür'et ve cesaretimiz bulunmuyorsa en azından bu dirayeti rivayet etmemek daha sağlıklı bir yoldur. İşler o kadar çoğaldı ve çeşitlendir ki herhangi bir alan hakkında çoğumuzun uzman bilgimiz bulunmuyor. Fakat uzmanlarında paylaşımda bulunduğu gibi değerlendirmeler yaptığını görüyoruz. Süfyan-ı Sevri ünlü bir isim. Benim hafızamda kalan sanırım tebe-i tabiin.. Asrı saadet yüce bir dönüm.. Nebi ve etrafındaki arkadaşları.. sahabeler bulunuyor. Sonra sahabelerle birlikte yaşayan çocukları.. bunlara tabiin denilir. Sonra çocuklarının çocukları bunlara da tebe-i tabiin.. adı verilir ve böylece suyunun suyunun suyu..
Sanırım Süfyan-ı Servi bu üçüncü kuşaktan. Bir anlatımında Hocasının imansızlıktan gittiğini görüyor ve ürküyor. Gerçekten bu İMAN önemli bir konu.. imana taalluk eden ilim.. amel.. ihlas giderek zorlaşan işler ve eylemler. Hani derler.. günah mü'min üzerine binen bir dağdır.. fakat münafık için bu burnunun üstünde bir sinektir. Bu DİNİ noktada dindarlar otoritelerin değerlendirmeleri bulunuyor. Örneğin İmamı Nursî.. felsefecileri öylesine reddediyor ki Farabî'yi batmış görüyor.. Elbette tekfir etmiyor. Kafirdir demiyor. Ancak HAKK yolunda başarısız görüyor. Diyor ki İmamı Gazali benim verdiğim dereceyi bile vermemiş. Peki bu gün İmamı Gazali nasıl değerlendiriliyor.. bin (1000) senedir tefekkürü durduran ve düşünceyi donduran adam. Oysa Hilmi Ziya Ülken Gazalinin akıl ve kalb gözü ayırımının Pascal vasıtasıyla Kant'a ulaşarak Teorik akıl (idrak) ve Pratik akil (irade)bölümlemesinin ortaya çıktığını söylüyor. Hatta İmamı Gazalinin akıl ve kalb gözü ayırımı İmamı Nursî de mana-yı ismi ve mana-yı harfi olarak ortaya çıkıyor ve böylece bize bir bilgi ve değer ayırımı sunuyor. İmamı Nursî, İmamı Gazali'ye Üstadım diyor. Şimdi önemli nokta.. Pascal, dini noktada Descartes için makbul bir adam değil diyor. Çağdaş Dinci Rene Guenon Pascal makbul bir adam değil diyor.
• Sonuçta insanların BİRBİRLERİNİ değerlendirmeleri.. çeşitli yönlerden olabilir.. çünkü çok çeşitli yanlarımız ve pek türlü yanlarımız bulunuyor. Zaten eşeyli üreme de bunun için çoğalmaya çeşitlendirerek artırmak. Bunanla beraber yine çoğumuz bir mezheb ve meslek ve meşreb içinde bulunuyor.. kaba bir benzetme yaparsam büyük bir şehrin bir ilçesinde ve o ilçenin bir mahallesinde ve mahallenin bir caddesindeki apartmanın bir katında kendi dünyamız olan evimizde oturuyoruz.. ve bir yerde de dükkan açıyoruz.. tabelasına dünyanın en iyi cafesi yazıyoruz.. başka birisi aynı sokağa dükkan açıyor ve tabelasına İzmir'in en iyi kafesi yazıyor.. sonra bir üçüncüsü açtığı kafesine şunu yazıyor bu sokağın en iyi kahvesi.. şimdi siz bu kafeleri biliyorsunuz.. hangi sokakta olursa olsun.. dünya capında ünlü bir cafe bulunuyor.. starbucks.
ÇEVREMİZDE bulunan her şeyden etkileniriz. Kiminin içi dinle dolmuş dinci.. kiminin için bilimle dolmuş bilimci.. kimi ne dinci ne bilimci.. günlük kazancıya geçinmeye çalışan bir garibtir.. evine ve çoluk çocuğuna götüreceği rızkın peşinde olan garib baba ve acib koca.. sabahtan akşama kadın kadınların şerrine maruz bir ERKEK.. kakalanan.. kötülenen.. kadın katili görülen vahşi.. Süfyanı Servi.. diyor ki işte sahabeler sizi görse.. bunlar müslümanlar mı derlerdi.. siz onları görseniz bunlar insan mı.. delinin teki bunlar.. söylerdiniz. Yani gerçekten insanı korkutuyor.. düşüncelerimizde samimi ve işlerimizde ciddi olamıyoruz. Oysa SALAH sahibi olan olan bir kimse samimiyet ve ciddiyet testini başkasına değil kendisine uygulasa.. eminim sağlam çıkmaz. Fakat başkalarını değerlendirirken.. kolayca bir YARGIYA varabiliyor ki bizim YANLIŞ'ımız ve hatamız da burada başlıyor.
Biz kendi kötülük habbelerimizi kubbe gibi görmeli.. başkalarınınkini ise habbe gibi küçültmeliyiz. Keza kendi iyilik kubblerimizi habba gibi görmeli.. başkalarının iyilik habbelerini kubbe gibi büyültmeliyiz. Bu habbe ve kubbe'den bir de görüneyen intim sferimizi bulunuyor ki buradaki CÜBBE'nin ne olduğunu bilmiyoruz bile..
Şimdi intim sfere geçiyoruz.. Yaratan, dar bir bir yarıktan geniş bir yarığın içine atmış ve kendinden de bir ruh üflemiş.. dokuz ay on gün sonra dünyaya çıkmışız.. işte hepimiz o üflenen RUH nedeniyle kendimizi her şeyi kralı sanırız.. sanma ve sayma ne kelime.. servet ve şöhret sahibi KRAL olmak için ne gerekirse yaparız.. dirayet ve riyasetin en tepesi ne ise oraya geçmeye çalışırız.. nereden gelip nereye gittiğimiz unutmak bir yana bu çizgiyi sorgulamayız bile.. amma etrafı böyle yargılayarak kullanılacak tedarikçi ve müşterileri kullanarak kendi SALTANATIMIZI gücümüz ve ömrümüz kadar sürdürmeye çalışırız ki işte bu duruma düşmemek için Yaratan, kendimize ADANMAMIZ için günde beş vakit namazla KUR'AN'a maruz bırakıyor. Ta ki sahte tanrılık ve sözde krallıktan kurtulalım. Onu yargılayarak ve bunu tekfir ederek kınanacak ve imanımızı yitirecek duruma düşmeyelim.
Saygılarımla osmanziya
Recai Ünal Hocamdan paylaşım.. ""çağdaş" 'birbirine göre aynı çağda, aynı dönemde, aynı zamanda yaşayan ya da olan kişiler, varlıklar, nesneler için veya içinde bulunulan son çağda, dönemde, zamanda yaşayan yahut olan kişiler, varlıklar, nesneler için sıfat' (İng. "contemporary", "modern"; Fr. "contemporain", "modèrne") iken "çağcıl" 'çağının, döneminin, zamanının yeniliklerini, ileri, gelişmiş, kalkınmış, uygar özelliklerini izleyip tüm bunlara ayak uyduran kişi ya da bütün bu özelliklere uygun veya uyumlu varlık, nesne için sıfat'tır ("asrî", "muasır", "modern")..."
KADR ETMEK
Aziz ve celil olan ALLAH; “İnsanın oruç dışındaki her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir. Mükafatını ben vereceğim buyurmuş.”
Gerçekten.. namaz kılsa görülür.. zekat verse anlaşılır.. hacca gitse bilinir.. kelime-i şehadet getirse duyulur.. işte ibadetlerin bu beşincisini kimse bilemez.. ibadetten maksad olan insanın kendi acz ve zaifliğini yani NAKSINI en iyi duyumsatan kullukta bu ORUÇ'tur. İnsanın naksı aczinden ve fakrindan.. güçsüzlüğünden ve yoksulluğundan ibarettir ki bunun adına HACAT derim.. akıllı ve imanlı bir canlının naksını itmam etmeye çalışmasıdır gereksinim. Eksikliğinin ve naksının farkında olan yegane canlı İNSAN... bu da zaten bize bilgi üzerinde DEĞER'i fark etme olanağı verir. İnsan ayine-i şuuru ile varlığı fark eder yokluğu kadr eder.
Yani var olanı zıddı ve niddi ile ayırt ederken.. var olmayanın ve elinden bulunmayanın kadrini ve kıymetini bilir. İşte bu olayın ve bunun ardındaki olgunun anlaşılmasının en güzel yolu ORUÇTUR.. kendi açlığa bilerek ve isteyerek MARUZ bırakmaktır ki bununla kulluğun esası olan güçsüzlüğünün ve yoksulluğunun ayırdına varmak ötesinde onun kadrini yaşamak ve kıymetini anlamaktır.
Bu olgu aslında ACI olgusudur. Bu yüzden şu dört SORUNSAL: yoksulluk.. hastalık.. yaşlılık ve ölüm BUDA felsefesini ortaya çıkarmış ve bunların esası olan yoksunluk ve yokluğa yöneltmiştir. Bunun yokluk felsefeni en iyi anlayan batının varlık felsefesidir ki bu yüzden Steve Jobs yaşamında sanırım bir kaç kez buraya sefer yapmış.. vefatının ardında da güzel bir metin bırakmıştır. Sonuçta bizler hem hakkı döneriz namaz ile hem halka yöneliriz zaman ile.. zaman ve namaz ard ardalığı ile salat ve vakit adımlarımızla bir İSTİKAMET tuttururuz.. ezelden ebede gidin sonsuz çizgi içinde hem çağdaş hem çağcıl oluruz.
Recai Ünal Hocam'a sordum çağdaş ile çağcıl arasında ne fark var diye: dedi ki: ""çağdaş" 'birbirine göre aynı çağda, aynı dönemde, aynı zamanda yaşayan ya da olan kişiler, varlıklar, nesneler için veya içinde bulunulan son çağda, dönemde, zamanda yaşayan yahut olan kişiler, varlıklar, nesneler için sıfat' (İng. "contemporary", "modern"; Fr. "contemporain", "modèrne") iken "çağcıl" 'çağının, döneminin, zamanının yeniliklerini, ileri, gelişmiş, kalkınmış, uygar özelliklerini izleyip tüm bunlara ayak uyduran kişi ya da bütün bu özelliklere uygun veya uyumlu varlık, nesne için sıfat'tır ("asrî", "muasır", "modern") dedi.
Burada çağımız ve istikametimiz.. arasında bir BAĞLANTI kurmak isterim.. ÇAĞCIL'ık bize gelenek ve yenileme ile yineleme ve değişim.. denklemini sunar. Biz bu denklemi nasıl çözeceğiz ? 7 Ekimi yaşayayanların dört aydır tuttukları orucu nasıl anlayacağız.. derim ki sola dönüp ZAMAN'daki halkla.. sağa dönüp NAMAZ'daki Hakk ile beraber olmanın dışında bir de yukarı bakıp NİZAM ile aşağı bakıp MİZAN ile de bağlantı kuralım.. demek istediğimi büyük bir olasılıkla anlamadınız.. fakat bu günlük dilin düz yazısı ile her şeye anlatamıyoruz ki…
Saygılarımla.
Sağlıcakla kalınız.
Osmanziya
Sözlük (kitabları) önemli.. kitaplar değerli.. dil ise bilgi ve değerin birleştiği KÜLTÜR için olmazsa olmaz iki BİLEŞEN'den birisidir. Diğer bileşen ise din. Bir yapıyı oluşturan bileşenlerin içinde de ögeler ve unsurlar yer alır. Binanın mürekkebleri ve mütemmim cüzleri ayrı bir bahis bileşenlerin ögeleri o yapıyı tanımakta ve tanımlamakta önemli bir yer tutar: Hücrelerin zerrelere.. zümrelerin eneleri.. lisanın kelimeleri.. dinlerin istikametleri.
Şimdi dinlerin istikametlerinde MÜLK malların amelleri.. mellerin emelleri.. MELEKUT kalemin kitabeti.. kelamın kıraatı.. yani nar ve nur ile seyr ve sırr HÜR-RUH'lardan BİR-RAB'lar ortaya çıkarırken biz de DEĞERLİ bir SÖZLÜK'ten haberdar olduk. KUBBE ALTI sözlüğü.
Sözcükler ve kelimeler önemli arkadaşlar.. dininizi dilinizle inşa edersiniz. Ne kadar sözcük biliyorsanız ışığınız o kadar artır. Ne kadar ışığınız varsa o kadar da aydınlığınız olur. Çünkü sözcükler sözlerle inşa edilip kitaplar yazılıyor.
Saygılarımla
Dinnur YAŞAR
Paylaşım için teşekkür ederim Hocam.. halka dönersen soru olur.. Hakka dönersen soru kalmaz.. Sıkıntı bazıları hep halka dönüyor ya da hiç Hakka dönmüyor.. diğeri tam tersi.. bu ikisi arasında fazla bir çeşitlilik bulunmuyor zaten çağımızda. Sadece böyle laf canbazlıkları hoşa gidiyor. Cambazlık yaparken de çamları deviriyoruz. Şimdilik iki çam devirdim.. daha fazla devam edersem sıra can boğazlamaya gelecek. Saygılarımla. osmanziya
Sağlam bilgi hem doğru hem gerçek olmalıdır..
Sağlıklı buyruk hem iyi hem güzel olmalıdır.
Sağlam ve sahih bilgi.. konu.. örnek..
Sağlıklı ve sahih buyruk.. değer.. ögüt..
SÖZLERİMİZİN içerikleridir.
Dilin kötü ve kötüye kullanılması için
bu gereklere uyulması kurallar uygulanmalıdır.
Fakat günlük dilin mantığı ve bilimsel dilin matematiği üstündeki çok yönle ve yanlı konular ve alanlar içeren felsefi bilgi ve dini bilgi katmanı için yeterli gelmiyor. Özellikle felsefenin içeriksiz biçimsel konularında felsefe ve din arasında ortak bir platform aranması ve bulunması ve kullanılması gerekiyor.
Önce mars doğacak.. sonra venüs.. ardından satürn.. fakat güneş doğunca hepsi kaybolacak ve geride kalan merkuz ve jupiterin doğdukları da görünmeyecek..
Dil bir güneştir.. dünyayı ve dini göstermiyor.. hatta halkı ve HAKKI'da ne zaman ki susabilirsin işte o zaman gök yüzü bütün ihtişamıyla ortaya çıkacaktır.
Osmanziya 12.03.2023 üçyol İzmir
|