Bu duyan, düşünen, seven ve isteyen taraflarımız dış beş duyum gibi iç beş duygu oluşturup ayrı ayrı dünyalar mı oluşturuyorlar ve bunlar kat kat birbiri üstünde mi duruyorlar ? Yontembilimsel analizime dayanarak yaptığım insanbilim ile bunun böyle olduğunu düşünü-yorum..desem düşünülür dünya en üst dünya mı oluyor ? Sanmıyorum bu yazıda ileri sürüldüğü gibi.. böyle olsaydı düşünen akıllılar İSTEYEN müteşebbisin emrine girmezlerdi.. çok okumuş adamlar var.. okumamış adamın personeli... kaymakam olmak için siyasal tahsili yapmak şarttır lakin vali olmak için ilk okul mezunu olmak yetiyor.. ve devlet başkanları da çoğu zaman siyasal mezunu değiller.. ya mühendis ya asker kökenli oluyorlar.. ancak sonuçta nasıl dış beş duyumuz..görme.. işitme..koklama.. dokunma.. tatma duyumlarımız hiss-i müşterek denilen DUYARLIK'ta (hassasiyet) toplanıyorsa.. bu iç beş duygumuz kuvve-i vahime.. müdrike.. hafıza.. hayal ve mutasarrıfa kuvvelerimiz UYARLIK (hissiyat) toplandığı gibi bu duyum gücü (nefis) düşünme gücü (akıl) sevme gücü (kalb) ve isteme gücü (ruh) ortak ve birbiri içinde duyarlık ve uyarlık makinelerine kullanan YÜKSEK bir makenizma teşkil ediyor diye düşünüyorum.
Değerli kardeşim.. bizde mektepli ve alaylı ayırımı vardır.. bizim olmayan dilde profesyonel ve amatör ayırımı bulunur.. bilim adamları mektepten çıkar ve fakat kaşif ve mucidler hayattan çıkar.. nasıl çıkmasın günlük dil; bilimin, felsefenin ve dinin anası ya da babasıdır. Anlamak zordur ve fakat anlatmak kolaydır. Fehim ifhamdan esheldir, derler. Bende buna dayanarak YAZARLIK yapıyorum zaten.. ve yazarlarda buna dayanarak okutabilirler. Belki sizin mesleğinizin dayanağı da bu.. resmi bir eğitim görmeden entellektüel beceriniz ile bazı işleri başarmışsınız.. lakin TÜRKÇE'de anlatamıyorsonuz desem hakaret saymayın çünkü ana diliniz değil.. arapça da yazı diliniz yok.. ancak pek çok sırlı diğer güçlerden.. örneğin cesasetten.. cesaretten.. güç alan olağan üstü olan anlatım gücünüzle yaşamı okumuş ve yazıyorsunuz.. diye düşünüyorum.. benim yöntembilim.. sizin yöntembilimle aynı tarihlerde başlamış anlaşılan 1990... iki ayrı kanalda gelişmiş.. genel yöntembilim 2500 yıl önce Aristo'nun organon'u ve 1611 yılında Descartesle başlamış ve Kantın bilgi kuramıyla taclanmıştır.. anallitik düzlemin görsel ve mantıksal ve metodik kullanımı 1960 Tony BUZAN ile geliştirilmiş.. ben ondan habersiz olarak 1990 da başlattım.. kitabımı yazmayı da onun yöntemini anladıktan sonra yazmayı düşündüğümden geciktiriyorum.. ancak kitabı yazmak sadece kişisel bir yarar sağlar.. adımı korur.. ancak onun gerçekten öğrenilmesi içi için dört beş arkadaşımlı bu düşünceyi konuşarak onu dil haline getirmemiz gerekiyor.. ne yazık ki bir kişinin dilini öğrenecek kadar deli bir kimse bulamadım
https://www.facebook.com/notes/osmanziya-osmanziyao%C4%9Flu/y%C3%B6ntembilim-%C3%A7%C4%B1%C4%9Fl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-ve-edit%C3%B6r-duyurusu/758080144271732?notif_t=like
nereden bulursunuz böyle yazaları "yazıları" yerine "yazaları" yazmışım.. gücümüz kadar değil alışkanlıklarımız kadar eyleriz çünkü.. temelde güzel yazı yazma ALIŞKANLIĞI edinmemişim.. anlatımdan çok anlama önem vermişim.. öğrenci.. öğretmen.. öğretici.. olamamış ve ÖĞRENİCİ olarak kalmışım.. ancak tavuk yumurtalarına karışmış ördek yumurtası çıktısı olarak böyle paytak paytak yürürken pardon yazarken de yöntembilim çıkmış.. yöntembilim, bilim'in üst dili.. yöntembilim bilmeyi bilmektir.. ancak benim bilmeyi bilmem.. diğerlerine nazaran daha genel ve tümel ise bu yöntembilim ve usul ve metodoloji alanında yeni bir yol.. yeni bir anlam sürücü.. yeni bir anlatım aygıtı ve sonuçta yeni bir DİL olmaya aday.. ancak bu görüş.. pek ala aç tavuğun rüyasında kendini buğdaş anbarında görmesine mümasil olabilir.. ancak öğrenmeye aç bir kaç tavuk daha olsak.. horozların başaramadığı işi.. profesyonellerin ve profesörlerin beceremediği işi..amatör olarak gerçekleştirebiliriz.. maksat sağlanan sağlam bilim ve sollanan sağlıklı buyruk olsun.. yeter ki sağınız ve solunuz bir arada olsun.. işte bu nedenle bizler sağcı ya da solcu değil öncüyüz...
islamın dünyaya hakim olması fikri.. yanında.. israilin dünyaya hakim olması fikri.. iranın dünyaya hakim olması fikri.. rusyanın dünya hakim olması fikri.. ve şu anda dünyaya hakim olan ingilizin dünyaya hakim olması fikrini.. ve geçmişteki uygulamaları da nazara aldığımızda.. artık bana pek AKILLICA gelmiyor.. bu halkı uyutmak için sıkılan biber gazı yanında halkı uyarmak için sıkılan siber gaz olduğunu düşünüyorum.. önemli olan siber gazın farkına varmaktır.. kitabin mesajı..misyonu.. vizyonu nedir ? Bunu görmektir.. yazar değilim.. kimseye bilgi vermekle kendimi sorumlu görmüyorum.. kimin hangi bilgi ve görüşe ve örneğe ve ögüte gereksinimi varsa arar bulur.. artık dil.. din.. emek.. hürriyet.. barış gibi ORTAK İNSANİ DEĞERLERi alet.. paravana.. paratoner yaparmak parti ve ideoloji kurmak ve kurgulamak devri bitti.. acaba ben kendime ne kadar hakimim.. kendi yanlış SANDIĞIM alışKANlıklarımı nasıl yıkacağım.. doğru SAYDIĞIM alışKINlıklarımı nasıl kuracağım.. bunun derdindeyim.. sonra HAKİM OLMA FİKRİYLE yola çıkmış uzun ve gülen adam arasındaki ilişkileri görünce bu hakim olma fikrinden iyice soğuyorum.. sonuçta artık kim.. kültürel ve sosyal.. siyasal ve ekonomik.. askeri ve militer.. artık ne gibi bir ne savaş yapacaksa kendisi karar verecek ve sonra bu çabalar bir yerde dengesini bulacak BARIŞ gelecektir diye düşünüyorum. Beşeriyet yapısından çıkan medeniyetin ortaya koyduğu İNSANİYET kapısını görüyorum ve oradan insaniyeti kubra olan İSLAMİYETE geçileceğine bekliyorum.. umuyorum ve inanıyorum.
insanın bütün hakimiyeti.. ister din adına.. ister dil adına.. ister emek adına.. ister özgürlük adına olsun.. bedeninde ölümüne ve uygarlığında kıyamete kadardır.. Yoksa Yaratan'ın buyruğu ezelden ebede kadar geçerlidir.. Eğer YARATAN zorla güzellik isteseydi elestü bi rabbuküm demezdi.. yarattığı ruhlara ben sizin rabbinizmiyim deyip onlardan oy istemezdi.. zaten zorla EVETdedirtti ise sormasının bir anlamı olur mu idi ? elbet zorlamadığı için orada hiç kimse EVET demedi.. ancak bir ses duyuldu.. "Bela" dedi ve bu evet üzerine artık derecesine göre nebiler ve veliler.. dahiler ve deliler evet dediler.. demek laiklik adı veriler la-ikarelik (bakara256) var.. hürriyet-i şeriyye var.. Eğer YARADAN zorla iyilik istese idi.. ben yer yüzünde bir halife yaratacağım ne diyorsunuz diye meleklere sormazdı.. DEMEK demokrasi var.. şurahüm beynehüm var.. meşveret-i meşrua var.. yoksa küffarın islam dünyasının 200 yıldır malinın calınmasına ve 25 yıldır canının alınmasına REAKSİYON gösterip..kızıp kılıca sarılmak.. sanırım akıllıca bir önlem değil onların oyunana gelmektir.. kuvvetlenmeden savaşmak akılsızlığına düşmektir.
Bir kaç tanesi tanıdık olmak üzere bu gün dört beş kişiye ARKADAŞ'lık isteği gönderdim.. genel olarak ve prensip itibariyle arkadaşlık talebinden bulunmam.. çünkü yazarlık ve paylaşma amacım değildir.. reklam ve propagandasını yaptığım yöntembilimsel analiz ise ağır ve soyut bir konu olduğundan ilgisini bilmediğim tanımadık kimseleri çağırmamın yakışık almayacağı da bellidir.. fakat bazen böyle zaman zaman, ne hikmetse, arkadaşlık talebi gönderiyor ve kabul edenlere de teşekkür ve minmetimi arz ediyorum. Elbette talebimi kabul ederek beni onurlandıran arkadaşlarım aradıklarını bulamazlarsa kendi yoluna giderek paylaşımlarıma katılmayacakları da gayet normal ve doğaldır. Ancak yöntembilimi anladıklarında.. bundan çıkacak insanbilim ve islambilim potansiyelini gördüklerinde bundan hem ben hem arkadaşlarım kazançlı çıkacaklardır.. inşaallah.
FİKRİ SABİT yani değişmeyen düşünce veya SAPLANTI adını verdiğimiz zihin durgunluğu İNANÇ ile karıştırılmamalı.. inançlar zaman ve mekan kadrosu dışındaki konularda teşekkül eder.. gözlem ve şuhud alanı içindeki varlıklar ve olaylara ilişkin bilgi ve görüşlerimiz iman ve inanç konusu olamazlar.. bu konularda günlük bilgi ve bilimsel bilgi ile elde ettiğimiz görüş ve düşüncelerimiz gözlem ve deneyle.. araştırma ve geliştirmeye değiştirilir ve iyileştirilir.. bunlar inanç konusu olamazlar.. ancak bu görüş ve düşünceler inançlar gibi kesin ve değişmez hale getirildiğinde bu duruma fikr-i sabit diyoruz.. yani insan aynı konuda aynı görüşü sürdüre sürdüre bunu değişmez yargılar ve sabit hükümler haline getiriyorlar. Bunlara bir örnek verilebilir.. örneğin YARATILIŞ ve EVRİM tartışması.. acaba yaratılış savunucuları mı yoksa evrim tutucuları mı saplantı içindeler ?
|