Adların değişmesiyle gerçekler değişmez..
Gerçeklerin değişmesiyle adlar değişmez..
Adların ve Gerçeklerin isimleri değişirse..
değişene ne isim verilir ?
DİL..
Eğer dil ile hokkabazlık yapmayı öğrenirseniz..
iyi bir yazar.. güzel bir avukat ve şahane bir felsefeci olursunuz...
Her ne ise.. biz bu işe biraz bulaştık.. baktık yöntembilim öğrenmeye gelen yok.. hiç olmazsa
piyasadan kaybolmayalım diye.. ömrümüzü heder ve geleceğimizi keder etmek üzere tam bir saatimizi bu yazıları burada ve nette yazmaya harcadık.. Allah niyetimize bağışlasın..
Acaba gezegenler neden yuvarlık yörüngeler çizerler.. dik dört gen değiller.. ya da kare değiller.. bunu matematikçilerin bir yanıtı vadır.. fizikçilerin bir yanıtı vardır.. ilahiyaçıların bir yanıtı vardır.. bu kullandıkları dile bağlıdır.. objektif bakış bile objektif değildir çünkü objektif uzaktakini yakınlaştırır.. yani büyütür.. oküler ise tersine.. oysa insanda iki tane değil pek çok mercek vardır.. fizik.. bio.. filo.. sosyo.. psiko.. LOJİK.. yani beş tane "lojik" mercek bir de LOGIC yani mantığın kendisine de katarsa ALTI mercek olur.. bir de bu dürbünün meta-fizik ve para-psik kapılırını nazara alırsak yani insanın gözünde YALIN GÖZLÜK yok.. smile ifade simgesi hatta bu gözlükleri kaldırırsan GÖZÜ bile yok.. çünkü insan zerre, hücre, ene ve zümre alemlerin (system'leri / belevi'lerini) içeren bir var oluş ve âlemdir.
Alo adınız Emin mi?
– Hayır ben Ekrem.
– Emin misin ?
– Eminim.
– Lan o zaman neden yalan söylüyorsun.
demek ki isimler ikiye ayrılır.. biri gerçeklerin adı olan isimler.. bir da adlarının gerçeği olan isimler.. bir de her ikisiyle oynayan isimler.. bunlar yazarlardır.. kendilerinin bu haline bakmayıp yazerler uğraşanları da da vardır...
Aklımızdan geçenler.. et yemeyip ot yiyen hayvanların midesi dört bölüm.. bizim kalbimizde dört bölüm kulak ve karınlarıyla.. beynimiz ise kıvrım kıvrım.. maddemiz böyle bölük pörcük olduğu halde mana'mız nasıl yek para bir kaya gibi görünüyor ? Dış beş duyumuz sanki tek bir duyarlık oluşturur.. bunun içimizdeki beş duyu da tek bir uyarlık meydana getirir.. duyarlık ve uyarlık ile bilikte öyle bir uyurluk oluşturuyoruz ki zaman zaman uyuyup uyanmamız bile bunu bozmuyor.. aklımızdan geçenler.. fikrimizden gidenler.. düşüncemize girenler.. dilimizden çıkanlar.. öyle bir BÜTÜNLÜK meydana gelir ve aydana gider ki.. bu ki'leri birleştire birleştire.. ulaya ulaya.. ekleye ekleye.. dıgıdık dığıtık zaman treni bizi ineceğimiz durağa.. geliğinde DURDURUN DÜNYAYI İNECEK VAR.. diye bağırırlar.. işte illeti kesin AKİBETTİR.. namazdır.. kazıdır.. eceldir.
adlara isim demek ya da isimleri ad demek.. ha kuru bir emek mi ? değil biri arapça ve biri türkçe olan bu SES ve harf ve AR oldukça karmaşık bir alem olan DİL'in nesneleridir.. aletleridir.. çok gariptir.. fakat biz onunla öyle ülfet peyda etmişiz ki karmaşasından haberimiz yoktur. Onu oturup özel olarak inceleyen araştıran insanlar var.. bir de tepe tepe kötü ve kötüye kullanıp ondan kendisine ve başkasına yarar verdiği zannıyla zarar verenlerde var.. en tehlikeli iki aletimizden biri bu ağzımızda dolanıp duran DİL'dir.. bu alet tut'ar.. öbür alet ise tat'ar.. eğer ar'lanması yoksa harlanmasına hazılanıyor demektir.. horlanması da cabası.. eğer yarlanma istiyorsak bunların nurlanmasına çalışmalıyız ki bunun birincisi sözün namusu ise ikincisi aletin nikahıdır...
Bazı insanlar az söyler çok anlatır.. bazıları ise tersine... Örneğin Koca Yunus'umuzun, ilim ilim bilmektir, sözü.. Wittgenstein'in, felsefe mantık ve metafizten ibarettir temeli mantıktır, sözü.. Kant'ın verisiz kavramlar kör, kavramsız veriler boştur, sözü.. Protogoras'ın her şeyin ölçüsü insandır sözü, ve Aristo'un dört sebeb kuramı, bana hep yol göstermiştir. Buna karşılık Descartes'in düşünüyorum o halde varım, ünlü tümcesini hala anlayabilmiş değilim.. belki var olmaya üşendiğimdendir
|