15 Temmuz 2022
Dunyanın hikayesi
Dinin hakikatı
Hakikati hikaye etmek kolay olmadıği gibi
Hikayenin hakikatini fehm.. fıkh ve fikretmek zordur. Buna
rağmen biz yine de YBA ile fark etmeye ve kadr etmeye çalıştık.
Din (dyn) ile dunyanin (dny) arasinda DIL (dyl) bulunur. Dil
dunyayi belirler.. dini tanımlar. Bu tanimlanan din ile belirlenen dunya.. önce
bir millet ve KÜLTUR oluşturur.. bu kültürden de ortaya bir medine ve UYGARLIK çıkar.
Böylece boyutlara bindirilen dunya.. dunyaya upload edilen
dil.. dile download edilen din.. bir birinden koparilamaz bir küll.. biri
digerinden ayrılamaz bir cemm.. eder. Lakin insanlar onu indirilmiş din..
uydurulmuş din.. eski din.. yeni din.. semavi din.. beşeri din.. ilahı
din..şeytani din.. gibi ayırım ve bölümlemelere tabi tutarlar ki elbette bu
DÜŞUNCELERIN bir gerekçesi "var"dır.. bir kaniti olur.. bir dayanağı
bulunur.
İşte asıl soruda bu var sayilan ya da yok sanilan
düşuncelerdir.
Biz ve biz altindaki "ben" YBA ile bu tabloda
örülduğu.. goruldugü.. gostergelendiği ve gorungulendigi gibi hepsini ALAKA'dan
çıkardik. Lakin kırk yıldir.. YBA i öğrenmeye ve kullanmaya ve yararlanmaya bir
kişi bile bulamadik.. bulamadık diye de yakınıp duruyoruz.
Şimdi söyleyin bakalim.. bir kisinin DÜŞ ve DİL'ini herkese
öğretmeye kalkan ben mi deliyim.. yoksa hakikatla hikayenin farkıni aramaya
çalışmayan ve bunun kısa yolu olan YBA den uzak duran siz mi akılli siniz ?
Buyrun.. burdan yakın!
Ister yakının ister yakınmayın.. insanlar ikiye ayrilirlar;
sorundan yakınanlar ve çözümü yuklenenler. Sorundan yakınmaktan
vazgecemeyenlerin varacağı yer.. bunalimdan bağırmaktir. Sorunu yüklenenlerin..
yollarinda hakikata mutemessik hakka salik ve sabit ve daim olurlarsa..
kalkacağı durak.. beliti bulmaktir.
Biz YBA ile BELIT'i bulduk ve BİRLEŞEN YOLLAR başligi ile
web sayfamizda açıkladik.. YÖNTEM BILIMSEL ANALIZ YBA Mustafa BUGUCAM adıyle
AMAZON'da yayımladik.
Bilgi.. saygı.. sevgı ve sağlıcakla kalınız.
[ OFZO ] 15.07.2022 Ercış VAN
İşte biz kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin
bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.
En'am Süresi/129 ayeti
diyer yorumlamış bir arkadaş.. dedim ki:
Parti siyaset ve cemaat ibadet ile ugraşiyor sanmıştik sonra
görduk ki parti ticaret ve cemaat siyaset yapıyormuş.. elbette siyaset ve
ticaret ilim ve ibadettle beslenir.. ilim ve ibadet ise ticaret ve siyasetle
desteklenir. Ancak bu işler ciddiyet ve samimiyetle sağlanır.. halisiyet ve
safiyetle gerçekleştirilir. Bunlarda kolay işler degildir. Ozelikle cemaat
bilimi birakip ibadeti siyasete alet edince.. parti hukuku birakip ticarete
girince.. bu yuzden ekonomi ve politika.. bilim ve hukukla koordine ve kontrol
edilmeyince bu gunku duruma düştük.
Böylece.. kapitalist ve masonlarin ipligi pazara çıktigi..
sosyalist ve marksistleri ipligi pazarda satilmadigi gibi kulturel ve siyasal
islamcilarinin da bu sorunlari çözemeyecegi belli oldu.. zaten dunyanin
efendileri bu üçunun militer ve askeri gucunu tepe tepe kullaniyor.
çözüm: ideoloji haline getirilen dinlere.. din haline
getirilen felsefeleri.. prim vermemektir. Dil ve din ile emek ve ozgurluk gibi
ortak insani degerleri partilere paravana ve alet etmemek.. ideolojilere
paratoner ve bayrak yapmamaktir.
Çalış.. üret ve başar dinini.. eşyayi iktsatla kullan eşhası
adaletle çaliştir felsefesi yayginlaştirmaktir. Kuresel efendileri tanimak..
acele eden deccali anlamak ve içimizde besledigimiz fasık nefsi müslim etmek ve buyuttugümüz
fasid şeytani salih yapmaktir.[ofzo]
CADULLAH
CAD NEDEN MÜSLÜMAN OLDU
Yahudi çocuğun olan Cad, bakkaldan
çikolata aşırmaya başladı.
Dükkan sahibi İbrahim Amca bir Türk.
Fransa’da yaşar ve mütevazı bir bakkal dükkânı var, daha doğrusu küçük bir
market.
Ondan alışveriş yapan bir sürü site
sakini var dükkânının çevresinde. Her milletten, her dinden, her renk ve ırktan
pek çok insanlar… Bu evlerden biri de bir Yahudi aileye aittir. Hâdisenin
kahramanı 7 yaşındaki Cad, bu Yahudi ailenin çocuğu. Cad, her gün gelir ve
İbrahim Amca’dan alışveriş yapar. Her gelişinde de ona çaktırmadan bir
çikolatayı cebine indiriverir.
Bu aylarca böyle devam eder. Bir gün
yine gelir, alışveriş yapar. Ama her zaman yaptığı gibi çikolata çalmayı unutur
ve dükkandan çıkar… İbrahim Amca, arkasından seslenir şefkatle:
“Cad, bugün çikolatanı almadın?” Ve
uzatır ona her zaman Cad’ın aldığı çikolatayı… Şaşırır çocuk ve “Biliyor
muydun?” der hayretle.
İbrahim Amca başını okşar Cad’ın ve:
“Sakın bir daha çalma Cad, hırsızlık
büyük bir suçtur. Başkasının hakkına tecavüzdür! Söz ver bana, bir daha
kimseden çalmayacağına böyle. Buraya geldiğinde yine al çikolatanı ama benden
hediye olarak.” der şefkatle… Bundan sonra Cad ile arkadaş hatta dost olurlar.
İbrahim Amca 50 yaşında, Cad ise 7 yaşında bir çocuktur. Aradan yıllar geçer.
İbrahim Amca bu Yahudi çocuğa hem arkadaş hem baba gibi davranır. Ne zaman
Cad’ın bir sıkıntısı olsa, doğru İbrahim Amca’sına koşar Cad. Onun şefkatli
sinesine sığınır. Ailesiyle, arkadaşlarıyla vb. tüm meselelerini anlatır bu
dostuna ve nasihatlerini, çözümlerini hayranlıkla dinler ve tatbik eder. Ne
zaman bir sıkıntıyla karşılaşsa İbrahim Amca’sına koşar Cad. İbrahim Amcası
çekmecesinden bir kitap çıkarır ve Cad’a vererek:
“Hadi aç bir yeri.” der, sonra Cad’ın
açtığı yüzdeki iki sayfayı okur, Cad’a anlatır ve meselesini böylece
çözümlerler birlikte. Hayrettir ki her defasında da teşhis ve çözümler
doğrudur! Dükkandan sıkıntıları bitmiş olarak ayrılır hep. Böylelikle tam 17
yıl geçer; Cad 24 yaşında koca bir genç delikanlı, İbrahim Amca da ötelere
yürüyen bir fani… Ama dostlukları hep bu minval üzere devam etmiştir.
Bir gün emr-i Hakk vâki olur ve İbrahim
Amca, Hakkın rahmetine kavuşur. Ölmeden önce çocuklarına bir vasiyeti vardır
İbrahim Amca’nın:
“İçerideki kendisine ait küçük sandık,
hediye olarak bu Yahudi gence verilecektir.”
Cad, bu en büyük dostunun ölümüyle
yıkılır… Çok ağlar, çok yanar. Artık elinden tutan, meselelerine çözümler
bulan, sırdaşı dert ortağı yoktur.
Vasiyet üzerine sandık Cad’a ulaştırılır
ama ilk anların hüznüyle açmak istemez sandığı. Neden sonra yine büyük bir
mesele ile baş başa kalır. Cad ve içinden çıkamadığı, çok daraldığı bir vakit
aklına İbrahim Amcası ve sandık gelir. Koşar açar sandığı. Bir de bakar ki
sandıktan, İbrahim Amca’sının eline verip açtırdığı ve okuduğu, böylelikle
problemlerini her seferinde çözümlediği o kitap çıkar. Kitabı anlamaz çünkü
Arapçadır. Koşar, okutmak için Tunuslu arkadaşına gider. Her zamanki gibi iki
sayfa okumasını ve açıklamasını ister ondan. Mesele yine halledilmiştir o kitap
sayesinde…
Merak eder Cad, sorar:
“Bu kitap nedir?”
Tercüme eden Tunuslu:
“Bu Kur’an-ı Kerim, Müslümanların
kitabı.”
Cad şaşırır, şoktadır! Hiç tereddüt
etmeden sorar:
“Müslüman olmak için ne yapmalıyım?”
Tunuslu gerekeni söyler ve Cad Müslüman
olur. Cadullah Kur’anî adını alır ve öyle ilerler, öyle kendini yetiştirir ki
bu yolda, sadece Avrupa’da yaklaşık 6000 Hıristiyan ve Yahudi’nin Müslüman
olmasına vesile olur… Her geçen gün artar, hidayetine vesile oldukları...
Bu eski Kitab’ı karıştırırken arkasında
bir harita çıkar önüne. Orada, İbrahim Amca’nın not ettiği şu ayet vardır:
“Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle
davette bulun!”
Bunun bir işaret olduğunu düşünerek
Afrika’ya gider davetçi olarak. Önce Kenya’ya, sonra Güney Sudan’a oradan
Uganda’ya ve komşu ülkelere. 30 yıla yakın dolaşır oralarda. Afrika’nın
sıkıntıları bitmez. Allah’ın izniyle ve onun davetiyle İslam’a girenlerin
sayısı milyonlara ulaşır. Ama o Afrika’da hastalanır ve 54 yaşında 2003 yılında
Allah’a davet yolunda vefat eder.
Cad’ın annesi koyu bir Yahudi ve
üniversitede hocadır. O da 2005’te Müslüman olur. Yani oğlunun ölümünden 2 yıl
sonra, 70 yaşında… Oğlunu Yahudiliğe döndürmek ve ikna etmek için 30 yıl
uğraşmış, bütün tecrübesini bilgisini ve gücünü kullanmış ama muvaffak
olamamıştır. İşte budur hakiki din…
Neden Cad Müslüman oldu? Annesi diyor
ki:
“İbrahim Amca 17 yıl boyunca bir kere
bile bana “Yahudi” ya da “kâfir” demedi hatta İslam’a gir bile demedi ama bir
çocuğun kalbinin nasıl Kur’an’a bağlanacağını iyi bildi.”
Bir Arap kanalında Kur’an’ı, ona
sarılmayı, Kur’an’la amel etmenin lüzumunu anlatan Mısırlı Tebliğci Dr. Saffet
Hicazî, konuşmasının sonunu onun kıssasına ayırmıştı. Gözyaşlarıyla İbrahim
Amca’yı anlattı. Hele zerafetle, hiç örselemeden yetiştirdiği fidanının,
dünyanın dört bir köşesinde, âb-ı hayat dağıtması hiç olacak şey miydi İbrahim
Amca’nın?
Dr. Saffet Hicazî, bizzat tanışır
Cadullah’la ve hikâyesini ondan dinler. Elinden hiç bırakmadığı hayli yıpranmış
Kur’an’ı sorduğunda Cadullah;
"Ammu İbrahim’in (İbrahim Amca)
Kur’an’ı işte bu.” der. Yanında gezdirmektedir hep.
Londra’da, Darfur’a destek ve oradaki
Müslümanların meseleleriyle alâkalı bir toplantı sırasında
Hıristiyanlaştırılmak istenen Zulu kabilesinin reisiyle karşılaşan Dr. Saffet
Hicazî kabile reisine:
“Sen, Cadullah Kur’anî’yi tanıyor musun?”
diye sorunca adam çok şaşırır ve heyecanla:
“Evet’’ der doktor, ‘‘Onunla İsviçre’de
karşılaşmıştım.”
Bunu söyleyince Saffet Bey, Zulu
kabilesinin reisi onun ellerine sarılır, elini yüzünü öper gözyaşları içinde…
Dr. Saffet Hicazî:
“Sen de onun tesiriyle mi İslam’a
girdin?” der. O da:
“Ben onun sayesinde Müslüman olan
birinin yardımıyla Müslüman oldum.” der ve sonra da Dr. Saffet Bey’i
kastederek:
“Madem bu eller onun elini tuttu, madem
bu gözler onu gördü, ben sanki onu öpüyorum.”
Allah, Cadullah Kur’ani ve İbrahim
Amca’ya rahmet eylesin!
Alpaslan Arslan paylaşımı
Teşekkur ederim.. bir kere bile
"kafir" demeyen IBRAHIM'ler yahudiler.. hristiyanlar ve muslumanlar
icinde de bulunurlar.. onlara Museviler.. İseviler ve Muhammediler denir.
Onlar insanliklarini unutmaz halifei arz
olarak eşyayı iktisadla kullanir ve eşhasi adaletle çaliştirirlar ayni zamanda
BÖYLE iyilik ve hikmetle çözüm sunar.. BÖYLE güzellik ve fazilet sergilerler.
Onlar sayesinde dil bilim ve hikmete..
din hukuk ve ahlaka intikal etmiştir.
Onlar Cad gibi ciddî ve Saffet gibi
samimidirler.
Rabbimiz onlardan razi olsun.Amin.
Ciddiyetimizi halisiyete..
samimiyetimizi safiyete çıkararak sizi ve bizi halas olanlarda eylesin. Amin.
[ OFZO ] 16.07.2022
PARTİ VE CEMAAT
İşte biz kazanmakta oldukları günahlar sebebiyle zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına böyle musallat ederiz.
En'am Süresi/129 ayeti
Diye yorumlamış bir arakadaş, dedim ki:
Parti
siyaset ve cemaat ibadet ile ugraşiyor sanmıştik sonra görduk ki parti ticaret
ve cemaat siyaset yapıyormuş.. elbette siyaset ve ticaret ilim ve ibadettle
beslenir.. ilim ve ibadet ise ticaret ve siyasetle desteklenir. Ancak bu işler
ciddiyet ve samimiyetle sağlanır.. halisiyet ve safiyetle gerçekleştirilir.
Bunlarda kolay işler degildir. Ozelikle cemaat bilimi birakip ibadeti siyasete
alet edince.. parti hukuku birakip ticarete girince.. bu yuzden ekonomi ve
politika.. bilim ve hukukla koordine ve kontrol edilmeyince bu gunku duruma
düştük.
Böylece..
kapitalist ve masonlarin ipligi pazara çıktigi.. sosyalist ve marksistleri
ipligi pazarda satilmadigi gibi kulturel ve siyasal islamcilarinin da bu
sorunlari çözemeyecegi belli oldu.. zaten dunyanin efendileri bu üçunun militer
ve askeri gucunu tepe tepe kullaniyor.
çözüm:
ideoloji haline getirilen dinlere.. din haline getirilen felsefeleri.. prim
vermemektir. Dil ve din ile emek ve ozgurluk gibi ortak insani degerleri
partilere paravana ve alet etmemek.. ideolojilere paratoner ve bayrak
yapmamaktir.
Çalış.. üret
ve başar dinini.. eşyayi iktsatla kullan eşhası adaletle çaliştir felsefesi
yayginlaştirmaktir. Kuresel efendileri tanimak.. acele eden deccali anlamak ve
içimizde besledigimiz fasık nefsi müslim
etmek ve buyuttugümüz fasid şeytani
salih yapmaktir.[ofzo]
Maruf
ÖZGÜDÜCÜ yorumu
Bizi bilmediğiniz, 80’lerin sonlarından itibaren bu hain FETÖ ekibiyle üniversiteler ve
camilerde hatta Anadolu’nun her yerinde, doğuda, güneydoğuda, iç Anadolu’da nasıl mücadele ettiğimizi, bunların emniyetteki ve
akademideki uzantıları üzerinden yaptıkları zulümler, baskınlar, baskınlarla ne
bedeller ödendiğini bilmediğiniz için bu paylaşımı yaptığınızı düşünüyorum.
Bunların akbaba gibi çöktüklerin Ak Partinin ilk yıllarında yetişmiş eleman olmadığı veya doğrudan bunların mankurtları yetişmiş insan kaynağı olarak alternatifsiz sunulduğu için çok hatalar yapıldı ve bu hatalar
en üst ağızdan özür dilemek suretiyle itiraf edildi. Ama insan kaynağını sunanlar veya sunulan insan kaynağını kontrol ederek onay vermekle görevli
kurumlar veya birimler zaten bunlar tarafından Ak Parti iktidarından çok ama
çok önce bunların bağlı olduğu ve kurucusu olduğu NATO-Gladyo örgütü tarafından zaten ele geçirilmişti. Oyunu bozan Ak Parti kapatma davasının neticesi sonrasında 2008-2009’da
hiç kimsenin beklemediği MİT Müsteşarı ataması yani Hakan Fidan’ın göreve getirilmesi oldu. Bu sayede hükümet
ilk kez gerek atamalarında, gerek süre gelen Ergenekon ve Balyoz davalarında bağımsız bilgi alabileceği bir kuruma devlet olarak sahip oldu. Ve herşey o atamadan sonra değişmeye yani fetö ve gladyonun kontrolü kaybetmeye başladığı ve 2011 Şubat ayında MİT müsteşarının emniyetteki fetöcü ekip tarafından tutuklanarak sorgulanmak istendiği çatışma sürecine kadar getirdi. İşte kopuş ve tam bağımsız bir devlete yürüyüş İÇİN kılıçların çekilmesi o tarihten sonra başladı.
Lütfen bu ülke için, bu vatan, bu millet için önce doğru bilgilenme, sonra en doğru tahlil, sonra da dost ve düşman kavramları üzerinden dünü, bugünü ve yarını okumaya çalışalım.
KÜRESELCİLİK
Dediğiniz
gibi Donanım belli.. yazılım değil. Donanım belli meclis.. mahkeme.. kabine..
bunlarla ÜLKENİN alt yapısı.. yolları.. şehirle yapılandırılıp donatılıyor.
Buna medeniyetin imar, emaret.. umran ve bayındırlık tarafı deniliyor. Bir de
medeniyetin hars ve ekin ve kültür tarafı bulunuyor.. bu da ULUS yanına tekabül
eder. Devletin bu ülke ve ulus yanını donanım ve yazılım olarak ifade ettim.
Bilgisayarda
bu hard ve soft tarafı bulunur ancak makine ve insan iletişiminde bu
"yazılım ve donanım ile makine ve insan" dörtlüsünün inter-aktif
etkileşimini kullanacak BİRİSİ gerekir. O birisine DEVLET yapılanmasında
"siyasal iktidar" adı verilir. Buna hukuk dilinde de TÜZEL KİŞİ
denir. Ülke, ulus ve siyasal iktidar karşımıza diri ve canlı bir "devlet"
çıkarır.
Sizin
sorunuz olan kültür (hars) ya da yazılım (software) denilen nesnenin ne
olduğudur.. takdir edersiniz ki bu sorunun yanıtı KÜLTÜR.. yalın bir kavram ve
basit bir konu değil.. doğunun ve batının kesistiği bu ülkede.. geçmiş ve
geleceğin kavşaklaktığı bu ulusta.. kavimlerin ve milletlerin köprüsü olan bu
ANADOLU'da.. birbirini üstüne binen kültürlerin ortaya koyduğu manzarayı size
betimlemem kolay değildir. Yalnız şunu söyleyebilirim kesinlikle.. kesin kes
değil elbette.. kesine yakın bir şekilde…
Olmazsa
olmaz bileşenleri dil ve din olan “kültür” çağlar boyunca çeşitli milletlerin
ve devletlerin ve imparatorlukların imbiklerin geçerek bu neredeyse KÜRESEL bir
MANZARA arz ediyor.. gençliğimde.. bundan elli yıl önce.. bir küreselciler ve ulusalcılar tartışması
bulunuyordu.. şimdi bu kalmadı.. sorun YENİ DÜNYA DÜZENİ.. nasıl kurulacak.
Dünyanın küresel kültüründe bu tartışılıyor.. ülkemizin medyasında bu
“gündem”den başka konular tartışılıyor.
İşte bu
tartışma ve eleştirme.. değiştirme ve düzeltme.. düşünmemizde yenilik istiyor..
bilimsel paradigmaların ve dinsel doğmaların farkındalığı kimseleri bekliyor..
teknolojinin insanı giderek doğaya yabancılaştırmasını sorun edecek.. yeşil,
mavi ve kızıl ideolojilerin insanı insandan
uzaklaştırmasını problem görecek.. harıl harıl üstümüze gelen yapay zekaya
karşı insanın nasıl bir politika izleyeceğini dert edinecek.. bütün bunlarla
beraber kişisel gelişimiyle birlikte kendisinin
akıbetini unutmayacak sağlam ve sağlıklı bir bireyselliği sahip kimselerin..
bu çok yönlü ve yanlı konuların tartışabileceği
ORTAK bir “platform” kurulmasıdır.
Böyle bir
YAZILI olabilir mi ? Derim ki olabilir.. bunun kanıtını da isteyene ve
dinleyene anlatabilir.. düşünene ve anlayana yansıtabilir ve anlatabilirim. Ancak çoğu kimsenin buna ilgisi, zamanı,
çabası ve sabrı olmuyor.
[OFZO]
14.07.2022
DİL
isimlerle başlar yerlilik yabancılik.. gurultuyu sese..goruntuyi süse
çeviren dille yadsima kalkar.. okudugun ve anladigin söz dizim ile yansıma başlar.. aks edenin ne kadarinin senin olup olmadigi eşyaya ülfetine ve eşhasa
ünsiyetine bağlıdir.. hele filiz vermiş bir bitki gibi canlı ise sözcukler.. minicik ve tosuncuk
kuzu gibi ise sevimli tumceler.. önce hitabiyat sonra edebiyat yaparsin kendi
lisaninda ve insaninda.. sonra diger lisanlar ve insanlar gelir.. ancak
onlarda.. kendi başina anlami olan kök sesler yani isim'ler (
ad'lar) ve kendi başina anlami olmamakla beraber anlatim yapmaya
yarayan eksesler yani harf'ler ( ar'lar) olarak degerlidir.. senin için önemi
olmasa da.. saygilarimla.. saglicakla kaliniz.
ÜRESELCİLİK
Dediğiniz
gibi Donanım belli.. yazılım değil. Donanım belli meclis.. mahkeme.. kabine..
bunlarla ÜLKENİN alt yapısı.. yolları.. şehirle yapılandırılıp donatılıyor.
Buna medeniyetin imar, emaret.. umran ve bayındırlık tarafı deniliyor. Bir de
medeniyetin hars ve ekin ve kültür tarafı bulunuyor.. bu da ULUS yanına tekabül
eder. Devletin bu ülke ve ulus yanını donanım ve yazılım olarak ifade ettim.
Bilgisayarda
bu hard ve soft tarafı bulunur ancak makine ve insan iletişiminde bu
"yazılım ve donanım ile makine ve insan" dörtlüsünün inter-aktif
etkileşimini kullanacak BİRİSİ gerekir. O birisine DEVLET yapılanmasında
"siyasal iktidar" adı verilir. Buna hukuk dilinde de TÜZEL KİŞİ
denir. Ülke, ulus ve siyasal iktidar karşımıza diri ve canlı bir
"devlet" çıkarır.
Sizin
sorunuz olan kültür (hars) ya da yazılım (software) denilen nesnenin ne
olduğudur.. takdir edersiniz ki bu sorunun yanıtı KÜLTÜR.. yalın bir kavram ve
basit bir konu değil.. doğunun ve batının kesistiği bu ülkede.. geçmiş ve
geleceğin kavşaklaktığı bu ulusta.. kavimlerin ve milletlerin köprüsü olan bu
ANADOLU'da.. birbirini üstüne binen kültürlerin ortaya koyduğu manzarayı size
betimlemem kolay değildir. Yalnız şunu söyleyebilirim kesinlikle.. kesin kes
değil elbette.. kesine yakın bir şekilde…
Olmazsa
olmaz bileşenleri dil ve din olan “kültür” çağlar boyunca çeşitli milletlerin
ve devletlerin ve imparatorlukların imbiklerin geçerek bu neredeyse KÜRESEL bir
MANZARA arz ediyor.. gençliğimde.. bundan elli yıl önce.. bir küreselciler ve ulusalcılar tartışması
bulunuyordu.. şimdi bu kalmadı.. sorun YENİ DÜNYA DÜZENİ.. nasıl kurulacak.
Dünyanın küresel kültüründe bu tartışılıyor.. ülkemizin medyasında bu
“gündem”den başka konular tartışılıyor.
İşte bu
tartışma ve eleştirme.. değiştirme ve düzeltme.. düşünmemizde yenilik istiyor..
bilimsel paradigmaların ve dinsel doğmaların farkındalığı kimseleri bekliyor..
teknolojinin insanı giderek doğaya yabancılaştırmasını sorun edecek.. yeşil,
mavi ve kızıl ideolojilerin insanı
insandan uzaklaştırmasını problem görecek.. harıl harıl üstümüze gelen yapay
zekaya karşı insanın nasıl bir politika izleyeceğini dert edinecek.. bütün
bunlarla beraber kişisel gelişimiyle birlikte kendisinin akıbetini unutmayacak sağlam ve sağlıklı bir
bireyselliği sahip kimselerin.. bu çok yönlü ve yanlı konuların
tartışabileceği ORTAK bir “platform”
kurulmasıdır.
Böyle bir
YAZILI olabilir mi ? Derim ki olabilir.. bunun kanıtını da isteyene ve
dinleyene anlatabilir.. düşünene ve anlayana yansıtabilir ve
anlatabilirim. Ancak çoğu kimsenin buna
ilgisi, zamanı, çabası ve sabrı olmuyor.
[OFZO]
14.07.2022
SOL GÖRÜ
Değerli
Arkadaşım, paylaşımı yaptığım yazıda SÖZ konusu olan İmamı Nursi ya da ismini
saydığınız KİŞİ'ler değil.. sadece bir SAV.. bir tez.. bir fikir.. tez, zamanın
testinden geçerek bir düşünce ve görüş olmaktan çıkarak kullanılan bir bilgi
yararlanılan bir değer haline gelir. Yazı okuduysanız orada kişilere övgüler ve
yergilerin söz konusu olamadığını da anlarsınız. Ancak insanların GERÇEK
paradigması.. herkes tarafından ortaklaşa kabul edilen bir nesne veya kimse ya
da bir iş veya eylemdir. Hakikat böyle kabul edilince onun olguya ya da mantığa
aykırı bir yani gösterilince gerçek olmaktan çıkıyor gibi sanılacaktır. Oysa
şimdiye kadar böyle herkes tarafından kabul edilen realiteye saptanamamıştır.
Sadece
bildiğimiz görüşlerimizin yönlerini ve düşüncelerimizin yanları değiştire
düzelte.. araştıra geliştire biraz daha sağlam ve sağlıklı bilgi ve değerlere
erişebiliyoruz. Bunun en somut örneği evren ve insan hakkındaki
bilgilerimizdir.. Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan indiğinde insanlar dünyayı akdenizin
çevresinde ibaret biliyorlardı ve tıbb dahi beyni kanının soğutulmasına yarayan
bir filtre olarak biliyordu. Bilginin izafi ve itibari ve tekamüle açık yanı
olduğunu yansıtan aynı ise "fil" benzetmesidir.. farz edelim ama
insanlar fil hakkında araştırma yapıyorlar ve ilk yüzyılda kalın bacaklarını
saptıyorlar. Diyorlar ki fil dört büyük sutuna dayanıyor. Daha sonraki yüz yıl
filin hortumuna erişiyorlar . Diyorlar ki meğer fil kalın sutunlar değil sadece
bir boru imiş.. bir yüzyıl daha geçiyorlar filin kuyruğuna erişiyorlar Diyorlar
ki fil daha ince bir boru imiş.
Dikkat
ederseniz GERÇEKLİK hakkında bilgimiz sürekli değişmekte ve gelişmekte..
fizikçiler önce dünyanın hava ve su ve toprak ve ateş unsurlarında yapılan bir
SARAY olduğunu düşündüler.. fakat daha sonra bilgilerimiz biriktikçe, gözlem ve
saptama ve hesaplama araçlarımız geliştikçe.. düşüncelerimiz birleştikçe..
dünyanın dört kuvvet ve dört parçayla tanımlanan bir atomlar dünyası olarak
ördük.. bir süre sonra bu kuvvetler ve parçalar kayboldu ortaya dalgalar
çıktı.. ancak hala dört unsur.. kuvvet.. parça.. kavramlarını yerlerini koruyor
ve birde bunların üstünü dalgalar eklendi.. sonuçta hala araştırma bitmiş
değil.. sicim kuramı ile Newton ve Enistein ile sallanan mekan ve zaman sicim
kuramı ile iyice sarsılmaya aşladı.. bu sallamna ve sarsılmayı.. evren
matematik temelli Evren bilimlerinden (FKB)
mantık temelleri insan bilimlerine (PSL) taşıyalım yine aynı manzarayı buluruz.
Bu durum
bize şunu öğretti.. madem öğrendiğimiz bilgilerimiz böyle değişiyor.. öyleyse
bize gereken öğrenme değil.. öğrenmeyi öğrenmedir.. aksi takdirde HARİCİ
DEĞİŞMEZ BİR GERÇEK VARMIŞ GİBİ öğrendiklerimizi ve bildiklerimizi sonuna kadar
savunur.. görüşlerimizi ve düşüncelerimizi sapına kadar kesin kes
kanıtlayabiliriz.. o zaman bu bilgi olmaktan çıkar.. hatta bunu kuşkusuz
inanabiliriz.. o zamanda inanç olmaktan çıkar.. ÇÜNKÜ "bilgi" kesin
olmayan inanç.. "inanç" kuşkulu olan bir bilgidir. İşte yeni KÜLTÜR
bu..
Bunun
içindir ki İmamı Nursî; "Hayatımızın bekası imanın ve sıdkın
devamiyledir.. aklın nuru fününü medeniyedir.. kalbin ziyası ulumu diniyedir..
hakikat ikisinin imtizacıyle tezahür eder. İftirak ettikleri vakit birinci hile
ve şüphe.. değerinden taassup tevellüd eder. Talebenin himmeti bu iki kanat ile
pervaz eder." demiştir..
Aslında insanda DÜZGÜNLÜK namı diğer MÜKEMMELLİK hissi
bulunuyor.. bu nedenle KUSURUNU düzeltme yolunda kendinde bir çaba bulunmuyor..
yetkinlik ve yetersizlik.. YET kökünden çıkıyor.. dikkat ederseniz.. bunu zaman
zaman şuur altında biliyordum.. ancak bu gün şuurumun üstüne çıktı.. kusur ve
kemal.. yetersizlik ve yetkinlik.. bir madalyonun iki yüzü gibi olabilir..
belki de bu yüzden terakkinin son sınırına çıkan ÇIKAN küt.. sukut edebiliyor..
belki de yine bu yüzden tedenninin son sınırına İNEN insan hop diye suud
edebiliyor.. HASILI kemal ve kusur.. terakki ve tedenni.. sukut ve suud.. böyle
çok yönlü ve yanlı konularının düzgünlüğünün ve yamukluğunun günlük dilin düz
yazısıyla.. BAŞKASINI kendimizi TEMİZE çıkarma suretiyle çözülmeyeceği
ortadadır.. yukarıda üç çifte iki çift daha ekledik.. temiz ve kirli.. düzgün
ve yamuk.. kendimiz ve başkası.. görüyorsunuz hep sözcüklerle uğraşıyoruz..
ortaya bir iş koymuyoruz.. diye düşünüyorum. Saygılarımla.
YBA REKLAMI
O zaman zihin nasıl DÜZELTİLİR ? Alan Watts "Net bir
şekilde görebilmek için gözlerin DÜZELTİLMESİ gerekiyorsa anlamak için zihnin
de düzeltilmesi gerekir." demişse sanırım bu düzeltme konusunda gerek
çalışmaları yapmış, yazmış ve yayımlamıştır.. araştırmak gerekir. Ancak burada
şunu söyleyebilirim ki görmek, bilmek, düşünmek ve anlamak birbirinden kompleks
dört katman.. görmek için dört koşul gerekiyorsa bilmek için kırık.. düşünmek
için dört yüz.. anlamak içinde dört bin "koşul" ya da "kural"
gerekmeli.. yalın anlamak görmek kadar yalın ve kolay ve saptanabilir değildir.
Ancak bu demek değildir sağlam ve sağlıklı bilgi ve değerlerin koşulları ve
kuralları araştılmasın. YBA ile işte bu işe el attık.
DÜŞMANLIK
Dindarların
birbirini suçlaması TEIZMIN bittigini
AÇIK ve SECİK
gösteriyor
Bir arkadaş sordu TEİZM nedir; dedim:
Panteisleri..
deistlerin ve ateistlerin karşı çiktigi IZM ve yoldur. Bu izm ve yol din
degildir. Tanrı'ya tanıklik etmek için Kelamullah ve Rasulullah gibi dinin iki
temel kaynağı yeter.
Avrupa din
savaşlarina son vererek catışmaları
bitirdi.. din ortadan kalktı mi ? Hayir! Hatta daha saglam ve sağlikli bilim ve hukuk hale geldi.. elbette dil ve din gibi
bilim ve hukukta kötu ve kotuye kullanilabilir.. bu dilin ve dinin.. bilimin ve
hukukun suçu degil bunlari kullanan ve yararlanan INSANIN secimidir.
Günde kırk
kez ettiğimiz "İhda-nâ-es-sırat-al-müstakîm." duasında ettiğimiz
SIRAT ne anlama geliyor ki bunun için HİDAYET isteniyor.. HEPİMİZ için.. bunu
beş vakit musallilere soruyorum. Beş vakit namaz kılmayan için de zaten
"DİN" bir tanrı tanırlık ve tanrı tanımazlık çekişmesidir.. onları
kaatmıyorum. Musalliler içinde kendi inancına ve yaşantısına benzeyenleri
mü'min benzemeyenlerini kafir ya da münafık olarak tanımlamaya dönüyor işler..
hattı kendi siyasi fikrini ve ideolojisini tutmayanlar ya vatan haine ya fetocu
ya da retocu oluyor.. hem tanrı tanırları değil "tanrı tanımazlar"ı
ve ateistleri ve deistleri işin içine katmıyorum.. "birbirini tekfir eden
inananlar" Lâ ilâh İllallah Muhammedun Rasulullah" diyenler.. karşı
tarafın böyle demesi onlara yetmiyor.. namaz kılması isteniyor.. bu yetmiyor
sünni ya rda şii olması bekleniyor.. bu yetmiyor.. aynı siyasi partiyi (iktidar
partisi ya da muhalefet partileri.. farketmiyor) tutması gerekiyor.. bunlar
olmazsa en azından HAİN oluyor.
Sonuçta
"din"i esas alıpta "sırat" ile dini birbirinden ayıramayan
o kadar çok var ki bunların en az ayırt edemedikeleri konu daha var ŞERİAT..
din, sırat ve şeriat öylesine birbiriyle özdeşleşiyor ya da karışıyor ki
bunların çözümlenmesi ve tanımlanması konusunda çekişmelerden kurtulupta
dünyanın bilimine ve hukukuna.. ticaretine ve siyasetine.. teknolojisine ve
ideolojisine ilişkin hiç bir soruna ya da çözüme yönelik görüşleri ve
düşünceleri.. bilgileri ve değerleri konuşmaya ve tartışamaya vakit ve fırsat
bulunamıyor.. varsa yoksa.. kafirler.. münafıklar, fasıklar.. masonlar..
marksistler.. yahudiler.. hristiyanlar.. iktidarı tutanlar.. iktidarı
tutmayanlar.
Sanırım
bunun adı "din" değil.. "sırat" hiç değil..
"şeriat" hiç mi hiç değil.. kavaid-i şeratın ve kavanin-i şeriatin..
zerresinden haberleri yok.. ilimden.. emelden.. amelden.. payları bulunmuyor..
imandan.. ihlastan.. ihsandan nasiplerini sorgulamıyorlar.. AHLAK zaten
ilgilendirmiyor.. HİKMET peşinde hiç koşulmuyor.. işleri güçleri DÜNYA.. ancak
dünyanın biliminden ve kuvvetinden.. şirketinden ve partisinden.. kültüründen
ve uygarlığından.. geçmişinden ve geleceğiyle uğraşmaya da ilgileri ve
vakitleri olmamış.. hazır bilgi ve hazır karar ve hazır çözümden başka hiç bir
işe iltifat etmemişlerve hazırlamaya da kalkmamışlır.
Bu sadece
zamanımızda değil.. 150 yıl önce hatta 300 yıl önce de böyleydi… önce düşünmeyi
ve tefekkürü hikmeti ve dondurduk..
sonra düşünceyi ve fikri İÇTİHADI
bırakarak bilim ve hukuku durdurduk.. normal
(salih) olağan (sahih) bir kültürde
insanların yüzde yirmisi ehli tahkiktir.. yüzde sekseni ehli taklid.. ama bu
EHLİ TAKLİD oran bizim kültürümüzde
sanırım bu yüz sene önce yüzde 95’e çıkmıştır.. aydın bulunan yüzde beşte
fenni bilip dini bilemeyen ya da dini bilip fenni bilemeyen YARI
AYDINLAR idi.. Belki bu durum onlarında suçu değildir.. kaderin ve tarihin ve
zamanın bir getirisiydi.. ancak Cumhuriyetin 100 yıla yakın geçmişinde çok
badireler atlatık.. ancak bunları telafi edecek çok sosyal ve teknik olanaklar
bulunuyor..diri öğrenmenin ve canlı düşünmenin yolları açılıyor.. Belki de bunu
fırsat bilen pek çok insan HARIL HARIL çalışıyor.. fakat işi boş ve içi boş az
sayıda insandan sosyal medyada birbirini hain.. fetocu.. ya da gerici ve
cahil.. olarak suçlamakla meşgul.. birbirinin
şeyhi ve müridiyle ya da
hocasıyla ve yazarıyla meşguller.
Kim bunlar
bilimsel adıyla TEİST'ler avami adıyla dindarlar.. dinciler.. elbette kindarlar
ve bilimciler bunlarda kadar düşmanca .. fakat İLMİ VE FAZİLETİ esas alan müslümana
DÜŞMANLIK hiç yakışmıyor. [ofzo]
OSMANZİYA
17.07.2022 Erciş-VAN