Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

tanirlik ve taniklik

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Diğer
Forum Adı: Din
Forum Tanımlaması: Diğer Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1791
Tarih: 08-Kasım-2024 Saat 05:17
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: tanirlik ve taniklik
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: tanirlik ve taniklik
Mesaj Tarihi: 09-Şubat-2022 Saat 22:29
TANIRLIK ve TANIKLIK

Face de bir paylaşımda

“Tanrı evreni yoktan değil kendinden yarattı. Yani evrene dönüştü. İçkin güç olarak atomda konuşlandı. Atom parçalanınca da kendini-aşkın olan gücünü, varlığını- yok etti. Aşkın olarak korkutucu gücü artık kalmadı. İnancın değil tamamen bilmenin konusu oldu...” Recep Hocam PANTEİZM’i çok güzel özetlemişsiniz, eğer başka bir kaynaktan yararlanmamışsınız.

diyerek başladığım anlatımı;

Tanrı tanırlık ya da tanrı tanımazlıkla kim uğraşır ? Tanrıyı tanımayanlar ve tanrıyı tanımamazlıktan rahatsızlık duyanlar... tanrı tanıklığına geçinceye kadar tanımamazlık ve rahatsızlık sürer. Tanrı tanıklığa gidebilimek içinde önceden tanırlık konusunu çözmek gerekiyor, diye düşünüyorum.

Diğer taraftan aşkın (müteal-transandantal) ya da içkin ya da soyut ve somut kavramları, neliği ve mahiyeti gereği boş ya da kör olarak kalırlar. Bize metafizikten ve tanrıdan ve salttan ve koşulsuzdan ve kuralsıztan bilgi vermez. Bunların var-lık ve yok-luk doğrudan ilgisi olmayıp var sayım ya da yok sanımları dile getirmek için kullanılan dilsel öğelerdir.
Kant'ın ya da diğer felsefecilerin kullandıkları kategoriler gibi.. Örneğin Kant epistemik olarak alınmış kemmiyet ve keyfiyet ile cihet ve nisbet kategorilerini kullanır.. Aristo metafizik olan alınmış dört sebebi.. kullanır.

Bu fakir sadece pratik aklın çalışması ile "iman" ve kelam ve din ile Tanrı tanıklığına ulaşmadı.. ancak teorik aklın çalışması olan "usul" ve ilim" ve dil ile daha sağlam ve sağlıklı bir şekilde TANRI tanırlık yaptı.. ancak YBA ile uğraşmaktan TANIKLIK konusuna girmedi.. girseydim.. susardım ve YBA ortaya çıkmazdı. İnsanların din ve dil.. inanç ve bilgi.. t.tanırlık ve tanrı tanımazlık karşıtlığı yaparak dünya ve uhrevi sorunları ve özellikle kendi sorunlarını çözebileceğini ihtimal vermiyorum. Bu yüzden inançlarımızı kendimize saklamamızı ve TANIRLIK konusunu tartışmaya çağırıyorum. mustafa bugucam

diye bitirdim. Bu paylaşıma Zeki COŞKUNSU hocam şu yazısıyla katıldı:


Epistemolojik(Bilgibilimsel-Bilgikuramsal) Seviyeler"den "Meta-meta-metasistem(Seviye-6)"e tekabül eden bir "Meta-meta-metasistemsel faz"dır bu faz ve bu söylem... Örneğin, "Meta-metasistem(Seviye-5)" olan "Gluonlar"dan sonraki "daha üst bir aşama" olan "Çeşniler Seviyesi" gibi... Başka bir tanımlamayla bu "6. seviye", kuşkusuz "Esansiyalistik Seviye" olarak da izah edilebilir. Dolayısıyla bu seviyelerden haberdar olmayanların ve/veya bu seviyeleri henüz idrak edemeyenlerin bu cümleleri "otantikçe" anlamaları asla olası değildir!

Bu uyarı ve hatırlatmadan sonra yeri gelmişken bir "tashihat"ta bulunmak isterim. Elbette bu evren "YOKTAN(yokluğun, kendisinden varlığın çıktığı bir şey olması anlamında))" değil "YOK İKEN[önceden var olan hiçbir şey olmaksızın(la min şey=not from something=bir şeyden değil, hiçten)]", O'nun "ilmi potansiyalite kümesi" içinde "soyut"tan "somut"a aktüalizasyonu; "realizasyon tranzisyonu" yoluyla "emerge" ve/veya "revele" olarak var oldu!

Buradaki “yok iken” ifadesi, “yokluğun, kendisinden varlığın çıktığı bir şey olması anlamında değil, âlemin, önceden var olan hiçbir şey olmaksızın(la min şey) yaratıldığı”nı ifade etmek üzere kullanılmaktadır.

Tam da yeri gelmişken, burada Prof. Dr. Hüseyin Atay’ın (Farabi’nin bu konudaki düşüncesiyle ilgili) görüşünü anmadan geçmeyeyim. Prof. Dr. Hüseyin Atay şöyle diyor: “Yoktan var etme demek, bir nesneden var etmek anlamına gelebilir. Bunun için Farabi, gerçekten yokluk, somut yokluktan yaratılmayı kesinlikle anlatmak için başka bir sözü kullanır. Bu söz ‘ma min şey=not from something=bir şeyden değil, hiçten’ sözüdür. ‘La şey=nothing= bir şey değil’ olarak Türkçe’ye çevirdiğimizde de gösterdiği anlam, ‘hiçbir, tam ve mutlak yokluk’ anlamında değildir!

Türkçe’de de ‘bir şey değil’ sözünden ‘bir şeydir’, fakat ‘belli, belirli ve önemli, anılmaya değer bir nesne’ değildir, anlamını verir. ‘La şey’ mutlak yokluk, hiçlik anlamına da gelirse de, ayrıca açıklanmaya muhtaç olur. Bundan dolayı ‘min la şey’=from nothing=‘bir şeyden değil’ ‘nesnesizden’, diye tercüme edebileceğimiz bu sözdeki ‘şey’in ‘belirsiz’ olduğunu anlatıyor.

Böylece bir şeyden değil, demek, bir şeydendir, ama o şey belli ve belirli, sınırlı bir şey değildir, demektir. Bu gibi çeşitli anlama ve yanlış kavrama yer vermemek için, Farabi ‘la min şey=not from something=hiçbir nesneden değil’ sözünü kullanmıştır.”(1) Dolayısıyla, “yok iken yaratma” meselesi ile ilgili en önemli kavram, “yokluk/mâdum” kavramıdır.

Ancak, “yokluk kendi başına düşünülemeyen, sadece varlığın olumsuzlanması/nefyedilmesi ile anlaşılabilen bir içeriğe sahip olduğu için, yokluğun neliği, var olan somut veya soyut nesnelerin varoluş özellikleri”(2)ne bakılarak anlaşılmaya çalışılmıştır.

Öte yandan, “mahiyetlerin/özlerin yaratılmadığını, yaratmanın sadece mahiyetlere varlık vermekle sınırlı olduğunu savunan” filozoflara göre, “mahiyetler yaratılmamış olduğu için onların yokluğu düşünülememekte”dir. Böyle bir anlayışta yoktan yaratma düşüncesini açıklamak oldukça güçtür, çünkü uzay-zaman içerisinde yer alan nesnelerin somut varlıklarının(vücud) bir başlangıcı olsa da soyut varlıkları(mahiyet) için bir başlangıç söz konusu değildir.

Bu anlayışa göre, yokluk, mutlak manada bir yokluk değil, mahiyetlerin dış dünyada henüz mevcut olmaması anlamına gelmektedir. Mahiyetlerin yaratılmamış olduğunu kabul eden bir kısım filozof, bu düşünceleri ile “Tanrı’nın mutlak kudretini bir arada tutarlı biçimde izah edebilmek” için, “mahiyetlerin ontolojik açıdan bütünüyle bağımsız olmadıkları”nı, bunların “Tanrı’nın zihninde”(3) bulunduklarını söylemişlerdir.

Sözgelimi St. Anselm(Aziz Anselmus), “yaratıcının zihninde yaratacağı şeyin bir ‘örnek’i, ‘model’i olmaksızın yaratmanın mümkün olamayacağını, dünyanın yaratılmasından önce, Tanrı’nın zihninde mevcut olması gerektiği”(4)ni söylemektedir.

Sonuç olarak, “teist anlayış”a sahip düşünürler arasında, “âlemin, varlığını Tanrı’ya borçlu olduğu konusunda görüş birliği” olmasına karşılık, “Tanrı’nın ve âlemin mahiyeti hakkındaki farklı metafiziksel ve fiziksel tasavvurlar sebebiyle, yaratıcı ve yaratılmış olarak Tanrı ile âlem arasındaki öncelik-sonralık ilişkisinin nasıl anlaşılması gerektiği konusunda fikir ayrılığı” ortaya çıkmaktadır.

Bir kısım düşünür, “Tanrı’nın âlemi yarattığını, ancak, tam, zorunlu, mükemmel ve mutlak anlamda iyi bir varlık olarak Tanrı’nın mahiyeti gereği yaratma fiilini erteleyemeyeceğini, âlemin Tanrı’dan sadece varlıksal anlamda sonra olduğunu” kabul ederken, böyle bir anlayışa, özellikle irade sıfatını ortadan kaldıracağı gerekçesiyle itiraz eden başka bir kısım düşünür, “yaratma fiilinin ertelenebilir bir özelliğe sahip olması gerektiğini ileri sürmekte ve âlemin Tanrı’dan sadece ‘varlıksal’ olarak değil, aynı zamanda ‘zamansal’ olarak da, sonra olması gerektiğini”(5) savunmaktadır.](6)


Tanrı, ‘yoktan(yokluğun, kendisinden varlığın çıktığı bir şey olması anlamında)’ değil! ‘yok iken [önceden var olan hiçbir şey olmaksızın(la min şey=not from something=bir şeyden değil, hiçten)]’ bir varlığı var etmektedir! Ayrıca dilerse de yok etmektedir!

Varlıklara verilen özellik ve yeteneklerde ‘kün[(var)ol!]’ ‘emr’i(-yönerge’si-yönergeler kümesi/dizisi)’ ile ‘yok iken[önceden var olan hiçbir şey olmaksızın(la min şey=not from something=bir şeyden değil, hiçten)]’ verilebilmektedir. Esen kalınız.


REFERANSLAR: (1) Bkz. ATAY, Hüseyin(Prof. Dr.); “Farabi ve İbn Sina’ya Göre Yaratma”, ss. 136-137, A.Ü.İ.F. Yay., Ankara, 1974.
(2) Bkz. İBN-İ SÎNÂ, “en-Necât”, s. 164, Matbaatu’s-Saade, Mısır, 1331 & AY, Mahmut; “Sadr’uş-Şerî’a’da Varlık: Ta’dîlu’l-‘ulûm Temelinde Kelam-Felsefe Karşılaşması”, İlâhiyât, s. 154, Ankara, 2006.
(3) Bkz. COPAN, Paul & CRAIG, William L.; “Creation Out of Nothing”, p. 189, Grand Rapids, Bacer Academics, Michigan, 2004.
(4) Bkz. St. ANSELM(:-AZİZ ANSELMUS); “Monologium, St. Anselm: Basic Writings,” (İng. trns. S. N. Deane), pp. 101-102, (second edition), Open Court Pub., Comp., La Selle, 1962.
(5) Geniş bilgi için bkz. ERDEM, Engin; “İlâhî Ezelîlik Ve Yaratma Sorunu” adlı doktora tezi, ss. 81-82, 60-93, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri(Din Felsefesi) Anabilim Dalı, Ankara, 2006. (6) Bkz. COŞKUNSU, Zeki; “Tanrım Konuşmalıyız; Lütfen, Mümkünse Hemen!” -Monolog-, ss.45-65, Çizgikitabevi Yay., Konya, 2015. Ayrıca geniş bilgi için bkz. COŞKUNSU, Zeki; “Gerçek-Gerçeğe Giden Yol(The Road to Real-Reality): Geçmişimiz-Bugünümüz & Geleceğimiz Non-Konvansiyonel Otantik İlmî Makâleler(I-II-III)”, c.III, ss.1551-1558, Çizgi-kitabevi Yay., Konya, 2019. Zeki Coşkunsu


Zeki beyin bu yanıtı üzerine bu tabloyu gönderdim:





Sonra bu tablonun ayrıntılı olanını gönderdim:





Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 09-Şubat-2022 Saat 22:37
TANRI salt ve mutlaktır..
Salt ve mutlaktır demek EKBER'dir.
O zaman tümce "ALLAH ü EKBER" olur.
Salt demek koşulsuz nesne , kuralsız kimse anlamına gelir.
Yani Tanrı ne nesnedir ne de kimsedir.
Bu "lemyelid" ve "lemyuled" olarak ifade edilmiştir.
Tanrı ne evren gibi doğurmuş ne de insan gibi doğrulmuş değildir.

Tanrı'nın indirilmiş kitabı ve gönderilmiş nebisini nazara alarak çeşitli betimleme ve indirgemelere.. türlü açıklama ve yorumlamaları girişilebilir ki bu teoloji ve teozofi konuları benim uzmanlığım dışındadır. Biz sadece kendi ihtiyacımız için kendimize açıklamalar yapıyoruz. Ancak bu konuda en son ve en sağlam kaynak istiyorsanız İmamı Nursî'nin Risale-i Nur Külliyatını gönül rahatlığı ile salık verebiliriz.
Bilgi, saygı, sevgi ve sağlıcakla kalınız.
Osmanziya   



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info