Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

BU KADAR MI GÜZEL CEVAP VERİLİR....

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: Genel
Forum Adı: Dünya
Forum Tanımlaması: Genel Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=649
Tarih: 16-Ekim-2025 Saat 01:46
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: BU KADAR MI GÜZEL CEVAP VERİLİR....
Mesajı Yazan: fazilet
Konu: BU KADAR MI GÜZEL CEVAP VERİLİR....
Mesaj Tarihi: 12-Kasım-2012 Saat 11:51
Bir adam Hz. Ali’ye geldi ve “Sana sormak istediğim dört sorum var” dedi. 
İlim Şehrinin Kapısı “Buyur, sor” dedi. Adam sordu.
“Vacip nedir? Vacipten evvel vacip nedir?...”
Hz. Ali cevap verdi. “Tövbe etmek vaciptir günahları terk ise ondan önce vaciptir.”
Adam sordu.“Yakın nedir? Yakından yakın nedir?”
Hz. Ali cevap verdi. “Kıyamet yakındır ölüm ondan daha yakındır.”
Adam sordu.“Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir?”
Hz. Ali cevap verdi.“Dünya acayiptir dünyayı sevmek ise ondan daha acayiptir.”
Ve adam son olarak, şu soruyu sordu.
“Zor nedir? Zordan daha zor nedir?”
Ve Hz. Ali, bu son soruya da, şöyle cevap verdi.“
Kabir zordur; azıksız, amelsiz kabre girmek ondan daha zordur.”...


-------------
fazilet



Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 30-Kasım-2012 Saat 13:51

Kültürümüzde  hikmetleri sözleri Hz.Aliye ya da  mizahları Nasreddin Hoca'ya, mal etme alışkanlığı vardır.

Yani bu söz öyle hikmetli soran ve yanıtlayanın aynı kişi olduğu anlaşılıyor.

Çünkü yanıt kadar sorunun kıymetli ve değerli olduğunu görüyoruz.

Kuşkusuz Hz. Ali Efendimiz hikmetli, alim, arif ve zeki bir insan.

Fakat kişiler,  sözlerini ve gerçekleri kuvvetli aynalarda yansıtmak suretiyle daha parlak olacağını düşünüyorlar. Nitekim haklıdırlar da..  sadece söylenen söze değil söyleyene   ya da en iyisi söyletene de bakmak lazım.

Burada vacib ve acib ile usr ve yakin dörtlüğü söz konusu edilmiş ve Hazreti Ali Keramallüh vecheh, din ve hak  yönündün bakıp  baki  hakikatlarla  anımsatmış ve yanıtlamış.

Burada  “yanıt”a bakalım.. “cevap” sözcüğünü  yanıt  olarak karşılamamı bazıları kızdıracaktır.. bilirim zaman-ı cehaletimde bende kızıyordum, bazılarına normal gelecektir ve bazılarını da sevindirecektir.

“cevab” sözcüğü   Güzel Türkçemizde kullanılan,  vecibe,icab, vâcib sözcüklerinin kökünden gelir ve sözleşmenin icab ve kabul tarafını da gösterir. Suale cevap ve davete icabet etmek Türkçe de YANIT vermektir.  İki YAN vardır ve bunlardan biri diğerini “yanıt”lıyor. Böylece yarım bütünleniyor. Buradan külli cebhe ve cihetlere, cenab ve vecihlere  geçebiliriz.. iki yan var imkan ve vucub… aslında VÜCUB bildiğimiz ve bilmediğimiz  bütün yanları kuşatır fakat biz bütün yanları (imkanatı) bir yan sayıp  O’nun KARŞISINA koyarız.  O ne nesne yanındadır ne de kimse yanındadır.  Aslında bu bir dil zorunluluğu ya da bir dil tuzağıdır.  Ama yine  de işe yarar. Zaten biz, kısıtlı bilmemizle,  bütünü göremeyiz parçalı ve bölümlü yaparak yanlı ve yarımlı  ederek biliriz çünkü. Örneğin “insan”ı eril ve dişil yanlarına yarımlayıp , birey ve toplum yanlarına bölüp biliriz.

Şimdi bu biçimsel tartışmadan sonra  yanıtların içeriğine geçelim ve onları yöntembilimsel analizle

Göster-ge-li’yelim..  neden gösterelim ya da görüntü-lü’yelim demedim. Çünkü her nesne göz ile görünmez..  dil ile de görünen soyut nesneler vardır ve hikmet dahi  bu kavramsal ve kurgusal dünya ile yapılır.

 

 

USR (zorluk) ………………………………….YAKIN (ırak ve uzak olmayan)

 

                                     Cevab-Sual

 

ACİB (şaşırtıcı)  ………………………………..VACİB (gereklilik)

 

Bu iletide soru ve yanıtlarda bilgi vermek ve buyruk etmekten ziyade öğüt vermek amaçlanmıştır.  Ögütlerden etkilenip ibret alarak uygulama ve hayata geçirmek kuşkusuz burada tartışmaktan daha kalıcı ve değerlidir ancak bu tartışma ve bilgilenmeyi paylaşma önemsiz değildir.  

Burada yakın yerine  YÜSR (kolaylık) sözcünü koymak isterdim.  Yakin’i de sual ve cevab arasına yerleştirmeyi düşünürdüm.  Ölümünün ve kıyametin yakın olduğunu bilen insan için usr (zorluk)  yüsr (kolaylığa) dönüşür.  Dünyanın hazreti Alinin kasd ettiği manada fani yüzünü değil fena yüzü üstündeki  mucize esma görülse,  hadsiz ilm-i İlahi ve nihayetsiz irade-i  İlahi bilinse,   böyle ülfet acaibe ve ünsiyet garaibe dönse,  Vacib-ül Vucud tanınacak ve bilinecektir. Fani yüzdeki  baki esma anlaşılacaktır. Ancak “Yakîn” de öyle kolay elde edilebilen bir basiret değildir.. ilmel yakınden, aynel yakine, aynel yakınden dahi  hakkelyakin’e ilerleyen bir tekamül sürecidir.  Demek bu yöntembilimsel analizler soru ve yanıt yanları kavuşturulmuştur .  Onu da şöyle gösterelim.. usr, yüsr bekler ve acib vacib ister.

 

USR  …………………………………. YSR

 

            Cevab-YAKİN-Sual

 

ACİB ………………………………..VACİB

 

Sağlıcakla kalın.

 

Osmanziya

 

 

 

 

 

 




Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info