- OSMAN
ZİYAOĞLU KİMDİR?
1952 doğumlu olarak;
geçmiş asırların vahşet ve dehşetini aşan savaş ve katliamlarına rağmen,
yüzyılın fikir ve teknik alanında değişmesini gözlemliyorum.
Çağımın endüstriyel ilerlemesinden yararlanıyorum ve hızlı
gelişmesini yaşıyorum. Bu olumlu sonuçların, saydam bir
iletişim ve berrak bir etkileşimle, gelecekte fen ile dinin
işbirliğinin artacağına inanıyorum. Bu nedenle bilgi ile
inanç uzlaşmasının çoğalacağı iyimserliğini taşıyorum.
1974 Ankara Hukuk Fakültesi mezunu olarak;
68 kuşağı içinde kendini buldum. Bu döneme eğemen olan, ilke ve ülkülerin
peşindeyim. Yani ülkenin sorunlarının çözümünde “bilimsel
düşünme”nin yerleşmesi ilkesini savunuyorum. Keza yurdumuzun
"çağdaş uygarlık" seviyesine yükseltme ülküsünü
destekliyorum.
1923 doğumlu Cumhuriyetimizin yurttaşı olarak;
kemalist ilke ve ülkülerinin, politik olarak yenilikçi ve gelenekçi
kutuplar halinde ayrışmasının etkisini taşıyorum ve
yaşıyorum.
Bu ayrışma hala sürüyor. Bununla beraber Atatürkçülüğü
siyasi ve ekonomik çıkarına alet yapan azınlığın etkisi ve
yetkisi azaldıkça, ulusal bileşmeye çevrilecektir. Evrensel
"sol görüş" ve "sağ duyu" ideolojik karşıtlığının, yinelenen
eskinin geleneğin evriminde ve yenilenen tazeliğin
gelişmenin devriminde bütünleşeceği rüyasını görüyorum.
Karşı tarafı yok sayarak sözde kurulan birliklerin, aslında
kendini tek doğru sayan yandaşlıkların, sadece kendi
gerçeğini öne sürmekle, sürekliliğini koruyamacağı olgusu
karşısında, belki de kendi tarafını unutmadan karşı yanı da
kucaklamayabilme başarısını ortaya koyabilmeyi bir ideoloji,
bir hülya görebilenler çıkabilir.
Bence gerçekleştirilmesi gereken bu rüya, gerçekleştirilmesi
gerekli bir dünyadır. Çünkü Teknoloji ile, sürekli beslenen
"standart"larla "patent"lerin sürerliğinin
desteklenebildiğini artık öğrendik. Bu olgu, bir gün
ideolojimize de yansıyacaktır.
Din ve ideoloji farklılığımıza rağmen birlikte
gerçekleştirilmesi imkanı olan bu dünya ve rüya uğruna;
bilgi, görüş ve düşünce alışverişini engellediği kaygısıyla
dil taassubunu bıraktım. Çünkü dil yobazlığı, din
tutuculuğunu bile aştığından doğruları ve gerçekleri anlatma
ve aktarmayı, terim ve deyim kavgasının üstünde görüyorum.
Çünkü dil yüzünden iletişimden uzaklaşmak ve bilimden
vazgeçmek; araç için amacı unutmakla eşdeğer bir yanlıştır.
İkibinlere gelinen bu zeminde gittiğim ve çoğunluğunda
tuttuğunu umduğum şu yol, solculuğu da (aklı) sağcılığı da
(kalbi) yermeyen ama her ikisini de içeren bir bütünlüğü
yani sürekli ilericilik olan "öncülüğü" önermektedir. Ama
çoğumuzun da bu öncülüğü gerçekleştiremediği de bir olgudur.
İslamın çağdaş yolunu tutan, Kur'an'ın evrensel yolunu
izleyen bir müslüman olarak;
Öncüler (sabikun), hem şimali (mantık) hem yemini (meşiet)
kapsayan ve yenilenen geleneği onayan bir yoldadırlar. Sola
saplanmış solun fenn hesabına ileri sürdüğü yıkıcı
yeniliğinden ve bozucu değişiminden kaçınmanın, sağa
gömülmüş sağın din adına sunduğu durmuş ölçülerinden ve
donmuş kurallarından kurtaran bu birlik, fıtrat ve şeriatı
hidayet ve istikamette birleştiren diri ve canlı bir
sırattır. Bu yol, geleceğe açılan geniş bir caddedir.
Bu çift yaratılışı ve iki yanlılığı "biçim" de açık açık
görürüz: Nasıl beyninimiz sol ve sağ lobunu kaldıramazsak,
bedenden sol ve sağ elimizi kesemez isek, bilimden "dır ve
değildir" özdeşliğini ve hukuktan "evet ve hayır" özgürlüğü
çıkarmak olanağı yoktur. Eril ve dişil hayat ve cesed
türselliğini nasıl kadıramazsak, sol görüş ve sağ duyuyu
yoksayamaz, tensel güncelliği ve tinsel dinselliği de
gözardı edemeyiz.
Bununla beraber "biçim" gibi içerikte dahi; bilgide birliği,
düşüncede bütünlüğü ve davranışta yetkinliği ifade eden
öncülük, orjini itabariyle yeni bir yol değildir. Aristo,
Descartes, Kant, İbni Sina, İmamı Gazali, İmamı Nursi gibi
batının ve doğunun öncülerini takip etmektir ki onlar
geçmişi geleceğe götüren önderlerin izinde yüremektedirler.
Geçmişte, değerini ve önemini yitirmeyen kişilerin açtığı
bu ÖNCÜLÜK çığırının, gelecekte genelgeçer bir cadde
olacağını düşünüyorum...
Osman Ziyaoğlu, yüzyılımızın son çeyreğinin teknik
olanaklarıyla karşınızda arz-ı efkar ederken kendi çapında
bazı umutlarını dilegetirmekte ve müterakim çalışmalarını
sizlerle paylaşmakta, takdir ve tasvibinize sunmaktadır...
İşte bunlar:
Ortak aklın ve vicdanın, nesnel bilim ve hukuku
oluşturacağını gören, fıtrat ve şeriatın; insana, evrenden
yararlanma ve kendini yorumlama hak ve hürriyetini
tanıdığını bilen, bu bilgi ve buyruğu değerlendiren
insanlığın özgür iradesiyle iyi bir geleceğini kuracağını
bekleyen yazar, insanlığın erdem ve mutluluğuna katkıda
bulunmak için düşüncede yönteme önem vermiş, genel ve nesnel
olduğuna inandığı YÖNTEMBİLİM'ini oluşturmuş, bilgilenmede
İNSANBİLİM'inin temellerini araştırmıştır. Ortak akla ve
müşterek vicdana dayanan yöntembilim ve insanbilimin,
evrensel usul ve mizan ile kozmik yumin ve imana açılan bir
kapı haline getirilmesi ise, ileriye dönük bir ilke ve ülkü,
gelecek kuşakların gerçekleştireceği bir işlev ve görevdir.
Bu yöntem ve temelden çıkan sağlam bir görüş ve sağlıklı bir
tutum ile bireylerin kimlik ve kişiliklerin özgür ve etkin
varolacağını, bu varoluşun ortaya koyacağı bilimsel
yaklaşımın ve hukuksal duyarlığın canlı bilim ve diri
hukukla sonuçlanacağını düşünmektedir. Böyle bir bilim ve
hukukun; toplumun bireyi koruyacak, bireyin topluma katkıda
bulunacak koşulları oluşturacağını savunmaktadır. Bu parlak
geleceğe oluşturmak için, kısa vadede ve ulusal bazda, BİLİM
VE TEKNOLOJİ ÖRGÜTLERİ'nin bir bakanlık çatısı altında
toplanmasını önermekte, sivil toplum kuruluşlarının
katkısını önemsemektedir.
Bu koşulların neticesi olarak giderek daha "özgür bireyin"
ve daha "örgütlü toplumun" küresel barışın güvencesi
olacağına herkes gibi inanmaktadır.
Çünkü YARATILIŞ'ın koyduğu bütünlüğü arayan insanın,
BUYURULUŞ'un çağırdığı birliğe yatkın bulunduğunu
gözlemlemiş, insanın varlık yapısını özeği olan bilginin
sorguladığı birliğin, inancın özü olan bütünlüğe uygun
olduğunu görmüştür. DİN VE FEN İLİŞKİLERİ'nin sağlam ve
sağlıklı hale getirilmesinin geleceğimizi daha mutlu ve daha
kutlu kılacağını öngörmektedir. Bu hem doğuya hem batıya
düşen acil bir ödevdir.
Ruhu olmayan cesed yaşayamaz, cesedi olmayan ruh dahi etkin
olamaz. Doğuda mahsur kalan Hak, batıdan yayılan Kuvvet,
İnsanlığın ruh ve cesedidir. İnsanlığın canı "çıkıyım"
derken bedeni de "tıkıyım" demektedir. Halbuki "Hak"
sahiblerinin dünyada yürütülecek görevi için çıkmayı
geçiktirmesi, "Kuvvet" maliklerinin ukbada işlevi için
tıkınmayı ertelemesi, çıkmanın ve tıkınmanın dengesini
kurarak, bir araya gelmesi,
insanlığın yaşaması için lazımdır. Ya da doğunun kuvveti
bulması ve ya batının hakkı görmesi gerekmektedir. Bu üç
ihtimalin biri ortaya çıkmazsa, geriye kitabın kaldırılması
ve kainatın kapatılması (dördüncü ve son ihtimal) gündeme
gelecektir.
Ne iş yaptığıma gelince... birkaç yıl süren savcılık,
yirmi yılı aşan bir süre bir Bakanlıkta hukuk müşavirliği
görevini yaptıktan sonra bir yıldır Noterlik mesleğinde
yürümekteyim. Evli ve üç çocuk babasıyım. 1990-91 yıllarında
Araştırma Dergisinde Osman ZİYAOĞLU mahlasıyla "4444
yöntembilim" adını verdiği "grafik baglantılı text "
anlatımına dayanan yazılarım yayımlanmıştır. Hasılı
profesyonel olarak hukukçuluk yaparken amatörce geometrik
düşünceye dayanan yöntembilim kuramıyla uğraşıyorum.
SARİH VE ŞARİH olmayan beyan ve maanımla bir taraftan yazım
(imla) hataları ve söz-dizim (ifade) yanlışları öbür
taraftan akıcı olmayan üslubu ve soyut olan konusu ile
keyfinize keder verebilirim.
SÖZDİZİMSEL eksikliklerim için peşinen özür dilerim. Ama
mazeret duymak isterseniz; Yöntembilim çalışmalarından
dolayı yıllardır gramatikal tekstler ve anlatımlar yerine
grafik şemalar ve anlamlarla haşir neşir olmamdır.
ANLAMBİLİMSEL yönden olumsuz duruma ve sevimsiz görünüşe
rağmen yazılarımı okumak ve incelerseniz olgusal
eleştirilerinizi ve mantıksal tenkitlerinizi her zaman
sevinerek ve memnuniyetle kabul beklerim. Yazıların
anlamının bilinmesini güçleştiren aşırı soyutluk ise
biçimsel ve kuramsal yöntembilimin kavramsal özüdür.
Kadirşinas webmaster’imin gayretleri sonucu; FORUM ile size
biraz daha yakınım.. yıllardır İNSANBİLİM'imle düşünenleri
aradım YÖNTEMBİLİM'imle arayanları düşündüm.. öğrendim ki
bilgi de sevgi de İLGİ ile dir.. ilginizi beklerim..