Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: notlar 18 12 2020 Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3413

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: notlar 18 12 2020
    Gönderim Zamanı: 18-Aralık-2020 Saat 11:07




TANRI HAKKINDA


Krallar kölelerine bağımlıdır, köleler İSE krallarını bağlıdır. Bu sadece ekonomik olarak değil kültürel ve siyasal olarak ta böyledir. Sermaye ve emek içinde böyle.. iktidar ve muhalefet içinde böyle.. standart ve patent içinde böyle.. erkek ve kadın içinde böyle.. sonuçta çözüm intim sferde personaliteyi kazanmak.. dini derinlikte ferdiyeti elde etmek.. sonuçta ahlak yasasını görmektedir.
İşte o zaman abd, rabb ile buluşur, kullanılmayan kul olur.


Tanrı madem var ve cenneti vaat ediyor. Sonsuz cenneti kurup onu devam ettirecek gücü ve kudreti var. Yani finans sıkıntısı yok! O halde ne demeye sonlu ve imtihanlı bir dünya yaratıyor? İnsanlara katlanamayacağı sıkıntılar veriyor. Delirenler, çıldıranlar, intihar edenler oluyor. Sadece kendisiyle kalmıyor, intihar eden kişi intihardan önce eşini ve çocuklarını öldürebiliyor. 10 yaşındasın ve baban tarafından öldürülüyorsun. Neymiş efendim yerim cennetmiş. Lütfen böyle cevaplar vermeyiniz. Tanrı bütün bunları biliyor ve imtihan dolu dünyayı yaratıyor ve insanları test ediyor. Buna ihtiyaç duyuyor. İnsan benzeri (antropomorfik) Tanrı anlayışı sorulara cevap veremiyor. Gücü olan Tanrı aç bir çocuğun ölmesine seyirci kalıyor. Önceden ermişlere ziyafet sofrası gönderen Tanrı nedense aç bir çocuğa cevap verecek gücü kendinde bulamıyor. Masum çocuğu belki de günahkar görüyor. Bütün bunları düşünmek ve söylemek suç ise bin defa özür diliyorum. Akıllıca, mantıklı, tutarlı, makul cevaplar bekliyorum. Recep BAYHAN

Acaba sizde akıl ve mantık ve usul var mı inkar ve kufur ve kizbden başka ? Inanmazsaniz inanmayın.. fakat niçin başkalarinin kendiniz gibi inanmaMAlarini istiyorsunuz ki.. işte işin içinde ki İÇ burada.. sizde inaniyorsunuz ve bizim sizin gibi inanmaMAmızı istiyorsunuz sanirim.
Umarim bu yanlıştan öte ÇELIŞKINIZI gorur ve genel olarak inanca ve özel olarak TANRI inancina ve daha özel olarak KUR'AN'da IHLAS suretinde tanimlanan eşsiz ve benzersiz.. ihtiyaçsiz ve gereksinimsiz.. doguran evren olmayan.. dogrulan insan bulunmayan.. bir ve tek SALT "Allah" azze ve celle ye var ya da yok diye dil uzatmasiniz..
Çünku tum var ve yoklar..butun olanak ve olasiliklar.. her turlu makul ve muhaller.. çesitli cennet ve cehennemler O'nundur. Diledigini istedigi gibi yapmaya gücu ve gürü yeter.
Dinnur yaşar
İnanmak istemiyorum, bilmek istiyorum. Güzellikler dilerim. Recep BAYHAN
Bende size guzel guzel "bil"dirdim Degerli Hocam. Ne yazik ki bilgi ve belgeden başka bir de bulgu var ki bu olgu aramayi gerektidiginden sadece DÜŞÜNMENIN bilgi ve belgesi ANLAMANIN tanıt ve kanıtı inanmaya yetmiyor. Dinnur YAŞAR
ne mutlu hakikati arayanlara!. Recep BAYHAN
Hakikatin dar.. orta.. geniş ve salt anlamda 4 katmaninin bulundugunu YBA ile tanımladim. Butun bu "gerçek"leri DOGRU olarak gormek ve gostermek için ÖRMEK gerekiyor. Bu da gunluk dilin duz yazisini üstundeki çok yönlü ve yanlı konu alan ve katmanlara iliskin YBA in hizli anlam sürucusu ve anlatim aygiti isteniyor. Dinnur YAŞAR
O'nun öz evlatları görür; üvey evlatları göremez. Recap BAYHAN
Demek sonunda dediğime geldiniz. Dinnur YAŞAR

Yağmur damlası ve deniz deryasından çıkan kelebekler.. her kuantum sıçramasında uçuşurlar.. sözlerimiz gibi... Dinnur YAŞAR

BAŞARI
Dil ile bağlantısini kaldirdiktan sonra ortada din diye bir nesne ve kimse kalmaz ki Yar-atan ve Yar-adan olsun. YAR'dan atlamak cesaret ve YÂR'a adanmak fedakarlik ister.. bunca aydınlattıklarıma rağmen kırk yildir çağıririm peşimde bir kişi bile gelmedi.. diyeceksiniz ki bunda ışıklarina rağmen TANRI'ya giden olmuyor ki sana gelsinler.. haklisiniz. Dinnur YAŞAR
peşine bir insan arama sende kimsenin peşinden gitme o zaman kardeşim kendi kendini peşine takıl   Atlas okyanus


işte sadece öyle olmuyor.. tek tek olmakta var Hakka dönüp.. birlikte bulunmakta var halka yönelip.. ben ve biz olmak birlikte.. namazda "esselamü aleynâ ve a'la ibadillahissalihîn" diyen adam "NÂ" (biz) ve "SALAH" (sağlamlık) çiftini gerçekleştirmedikçe HALAS (kurtuluş) bulmuyor. Ben zaten kendimin peşindeyim.. amma aile kurarım eşim benim peşimden gelir ben eşimin peşinden giderim.. şirket kurarım ben işçimin peşinden giderim işçim benim peşimden gider.. parti kurarım ben yandaşımın peşinden giderim ve yandaşım benim peşimden gelir.. ha keza cemaat, takım, okul, millet, ümmet ve diğer bildiğimiz ve bilmediğimiz zümreler.. işte hangi işte bireyselliğinden başatlığa ve başkanlığa geçtiğinde başka bireyselliklerdeki kimlik ve kişiliklerle birlikte bir işi BAŞARMIŞ olursun.. ancak önce arı sonra baş olacaksın ve ardından BAŞARI gelecektir.. işte onu HAMD olarak O'na sunarsın ve sonuçta O'dan gelir O'na gider ve sende seyredersin...
baş olma SEVDA'dır.. yani KARAnlıktır.. lakin muhabbet değildir. Kara Büyü gibi bişi.. fakat YBA in DAVASI sadece BİÇİM derdindedir, içimde değil. Biçime bakar Tanrı, dünya, dil, din dahil hiç bir içerikle ilgilenmez. Bu içerikli konuları sadece kendinin REKLAM olarak kullanır. Nitekim bunu YBA analiz çalışmasını gönderdiğim arkadaşlar gördüler.

La yükellifullahi nefsen illa vüsaha yani "teklif var israr yok" ilkesi gereğince benim TEKLİFİM de.. sizin "Ben tekim kimsenin peşine takılmam kimseyide peşime takmam zaten hicbirsey bilmem safın tekiyim hür olun derim" ÖNERİNİZ de eşit. Derdim biçim peşindeyim içerik değil mesajımı veremediğimdir.
Kimse kimsenin hürriyetini alamaz ve Voltair'in dediği gibi insan istediği zaman hürdür.

VESİLET

Celal YILDIRIM'ın Ahiret Âlemi ve Safhaları Kitabından Abdullah bin Ömer Hazreti Peygamberden Şöyle buyurduğunu rivayet ediyor.* "Müezzinin ezan sesini duyduğunuz zaman onun dediğini söyleyin. Sonrada bana salavat getirin. Çünkü kim bana salalvat getirirse Allahü Teala ona on salat verir. Sonra da Allah'dan VESİLET'İ isteyin. Zira "vesilet" cennette bir makamdır ki, Allah kullarından hiç birine layık değildir. Umarım ki ben orada olayım. Kim benim için vesile isterse şefaatim ona helal olur."* Yazar genelde hadislerin hangi kaynakta alındığını belirtiyor lakin burada yazmamış. Ancak bu meşhur bir hadis ve salavat bilen arkadaşlarda vardır. Belirtirlerse sevinirim.


Şimdi burada metin Türkçe Arapça Kaynağı için araştırma yapmadan şunu belirtebilirim. Ünlü hadis vesilenin karşısını FAZİLE'yi koymuş biz VETİRE'yi yerleştirdim. Hadiste Hazreti Peygamberin söylediği "Allah'ın kullarındandan hiç birine layık değildir." şeklinde ifade edilen BENCİLCE görülen sözü arapça metninde nasıl ifade edilmiş bilmiyorum ancak burada zahiren akla bencilce görünüyor. Zaten bu ve buna benzer başka sakıncalar yüzünden bazıları külliyen hadisleri reddetmiyor kalkıyor ki bu elbette doğru değildir. Çünkü en büyük "hadis" Kur'an-ı Muciz-ül-Beyan'dır.

Bu günlerde bu Kur’an ve Hadis tartışmalar alevlenerek bu güne geldi. İNZAL ve IRSAL gayet kritik bir konudur. Öteden beri ilan etmişim ki dil ve din ile hikmet ve insan çok yönlü ve yanlı bir konudur ve bu yüzden felsefi edebiyatla çözülmez ve dini vaaz ile çözümlenemez. Örneğin buradaki beyaz silgi üzerine siyah yazının gerekçesi de budur. YBA ile salavat hadisine çözümlediğimde eş anlamlı "Fazilet" ve "Erdem" sözcüklerini kullandım ve bu yüzden "Fazilet" yerine VETİRE yazdım. Çünkü YBA de bir terim ikinci kez kullanılmaz. Erdem kavramı yerine süreç (vetire) kavramını kullandım..

Bu tabloda Vesile nedir ? sorununu gizemine dikkat çektim.. ancak henüz açık ve seçik bir çözüm ya da yanıt ortaya koymuş değilim. "Risalet ve Velayet ile ubudiyet ve Rububiyet" İmamı Nursi'nin ESRAR-I ŞERİAT dediği sırlardır. Biz sırları keşfetme ve bunu açıklama yerine sırlara giden dilin reklam ve propagandasını yapmaktayız. Zaten bu inisinasyona (bağlanmaya) dayanan sırlar bilinse bile açıklanamaz.. biz ancak illimünasyona dayanan nurları açıklıyorum.
DİYANET KAYANGINDAN: Ezandan sonra, Hz. Peygambere (s.a.s.) salavat getirmek sünnet; vesile duasını yapmak menduptur (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, II, 67, 68; Cezîrî, el-Mezâhibü’l-erbe‘a, I, 283).
Bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ezânı işittiğiniz zaman, onun dediğini tekrarlayın. Sonra bana salât getirin. Çünkü gerçekten kim bana bir defa salât getirirse, Allah onu on rahmet ile anar. Sonra da benim için Allah’tan vesile isteyin. Çünkü vesile Cennet’te bir makamdır ki, ancak Allah’ın kullarından bir kula layık görülmüştür, umarım ki o kul ben olayım. Artık kim benim için Allah’tan vesile isterse, şefaatim ona helal olur.” (Müslim, Salât, 7; Tirmizî, Menâkıb, 1)
Konu ile ilgili olarak Buhârî’de yer alan rivayet şöyledir: “Her kim ezanı işittiğinde ardından;
اللَّهُمَّ رَبَّ هَذِهِ الدَّعْوَةِ التَّامَّةِ وَالصَّلاَةِ الْقَائِمَةِ آتِ مُحَمَّدًا الْوَسِيلَةَ وَالْفَضِيلَةَ وَابْعَثْهُ مَقَامًا مَحْمُودًا الَّذِى وَعَدْتَه
(Ey bu tam davetin ve kılınmak üzere olan bu namazın Rabbi olan Allah’ım! Muhammed’e vesileyi, fazileti ihsan et. Bir de kendisine va’d ettiğin Makam-ı Mahmûd’u verip oraya ulaştır) derse, kıyamet gününde benim şefaatim ona vâcib olur.” (Buhârî, Ezan, 8).
Bazı kaynaklarda, duanın sonuna “sen va’dinden dönmezsin.” ifadesi eklenmiştir (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, I, 603, 604). Ezan bittiğinde onu duyanlar bu hadiste ifade edildiği şekilde dua ederler.
Ayrıca “Ezan ile kamet arasında dua reddolunmaz.” (Tirmizî, Salât, 46) hadisi gereği, vesile duasının ardından başka dualar da yapılabilir (Nevevî, el-Mecmû’, III, 118).


(Müslim, Salât, 7; Tirmizî, Menâkıb, 1) bu kaynakların ARAPÇASINI bulamadım.. maalesef.. bulsam orada geçen "layık olma" sözcüğünü analiz edecem. Okuduğum başka bir hadisde Rasullullah kimse cenneti AMELİYLE hakketmemiştir diyor.. sizde mi diye soruyorlar, evet, diyor. Bu hadis yukarıdaki ile çelişiyor. Bu ve bunun gibi sorunlar yüzünden bazıları hadisi ve hatta kitabı reddetmeye kalkıyorlar. Oysa Din, kitab ve hadis bir MANTIK kitabı değildir. Nutuk ve Mantık arası doğu ve batı kadar geniştir. Akıl, mantık, usul geniş bir TANIRLIK konusudur.. maalesef bu gün hukuk danışmanlığı vardır bilim danışmanlığı yoktur. Çeşitli alanlarda uzmanlar var ve fakat bilim alanında yoktur. Bu açık felsefe ve din ve hikmet tartışmaları ile kapatılmak istenilmektedir. Halka yapılan retorik ve aydına edilen diyalektikte dilin kötü ve dinin kötüye kullanılması sonucu ortalama aydın düşünemez haldedir. Halk zaten kendisine sunulan hazır açık ve seçik bilgilere alıştırılmış ussallaştırmalarla ki bu gün buna algı operasyonu deniliyor belli bir yöne ister istemez sevkedilmiş durumdayız. Aydının özgürlüğü kalmadı ki halkın olsun. Buna rağmen umut kesmiş değilim.. inanan inandığının ve inanmayan inanmadığının kanıtını bulduktan sonra savın ve sözünün ve inancının doğru ya da yanlış olmasının fazla önem kalmaz. Çünkü arayışında samimi ve ciddi olan sonunda aradığını Biiznillah bulacaktır. Ümmeti Muhammedi sahili selamete çıkaracak olaylar gerçekleşiyor, acılar yaşanıyor ve bedeller ödeniyor. Ümmeti Muhammed HALİFE-İ ARZ olan insanı çıkardıktan sonra MÜSLİM ve SALİH kimseleri oluşturacaktır. Bilgi toplumu ve hukuk devleti ülkesi gerçekleşecektir İnşaallah.



TANRI TANIRLIK

TANRI (tengri) ile en çok karıştırılan SANRI'lar teo, dieu, god.. ve sair dillerde verilen AD'lar; en son mesajı olan Kur'an'da ALLAH azze ve celle olarak adlandırılan ve tanıtılan ve ihlas suresi ile yukarıda tanımın verdiğim SALT hakkında varlık ya da yokluk ileri sürerken var sayma ve yok sanmadan başka bir yargılarının bulunmadığının farkında değillerdir. "varlık" ya da "vardır" diye bir sözcük demek ve sonra bu ikisini bir araya getirip "Varlık vardır" diye sanmak "varlık yoktur", yokluk vardır.. yokluk yoktur.. gibi diğer tümceleri de EŞİT şekilde gerektirecektir.. mantıksal olarak.. kavramsal olarak.. düşünsel olarak.. bunun farkında varan ve kanıtlıyan İmmanüel KANT (1724-1804) ki ben ona Imanamel Kant dedim.. ünlü "Görüsüz kavramlar boş, kavramsız görüler kördür" tümcesiyle bu tür tartışmaları bitirmiştir. Özetle TANRI salt yoktur ya da vardır yargısı yapamaz ancak kuşkunuzu dile getirebilirsiniz. Fakat yoktur veya vardır tartışmasını sürdürüyorsanız ancak bilgisizliğinizi ilan edersiniz.

Ancak insanın bu DÜŞÜNMEDE var sayma ve yok sanma YETİ’sinden başka bir de İNANMADA   hiçleme ve hepleme YETKİ’si bulunur. Ancak sağlam ve sağlıklı olarak “çok yok veya az var” yüklemleriyle ölçü ve veri ve gözlem bildiren yargılarımızdır. bu tür BİLGİLERİMİZ ise evrimsel olarak değiştirilmekte.. düzeltilmekte, geliştirilmektedir. Sonuçta döneceğimiz KÜRKÇÜ dükkanı dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan DİL’dir. Ancak giderek karmaşıklaşan ve çeşitlenen bu alana girmeye çoğu kimse cesaret edemez türlü ve çeşitli görüntü ve göstergelerle gösteriye başlar. Görüntü budur.. ancak başkaları başka şekilde de bunu ifade ve ibare edebilir. Dediğim gibi buna yeti ve yetkiniz var. Animizm, paganizm, teizm, ateizm, panteizm ve deizm konusunda, sorumluluk ve yükümlülükte size aittir. Fakat hepsinde insan üzerine bindiği merkebini unutur. Kusura bakmayan sabah sabah bu TANRI tanırlık ve tanımazlık cehaletine bulaştım, maksadım TANIRLIK'tı, beni bağışlayın.

osmanziya 18.12.2020 Üçyol-İzmir

IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk