Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Dünya | |
YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya |
Konu: basatlik | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: basatlik Gönderim Zamanı: 28-Şubat-2024 Saat 23:17 |
Değerli Kardeşimiz paylaşmış.. teşekkür ederim. Ancak bu vesile hayat yürüyüşünde hep ıskaladığımız sekiz altın esastan biri olan ADALET' vurgulamak istiyorum.
İyilik güzeldir lakin adalet daha iyidir çünkü iyilik birinin çıkarı olur oysa adalette herkesin yararı bulunur derler. Cuma namazlarında "İnnallahe yemuru biladli veelihsani ve ita zilkurba ve yenha anilfahşai velmünker." diye okunan bir ayette Allah azze ve celle ADALETİ önceler. Çünkü adalete ve iyiliği ve yakınları vermeyi BUYURUR ve aşırı gitmeyi ve çirkin işleri YASAKLAR. Burada adaletin ve orta yolunu ve dengenin ve ılımın öne alınması.. bu iyilikten daha kolay ve daha ucuz işin öne çıkarılması aşırı iyiliğin ve aşırı kötülüğün onarılması ve aşırılığın zararlarından hedeflenmektedir. Aslında çoğu YASALAR bu orta yolu sağlamak için konulurlar. Çünkü adalet dengeyi kurar ve denge de ılım ve uyumu kolaylaştırır.. uyumluluk dahi kamu düzeni ve asayişi sağlarlar. Her çağda iyilik ve kötülü olur.. hatta kötülüklerden yararlar çıkar.. iyiliklerden zararlar çıkarılır. Fakat çağımızda iyilik ve kötülükten çıkan yararlar ve zararlar öyle aşırı ve abartılı ki olumsuzlukların ve sıkıntıların bu zenginliğe ve güce ve tekniğe rağmen arttığını ve bu nedenle sorunların giderek çoğalmasına şaşıyoruz. Aslında iyiliği özendirmek ve kötülüğü çirkin bulmak İNSANLIĞIN normal ve doğal bir yaklaşımdır. Fakat insandan akıllıca ve gerçekçi davranarak işinde başarılı olmak beklenmektedir.. önüne geleni iyilikte bulunmak değildir. Bu yüzden birilerine sürekli iyi davranırsan gevşer ve şımarır. Hatta üç kuruşluk değeri olana beş kuruşluk değer verirsin.. o iki kuruşa seni satar. Çünkü kendisine verdiğin değeri anlamaz. Ya da tersine senin beş kuruşluk değerine üç kuruşluk karşılık verdildiğinde bunun farkında bulunmazsan eğitimin ve yönetimin ve işbirliğinin sonucundan asla verim alamazsın. Şimdi bunu söylüyorum.. ancak bu maalesef yapıyorum anlamına gelmiyor. Belki bu güne kadar yaptığımız pek çok işte bir sonucu elde edemeyişimz herkese fazlaca değer vererek işimize fazlaca zaman ayırmamızdır. Bu gereksizlik ve adaletsizlik yüzünden çok fazla emek ve zaman ve para harcanır. Eğer yapabilirsek iyi bir bir yemek gibi iyi bir ekipte tadından yenmez yani yenilmez olur. Buna rağmen bir ekip ya da parti kurmaya bir turşu kurma kadar özen göstermeyiz. Şunu bilmeliyiz ki SAĞLAM bir kimlik ve karakter ve SAĞLIKLI bir kişilik ve meslek edindikten sonra ilk işimiz BİREYSELLİĞİMİZİ oluşturmaya çalışmaktır. Benzer kimliklerden ve kişiliklerden başkalığımız ve benzemez olmamız başkalığımızın yolunu açacaktır. Başkalarına benzemeyen kimseler başatlık kazanır ve başvuru noktası olur. Çünkü sorun olmaz, sorunları çözer. Bu yüzden alanında çözümler için ona müracaat edilir. Sonra belirli bir alandaki başkalar içerisinde bir kaçı başatlık kazanır. Birikimi ve deneyimi onun yeteneklerini öne getirir. Alandaki çalışmalar giderek başarılı olduğunda ekip içeresinde başatlar arasında bir işbirliği ve işbölümü TEŞKİLATLANMASI doğar.. bu örgütlenmenin illa RESMİ olması gerekmez.. özel ve sivil organizasyonda adı konulmasa bile hiyerarşinin katmanları bulunur. Tepede bir patron bulunur. Onun altında mali ve halkla ilişkiler ve mühendislik alanlarında yöneticilerin yeri olur. Bunların altında teknik müdürler ve işçiler ve tedarikçiler ve müşteriler pozisyonu konumlarım. Bu bir kitabın başlığı ve giriş ve gelişme ve sonuç bölümü olması gibidir. Nesneler ve kimseler ve üyeler ve ögeler ve harfler ve isimler Halık ve Bari ve Musavvir isminin tecellisini gösterirler. Bu sıralanışta herkesi çalışması kadar ürünü ve ürünü kadar onuru bulunacaktır. Çünkü kimse babasının iyiliğine çalışmaz. Çalışıyorsa yine onun iyiliği için değil rızası ve hoşnudluğu içindir. Özetle kimselerle ilişkiler.. nesnelere bağlantılar.. aslında bir savaş ve barış süreci içinde bir yarış vetiresi ve sınav vesilesi olarak kontentin dozu ve kontaktın pozu halinde hayatının kozudur. Osmanziya Osmanziyaoğlu Not: Bu vesile ile gelelim YBA davasına.. bizim davamızda benden başka kimse bulunmuyor ki bunun patronu ve yönetici ve teknik ekibi bulunsun. Patronda benim işçi de benim.. hatta kendim türetip kendim tüketiyorum.. sattıklarımın alıcısı da benim. Bu yüzden durduğum yerde genişleyip benliğimde de şişip duruyorum.. bir duru-yorum'a varamıyorum. Büyük bir olasılıkla burada (face) içerik ürüten büyük bir kısmı nerede ise tamamı da benim gibi.. paylaşımlarını.. ister kendi üretsin ister başkası üretsin.. iki kişinin bir araya gelip ortaya ORTAK bir ürün koyması söz konusu değil.. çünkü onlarında beğenmeler ve bazı pohpohlamalar dışında bilimsel eleştiri ve teknik sorular aldığını sanmıyorum. Siyasi eleştiriler yapıcı ve dini olanlarının onarıcı olmadığından fazla bir yararı bulunmayacaktır. Harcanan zaman.. harcayana zaman kazandırmıyorsa kaybettiği zamanı da geri getirmeyecektir. Harcama sadece zaman için değil iyilik yardım, ticaret, siyaset ve her iş için geçerlidir. Harcama yani DIŞA VERME namı diğer İHRACAT (dış satım).. eğer İÇE VERMEYE namı değer İTHALATa (dış alım) çevrilmiyorsa.. dışarıya ve harice vere vere içeride bir "Şey" kalmayacaktır. Lütfen yazıma kendinize alıp yakındım diye alınmayınız. Aklıma kazınsın diye kendime yazdım. Kazanamıyorum bari kazıyım dedim. |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 29-Şubat-2024 Saat 00:51 |
Güzel bir soru.. ancak tek bir yanıtı bulunmuyor.. kimilerine göre canı kimilerine görü de cananıdır. Genelde CAN ve ben ve ten ve kendi denilen nesne aşağı yukarı tartışma konusu olmaz.. lakin CANAN'a gelince seçim değişiyor. Kimine göre göz göze gelinen karşı cins sevgili olur.. kimine göre de aynı "amaç"ı paylaşan kimseler sevgilidir. Ancak ikisinin bir arada olması maddeye mana katar. Örneğin karı ve koca ana ve baba olduğunda bu amaç yani çocuklarını yetiştirmek muhabbete şefkat katarak onu yüceltir. Ancak amaç sadece burada söz konusu edileni değil ve pek çok türü ve çeşidi olacağı malumdur.
Üçüncü olarak YBA çalışmaları elde bir bir sonuç olarak hacat ve gereksinim hedefleri ile.. harrat ve arayış gayeleri ve amaçları birbirinden farklı maksatlardır. Dördüncü olarak Rıza-yı İlahi dediğimiz bir gaye ve amaç dahi bulunur ki bu fizik ve psik bir hedef değil metafizik bir var oluş olarak intim sferimizde ayrı bir yeri bulunur. Bir de şöyle düşünülebilir.. sanki beş tane gaye türü bulunuyor.. nefisin ki şu.. aklın olanı bu.. kalbin olanı şu.. ruhun olanı da şu ( bu benim için YBA dilini inşa etmektir) olabilir diye düşünürsek beşincisi de SIRRIN gayesi olan Rıza-i İlahi tanrının hoşnudluğudur ki bu durumda Yaratan.. YARADAN olur.. yani Adanılan Yâr. Yâre adanıldığını gösteren çeşitli belirtiler olacaktır ki bunların başta ana-babası rıza olmak üzere karı-koca rızası.. hoca rızası.. talebi rızası.. patron rızası.. yoksul rızası.. garib rızası gibi gizemli gönül ilişkileri gelir. Yaratan'ın kendi kutsallığı minnet kaldırmaz.. kulunu razı edersek, o vesile de YARADAN dahi razi olur İnşaallah. Bütün bunların yapılması için de üç nesne gerekir.. benlik ve onun bir kanadı olan özgürlük ve bir kanadı olar sonsuzluk emanetleri.. İşte sorunuzun asıl yanıtı burada.. benini.. özdeşliğini.. özgürlüğü ve kendini kaybetmek istemez insan. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız. Osmanziya 29.02.2024 Üçyol İzmir |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 29-Şubat-2024 Saat 02:08 |
Ütopyalar olur.. dünyevi ve uhrevi CENNETLER..
Distopyalar da bulunur.. burada ve ötedeki CEHENNEMLER Bu cennet ve cehennemler gelecekteki İDEAL bir toplumu öykünür.. Benim de bulunuyor; Bilgi toplumu ve hukuk devleti.. bu ikisi ülkelerin ülküleridir. Bu ülkü ve bu ideal ve bu mefkure.. o atacağım bir 0 hedefi belirlemek ve ulaşacağımız noktayı tanımlamak için gerekiyor. Nasıl her çizginin ve hareketin bir başlangıç noktası bulunması gerekiyorsa ulaşacağı bir noktası ve ötesi de bulunmalı. Gelecekteki cennet ve cehennemler olduğu gibi GEÇMİŞTEKİ bir başlangıç noktası da bulunur.. Bu 1400 yıllık müslümanlar.. 2000 yıllık hristiyanlar ve 3000 yıllık museviiler için farklı olabilir ancak hepsinin bir ASRI SAADETLERİ bulunur. Bizim ülkenin.. bu ülkedeki bazılarımız içinde de MUTLU BAŞLANGIÇLARI olmuştur.. bu EFSANE.. bu paylaştığım KÜLTÜRLEME hareketidir.. Ne kadar başarılı oldu.. ne kadar olacaktı.. bunu değerlendirmek beni aşar.. ancak şunu biliyorum.. ÜLKEMİZ geçen yüzyılın başında BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞINDAN sonra dünya da sözü geçen devlet olmaktan çıktı.. tekrar bir daha olması için çalışanlarda var.. olmaması için çalışanlarda.. olmaması için çalışanlar gayet doğal.. ve fakat olması için çalışanlar arasında FİKİR ve PROJE farklılığı derin.. Benimkini sorarsanız ne ulusal (lokal) ne küresel (global) peki ya ne ? GLOKAL.. yani yerel. irandan yunanistane ıraktan israile ANADOLU BİRLEŞİK CUMHURİYETLERİ.. Ancak küresel ve diğer yerel güçlere bir denge kurabilmek için anadolu etrafından ortak tarih yaşayanlar bir araya gelirse denge kurabilir. Saygılarımla osmanziya 29.02.2023 BU HİKAYEYİ EN AZ 5 KEZ PAYLAŞTIM VE BELKİ 30 KEZ DE ZEVKLE OKUDUM, BİR DE SİZ OKUYUN Arabamız su kaynatmasa durmayacaktık, o sıcak yaz günü Balıkesir'in Savaştepe ilçesinde. Yola çıkmadan önce arabaya bakım yaptırmış, hararet sorunu olduğunu söylememe rağmen arıza bulamamışlardı. Dağda su kaynattıktan sonra motorun soğumasını bekleyip ancak Savaştepe'ye kadar gidebilmiştik. Birlikte yolculuk ettiğim eşim ve kızımın da canı sıkkındı. Günlerden pazardı ve her yer tatildi. Sanayi sitesinde arabaya baktıracak birilerini aradık, bulamadık. Can sıkıntısı ve çaresizlik içinde söylenirken tamirci aradığımızı duyan birileri aracılığıyla tanıştık; Hüseyin amcayla. Elinde küçük bir alet çantası vardı. Yardımcı olmak istediğini söyledi. Motora yaklaştı, sesini dinledi. Kontağı kapatıp tekrar açtı. Hiçbir yere dokunmadan uzun uzun motoru ve çalışmasını izledi. "motorun soğutma sisteminde sorun görmediğinden" söz etti. Bir süre daha bakındı. Sonra "buldum galiba" diye haykırdı. "Her şey normal görünüyor ve su kaynatıyor ise araba su eksiltiyor demektir. Muhtemelen kalorifer peteği delinmiş, su kaçırıyordur. O takdirde döşemelerin ıslak olmalı" dedi. Gerçekten de onca uzmanın çalıştığı servisin bulamadığı sorunu kısa sürede görmüştü. Arabanın kalorifer sistemi su kaçırıyor eksilen soğutma suyu yüzünden araba hararet yapıyordu. Kalorifer sistemini devre dışı bırakıp geçici bile olsa su kaçağını önleyip sorunu çözdü, Hüseyin amca. Teşekkür edip borcumu sordum. Arabanın camındaki tıp armasını gösterdi; - Doktor musun? - Evet. - Bizim hanımın yıllardır geçmeyen ağrıları var. Gelip bakarsan ödeşiriz. Ben de hanıma doktor götürmüş, gönlünü almış olurum. Hem de çayımızı içer soluklanırsınız. Hep beraber, Hüseyin amcanın evine gittik. Tek katlı bahçeli şirin bir evdi. Hanımının şikayetlerini dinleyip, muayene ettim. Çoğu yaşlılığa ve menapoza bağlı yakınmaları için tavsiyelerde bulunup iki de ilaç yazdım. Kadıncağızın yüzü güldü. Teşekkür etti. Çay hazırlamak için izin istedi. Bu arada ilkokul çağındaki kızım boş durmuyor odaları karıştırıyordu. Bir şey kırıp dökmesin diye yanına gittiğimde evin bir odasının duvarlarının kitapla dolu olduğunu gördüm. Şaşkınlığım daha da artmıştı. Muhabbet ilerleyince, tamirci sandığım Hüseyin amcanın gerçekte emekli ilkokul öğretmeni olduğunu 39 yıl devlet hizmetinde Ege'nin köylerinde çalışıp emekli olduktan sonra Savaştepe'ye yerleştiğini anlattı. Çocuklarının okuyup büyük şehre gittiğini burada hanımıyla baş başa yaşadığından dem vurdu. - Neden buraya yerleştin? - Ben okumayı, yazmayı, hayatı burada öğrendim. Sizler bilmezsiniz, unutuldu gitti. Ben Savaştepe köy enstitüsünün ilk mezunlarındanım. Hasan Ali Yücel maarif vekili iken ilk köy enstitüsü burada açıldı. Burada öğrendim ben hayatı, bir şeyler öğretmenin nasıl mutluluk verdiğini. Ayrılamadım buralardan. - Peki bu tamircilik işi nereden çıktı? - Dedim ya, bilmezsiniz sizler, köy enstitüsü mezunu olmanın ne demek olduğunu? O zamanın okulları sanırsınız. Halbuki orada bu toprağın çocuklarına okuma yazmanın yanı sıra çiftçiliği, hayvancılığı, inşaat yapmayı, yemek yapmayı, bozulanları tamir etmeyi, örgü örmeyi hatta az buçuk hekimlik yapmayı bile öğrettiler. Hayatı öğrendik ve öğretmen olup hayatı öğrettik çocuklara. - Yani elinizden çok iş geliyor. - Köy enstitülerinde bilmeyi, öğrenmeyi, düşünmeyi soru sormayı, aklını kullanmayı öğretiyorlardı. Zaten bu yüzden yaşatmadılar ya... Bu arada çaylar geldi. Çayın yanında ekmek peynir ve zeytinden oluşan kahvaltı da hazırlamıştı Hüseyin amcanın hanımı. Emekli olduktan sonra zeytinciliğe başladığını sofradaki zeytinin de kendi ürünleri olduğundan söz etti. - Zeytinin hikmetini bilir misin? Meyveleri ile karnımızı doyurmuş, yağını çıkarmışız. Kandillerde yakıp aydınlanmışız, odunu ile ısınmışız. Giderek ona benzemişiz. - Nasıl yani? - İnsan da doğanın meyvesi değil mi? Sofradaki zeytin çanağından aldığı zeytini ışığa doğru tutup; - Doğup büyüdüğünde zeytin tanesi gibi acı, yeşil bir meyve insan. Çoğunu sıkıp yağını çıkarıp posasını da sabun yapıyoruz. Yani heba olup gidiyor. Bir kısmını sofralık ayırıyor selede tuza yatırıp acı suyunu atmasını buruşup bu hale gelmesini sağlıyoruz. Veya salamura yapıp olduğundan daha şişkin gösterişli hale getiriyoruz. İnsanlara da böyle yapmıyor muyuz? Okullarda okutup okutup hayata hazırladığımızı sanıyor ya şişiriyor ya da buruşturup atıyoruz insanları. "Sizin köy enstitülerinde yaptığınız da böyle bir şey değil miydi" diye soracak oldum. Hanımına baktı gülüştüler. - Hurma zeytini bilir misin? - Bilmem. Hiç duymadım. - Egenin bazı yerlerinde olur. Ağaç aynı ağaçtır ama her yıl kasım ayı sonu gibi denizden karaya esen rüzgar ile zeytin ağaçlarına bir mantar bulaşır. Bu mantar zeytinin terini giderir, acısını dalında alır. Dalında olgunlaşır zeytinler. Toplandığında yemeğe hazırdır anlayacağın. - Eeee. - Köy enstitüleri de böyleydi. Dalında olgunlaşan zeytinler gibi insanları oldukları yerde yetiştirmeye, onların bilgilerini de diğer insanlara bulaştırmayı amaçlamıştı. Doğup büyüdüğü ortamda olgunlaştırıyorlardı, insanı. Hayata hazırlıyorlardı . Sustuğumu görünce. Hanımından boşalan bardakları doldurmasını rica etti. "işte bu yüzden, öğrendiklerimin zekatını vermek, zeytinin terini hatırlatmak için buradayım, doktorcuğum, unutulsun istemiyorum" dedi. Kitaplığından çıkardığı iki kitabı kızıma hediye etti. Vedalaştık. Arkamızdan bir tas su döküp, uğurladılar. Dr. Mehmet Uhri Not: Bu yazı, emekli öğretmen Hüseyin Kocakülah ve Köy Enstitülerine emek verenlerin anısına ithaf olunmuştur. OKUDUYSAN ve BEĞENDİYSEN, BAŞKALARI DA OKUSUN DİYE PAYLAŞIR MISIN? |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 29-Şubat-2024 Saat 03:12 |
Bu paylaşılan otuzüçüncü dosyanın altında 32 tane tablo bulunuyor. onları buraya yükledim. 20240229_030411_RUBUBIYET.zip Buradaki otuz iki tabloyu versiyon sırasıyla ve yalından karmaşığa doğru izlerseniz.. bu paylaşılan tabloları daha iyi anlayabileceksiniz. Tabloları anlamazsanız Bu yazılar belki biraz açıklayabilecek: [23:26, 27.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Aşk beden ağırligi ile KEŞK yapılır... Işk ben ağırligiyla MEŞK edilir... BEDEN ve BEN arasinda arayuz olan BEYIN.. sılari açildikca bu keşk ve meşk daha iyi oğrenilecek ve düşünulecek anlaşilacak.. fakat biz bu canli talim ve diri tefekkure çok açik degiliz. [23:44, 27.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Bedenin mantıgi.. genetik yaşam yani hayat kodlarin BİOLOJİSI ile Buna vital aktivite diyorum. Benin nutku.. kulturel tanınç yani şuur modlarinin PSİKOLOJISI ile Buna mental virtüalite diyorum. Yani en buyuk refleks ve emik olan SEKS.. en buyuk etnik ve etik olan ENTITE ile sağlaniyor. [23:53, 27.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Entite latince.. Onto yunanca.. Vucud arapca.. Var-lık anlaminda bir kelime ve sozcuk.. bunun değişken ve degerinin.. terim ve kavraminin açilimi olarak somut olarak OZELLIK ve soyut olarak EMR dizinlerinde tablolar yaptim.. [00:04, 28.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Onlari anlamak için gelecege ulaşak on bin ile yuz bin arasindaki tablolari okumak gerekmiyor.. siz sadece YBA ogrenmeye ve kullanmaya ve yararlanmaya ALAKA gosterin.. bu da tablomda A | | K suretnde gosterilmiştir.. | L | lam gizlenmiş.. line çizgi anlamina gelir ve YBA in hem katmani hem harfidir. Saatin AKREP ve YELKOVANI.. birinin ucunda aşk birini ucunda ışk bulunur.. bu bilgi ve sevgi kanatlariyla.. çift yarikla.. kuantum dunyasinda rölativiteyi seslendirirsiniz.. simdi onu SICIM kuramiyla yapiyorlar. Biz burada kendimizi gösteriyoruz ancak sizin için degerli olan beni görmek degil YBA ile kendinizi görmektir. [02:17, 28.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Kaan ÖKTEN Hocanın KANT çalışması... [02:19, 28.02.2024] Mustafa BUGUCAM: MÜZİK'ten anlamam.. Beatles ve Pink Floyd hiç dinlemedim lakin Orhan Gencebay'la gençliğimi müzikle değerlendirdim.. şimdi Ziya ZEYBEK'in daha ünlenmemiş kitabı BÖLÜNMÜŞ DÜNYAYI okuyorum.. son bölümlerdeyim.. KİTAB sonuna doğru giderek daha da muhteşem hale geliyor. Kitabta müzik ve futbol ve sinema dahil DİYALEKTİK'i halkın anlayacağı hale getirmiş.. Hele İKİLEMELER'in insan ve makine arasını o kadar muhteşem ayırmış ki bunu yaparken makineleri de rencide etmiyor. Benim gibi bir ömür boyu YBA ile uğraşmaktan okuyamamışlara okumaları gereken yazarları ve kitabları tanıtıyor. Sonuçta ülkemizde Pohpohlanan Yaşam 3.0 ve İnsanlık 2.0 ve Home Deus gibi savları küçümsemeden önemli ve değerli uyarı ve duyurular yapıyor. Saygılarımla. Osmanziya [12:25, 28.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Aşkin çıkar ve yarardan.. ışkın korku ve umuttan ibaret oldugunu anladiginiz da.. ki bunu için bir fırın ekmek yemek gerekiyor.. guzellik ve iyilik ile dogru ve gerçegin arka planini anlarsiniz. Bunu anladiginiz da neden havf ve cui ve huzun uçlusunun minnet ve medih ve müdare üçlusune çevrildigini de açiklarsiniz. Anlama ve açıklama arasindaki farki bulmak için YBA sorgulamasini edinmelisiniz. Alakaniź keşk ve meşk oluyorsa... Tamam bir elim balda bir elim yağda çooook düşunuyorum fakat siz çook üşeniyorsunuz fazla dusunmuyorsunuz... [13:14, 28.02.2024] Mustafa BUGUCAM: Tablolar böyle giderek genişletiliyor.. biz hiç farkinda olmasak bile ZİHNIMIZde eleştirel sorgulama ve tartışmali yargilama ve esnek yukleme yapilarak tahayyul ve tevehhumleriniz ŞUURumuzdaki tasavvur şekil ansımasi ve teşekkulu suret yansimasi ile KELAMIN lafiz ve manasi ortaya çıkar. Hakikatin ve mecazin LAFIZ renkleri ve harfin ve ismin MÂNÂ boyalari ile LOGOSUN tefekkur ve tezekkur duzeyine çıkan bu beyan ve maani GDDY ile degerlendirmek felsefe ve din alaninda artik yetersiz kaliyor. Işte biz bu farkinda olmadigimiz anlam yapilanmasinda ve duşunce kontruksiyonunda KENDIMIZE canlı ve diri katki ve katilim yapamiyoruz. Çünku meşagili dunyevi ve itiyadi iktidar engelleri ve itimadi ihtiyar kısıtlari.. inanca donuşmuş duşunceler sui niyet olmasa da alişkanliga dönuşmuş yaşantilar.. sui zan bulunmasada alişkinliga cevrilmiş davranişlar.. ön yargi ve saplantilardan kurtulamayan donmuş düşunceler ve durmuş goruşler.. bilimin paradiğma baskisi ve inancin doğma basinciyla dengelenmiş yarin yandaşlik.. tarihsel evrimini surduren terakum ve evrensel devrimini bekleyen telahuk DUSUNME ÜLKESININ balta girmemiş ormanlaridir.. siz bu yuzden düşunmeye cur'et ve konuşmsya cesaret edemiyorsunuz. osmanziya |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 29-Şubat-2024 Saat 03:16 |
Mizan-i Mantık Insaf-ı Ben Lisan- Nutuk Vezn- Beden Emanetler Ayniyet ve Hurriyet Yemanetler Ebediyet ve Serbestiyet Bilenlerin ses vermedi Bilmeyenlerin anlamadığı Bu tablolar bana seni yani SENEM DOKUNULMAZ'I hatırlatıyor.. Amma hiç seçi çıkmıyor burada. |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 29-Şubat-2024 Saat 03:19 |
SORUN ve ÇÖZÜM Arasındakiler altındakiler Üstündekiler.. düşünenlere.. bitmemişse.. arayanlara.. kalmışsa... |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3385 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 01-Mart-2024 Saat 00:28 |
Harfler ve sayıların bilimdeki karşılığı periyodlar ve kodlardır.. zerrelerin nükleler periyodları ve canlıların genetik kodları sayısal ve aritmetiksel niceliklerdir. harf değildir değildir ancak bu gibi NİCELİKLER.. harfler gibi atomlara ve hücreler özellikler ve NİTELİKLER verirler. Böylece niceliklerin nitelikler vermesi bilimsel gerçek olarak saptanır ve herkesi açıklanır ve kanıtlar. Sadece özel kişilere nebilere ve velilere ve dahilere ve delilere has değildir. Arabînin bazı anlatımlarının ve açıklamalarının bilimsel görünmesi onun bilim olduğu anlamına gelmez. Gerçi bilimin dini yanıtı ve betimlemeli masalı ve akıl ötesi ve üstü açıklamaları kabul etmemesi ISBATA dayanmış olmasıdır. Bununla beraber bilgisinin ve alanının sınırlı (cüz'i ve baz'i) olduğunu kabul eder. Din ise külli ve cami alana ilişkin İKNA yoluna başvurur. Isbat bilim verir.. ikna iman verir. Bilimin bilgisi ve isbata ne kadar kesin görünürse görünsün kuşkuludur ve sonuç her zaman değişebilir yeni sav ve ona ilişkin yeni kanıt geçerli olur. Bize düşen ilem de bu yönteme sarılmak ve imanı elden bırakmamaktır. Sadece yöntemle ve sadece inançla yetinen YARIM'lar olabilir ve onların bütüne ulaşmak için öbür yarımı hiçleyebilir. Bu onunu seçimidir. Nitekim bilimciler ve dinciler yaparlar. Tanrı tanımazlık ve Tanrı tanırlık uğruna bunu yapmaya zorunlu ve gerekli görebilirler. Bu onların sorunudur. Üstelik sözle olmasa da yaklaşımı ve davranışı Arabi'yi nebiden ve dinden.. Einstein'i öncekilerden ve bilimden ve üstün tutanlara da rastlayabilirsiniz.. bu bir kişi ile çok uğraşılmasından kaynaklanır. Başka kaynaklara başvursalar ve bütüne ulaşmaya çalışsalar dı böyle olmazdı. Diğer taraftan Esma-i İlâhi sadece lisanın işaretinden ve göstergesinden ibaret değil. Kişi, olay ve olgu katmanlarından aşama aşama yukarı çıkamayanlar AD (isim) çıkamazlar. Çıktıklarında kişi ve olay ve olgu HARF (AR) haline dönüşür. Bu durumda da bize imamı mübini ve kitabi mübini aramak ve bulmak.. en azından anlamak çabası düşer. Bu fakir insana AD kainatı AR olarak görür. HER BİRİMİZ Aliimran suresinin altıncı ayetinde açıkca buyurulduğu gibi âdem atamızın kopyesi olanaklardan ibaretiz. Nesne ve kimse yüklenen ÖZNE'leriz.. öz değiliz. Ar yükü ve Ad yolcusu taşıyan AT'larız. Arabinin güncelleşmesi ve güncellenmesi bin yıl daha sürdürdüğümüz uykuyu bin yıl daha sürdürmek anlamına gelmektedir. Bu konuda bir kaç kez yazdım.. vefat etmiş ya da yaşayan kimsenin aleyhine konuşmak istemem.. elbette bende Arabî gibi dâhi harika hocalardan yararlandım ancak onların yanlışlarını da gördüm. Nebilerde dahil herkesin hataları olur. Çünkü hepimiz BEŞERİZ. İlim ve irfan elde edilirken her ilk başta başta ana babası ve büyüklere hürmet eder ve sever bu gereklidir. Ancak ilim ve tecrübe ettikçe.. hurmet ettiklerinden elde ettiklerinden ayrıca bir keşif ve feyiz.. başka bir sezin ve esin elde edemiyorsa daha nefsi mülhime derecesine bile gelmemiş demektir. Nerede kaldı ötesine geçecek. Saygılarımla. Osmanziya
|
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |