Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
İnsan Bilim | |
YöntemBilim Forumu | İnsan Bilim | İnsan Bilim |
Konu: kimlik.. kişilik.. bireysellik... | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3386 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: kimlik.. kişilik.. bireysellik... Gönderim Zamanı: 04-Ağustos-2024 Saat 12:19 |
Faruk ZEYLAN Ağabeyimin paylaşımıdır: BİR YAŞAM ÖYKÜSÜ Bulgaristan'ın Silistre kentinin Tatar Atmaca köyünde (bugünkü adı:Sokol) doğar. Sekiz kardeşin en büyüğü olduğu için bütün yük omuzlarındadır. Aç karınlarını doyurmak için harman altında sapların arasında tek tek buğday tanelerini toplar. Evde herkes onun yolunu gözlemektedir. Bazen bir avuç, bazen bir tas buğdayla evine döner. Bir avuçla eve döndüğünde, sanki suç işlemiş gibi annesinin gözlerine utancından bakamaz, o gün bir bahane bulur, evden ayrılır. Annesi bir avuç buğdayla çorba yapıp, kardeşlerini doyurana kadar da eve dönmez, aç uyur. Yeter ki kardeşleri 'açım' demesin!.. Baraka gibi bir evde yaşarlardı, evin üstünü bulabildiği tenekelerle kapatabildiği kadar kapatmıştı. Bir sabah kalktığında, yağan yağmur, küçük kardeşinin beşiğini doldurmuştu. O kardeşini kaybetti... 1914'de öğrenimine devam etmek üzere tek başına İstanbul'a geldi. Maarif Nazırı Şükrü bey tarafından parasız yatılı öğrenci olarak Kastamonu Muaallim Mektebine gönderildi. Sabah olduğunda okulun kahvaltısına kalktı, 'karnımı ilk defa 21 yaşında doyurabildim' dedi. Birinci Dünya Savaşının zor yılları... Önce öğretmenlik yaptı, sonra 1935'de 'İlköğretim Genel Müdürü' oldu... Çatısı olmayan evde kardeşini kaybetmişti. Onu hiç unutmadı. Sık sık at'a biner, köy okullarını ziyaret ederdi. Bir gün yağmur yağarken bir köy okuluna gitti, içeri girdi. Kim olduğunu söylemedi. Öğretmen çocukları çatının akmayan yerine toplamış yumak olmuşlardı. 'Eyvah' dedi, 'bu öğretmen, yürekli bir öğretmen ama belli ki köy enstitüsü mezunu değil.' 'Çocuklar' dedi, 'bana bir merdiven bulabilirmisiniz?' Birisi, 'ben bulurum' dedi. Merdiven geldi, çatıyı bir yağmur damlası akmayacak hale getirdi. Oradan ayrılırken, öğretmenin cebine kartını bıraktı. Atına bindi, şiddetle yağan yağmura aldırmadan yoluna devam etti. Öğretmen elini cebine attı, kartı çıkardı, okudu. Şöyle yazıyordu: İsmail HakkıTonguç- İlk Öğretim Genel Müdürü Kartın arkasındaki yazı da şöyleydi: 'Çatı yeniden yağmur akıtırsa, bana mektupla yazabilirsin.' İşte bir öğretmen, bir idealist, bir eğitimci... Köy Enstitülerinin mimarı... Çocuklarımızı akıl ve bilimin aydınlık ışığına yönlendiren, onların insana, doğaya, tüm öteki canlılara duyarlı, merhametli, sevgi dolu, özgüvenli, kişilikli, erdemli bireyler olmaları için emek veren, onları yüksek insanlık değerleri ile donatan tüm öğretmenlerimize saygıyla... ALINTI : (Prof.Dr. Enver Ziya Karal, Tarihçi) dedim ki: Kişiler kolay yetişmiyor.. kimselerin biyolojik ve sosyolojik yani bilimsel ve hukuksa ana ve babasi belli olup..KIMLIGI yani nesebi ortaya çiktiktan sonra ilk iş.. evlenerek toplumsal KIŞILIGINI elde etmesidir. Bundan sonrada diger kimselerden başkaligini ve başatligini ve başkanligini başlatacak olan BIREYSELLIGINI ortaya koymasidir. Kisaca kimsenin kimligi ve kişiligi AILE içinde yetisi ve yetenegi ile ortaya çıkar. Onun bireyelligi ise aile dişindaki.. takimda.. sette.. şirkette.. partide.. cemiyette.. millette.. devlette.. medeniyette ve insaniyette.. becerisi ve başarisi ile belli olur. Yani KIMSENIN geni ve çevresi.. kulturu ve evrimi.. yani bu dort baglam ile uc sey ortaya çikar: KIMLIK KISILIK BIREYSELLIK. osmanziya Düzenleyen osmanziya - 04-Ağustos-2024 Saat 12:21 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3386 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 04-Ağustos-2024 Saat 12:23 |
Selim ATEŞ paylaşımı
**Kimlik, Kişilik ve Bireysellik: Gen, Çevre, Kültür ve Evrimle Şekillenen İnsan** Bir insanın genetik mirası, çevresi, kültürü ve evrimi, onu benzersiz kılan üç temel unsuru ortaya çıkarır: kimlik, kişilik ve bireysellik. Kimlik, insanın doğuştan sahip olduğu genetik özellikler ve ailesinin ona verdiği değerlerle şekillenir. Ailede aldığı sevgi, eğitim ve kültürel miras, kimliğinin temel taşlarını oluşturur. Bu temel, onun hayata karşı duruşunu belirler ve toplumda bir yer edinmesini sağlar. Örneğin, bir çocuğun ailesinden öğrendiği dil, dini inançlar ve ahlaki değerler, onun kimliğinin en belirgin unsurlarıdır. Kişilik, çevresiyle olan etkileşimler ve deneyimlerle şekillenir. İnsan, toplumsal rollerini ve görevlerini yerine getirirken, kendi karakterini ve davranışlarını geliştirir. Evlilik, iş hayatı, arkadaşlıklar ve sosyal ilişkiler, kişiliğin belirginleşmesine katkıda bulunur. Kişinin sorumluluk alması, sadakat göstermesi ve sevgiyle hareket etmesi, güçlü bir kişiliğin göstergesidir. Bireysellik, insanın kendi yetenekleri ve başarılarıyla öne çıktığı süreçtir. Bu süreçte, kişi ailesinin ve toplumun ona sunduğu normlardan bağımsız olarak, kendi özgün düşünce yapısını ve yeteneklerini sergiler. Sanat, bilim, spor veya herhangi bir alanda gösterdiği üstün performans, onun bireyselliğini ortaya koyar. Bu bireysellik, kişinin kendi potansiyelini en üst düzeyde gerçekleştirmesiyle mümkün olur. “İnsanın geni, çevresi, kültürü ve evrimi, onu eşsiz kılan üç temel unsuru doğurur: kimlik, kişilik ve bireysellik. Kimlik, doğuştan gelen genetik miras ve aileden alınan değerlerle kök salar. Kişilik, çevresiyle olan etkileşimler ve toplumsal rollerle şekillenir. Bireysellik ise, kişinin kendi yetenekleri ve başarılarıyla özgün bir iz bırakarak belirir. Bu üçlü bağlam, insanın varoluşunun özüdür. Aileden alınan değerler, çevresel etkiler ve bireysel çabalar, insanın hayattaki yolculuğunu anlamlı kılar. Kimlik, kişilik ve bireysellik, bir bütün olarak insanın kendi potansiyelini gerçekleştirdiği ve hayatta bıraktığı izlerle tamamlanır.” “Çatısı akan bir evde kardeşini kaybeden İsmail Hakkı Tonguç, yüreğindeki acıyı ve yokluğu unutmadan, Cumhuriyet’in ilk yıllarında eğitim sisteminin çatısını onardı. Maarifin meşalesini elinde tutan bu idealist, köy okullarında yağmur geçirmez çatılar kurdu. Öğrencilerinin karnını doyurup, zihinlerini bilgiyle besleyen Tonguç, eğitimin köy enstitülerinin mimarı olarak, çocuklarımızı akıl ve bilimin aydınlık yoluna yönlendirdi. Onun gayreti ve fedakarlığı, öğretmenlerin yüceliğinin bir sembolüdür. Rahmet ve minnetle anıyorum.” Selim ATEŞ |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |