Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Yöntembilim
 YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim
Mesaj icon Konu: olanak ve mumkun uzerine.. Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2755

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: olanak ve mumkun uzerine..
    Gönderim Zamanı: 13-Ağustos-2015 Saat 09:10
Bu gördüğünüz analitik düzlem tablosudur. Farkında olsak da olmasak da bildiklerimizi onunla öreriz. Bilime Descartes eliyle sunulan bu levha ile aritmetik tabanlı ANALİTİK geometri oluşturulmuştur. Bu araçla müsbet ilim alanında eş zamanlı varlıklar dikey eksenlerde ve ard zamanlı olaylarda yatay çizgelerle yani dikey ve yatay koordinatlarla göstermektedir. Bu çift koordinatik nokta ile tanımlanan geometrik ve görsel alana ANALİTİK DÜZLEM denilmesinin sebebi üzerinde matematiksel hesaplama ve geometrik çözümleme yapılabilmesidir . Hatta bu dikey ve yatay çizgilerle işaretleme işi ileri götürülmüş; sürekli çizgiler, süreksiz rakamlarla eşlendirilerek somut ve sentetik geometriden soyut ve analitik GEOMETRİ’ye geçilmiştir. Artık bununla yer ölçümü soyut ve hesaplanabilir bir MÜHENDİSLİK haline getirmiştir. Dikey ve yatay eksenlerden oluşan koordinatlarda aritmetik olarak tanımlanabilen analitik düzlem,   aritmetik sayı ve geometri çizgi arasında bir dönüşüm ara yüzü haline getirilerek matematik düzeyimiz yükseltilmiştir. Gökdelenler de bununla yükseltilmekte, Ay’a da bununla gidilmektedir.

İlm-i hendese (Geo-metre) tarihin bildiği ilk ilim. Demek birinci bilimimiz “yer” tanımlamasıdır. Mekanın ve zamanın ölçümüne dair ilimler, ilk ilimlerdir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Geometri Dörtgenlerin ve üçgenlerin ölçül¬mesi ilk kez Mısır’da Ahmes’in (İ. Ö. 1550) papirüsünde görülür. İnsan etrafında bulunan nesneleri bir YÖN’e koymak ve YAN’larını oymak ve bir YER’e oturtmak zorundadır. Oyduğu, koyduğu ve oturttuğu ve yerleştirdiği yere tekrar erişmek istemekte ve onun içinde bunları   tanımlaması gerekmektedir. Ayrıca kendisinin ne yerde olduğu belirlemesi ve bunu da başkalarına da bildirmesi istenilmektedir. Bunu da ilmi ile yapacaktır. Bu yüzden üç bin beş yüz yıl önce beşerin yaptığı ilk iş, ilk ilim; TARAF’ları tesbit eden Geo-metri’yi oluşturmak olmuştur.

İNSAN, benzerleri teşbih ve başkaları tefrik ederek TANIR; varlıkları ve olayları teşhis ve takdir ederek ÖĞRENİR; kimseleri ve nesneleri temyiz ve tahsis ederek BİLİR yani ilim elde eder. İlim’i bilim diye kıvrak bir şekilde çevirip “Arapça” dan “Türkçe”ye geçmekle eğitim ve öğretimin ve sürdürülmesi mümkünse de ARAŞTIRMA alanında başarılı olunmadığını Milli Eğitim Sistemimizin nisbeten başarısız geçmişi ve Üniversitemizin ihtimalen kapalı geleceği gösteriyor. Hadi başarısız geçmiş ve kapalı gelecek suçlaması abartı olsun fakat şurası açıktır ki dil sorunu çözülmeden bilim sorunu çözülmez, çözüm olmayınca da başarı bulunamaz ve gelişim olmaz. Bundan dolayı da Batı aydınlanmasından bu yana; dünya çapında yetişmiş, arayan ve bulan, adını duyuran bilim adamlarımız çıkmıyor.

Bizim kuşakta eğitim ve yönetim dönemlerimizde hocalarımızla ve amirlerimizle “olanak” ile “mümkün” arası İDEOLOJİ savaşları yapmaktan, sorunları çözmek için BİLİM’e, bilim için gerekli olan diyalog ve barışa vakit bulamadık. Olanak dedim dilini eşşek arası soksun dedi dostum.. mümkün dedim amirim ters ters baktı. Bu yarı Türkçe yarı Arapça “bilim” terimi ile “ilim”i dünyayı kavramaya çalıştık. Bu uğurda sözü inceleme dalgaları ve gerçeği lime lime etme fırtınalarıyla boğuşmamıza da rağmen bu usulsuz akıl ve şu yöntemsiz meşagil-i ulumla yaptığımız uğraşlarımız fünun-ü müsbet ve hukuk-u hikmet denizinde bizi başarı limanına ulaştıramadı... Osmanlıcayı kadük yaptık ya da Türkçe sözden gıcık kaptık.. Sonunda ilim’i bilim ve irfan’ı da bilgi ile karşılamaktan başka büyük bir iş yapmadık ve dil ile körü körüne uğraşmaktan ilme dair bir kapıyı aralayamadık…

Okuyucu yarısını anladığı yarısını anlamadığı için yazıma “sinir” olmuştur, ben de onun “damar”ından girerek diyeceğim ki.. artık yüreğini sağlam tut.. beyninin harfe ve kelimeye ihtiyacını ortadan kaldıracağım! Sinirleri ip, damarları tel haline getirerek bağlamlarımla düğüm olan ağlarını açacağım! Anlama sorununa meydan okuyacağım!

Günlük dil ve bilimle yapılan okuma-yazma öğrenmelerinde insanın harfe, kelimeye ve isme gereksinimi vardır. Bu gereksinimden dolayı yukarıda bahsettiğim günlük dilin çeviri zorluğu çıkar ve düz yazının söz dizimi sorunları doğar. Ancak çalışmanın uşaklığını yaparak dilin ve bilginin efendisi olan insan, yetişemediği bilgi “öte”lerine ve erişemediği söz “üst”üne, bu günlük bilgi ve bilim dilini “atlayarak”, acil bir durum ve acib bir devim ile, dil ve bilim üstündeki felsefe, hikmet ve dine geçebilir.

Başkaları bunu nasıl yapıyor, bilmiyorum ama önemli ve garip işi   Yöntembilimsel analiz ile yapıyorum…

IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk