Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya  
Mesaj icon Konu: ATATURK ve BEDIUZZAMAN Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
<< Önceki Sayfa   2
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4826

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 19-Mart-2025 Saat 02:04


RNK Birinci Şua daki Mehdi konusuna açıyor

Allah nurunu tamamlıyacaktır ayatenin ebced hesabı 1284 Üstaddan evvelki müceddin Halidi Bağdadı.. 1324 üstadın Müceddilik görevi.. 1424 diyor.. yıl şimdi 1446 yani 22 yıl önce.. ne eder 2003.. yani ak partinin çıktığı ve benim noterliği başladım yıl. :))) bu durumda mehdi bu fakir ya da recep tayyib erdoğan.. ben olmayacağıma göre garanti Recep Tayyib Erdoğan MEHDİLİK görevini.. yani islamın siyasal sahipliğini gösteriyor.. Doğrusunu Allaha bilir. Şimdi sıkı dur.. o zaman Avrupa'nın islama saldırması Anadolu'nun Türkiye Cumhuriyetini kurması da aynı tarihe geliyor.. bu durumda benim şu yazımda durum ortaya çıkıyor. Ülkenin yazılımını İmamı (Beduuzzaman) Nursi ülkenin donanımını Mustafa Kemal (Atatürk) değiştirdi ve ikisinin hizmetlerinin birlikte sonucu Anadolu etrafında irandan yunanıstana... iraktan israile hakların ve insanların birleşmesi ile HALİFE ARZ olan İNSAN ortaya çıkacak demektir. Doğrusunu Allah bilir. osmanziya 19.03.2025
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4826

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 19-Mart-2025 Saat 02:11
Mehdilik konusu

https://www.youtube.com/watch?v=3UmKgb1f134

SAİD NURSİ,HZ MEHDİ TARİHİ.#hzmehdias

Furkan ile Kurtuluş

Risale Nur 1. Şua da Mehdi konusunda Allah nurunu tamamlıyacaktır ayetinin ebced hesabı 1284 Üstaddan evvelki müceddid-i din Halidi Bağdadı.. 1324 de sevr anlaşmasının yapıldığı tarihte.. üstadın Müceddilik görevi.. videoda 1424 yilı diyor.. yıl şimdi 1446 yani 22 yıl önce.. ne eder 2003.. yani ak partinin çıktığı ve benim noterliği başladım yıl. :))) bu durumda mehdi bu fakir ya da recep tayyib erdoğan.. ben olmayacağıma göre garanti Recep Tayyib Erdoğan MEHDİLİK görevini.. yani islamın siyasal sahipliğini gösteriyor.. Doğrusunu Allaha bilir. Şimdi sıkı dur.. o zaman Avrupa'nın islama saldırması Anadolu'nun Türkiye Cumhuriyetini kurması da aynı tarihe geliyor.. bu durumda benim şu yazımda durum ortaya çıkıyor. Ülkenin yazılımını İmamı (Beduuzzaman) Nursi ülkenin donanımını Mustafa Kemal (Atatürk) değiştirdi ve ikisinin hizmetlerinin birlikte sonucu Anadolu etrafında irandan yunanıstana... iraktan israile hakların ve insanların birleşmesi ile HALİFE ARZ olan İNSAN ortaya çıkacak demektir. Doğrusunu Allah bilir. https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1781 ATATÜRK VE BEDİUZZAMN başlıklı yazım.
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4826

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 16-Temmuz-2025 Saat 23:38


https://www.youtube.com/watch?v=_rkPPAlbg4s

31 DAKİKA


Said Nursi ile Atatürk Münakaşası


MUSTAFA ÖZTÜRK ARŞİVİ

Düzenleyen osmanziya - 16-Temmuz-2025 Saat 23:53
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4826

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 23-Ağustos-2025 Saat 12:49
BEN OKUDUM ATATÜRK TEFSİR ETTİ
Başlıktaki bu cümle, tüm Beykozluların ve rahmetlik babamın çok sevdiği, Beykoz’da yaşamış Medineli Hafız Hacı Osman Akfırat’a ait.
Prof.Dr. Haydar Baş hocamız Hoşgeldin Atatürk eserinde kendisini “Beykoz camii imamı” olarak anlatıyor.
Açıkçası kıymetli hocamızın eserini okuyana kadar bu önemli olayı bilmiyordum. Eserde bahsedilen imam efendinin de Hacı Osman Efendi olduğunu da sağolsunlar Beykozdaki yaşlılarımız bize söylediler.
Doğrusu Prof.Dr.Haydar Baş hocamızdan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün hafız olduğunu öğrenmiştik ama onun “müfessir” derecesinde ilim sahibi olduğunu bilmiyorduk.
Hacı Osman Efendi’nin Atatürk hakkında aşağıda anlattıklarını okuyunca, bir kısım cenahın geçmişte yaşanan bu önemli olayı neden gizlediğini ve gizleyenlerin “dinsiz Atatürk” algısı üzerine çalışan batı uşağı ajanlar olduğunu bir kez daha anladık aslında..
Uzatmayayım, olay aynen şöyle;
Beykoz camii imamı Hafız Hacı Osman Efendi, Atatürk'ün Beykoz'a gelişini ve kendisine sorduğu ilginç soruyu anlatıyor:
-Sıra gelmişken sizlere bütün ömrümce unutamayacağım bir hatıramı anlatayım da dinleyiniz.
Büyük inkılapların birbirini takip ettiği günlerdi. Ben o zaman Beykoz Camii'nde imamlık yapıyordum. Sarıkların yalnız vazife başında sarılacağı bildirildiği için camiden çıkınca şapka giyiyorduk.
Bir ikindi vakti iskelenin yanındaki kahvede oturuyordum. Bir an kahvenin önünde birkaç otomobil birden durdu. En önde duran otomobilden, o zamana kadar karşılaşmamış olduğum fakat görür görmez tanıdığım Atatürk çıktı. Sevincimden şaşkına dönmüştüm. Onun geldiği haberi o kadar çabuk yayılmıştı ki, bütün Beykozlular bir an içinde etrafını sardılar. Ben de kendimi toplayarak kalabalığın arasına karıştım. Onu çok yakından görebilmek için çok yakınlarına kadar yanaştım. Halkın sevinç nidaları uğultu halinde yükseliyor ve herkes biraz daha ileriye yaklaşmaya çalışıyordu. Atatürk, etrafına baktıktan ve halkı sükunete davet ettikten sonra şöyle dedi;
-Beykoz imamı burada mı, gelsin de konuşalım.
Zaten tam karşısındaydım. Kalabalıktan ayrılarak ileriye çıktım ve şöyle dedim;
-Buyur Paşam, konuşalım.
Atatürk, sol avucunda duran üzümleri bana göstererek şöyle sordu:
-Hoca, bu helal de bunun suyu niçin haram, bize anlatsana?
Şaşırmıştım. Bu güç suale ben nereden cevap bulacaktım. Bir müddet düşündüm, aklıma bir şey gelmiyordu. Allah'tan imdat bekliyordum. Bir ara nasıl oldu bilmem, aklıma gelen bir cümle dudaklarımdan döküldü:
-Paşam, karın sana helal de kızın niçin haram?
Atatürk, bu sözümü işitince hafifçe gülümseyerek yüzüme baktı başını sallayarak şöyle dedi:
-Hoca, sen alimsin, ben softaları arıyorum. Yarın saraya gel de seninle konuşalım..
Ertesi günü saraya gittim. Beni karşısına oturttu, saatlerce bana Kur'an'dan ayetler okutarak kendisi tefsir etti..
(Hacı Osman Efendi burada, “o çok büyük adamdı, Allah rahmet eylesin” diye mırıldanıyor, gözlerinden dökülen yaşlar, beyaz top sakalından süzülüyordu).
AFERİN HAFIZIM, ÇOK GÜZEL YAPMIŞSIN
Devam ediyor Hacı Osman Efendi:
Çanakkale zaferinin Mustafa Kemal Paşa için ayrı bir önemi olduğu malumdur.
Hani Mustafa Kemal'e "dinsiz, inanmaz" diyorlar ya, onun Çanakkale'de şehit olanlar için her yıl Mevlid okuttuğuna ne diyecekler? Bu mevlitlerden birinde 1932 yılında bana görev tevdi edildi ve Veladet Bahri'ni okumam istendi.
Kürsüye çıktım, başladım okumaya, "Bir acep nur kim güneş pervanesi" mısrama gelince bir fırtına koptu.
Her taraf toz duman içinde kaldı.
Zaten epeydir kara bulutlarla kapalı gök, bütün bütün karardı. Arkasından bardaktan boşanırcasına bir yağmur başladı.
Kürsünün etrafında ilahi ve teşvih okuyan hafızlar koşarak çardak altlarına sığındılar. Meydanda kimse kalmadı, fakat ben mevlide devam ettim. Sırılsıklam olduğum halde kıpırdamadım.
Beş dakika sonra yağmur dindi, hava açıldı. Her taraf güneş içinde idi.
O zümrüt yeşil ovada şehitlerimizin kokuları esmeye başladı. Mevlid de hitama erdi.
Hatm-i şerifler kıraat edildikten sonra İstanbul Müftüsü Hafız Fehmi Efendi tarafından yapılan beliğ ve veciz bir dua ile merasim hitam buldu.
Bundan sonra şehitlerimizin kabirleri ziyaret edildi ve nutuklar irad olundu.
Tahsis edilen otomobillere binilerek Gelibolu'ya geldik. Motorla Çanakkale açıklarında hazır bulunan Gülcemal vapuruna binerek akşam üstüne doğru İstanbul'a döndük.
Ertesi akşam Dolmabahçe Sarayına gittim. Atamın huzurlarına kabul edildim.
Çanakkale merasiminin tafsilatını verirken bu fırtına bahsine gelince, Atatürk o yağmura ve rüzgara rağmen mevlide devam edişime o kadar mütehassis oldu ki hiç unutmam.
Elini tekrar tekrar masaya vurarak,
“Aferin hafızım, çok güzel yapmışsın, vazife başında iken taş yağsa insan yerinden kıpırdamaz" diye iltifatta bulundular..
Kaynaklar:
- Prof.Dr. Haydar Baş - Hoşgeldin Atatürk, s.600-603
- Nafız KÜLÜNK, Atatürk’e ait Hatıralar, s. 121-122
- Hilmi YÜCEBAŞ, Atatürk’ün N. F. Hatıraları, s. 124
- Sadi BORAK, Atatürk ve Din, s. 66-67
- İsmail YAKIT, Atatürk ve Din, s. 55-52

dediler dedim ki:

Tek tarafli karar verilmez.. aleyhindeki delillere de bakmak lazim.. herkes hakkindaki.. nebiler dahil.. son hukmu.. Rabbimiz verecektir.
Ataturkun nesli dindardi Kur'anin uçte birine hafizdı.. denilir. Ancak devlet adamları delidir.. devrimlerini yerleştirmek için hapsederler ve sürgün ederler.. asarlar ve keserler.. ancak dünyada yargılanmasalar bile Rabbimizin hükmünden kaçamazlar.
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4826

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: 28-Ağustos-2025 Saat 07:25
Aydan Karbal Paylaştı:

ATATÜRK'ÜN, (KIYTIRIKTAN) DÜŞMANLARI,
İYİ DINLEYİN ŞU SÖYLEYECEKLERİMİZİ...
BOŞVERİN CENAZELERİNİZE 100.000'LERİN KATILMA DURUMUNU, YABANCI ÜLKELER 3.KATİPLERİNİ GÖNDERİNCE BÜYÜK ADAM OLUYORSUNUZ YA;
ATATÜRK'ÜN CENAZESINE, SAYGILARINDAN
8 ÜLKE ASKERİ TÖREN BİRLİKLERİNİ GÖNDERDİ.....
OKUYUNDA, GÖRÜN, NE KADAR KÜÇÜKSÜNÜZ
Okumayan "Türküm"
"ATATÜRKÇÜ'YÜM" demesin.
Yıllar önce bir internet müzayedesinden aldığım 1929 baskılı D.von Mikusch'un ''GAZI MUSTAFA KEMAL'' kitabının arasından 1938 yılına ait, yani sonradan kesilip konmuş bir gazete kupürü çıkmıştı. Atatürk'ün cenaze törenini takip eden bir Alman gazetecinin haberi. Yazdıklarından oldukça etkilendim ve okuması zor gotik yazılı Almanca metni Türkçe'ye çevirdim. Okuyun derim.
***
ATATÜRK İÇİN YAS
Ankara'da cenaze töreni
Ankara, 21 Kasım 1938
Atatürk'ün cenazesi onun son zaferi oldu. Cenaze töreninde tüm tezatlar susmuştu. Türk ve Alman askerleri naaşının arkasında yürüyorlardı. Stalin ve Hitler'in temsilcileri aynı sıradaydı. Valencia ve Franco çelenk göndermişlerdi. Naaşının önünde faşistler, demokratlar ve komünistler eğildiler. Türk halkının her kesimi ağlıyordu . Fakir ve zengin, alt ve üst arasında hiç bir fark yoktu. Ankara bugün dünyanın şimdiye kadar gördüğü en etkileyici cenaze törenine tanıklık ediyordu.
Tören, bir süvari bölüğü tarafından açıldı. Onların arkasından bir topçu bölüğü ile ellerinde bayraklarla ve bando ile cumhuriyet muhafızları geliyordu. Sonra askeri okulların öğrencileri ve alfabetik sırayla önce Almanlar olmak üzere Bulgarlar, İngilizler, Fransızlar, Yunanlılar, Romenler, Ruslar ve nihayet Yugoslavlar’dan oluşan birlikler yer alıyordu. Her dilde komutlar yükseliyordu. Almanca komutu Farsça komut, Yunanca komutu Rusça komut takip ediyordu. Ruslar Karadeniz filosunun bir müfrezesini göndermişlerdi. Çelik miğferli ve SS üniforması içindeki Baron v. Neurath, kolu yukarıda, Prusya merasim yürüyüşüyle geçen Alman bahriye birliğini selamlıyordu. Yabancı birlikleri Türk denizcileri takip etti. Bando, Chopin'in cenaze marşını çalıyordu. Onların arkasından büyük ölünün naaşını taşıyan top arabası geliyordu. Top arabasının her iki tarafında kılıçlarını çekmiş oniki general yürüyordu. Mütevazi giyimli yaşlı bir kadın, tek aile üyesi olarak Atatürk’ün kızkardeşi, eşinin kolundaydı. Onları, kanunun öngördüğü şekilde yalnız olarak cumhuriyetin yeni başkanı İsmet İnönü takip ediyordu. Onun arkasında tek sıra halinde millet meclisi başkanı, başbakan ve Türk ordusunun genel kurmay başkanı geliyordu. Yabancı özel misyonların renkli üniformaları harika bir görüntü teşkil ediyordu. Dünyanın tüm ülkeleri temsil ediliyordu. İtalyan heyetine eski Milletler Cemiyeti delegesi Baron Aloisi, Fransız heyetine içişleri bakanı Sarraut, Yunanistan heyetine ise başbakan Metaksas başkanlık ediyordu. Onların arkasından Türk hükümeti üyeleri, milletvekilleri, devlet memurları ve subaylar geliyordu. Bir bölük piyade ile görkemli cenaze alayı son buluyordu.
Cenaze alayı saat onikide, Atatürk’ün şanına layık bir anıtkabir yapılıncaya kadar geçici istirahatgahı olan etnografya müzesine ulaştı. Yaşamında imkansızı mümkün kılmış olan Mustafa Kemal Atatürk ölümünde de aynı şeyi yaptı. Onun naaşının arkasında ilk defa birbirleri ile savaşan İspanyol cumhuriyet hükümetinin temsilcileri ile Franco’nun resmi olmayan askeri idaresinin temsilcileri yürüyorlardı.
Müzenin önüne gelindiğinde tabut generaller tarafından top arabasından alınarak salona taşındı. Orada, cumhurbaşkanı ve Atatürk'ün kızkardeşinin yanı sıra yüksek yetkililer toplanmıştı. Üç dakikalık saygı duruşunda salona sessizlik hakimdi. Hiç konuşulmadı ve hiç bir dini tören düzenlenmedi. Cumhurbaşkanının müzeyi terk etmesiyle resmi cenaze töreni tamamlandı. Dünyanın her yanından çelenkler gönderilmişti. Türk gazetelerinin tahminlerine göre bunların sayısı yirmi bini buluyordu. Bunları Ankara’ya getirmek için sekiz vagon gerekmişti. Müze içinde naaşın her iki tarafına sadece devlet başkanlarının gönderdikleri çelenkler konuldu. Diğer çelenkler, yaşamı sırasında kendisi için yapılan anıtlarda yerlerini aldılar.
Tören sırasında bazı ufak hadiseler de yaşandı. Yunanistan başbakanı General Metaksas bayıldı ve subayları tarafından cenaze alayından çıkarılmak zorunda kaldı.
Türkiye'de, 10 Aralık’a kadar ulusal yas tutulacak. Tüm okullar sekiz gün daha kapalı. Anıtların önünde meşaleler yanıyor ve halk önderinin heykellerini seyrediyor. Yas sadece devlet başkanı için değil, aynı zamanda cumhuriyetin kurucusu ve şekil vereni için de. Atatürk’ün naaşını taşıyan top arabası geçerken askerler gözyaşlarını tutamadılar; aynı imparatorluk muhafızlarının Napolyon’la vedalaşırken ağladıkları gibi.
******
Nusret Öker teşekkürler





Dedimki:
Bir insan bir insandır.. büyütülmez.. büyütülürse büyüten insanı bitirir. Tanrı'yı inanırken de maalesef öyle yapılıyor ve insan bitiriliyor.. hiçleniyor.. yok sanılıyor hatta yok sayılıyor. Bu sefer dünya da bu işleri konuşmanın anlamı kalmıyor. İnsanı, kainatı, Tanrı'yı, esmasını.. dünyasını, ahiretini hakkını hakikatını hürriyetini kuvvetini ilmini iradesisine.. kudretini.. rahmetini.. çünkü insan bulunmuyor ne anlamı var bu söylediklerimin. Fakat insanın böyle sapıklığı söz konusu.. isayı tanrı sayan.. aliyi tanrı sayan.. muhammedi tanrı sayan öyle sayısız insan var ki bunları görünce Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu bu değerli insanı böyle öve büyüte bitiremeyenler sadece kendilerini küçültüyorlar, Mustafa Kemali büyültmüyorlar. Osmanziya yontembilim.com

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4826

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 00:48
FACE DE
ANKARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MEZUNLARI gurubun
Aydın Toraman
Cengiz ÖKSÜZ tarafından aktarılan , Sinan MEYDANIN 2012 TARİHLİ yazısını paylaşmış..
Yani ortada iki RİVAYET bulunuyor ve benimkiyle üçüncü oluyor:

"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
Prof. Dr. Sinan Meydan
Cehaletle İhanet Arasında Bir Kavram Kargaşası
20. yüzyılın en etkili asker ve devlet adamlarından biri hiç şüphesiz Atatürk’tür. Atatürk, 1911-1922 yılları arasında aralıksız 11 yıl savaşmış, neyi var neyi yok bu savaşlarda kaybetmiş bir ulusu önce emperyalizmin, sonra da bağnazlığın ve geri kalmışlığın her türlü baskısından kurtarmıştır.
Atatürk’ün ulusal kurtuluş mücadelesi ve bu mücadele sırasındaki stratejileri hiç şüphesiz derin bir aklın ürünüdür. İşte bu akılla şekillen Türk devrimi, Atatürk’ün adından dolayı KEMALİZM olarak adlandırılmıştır.
En yaygın Cumhuriyet tarihi yalanlarından biri, Atatürk’ün sağlığında 'Kemalizm' kavramının kullanılmadığı biçimindedir. Örneğin Hasan Celal Güzel' in bir yazısının başlığı,
"Atatürk Kemalist Değildi "şeklindedir. Güzel bu "iddialı" yazısında "Sevgili okuyucular, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Kemal ATATÜRK, kendi adına atfen uydurulmuş suni bir doktrin olan 'Kemalizm'e karşıydı.(...)Efendim, 'Kemalizm', Atatürk döneminin değil, özellikle O’nun vefatından sonra kendi tahakkümlerini ve çıkarlarını gözeten 'Tek Parti Ekibi'nin üretimi olup, Atatürk İlke ve Devrimleri ile CHP’yi özdeşleştirerek Atatürk’ün düşüncelerini dogmatik ve dar kalıplarda dondurmasıyla ortaya çıkarılmıştır.. ." demiştir. Ne derin analizler ama!!! Oysaki, bırakın Kemalizm kavramının Atatürk döneminde kullanılmadığı yalanını, Atatürk sağlığında “Kemalizm’i”, Türkçe “kale” anlamında KAMALİZM olarak bizzat kullanmıştır.
Atatürk, Cumhuriyeti emanet ettiği gençlere tarihlerini doğru bir şekilde öğretmek için bazı bölümlerini bizzat kaleme aldığı dört ciltlik lise tarih kitaplarında da “Kemalizm” kavramına yer vermiştir. İlk baskısı 1932, ikinci baskısı 1933’te yapılan
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
bu kitapların 4.cildinde Atatürk’ün altı ilkesi açıklandıktan sonra şöyle bir değerlendirme yapılmıştır: “ İşte yabancı yazarların Büyük Millet Reisi’nin adıyla ilişkili olarak Kemalizm dedikleri Türk devrim hareketinin temel prensipleri bunlardır. Bu prensiplere dayanan devlet sistemi Türk milletinin tarihine, ihtiyacına, toplumsal bünyesine ve ülküsüne en uygun olduğu kadar, bütün dünyadaki sistemler içinde de en sağlam ve en mükemmel olandır. ”
Ünlü Türkçülerden Tekinalp (Moiz Kohen) , 1936 yılında Atatürk’ü ve Türk devrimini anlatan “ Kemalizm ” adlı bir kitap yazmıştır. Tekinalp kitabında Türk devriminden “ Kemalist devrim ” diye söz etmiştir: “ Kemalist devrimin kesin bir gelişime kavuşmasını ve rejimin tam anlamıyla yerleşmesini beklemek gerekiyordu. Cumhuriyet Halk Partisi’nin 1935 Mayısı’nda Ankara’da toplanan dördüncü kongresi dolayısıyla bunun gerçekleştiğini görmek olanağına erdik. Partinin en yetkili yöneticileri, Kemalist devrimin artık en tmel amacına ermiş bulunduğunu ve bundan sonra genel çizgileri artık bütünüyle ve kesin biçimde saptanan yükselişlerle dolu yolda ilerlemekten başka yapılacak bir şey kalmadığını, bu nedenle resmen açıkladılar. Gerçekten de geriye Kemalist rejimin şimdiye değin oluşturduğu yapıtlara bir göz atacak olursak, rejimin gerçek yüzünü, olayların, gerçekleştirilen yapıtların ve elde edilen sonuçların aydınlığı altında kolayca görür ve kavrarız. ” 1936 yılında yayınlanan bu kitabı Atatürk’ün okumadığı veya en azından bu kitaptan haberdar olmadığı düşünülemez.
Atatürk’ün en çok inanıp güvendiği kişilerden biri olan Mahmut Esat Bozkurt, ilk defa 1937’de basılan “
Atatürk İhtilali”adlı kitabının “ ek:15 ” adlı bölümünde “ Kemalizm ”den söz ederek, Kemalizm’i diğer akımlarla karşılaştırmıştır: “ Kemalizm, Kemalizm ve Komünizm Arasında Ayrılık, Kemalizm ve Milli Sosaylizmin Ayrıldıkları, Birleştirkleri Noktalar, Kemalizm ve Faşizmin Ayrıldıkları Noktalar, Kominizmin Aksak Tarafları… ” Mahmut Esat Bozkurt, dünyadaki bütün doktrinlerin en güzel yanları alınarak Kemalizm Doktrini’nin yaratıldığını belirtmiştir. “Kemalizm” kavramı, 9 Mayıs 1935’te toplanan CHP dördüncü genel kongresi programında da şu şekilde yer almıştır: “ Yalnız birkaç yıl içinde değil, geleceği de kapsayan tasarılarımızın ana hatları burada toplu olarak yazılmıştır. Partinin güttüğü bu esaslar Kamalizm prensipleridir.” Görüldüğü gibi yeni rejim, açıkça “Kemalizm
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI” olarak adlandırılmıştır. Kemalizm, böylece Türk ulusunun geleceğine egemen olan bir ideoloji durumuna gelmiştir.
Atatürk’ün kendi el yazısıyla 1937’de yazdığı ve “CHP 1939 Program Çalışmaları” başlığıyla yayınlanan bir belgede, “…1935 Kurultayınca saptanan fikirler de bu programa alınmıştır. Partinin güttüğü bütün bu esaslar ‘Kemalizm Prensipleridir ’…” ifadesi yer almaktadır.
Kemalizm kavramı Atatürk döneminde çok yaygın olarak kullanılan bir kavramdır. Sadece Atatürk ve Atatürk’ün yakın çevresindekiler, gazeteciler, yazarlar değil, milletvekilleri de sıkça Kemalizm kavramını kullanmışlardır. Örneğin 1931 yılındaki Meclis oturumlarından birinde Deni zli Mebusu Mazhar Müfit Bey (Kansu), demokrasiyi anlamada ‘ Kemalizm Okulu ’nun çocukları olduklarını, demokrasiyi memleketi mutluluğa ve vatandaşı esenliğe götüren ‘ Kemalizm Demokrasisi’ olarak tanıdıklarını, Kemalizm basın özgürlüğünü kutsallaştırmakla beraber basın yoluyla vatandaşların öteki haklarına saldırmasını da hoş görmediğini… belirtmiştir. 1936’da CHP Genel Sekreteri Recep Peker, görevden ayrılırken yayınladığı bildiride, “…Hepi miz için en büyük şeref son nefese kadar Kemalizm eserinin sadık hizmetçisi kalmaktır…” demiştir.
Celal Bayar, 1 Kasım 1937 tarihli Meclis konuşmasında birkaç yerde “Kemalist Rejim” ifadesini kullanmıştır: “
Kemalist rejim, mülkiyeti, kişisel çalışmayı, çalışma değerini ekonomik politikasının esası olarak almaktadır.
Kemalist rejim ekonomiyi bir teknik diye kabul etmektedir. Fakat Kemalist rejim ulusal çıkara uymayan sürekli bir kişisel çıkarı da kabul etmemektedir ve etmeyecektir… Kemalist rejim karakteri yapıcı ve yaptırıcı olmaktır. ”
1930’larda Nuri Genç, Hatay’da “Kemalist Hatay” adlı bir gazete çıkarmıştır.
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
Görüldüğü gibi Atatürk döneminde hem Atatürk, hem de başkaları KEMALİZM kavramını kullanmıştır.
Atatürk’ün ölümünün hemen ardından Kasım 1938’de yapılan ilk Meclis toplantısında birçok milletvekili Atatürk’ten ve eserinden söz ederken “Kemalizm” kavramını kullanmıştır. Örneğin, Konya Milletvekili Fuat Gökbudak, “…
İki Mustafa Kemal vardır. Biri herkes gibi vücudu olan bir Mustafa Kemal’dir. Öbürü Türk tarihini sonsuzluğa kadar sürdürecek olan ‘ Kemalizm’in Mustafa Kemali’ dir.
Kemalizm yolu , hasta ve yenik uluslara can veren bir hayat suyudur… ” sözleriyle aynı zamanda Kemalizm’in en güzel tanımlarından birini yapmıştır.
Aynı toplantıda Kütahya Milletvekili Neşit Hakkı Uluğ, Kemalizm’den, “…Halk topluluklarını kölelikten kurtaran, şeref ve haysiyete ve erdeme dayanan Cumhuriyet ile Doğu dünyasında vicdanların özgürlüklerine ve özgür düşüncelere dayanan Kemalizm , sonsuzluğa kadar yaşayacaktır …” diye söz etmiştir.
Eskişehir Milletvekili İstimat Özdamar ise,“… Yaşasın Türklük, yaşasın Kemalizm ideali.” demiştir.
Aynı toplantıda Celal Bayar bu sefer “Kemalizm”den şöyle söz etmiştir: “…Milletimiz on beş yıldan beri denenen Kemalizm rejiminin kendisine verdiği huzur ve sessizlik içerisinde çalışmak ve kuvvetlenmek istiyor. Ulusal sınırları içinde mutlu olmak isteğindedir …”
Bütün bu örneklerden de açıkça görüldüğü gibi 1930’lu yıllarda genç Cumhuriyet rejiminin adı “ Kemalist rejim ”dir.
Peki Ama Kemalizm Nedir?
Kemalizm, Türk devrimidir. Tam bağımsızlıktır. Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Laiklik,
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
Devletçilik, Halkçılık ve Devrimciliktir. Akıl ve bilim ilkeleri doğrultusunda çağdaşlaşmaktır. Kendi tarihinden beslenmek, kendi diline sahip çıkmaktır. İnsan sevgisi, doğa dostluğu ve barış severliktir. Ulusal kültürle evrensel uygarlığa katkı sunabilmektir.
Atatürk'ün ifadesiyle, "Bizi mahvetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak isteyen kapitalizme başkaldırabilmektir " Kemalizm...
Kemalizm tabiri ilk olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında İngiltere ve Fransa gibi emperyalist ülkeler tarafından kullanılmıştır. 1918’den itibaren Anadolu’yu işgal eden İngiltere ve Fransa, Anadolu’da MUSTAFA KEMAL önderliğinde gelişen Türk Kurtuluş Savaşı’ndan “Kemalist hareket”, bu harekette Mustafa Kemal’in yanında yer alanlardan da “Kemalistler ” olarak söz etmiştir.
Bu bakımdan KEMALİZM, her şeyden önce antiemperyalistleri, ulusal direnişçileri anlatan bir kavramdır. Bu nedenle “Kemalist olmak”, her şeyden önce antiemperyalist ve tam bağımsızlıktan yana olmak demektir.
Örneğin aşağıdaki fotoğrafta Kurtuluş Savaşı sırasında İzmit’te İngilizler tarafından kurşuna dizilen bir Müslüman Türk görülmektedir. Bu fotoğrafın arkasında İngilizce aynen şu cümle yazılıdır: "Execution of a Kemalist Turk at İzmid" yani "İzmit'te bir Kemalist Türk'ün idamı"
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
Kemalizm Yerine Atatürkçülük Nasıl İcat Edildi?
“Kemalizm” kavramı birilerini hep rahatsız etmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci emperyalistleri ve işbirlikçi İstanbul hükümetlerini, Kurtuluş Savaşı sonrasında gerici, yobaz Cumhuriyet düşmanlarını, bugün ise karşı devrimci II. Cumhuriyetçileri korkutan bir kavramdır Kemalizm.
Atilla İlhan bu gerçeği şöyle ifade etmiştir: “Onlar ‘Kemalist’e özellikle içerliyorlar; çünkü o Atatürkçü’den farklıdır: Adını 20’li yılların (ateş, barut ve kan) emperyalist öfkesinden almıştı. O Müdafaa-i Hukuk mücahididir ki, aynı zamanda ‘Türkçü’ ve ‘antiemperyalist’, ‘Bolşevikler’le de dosttur. Onlara ecnebi ajanslar, ‘Kemalist’ diyor. ‘Kemal’in adamları’ anlamına! ‘Atatürkçü’ deyimi bir kere Gazi Mustafa Kemal Paşa, ‘Atatürk’ olduktan, daha ilginci, ebediyete intikal ettikten sonra ortaya atılmıştır. Daha çok ‘İnönü Cumhuriyeti’nin sosyal ve siyasal tavrına ve tutumuna yakıştırdığı bir ‘etiket’ bu: Antiemperyalizm s geçilmiştir. Türkçülüğün yerini Yunan/Latin söylemi alır. Bolşevik Rusya ile kara gün dostluğu sona eriyor. (…)‘Kemalizm’ ve ‘Kemalist’ kavramları üzerinde spekülasyona kalkışan acemi takımı kimseyi kandıramaz: ‘Kemalist’ aynen Mustafa Kemal Paşa gibi ‘Türkçü’, ‘Antiemperyalist’ ve ‘solcu’dur. ‘Atatürkçü’ ise Batıcı, komprador/kapitalist ve liberaldir (Yoksa kestirmeden Tanzimatçı mı demeliydim?) Anadolu İhtilali’ni yaşamış olanlar ‘Kemalistler’ idi.
Onu ilkel, tek yönlü bir irtica düşmanı laikliğe indirgeyenler ‘Atatürkçü’lerdir. Yani Gazi’nin söylemini de, eylemini de sürekli tahrif eden, unutturan ve yozlaştıranlar …” Gerçekten de “Kemalizm korkusu”, zaman içinde Kemalizm’in yerine yeni bir kavram icat edilmesine yol açmıştır. İlk kez 1954 yılında gündeme gelen bu kavramın adı Atatürkçülük’tür.
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
Irkçı bir antikomünist olan Arın Engin, 1954 seçimlerinden önce “Atatürkçülük, Moskofluk ve Türklük Savaşları” ve 1954 seçimlerinden sonra “ Atatürkçülük’te Dil ve Din” adlı kitaplarını yazmıştır. Her iki kitap da Atatürk’ü tipik bir Amerikan propagandasına oturtan kitaplardır. Her iki kitapta da Atatürkçülük, “Antikomünizm” ve “Batılılaşma” olarak tanımlanmıştır.
Atatürk’ün sağlığında hiçbir zaman kullanılmayan “Atatürkçülük” kavramı, 1954’ten itibaren kullanılmaya başlanmış, bu kullanım zaman içinde Kemalistlerce de benimsenmiştir.
Örneğin,
Atatürk’ün partisi CHP, 1954’deki 10. Büyük Kurultay’ında “Kemalizm” yerine “Atatürk Yolu” kavramını kullanmaya karar vermiştir.
Böylece CHP de Kemalizm’den vazgeçmiştir.
Atatürk’ün bir “dogma” haline getirmemeye çalıştığı ve “Kemalizm” diye adlandırdığı sistem, 1954’ten sonra “Atatürkçülük” adı altında dogma haline getirilmiştir. 12 Eylül 1980 darbesinden sonra bu “dogmalaştırılmış Atatürkçülük” bir de resmi ideoloji haline getirilmiştir. 1980’lerde “Kemalizm” yerine Atatürkçülük, Kemalizm’in en temel özelliği olan “Devrimcilik” yerine de İnkılapçılık kavramları kullanılmaya başlanmıştır. Türkiye’nin küçük Amerika olma yoluna girdiği Özal döneminde Atatürkçülük, “Batılılaşma”, “serbest piyasa düzeni”, “komünizm düşmanlığı” olarak tanımlanmış, Kemalizm’in “anti emperyalizm”, akıl ve bilim ilkeleri doğrultusunda “çağdaşlaşma” olduğu gerçeği adeta toplumdan gizlenmeye çalışılmıştır. Bu süreçte Kemalizm’den söz eden Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı gibi aydınlar ise öldürülmüştür.
Kemalizm kavramından rahatsız olanların icat ettiği “Atatürkçülük” kavramı, asker-sivil (Kenan Evren-Turgut Özal) 12 Eylülcülerin tasarladıkları Amerikan etkisindeki yeni Türkiye’ye zarar vermeyecek şekilde içi doldurularak okullarda zorunlu “Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi” dersi olarak okutulmuştur. 1980’lerde Atatürk karşıtlarının yarattığı Atatürk dogmasına, 1990’larda yine Atatürk karşıtları saldırmaya başlamıştır. Gerçek Kemalistler ise bir köşede bu kukla tiyatrosunu seyretmiştir içleri yanarak… Artık bu kukla tiyatrosuna seyirci kalma zamanı çoktan geçmiştir! Artık eyleme geçme, gerçekleri kamuoyuyla paylaşma zamanıdır!...
Atatürk düşüncesine vurulmuş ilk ve en büyük darbe, 50 yıl önce bir kavram operasyonuyla "Kemalizm" yerine "Aatürkçülük" kavramının getirilmesidir. Böylece zaman içinde Türkiye'de Kemalizm!'den Korkan Atatürkçüler ortaya çıkmıştır.
Örneğin bugün ülkemizde Kemalist olmayı "modası geçmiş" bir anlayış sanan Atatürkçü'lerimiz var! Örneğin ünlü sanatçı Metin Akpınar bir konuşmasında, gururla, " Ben bir Atatürkçüyüm
ama Kemalist değilim." diyerek aklınca "Kemalizm'in kötülüklerini" bir bir saymıştır!...
"ATATÜRK DÖNEMİNDE 'KEMALİZM' YOKTU" YALANI VE ATATÜRKÇÜLÜĞÜN İCADI
Gerçek şu ki: ATATÜRK'ÜN SAĞLIĞINDA ATATÜRKÇÜLÜK KAVRAMI YOKTU, KEMALİZM VARDI. Atatürk'ten sonra birileri "tam bağımsızlık", "anti emperyalizm" gibi anlamları olan Kemalizm'den kurtulmak için, " batılılaşma " ve " din karşıtlığı " anlamını yükledikleri Atatürkçülük kavramını icat etmişlerdir. Bu süreçte Kemalizm kavramının içini de "Atatürk'e tapınmak " olarak doldurmuşlardır.
Bu yazımı, "Atatürk Kemalist değildi?" diyen Hasan Celal Güzel'in ve "Ben Kemalist değil, Atatürkçüyüm" diyen Metin Akpınar 'ın şahsında bu konuda kafa karışıklığı yaşayan ve bu kafa karışıklığıyla başkalarına Kemalizm ve Atatürkçülük dersi vermeye kalkan "sözde aydınlarımıza" ithaf ediyorum! Onlardan isteğim, Allah aşkına bu konuları iyice araştırıp öğrenmeden kulaktan dolma bilgilerle ahkam kesmesinler. Böylece hem cehaletlerini göstermemiş, hem de kamuoyunu yanlış yönlendirmemiş olurlar...
Kendinizi KEMALİST veya ATATÜRKÇÜ olarak tanımlayabilirsiniz! Ancak Atatürk'ün izinden yürüdüğünüzü iddia ediyorsanız her şeyden önce "tam bağımsızlıktan yana", "anti emperyalist " ve " akılcı" olmalısınız...
NOT: Yazının kaynaklarına ve dipnotlarına AKL-I KEMAL "Atatürk'ün Akılı Projeleri", C.1 adlı kitabımdan ulaşabilirsiniz.
Sinan MEYDAN, 2 Eylül 2012

Osmanziya 17.12.2025

Şimdi bu yazıya ilişkin görüşlerimi belirteceğim.. ancak okuyanca İnşaallah. Benden önceki iki rivayetçi görüşlerinini açıklamamış lakin nasipse bunu yapacağım.. çünkü bu sitede benim şöyle bir yazım da bulunuyor:


https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1781
ATATÜRK ve BEDİUZZAMAN
usul esasa mukaddemdir
IP
<< Önceki Sayfa   2
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk