Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din  
Mesaj icon Konu: yolculuk Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4107

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: yolculuk
    Gönderim Zamanı: Bugün Saat 13:11
https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2718

Yolculuk denildiğinde.. bir memuriyette başka bir yere tayinin çıkması.. ya da bulunduğun yerde akrabalarının bulunduğu diğer bir kente sılayı rahim için gidilmesi.. ya da bir sene eşşekler boyuncu çalışıp bir veya iki hafta hayvanlar gibi eğlenilmesi ve dinlenilmesi gibi YER YÜZÜNDEKİ yer değişimleri anlaşılır.

Elbette bunlar bir hava değişimi için yapılan faydalı ve gerekli seyahatler ve ziyaretlerdir. Fakat bir de kendi içimizde yaptığımız yer değiştirmeler.. düşünce değiştirmeler.. inanç değiştirmelerle benimi ileriye götürme ya da geriye götürme işlem ve eylem ve etkinlikleri bulunur.

Biz bu yolculukların nasıl yapılacağı konusunda bir yol ve yordam ve yöntem önermiyoruz ve belirlemiyoruz. Bu tür yönlendirmeler hazır açık ve seçik sehil anlaşılır yazan hocalar ve yazarların ve kişisel gelişimcilerin yapıtlarına ve çalışmalarında bol miktarda bulunmaktadır.

Bizim önerdiğimiz YOLCULUK.. OLCULUK.. ÖLÇÜLÜK.. dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan DİL'e olan yolculuktur.

İnsan sözün taşıdığı bilgi ve değerin sağlam ve sağlıklı olması yolunda bir duyarlık taşıdığında dilin kötü ve kötüye kullanılmasının bütün hataların başı olduğunu anladığında.. insan dünyayı kurtarmayı bırakır ve kendini arıtmaya yönelir.

Peki bunu nasıl yapacaktır ?

kendini tanıyarak
benini düşünerek
islamı anlayarak

İşte burada DÜŞÜNME noktasında YÖNTEM devreye girecektir..

Bilginin hem doğru ve hem de gerçek olmasının onun SAĞLAMLIĞININ.. kriteri.. değerin hem iyi ve hem de güzel bulunmasının onun SAĞLIKLIĞININ.. kıstası.. sözden önceki tefekkür ve tezekkür.. sözden sonraki kelamın kıraatı.. kalemin kitabeti.. yani malın ameli ve melin emelinin ortaya çıkardığı ELEMLERLE boğuşmalarının.. ölçütü.. bize USUL denilen bir US (akıl) hakikatını arattıracaktır.

Elbette bu konu Aristo'un organonundan Dekartın metod üzerine konuşmasına.. Kantın teorik aklın tenkidinden Popper'in bilimsel araştırmanın mantığına kadar bir çok TEMELLİ yapıtlarda ele alınmıştır. Bunlar MANTIK ve EPİSTEMOLOJİ konusunda uzman kişilerle eserler olarak kültür dünyasında sonuçlarını ve uzantılarını sürdürecektir. Ancak bizim SIRADAN insanlara YBA dediğim çalışmaya olan ÇAĞRI karanlık bir PERDE'nin ötesine davettir.

Aklı olan karanlığa çağırmaz.. fakat biz bunu yapmadan deliliğimizi nasıl gösterebilir ki :)

Osmanziya 04.05.2025




04 Mayıs 2025 Pazar 18.ci Haftanın sonu.
Bu hafta içinde
Alametlerden işaretlere
Emarelerden delaletlere
yapilan yolculuktan sonra
Isaretlerden basara
delaletlerden nazara
giden gezimizi surdurduk.

18 . ci hafta seferimizde seyr u sülukta aldıgimiz seyahat notlari ni da bu tabloda depoladik.

Şuhud ve Gaybin esasi Yakaza ve Nevm cürum ve kabahat ile kerih ve günah dolu "Y"leri Sol Alt Köşeye tiktim ve ustunu kilitledim. Artik NEFSIN şehvet ve gazab kuvveleri ile AKLIN ilim ve irade latifeleri birbirini tahar ve rahat ettirinceye kadar biz halasımizi sağlayacak salahimizin peşinde koşacak...

Felakla açilan felah yolunda SALATLA fetihlerimizin nasiralarini da san' ve say' ile zann ve farzlarimizla meale (virtulite) ve ceale (aktivite) edecegiz.

Demem o ki sarfı ayad ve sadr fuad yani el kullanimi ve gonul çikarimlariyla cemad ve hayat ile şuur ve iman katmanlari arasinda gidib gelecegiz.. kah gidamiz gah gayemiz pesinde kosacagiz...

Şimdi biz bilinen A ve B den bilinmeyen X ve Y ye giden uç aşama yolculugu betimledik:

alamet v emarelerden isaret ve delaletlere..

işaret v delaletlerden basar ve nazara..

basar ve nazardan manzara ve mubsıraya..

bundan sonra da

manzaradan HARFE
mubsiradan ISME

dorduncu yolculuga sira geliyor.

ilk üç yolculuk INSANBILIM.. dörxuncu yolculuk ise ISLAMBILIM..

Osmanziya Osmanziyaoğlu














Yürümek.. ilerlemek.. denemek.. yanılmak.. değiştirmek.. düzeltmek.. kirlenmek.. temizlenmek.. yaklaşmak.. kavuşmak.. buluşmak.. hepsi YOLCULUK halleri..
Kimse ve nesne bileşeni olan ÖZNE ar yükünü ve ad yolcusunu taşıyan AT'ını biliyor mu ?
ARTIRMASI.. KAZANMASI.. ARITMASI.. KORUMASI.. AKLANMASI.. BAĞIŞLANMASI.. KURTULMASI.. KURTARMASI..
YOLCULUK hallerine eklenen bu YOLCU kalleri bizden bir OL-CU diliyor. yani ÖLÇÜ istiyor.. yolun olması içinde olanağın tanınması gerekiyor..
----AK----
öl-------ol
----AN----
Rahman Suresi 4 mizandan söz ediyor..
Bunları usul, uslüb, rıza ve tıbb olarak saptadım.
Ben sadece USUL üzerinde duruyorum ve bunu YBA (Yöntem Bilimsel Anasalis) çağrısı olarak yapıyorum.
saygılarımla
sağlıcakla kaliniz
osmanziya https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2716









Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 13:42
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4107

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 13:14
https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2718

Yolculuk denildiğinde.. bir memuriyette başka bir yere tayinin çıkması.. ya da bulunduğun yerde akrabalarının bulunduğu diğer bir kente sılayı rahim için gidilmesi.. ya da bir sene eşşekler boyuncu çalışıp bir veya iki hafta hayvanlar gibi eğlenilmesi ve dinlenilmesi gibi YER YÜZÜNDEKİ yer değişimleri anlaşılır.

Elbette bunlar bir hava değişimi için yapılan faydalı ve gerekli seyahatler ve ziyaretlerdir. Fakat bir de kendi içimizde yaptığımız yer değiştirmeler.. düşünce değiştirmeler.. inanç değiştirmelerle benimi ileriye götürme ya da geriye götürme işlem ve eylem ve etkinlikleri bulunur.

Biz bu yolculukların nasıl yapılacağı konusunda bir yol ve yordam ve yöntem önermiyoruz ve belirlemiyoruz. Bu tür yönlendirmeler hazır açık ve seçik sehil anlaşılır yazan hocalar ve yazarların ve kişisel gelişimcilerin yapıtlarına ve çalışmalarında bol miktarda bulunmaktadır.

Bizim önerdiğimiz YOLCULUK.. OLCULUK.. ÖLÇÜLÜK.. dünyayı belirleyen ve dini tanımlayan DİL'e olan yolculuktur.

İnsan sözün taşıdığı bilgi ve değerin sağlam ve sağlıklı olması yolunda bir duyarlık taşıdığında dilin kötü ve kötüye kullanılmasının bütün hataların başı olduğunu anladığında.. insan dünyayı kurtarmayı bırakır ve kendini arıtmaya yönelir.

Peki bunu nasıl yapacaktır ?

kendini tanıyarak
benini düşünerek
islamı anlayarak

İşte burada DÜŞÜNME noktasında YÖNTEM devreye girecektir..

Bilginin hem doğru ve hem de gerçek olmasının onun SAĞLAMLIĞININ.. kriteri.. değerin hem iyi ve hem de güzel bulunmasının onun SAĞLIKLIĞININ.. kıstası.. sözden önceki tefekkür ve tezekkür.. sözden sonraki kelamın kıraatı.. kalemin kitabeti.. yani malın ameli ve melin emelinin ortaya çıkardığı ELEMLERLE boğuşmalarının.. ölçütü.. bize USUL denilen bir US (akıl) hakikatını arattıracaktır.

Elbette bu konu Aristo'un organonundan Dekartın metod üzerine konuşmasına.. Kantın teorik aklın tenkidinden Popper'in bilimsel araştırmanın mantığına kadar bir çok TEMELLİ yapıtlarda ele alınmıştır. Bunlar MANTIK ve EPİSTEMOLOJİ konusunda uzman kişilerle eserler olarak kültür dünyasında sonuçlarını ve uzantılarını sürdürecektir. Ancak bizim SIRADAN insanlara YBA dediğim çalışmaya olan ÇAĞRI karanlık bir PERDE'nin ötesine davettir.

Aklı olan karanlığa çağırmaz.. fakat biz bunu yapmadan deliliğimizi nasıl gösterebilir ki :)

Osmanziya 04.05.2025






beseriyetin olmadigi yerde medeniyetin bulunmadigini..medeniyet bulunmadigi yerde insaniyetin olmadigini ve insaniyeti olmadigi yerde islamiyetin kalmayacagini anlamak icin muneccim olmaya gerek olmadigini duşunuyorum.. medeniystin insa etmeye caliştigi INSANIYET kulesi de yikilirsa ISLAMIYET kapisini asla açilmayacagina da inaniyorum. Bu yuzden orta vadeli ekonomik ve politik hesaplar yerine.. uzun vadeli sosyo kulturel çareler ve çozumle ve hedefleri aramaliyiz.


TANRI tanırlık ve tanimazlik
dincilik ve bilimcilik
sağ duyu ve sol görü bizim "iki" yanımız iken maalesef birbirinden koparak daha doğrusu kopartılarak SOLCULUK ve SAĞCILIK denilen illete mübtela olmuşuz.. ne yazık ki zihnin ayrılmanın ve yaşamın bölünmesin üstesinden gelemiyoruz.


Bunun nedeni SAĞ duya ve SOL GÖRÜ yanı birleştirmenin YARARININ önemini ve değerini anlamamak.. bu DİNİ ve BİLİMİ birbirinden ayırmanın ZARARININ üretim ve tüketimden.. eğitimden ve yönetime.. olumsuz etkilerini fark etmemek.


Tanrı tanırlığın ve tanımazlığı bir birinin aksi görmemizin nedeni imanın ve küfrün siyah ve beyaz gibi birbirini tanımlayan iki renk olduğunun ayırdında bulunmamızdır. Aslında Tanrı tanımaklık.. dincilik.. sağcılık ile Tanrı tanımazlık.. bilincilik ve solculuk.. bu konularda ezberlenmiş bilgilerin ve düşüncelerin ve inançların adına yapılan VEKALET savaşlarıdır.



HANNAS.. kitabın son süresinin Rabbinas.. Melikinnas.. İlahinnas.. isimlerine yapılarak yapılan savaşın karşı kalesidir.. HANNAS.. bütün şeytanların anası ve tüm tagutların atası.. nefis ve enenin kökü olan bir TEKER'dir. Nasın başına geçip bir güç elde ettiğinde.. ister dinciler ister bilimciler olsun.. insanları birbirine düşman eden ne ise.. bu odur. Yaratan'ın iyiliklerden kötülükler.. kötülüklerden iyilikler çıkaran makinenin sekeri ve mekeri ve tekeri olan ARAYÜZ.



Savaş ve barışlarımızın içinde bulunan sınav ve yarışa vesile ve hasıla olan AYNA'nın mahiyetini kendim dahil kimse bilmez. Ancak muhtevasını bu şekilde ifade edebiliyoruz. Elbette olumlu ve olumsuz bilgi ve değerler şakası olmayan bir oyunun faktörleri ve aktörleri ve vektörleridir.. bu nesneler ve kimseler ve özneler sektör sektör saptanabilir ve tanımlanabilir.


Ancak bu sailiyette hayırları kabil ve şerleri fail olmanın sonuçlarından şerleri kesb etmenin ve hayrlara wehb etmenin illetlerinden ziyade akibetlerine dikkat etmek pek önemlidir.. hayrı beriyye.. şerri beriyle.. saadet ve şekavet.. ahrar ve eşrar.. ashabi meymene ve ashabi meşeme.. gibi ayırımlara ortaya çıkan mücadele ve mücahe ve mukavemet "boş"una değildir.. ancak körü körüne inanıpta boşu boşuna savaş yapmakta pek "hoş" değildir.. sınavın içinde sınav.. yarışın içinde yarış.. bilinenlerden bilinmeyenlere giden yolculuğumuzda aklımı ayık ve kalbimizi uyanık tutan zorluklar ve güçlükler.. fitneler ve belalar.. imtihan ve müsabakanın bir parçasıdır.



Bu AHIR ZAMAN formatında birbirine üstüne binen diller.. dinler.. kültürler.. uygarlıklar öylesine karmaşık bir hibrid haline aldıkı.. bilgiye ulaşmanın kolaylığı kadar işlerde zora bindi.. nerede ise İNSANİYET'in kaybolma tehlikesi olduğu bir zaman İSLAMİYET savaşı yapmak gibi belahet.. nerede ise insanların çağdaş güç ve yetenek ve olanaklardan aldıkları hızla kendilerini yarı tanrı gördüğü bir ortamda.. onları TANRI'ya çağırmak.. Tanrı tanırlık ve Tanrı tanımazlıktan gına geldiği bir kültürde ikna edilecek konuları isbata yeltenmek.. dinin ve bilimin insanların maddi ve manevi sorunları çözmek yerine daha ağırlaştırdığ bir devirde.. dinin ve bilimin insanları kurtaracağını dillendirmek.. körlere ayna tutmak ve sağırlara def çalmak gibi abes olduğunu görmemek ve duymamak için ancak kör ve sağır olmakla olası.. yıllardır hazır açık ve seçik sehih yani anlaşılır yazarak okurları ve yazarları düşünmekten uzaklaştıran bir kültürde düşünme ve anlama ve inanma çağrısında bulunmak benim 16 yıldır yaptığım bir yanlıştı..


Gündelik politik hesapların ve ekonomik kazançların yapıldığı bir ortamda orta vadeli ticari ve siyasi kaygıların üstün uzun vadeli YBA projesinin duyurunu yapmanın bir işe yaramadığını sonunda anlamış bulunuyorum. Bu belki bunun nedeni.. toplam hedef kitlemin 5000 kişinin üstüne çıkamamış olması olabilir. Belki de bu kısıtlı hedefin çeperi genişlediğinde insanlar samimi düşüncenin değerini ve ciddi eylemin önemini değerlendireceklerdir



Insanin âmâde olduğu ŞEYHI .. adanmış olduğu IMAMI... angaje olduğu siyasal dindarlığı ve masonluğu ve marksistliği bırakarak totoliter sistemlerden ve otoriter rejimlerden umudunu yitirerek.. hayali devleti ve milleti ve dünyayı değil kendini kurtarmanın reel sorumluluğunu üstlenerek benimsediği bilgilerin ve değerlerin sağlam ve sağlıklı olup olmadığının sorgulamasına girerek doğru bildiği yanlışları bilecek. güzel bildiği çirkinlerini görecek.. daha gerçekçi gerçeklere.. daha iyi iyiliklere.. yönelecek kurtuluş umudunu yenileyecektir.


Sonuçta hepimiz öğrendik ki İNSAN olmadan islam olmaz.. İSLAM olmadan insan kurtulmaz.


osmanziya

https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2716




Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 13:41
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4107

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 16:07
Dort dag.. 4 bilgi kaynagı ve dort kuş.. 4 bilgi aygıtı..
açılan 15 kapıya koşar.. kimi merkeze akarken kimi merkezden kaçar..



Seker ve meker arasındaki TEKER.. ancak bunlar teker teker gelmediklerinden hepsiyle birlikte başa çıkamıyoruz.. hassasiyetimizin sekeri ve esrikliği ve ser-hoş'luğu.. hissiyatımızın mekeri ve tuzağı ve Yaratan'an attığı KAZIĞI.. bizim belimizi büküyor.. diğerleri neyse ki en müthişi YARATAN'ın attığı KAZIK.. yazık bize yazık.. azık peşinde koşarken AZMAK.. KAZIK, dili kötü ve kötüye kullandığımızdan dolayı onu bizi bizim kullandığımızdan bizi çok daha daha kötü ve kötüye kullanmasıdır. Allah azze ve celle bunu kitabın son suresinde buna VESVASİLHANNAS adı veriyor. Nas'ın Han'ının Vesveseleri.. buna NHV de diyebiliriz kısaca.. hadi buna hep birlikte HANNAS diyelim.. saptamaya, tanımaya, öğrenmeye, anlamaya, kullanmaya ve yararlanmaya bakalım.. Çünkü insan DÜŞMAN'ın tanıdıkça onu YENER ve böylece de kendini TANIMIŞ olur.

04.05.2016

bundan dokuz yıl önce face de paylaşmışım..
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4107

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 16:17
AYDINLANMA YOLCULARI nda Muhsin BİLGEN paylaştı:

“YAŞAMIN ANLAMI” BİLİMSEL YÖNTEMLE ÖLÇÜLÜP GELİŞTİRİLEBİLİR (Mİ?)
“yaşamının anlamı:
hep arayıp –bulduğunu sanıp, bulamadığını anlayıp– hep yeniden aramak zorunda olduğun.”
Oruç Aruoba
[Olmayalı s. 125]
Yaşamı da zihnimiz gibi düşünelim,
dalga ile deniz,
yaprak ile orman,
nöron ile beyin gibi..
Zihin nasıl düşünce üretiyorsa, yaşam da öyle yaşantı üretiyor.
Anlam ise bilinçle ilgili ve yaşama ait.
Oruç Aruoba ne güzel farketmiş anlamı oluşturanın yaşam içindeki yaşantı akışlarının desenleri olduğunu..
Bu akış desenlerinin anlamı yarattığını “anlamak” kolay değil.
Önce sezmek, sonra seçmek gerek anlamak, yaşamak ve anlamlandırmak için..
Galiba Oruç Aruoba anlamış..
Beyinbilim artık bize bir matematik sunuyor ve bu yaşamın yaşantılar oluşturan akış desenlerini, bilimsel yöntem ile anlaşılabilir, hatta ölçülebilir kılıyor..
Türker Kılıç


Kevser ÇAKIR dedi:

Yaşamın neden bi anlamı olması gerekiyor? Anlam katmanı bizim zihnimizin yarattığı bir yanılsama. Göstergebilimsel yaklaşıldığında, her şeyin insanlarda uyandırdığı anlamların, kişisel ya da yöresel olduğu ortaya çıkar. Hiçbir şeyin sabit bir yapısı ve anlamı yoktur. Bu hiçlik durumunu kabul ederek bakarsak ancak kendi anlamımızı bulabiliriz. Zaman, kişiler ve nesneler üzerinde; geçmişte yaşananlar, izlenen filmler, okunan kitaplar, dinlenen hikayeler bağlamında bir anlam yaratır, onunla bir bağ kurarız. Başka biri, o şeye bakarak farklı bağlamlar nedeniyle farklı anlamlar yaratır. Bunlar en fazla ailevi ya da toplumsal bakılınca ortak olabilir. Tüm dünya insanları için ortak bir "yaşama anlamı" aramak bir vakit kaybı. Bu arayışın kaynağı da mitolojik çağlardır. İnsanların merak duygusunu hikayelerle mitlerle teskin etmiş, ortk bakış açıları geliştirebilmişlerdir. Bunu semavi dinler devam ettirir ve modern çağda siyasi otoriteler tekelinde bulundurur. Halbuki hikaye çağı çoktan bitti. Biz ancak kendi hikayemiz içinde anlamlıyız ve hikayemiz de bizim için bir anlama haizdir. KÇ


muhsin bilgin dedi
yaşam anlamlar bütünüdür. Bu bütünsel bakış, “Yaşam varsa, anlam da vardır” olgusunun önemsenmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Bana göre yaşama anlam katan insan değildir; büyük paradoks da burada başlar. Bu yaklaşım, anlam arayışının kendisinin anlamsız olabileceğini düşündürür. Çünkü biz anlamı yaşamın kendisinden çok, insan merkezli bir yaklaşımla kendi içimizde aramaya çalışıyoruz.
Oysa yaşamın örgüsü, enformasyon ağı içindeki etkileşimlerle oluşan bir varoluş hikâyesidir. Bu hikâye; geçmiş, şimdi ve gelecekle birlikte bütünsel bir yapı oluşturduğunda anlamlı hâle gelir.
Yaşamsal ağ örgüsünü hikâyesel bağlamdan kopararak anlama ya da anlamlandırma çabası, eksik ve yanlış bir yaklaşım olur. MBilgin

kevser çakır dedi

Anlam yok demiyorum, sabit anlam yok ve varlığı kendinden olan bir anlam yok diyorum. Anlam izafi ve devingen bir algılama şekli. Bunun aksi, sizin iddia ettiğiniz şekliyle, bir olgu olabilmesi için elimizde bir kanıt olması gerekiyor. Tüm insanlar için ortak algılanan bir nesne bulmamız lazım mesela. Ben böyle bir örnek görmedim. Bir diğer şey de, anlamlı hale getiren bileşenlerin; etkileşim, geçmiş, şimdi, gelecekle bir bütün olduğunu söylüyorsunuz. Bu cümleniz benim tezimi doğruluyor. Sizin geçmişiniz, bugününüz, etkileşimleriniz; yaşamı anlamlandırmanızda rol oynuyor. Benim geçmişim bugünüm de benimkini. Farklı coğrafyalarda farklı inanç ve kültür dünyasından, farklı sosyo-ekonomik koşullardan milyarlarca insanın deneyimleri, biri ortak bir yere vardıramaz. Buna karşın yaşama anlam katan insan değildir diyorsunuz, burada az önce sizden alıntıladığım iddianızla çelişmiş oluyorsunuz. Anlamı insan sağlamıyorsa, geçmişinin bugününün ve etkileşimlerinin neden bir önemi olsun. Anlam sabit dış bir etkiyse, kaynağı nedir? Merak ettiğim için soruyorum. İnsanüstü bir varlık mı tanrı mı tabiatın ruhu mu? Bizden iyi anlam üreten varlık nedir? KÇ

muhsin bilgin dedi:
insan yaşamın bir parçası sadece, bütünün bir parçası, bu parça tabi ki kendi içinde anlam örüntüleri oluşturabilir.
İfadem size çelişik gibi gelebilir, insan yaşamı anlama çabası önemli , bu çaba onun yaşamın bir parçası olmasının gerekliliği..
Ben anlam sabit bir dış etkidir demedim, yaşam sürekli yeni anlam örgüsü üretir, bunun dış etki ile ortaya koyduğunu sanmıyorum, yaşam enformasyon işleyişi içerisinde kendi dinamiklerini yatatığını düşünüyorum, en azından yeni nörobilim çalışmaları bize yaşamı okumamız için yeni bir veri sunuyor.
İlk Yorumu size katkı olsun diye yapmıştım MBilgin

bende dedim:
Yasamin anlami ile anlamin yasami arasindaki ilişki anlatim ve anlam arasindaki munasebet olabilir mi ?
Ýasam ve anlatima HARF
Şuur ve anlama ISIM
diyebilir mi yi ?
gıda
hayat
şuur
gaye
Amac ve gaye olmadan mânâ ve anlam olabilir mi ?
Yaşam yaşanç.. şuuru tanınç.. olarak adlandirirsak bu ikisi arasinda bilinç ve istenç ile duyunç ve sevencin yapay oyunlari ve sanal öykulerinin anlatim ve anlami konusunda yillardir şunu soylerim; Hakikati hikaye etmek kolay olmadigi gibi hikayenin hakikatina erişmek zordur.
Sonra şunu anladim ki arada bir hakkin tecellisi ve hurriyetin cilvesi bulunuyor. Avam bu kulli iradeyi ve cuz'i takdiri kader ve kaza olarak tartisir.. aradaki ata ve cezayi görmez...
Sonuçta kuvveti hakimiyeti ile sahislarin istiklaliyet arasindaki denge ve uyumla AILELERDE atiliyor.. bu da takimlarda ve timlerde.. setlerde ve sitelerde.. şirketlerde ve partilerde.. milletlerde ve devletlerde.. kultur vs uygarlikta yansiyor.
Çunku AILE toplumun birimi ve insanin bilimi ve islamin filimidir. 7 ekim 2023 den beri bu film bir trajediye donuştu..
osmanziya


Hanim kardeşim.. insani one alirsak anlatimin anlami kalmaz.. Tanri'yi one alirsak anlamin anlatimi kalmaz. Fakat her iki halde de konu metafizik olur.. felsefeden dine kayar.
Zaten bu tur cok yonlu ve yanli konular gunluk dilin mantigi ve retorigi ve bilimsel dilin matematigi ve felsefi dilin diyalektigi yapilamayacak kadar interaktiftir.
Nasila ilişkin sayisal kac ve sozel hangisi sorusunun vaz'ı ve remzi IŞARETI ile niyeye ilişkin nicel neden ve niçin sorusunun vasfi ve aklî delaleti.. dogal ve dönel (tarihı) alamet ve emarelerden suzulen.. bilinmeyenlerden bilinenlere yapilan bir yolculuktur.
Simdi bu gibi soru ve tartişma ve araştirmalarla bilinenlerde bilinmeyen haline gelince yeni bir yolcuk başlayacaktir
Bu yuzden bu tur konularda hizli anlam surucusu ve kolay anlatim aygiti barindiran YBA e cagiriyorum
osmanziya







IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4107

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 16:22
MuHSİN BİLGİN PAYLAŞTI

SIRRI SÜREYYA ÖNDER ÖZELİNDEN
“İNSAN” ALGIMIZ


“Kelime bir simge; insanlar,
manzaralar, ağaçlar, bitkiler, fabrika ve
Pekinua köpekleri içine alıp emen bir zevktir.
Kelime, Sardalye Sokağını içine alır yokeder,
hazmettikten sonra kusup çıkarır.”
John Steinbec Sardalye Sokağı


Dilinde güzel kelimeler; hikayeler anlatan; samimi, içten ve candan bir insandı. Unuttuğumuz bir geçmişten gelerek bizlere dostluğu, insanlığı hatırlatan. İnsana dair umutlarımızı çoğaltan bir sevimlilik vardı üzerinde.
Ne zamanki BDP’den milletvekili adayı oldu. Artık dilinde şiddetin bütün kelimelerini “barış” ambalajına saran bir militan görüntüsü oluştu

.
Aileden biri gibi gelen güzel insan; artık bütün sıcaklığını kaybetmiş; karşıt bir cephenin en önde giden “gerilla”sı olmuştur. Üstelik meydanlarda yaptığı çağrılar; hasımlarının kızıl kanlarını yerlere serme daveti yapan bir algılama oluşturur kimilerinde.
Ortaya çıkan yeni Süreyya Önder’e bir başka yönden bakma tercihimiz kalmadı. Artık algımız eskisi gibi olumlu değil. Değişti. Ne oldu da bu noktaya gelindi?
Çünkü kelimeler kötü yola düşmeden insanlar kötü yola düşmezler.
İnsanları bire bir ilişkilerle tanımıyoruz.


Televizyonlarda yer aldığı cepheden tanıyıp mensup olduğu grupların temsilcisi olarak algılıyoruz. Bu nedenle bir Kürt’ü önce insan olarak değil; bir cephenin taraftarı olarak toptancı bir algı içinde bir yere oturtuyoruz. Bu nedenle Kürt denilince aklımıza Abdullah Öcalan, Karayılan, Selahattin Demirtaş, Gülten Kışanak geliyor. PKK gerillası, Mehmetçiği “kalleş” bir şekilde öldürmek isteyen bir eylemci olarak görüyoruz Kürtleri artık.


Misafir olduğumuzda evi ile birlikte yüreğini açan; sofrasını Halil İbrahim bereketi ile donatan Kürt yok karşımızda. Sanki bin yıl et-tırnak olmadık; adı konmayan bir cephenin iki tarafındayız. Çatışmaya dair bütün olaylar böyle tehlikeli bir algının –şimdilik- vahamete ulaşmamış sonuçlarından biridir.


PKK gerillası veya BDP’liler için karakolda nöbet bekleyen Mehmetçik, yeni evli, hamile bir eşin kocası, yoksul bir insan değil; “TC askeridir”. Bu nedenle bir damla gözyaşı dökmeden Mehmetçik’i öldürmek; Kürtleri kurtaracak sanılıyor.


Atatürkçüler nezdinde aynı “algı” içinde bütün başörtülüler düşman görülüyor; veya Cumhuriyet için yürümek isteyen Atatürkçüler bir cephenin düşman taraftarı gibi algılanıyor.


Televizyon-medya, cephe temsilcilerinin en şiddet yanlısını öne çıkarıyor. Cedelleşme içinde çarpışma ve çatışmanın seyredildiğini düşünmekten belki de. En galiz saldırılara sahip olanlar gündeme gelebiliyor. Bu durumda dilindeki kelimelere bakarak herkesi aynı kategori içine sokmakta bir beis görmüyoruz.


Televizyonlar insanî yanları değil ideolojik siperleri sergilemeyi kendine iş ediniyor.

Bu sadece bize has bir algı da değil. Yahudi bizim için Şaron’dur, Netanyahu’dur. Mavi Marmara’da 9 insanımızı öldüren askerdir. Hristiyan; George W. Bush’tur; Neoconlardır. Müslüman toprakları bombalayan emperyalistlerdir.

Onlar için Müslümanlar; Taliban’dır, Usame Bin Ladin, El-Kaide militanıdır. Müslüman şiddet yanlısı bir dinin mensubu, iflah olmaz bir terörist. Bireysel “insan” algısı yok olmuş; toptancı ve total algılar her yönden beslenmektedir.


Holywood sineması bu temel algı üzerine bina edilir.
Üç boyutlu filmlerin yaygınlaşması zamanımızın ruhuna çok uygun düşmektedir. Artık çizgi filmler bile üç boyutlu çekilmektedir. Üç boyutlu film aslında bir aldatmaca; insan zihninde oluşan bir algıdır. Resimler beyaz perdeye düşer; ancak biz onu –gözlük yardımıyla- üç boyutlu algılarız. Bunun zihnimizin bir aldanması olduğunu bilir yine de seyretmek hoşumuza gider. Neredeyse olayın içindeyiz; bizi tam anlamıyla “sarmış”tır.


Bütün insanlık için kategorileştirme ve segmenter “algı” gündemdedir. Yoksa Şiilerin Sünnileri; Sünnilerin Şiileri canlı bombalarla öldürmelerini; tekbir getirerek insan öldürenlerin hiçbir dini/insani ilkeyi dikkate almadan işine “cihat” aşkıyla devam etmesini sağlıklı bir şekilde tanımlayamayız. Tekbirlerle komşusunu öldürme dehşetini, Esad’ın kendi halkını uçakla bombalamasını anlamakta zorlanırız.

“İlkeler dikkate alınmadan tartışma yapılamaz!”
Hiçbir ilke dikkate alınmadan tartışma (cedel/savaş/tenkil/tedip) yapıldığına göre tarafların karşılıklı birbirleri hakkında oluşturduğu algılar üzerinden savaşıyoruz demektir.


Bu çatışmayı önlemenin yolu bireysel ilişkiler kurmakla mümkündür. Komşunuzun farklı etnik, dini, sosyal gruptan olmasına rağmen aynı ortak dünyayı paylaşmak “ insan” kavramına hakkını vermekle sözkonusu olabilir. Ortak bir dünya ve insan algısına sahip olmakla.


Apartman/site yaşamı komşumuzu bile tanımayı önler. Televizyon medya gibi araçlar insanlara dokunmayan bir resim ortaya koyar. Bir cephenin en müptezel, mülevves cedelci insanları üzerinden oluşan insan algısı; düşmanlıkları besleyen; insanları birbirine yabancılaştıran/düşmanlaştıran bir tanım üzerinden inşa edilir.

İnsanı anlamak ancak edebiyat sanatla mümkün. Algıya değil anlayışa, insanın gerçeğine eğilmekle tanırız birbirimizi belki.

Mustafa Everdiburada yanıt versem Mustafa Everdi duyar mı.. duyuyorsa teşekkür ederim.. çok yerinde anlatmış.. düşmanlıkların azalması.. şirketlerin ve partilerin yerine şir-par'ların kurulması ile önlenebileceğini düşünüyorum.. böylece dinlerin ideolojileşmesi ve felsefelerin dinleşmesinin önüne geçilebilir.. saygılarımla osmanziya




Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 16:24
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk