Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din
Mesaj icon Konu: iyilik ve kötülük birbirinden çıkar..(Kapalı Konu Kapalı Konu) Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya01
Yönetici
Yönetici
Simge

Kayıt Tarihi: 29-Ekim-2009
Konum: İzmir
Gönderilenler: 381

Hak Puan : 10
Kidem : 7
OrtalamaHak : % 100
Irtibar :2

bullet Konu: iyilik ve kötülük birbirinden çıkar..
    Gönderim Zamanı: 27-Kasım-2012 Saat 12:37

Kötülüğe karşı elinle mücadele, dilinle muhalefe  ve kalbinle mücahede etmek

 nehy-i anil münker olarak buyruluyor.

Ancak bu mücadele, muhalefe ve mucahade MUHAREBESİ'in de

başarılı olması için hikmetli, hakikatlı ve haklı olması gerekiyor.

Yoksa kötülüğü engelliyorum diye farkında bile olmadan

iyiliği ve güzelliği perdeleyebiliriz.

 Hatta hakka düşmanlığı artırabiliriz.

 

 

http://www.zaman.com.tr/politika/derin-yapi-tasfiye-edilemedi-butun-unsurlariyla-faaliyette/2021261.html

 

 

Ülkeyi yükseltmek ülküsüyle, iyiliği gerçekleştirmek ilkesiyle yapılan işler ve işlemler acaba niçin böyle tersine bir sonuç vererek giderek derinleşen bir bölünme ortaya çıkarıyor ?

Rahmetli babam "Yık hayır köprüsünü şer üstünden geçmesin" derdi.

Demek hayır yaparken bile dikkatli olmak gerekiyor, acaba şerre vesile olabillir mi ona dönüşebilir mi ? diye.

Demek kötülük yaparken bile dikkatli olmak gerekiyor, acaba dönüşü olmayan bir yola mı giriliyor ? diye.

 

Terbiye (eğitim) ve idare (yönetim) bir bütündür. Eğitim yönetim içindir.

Türetim (istihsal) ve tüketim (ihtihlak) de başka bir bütündür. Türetim tüketim içindir.

Türetim kendi tüketimine değil de başkasına dönük ise üretim söz konusudur.

Eğitim kendi yönetimine değilde başkasına dönük ise onur söz konusudur.

Bu durumda YİYİM için üretim ve onurlu bir YÖNELİM dahi bir bütündür.

Ürününüz kadar onurunuz vardır.

Vatandaşların yiyimini ürünlü ve yönelimini onurla yapmak

her devleti iş ve işlemlerini belirleyen amacıdır.

Şimdi bunun resmini yapalım:

 

 

YİYİM

 

TÜRETİM         ürün          TÜKETİM

 

AMAÇ

 

YÖNETİM         onur           EĞİTİM

 

YÖNELİM

 

Bu amacı gerçekleştirmek isteyen üç tür devlet vardır.

MUTLAKIYET.. buna bu gün totaliter devlet diyorlar.

Astığı astık, kestiği kestik, buyurduğu yasak olan rejimlerin

en meşhuru kuvvet yasasına göre işleyen ORMAN düzenidir.

MEŞRUTİYET.. buna da bu gün otoriter devlet diyorlar.

Asacak ama kuralına göre, kesecek ama yasasına göre…

Kural ve yasaklara göre işleyene devlete HUKUK devleti denilir.

CUMHURİYET… buna da bu gün popülist devlet diyorlar.

Seçkin elitleri değil sıradan halkın isteklerini nazara alan devletlerin

çağdaş demokrasilerde bulunduğunu söylüyorlar.

Ancak bu ayırım gerçekçi değil şematik  bir tablodur.

Çünkü eski (Musevi, İsevi ve Muhammedi Aleyhimüsselam)

ve yeni dinler (Kapitalist, sosyalist, nasyonalist) nazara alındığında

Dünyayı belirleyenin sadece din değil DİL  olduğu da ortaya çıkar.

Çünkü temel ilkeler ve yüksek ülkülerde bu sayılanların fazla büyük bir farkı olmadığı halde

Uygulama da hepsinin karışımı fazla sayıda deneyim ve çeşitlilik çıkar.

Sonuçta İKTİSATLI bilgi toplumunu ve ADALETLİ hukuk devletini sağlayan ve aynı zamanda

sürdürülebilir  kalkınmayı gerçekleştiren başarılı bir devleti gerçekleştirmek zordur.

 

 

Şurası açık ki kolaylıkta zorluk, zorlukta kolaylık var.

Bu iyilik ve kötülüğün birbirine dönüşmesinden daha genel bir ilke.

Her şey zıddını içerir ilkesi her ikisini de içerir.

Çünkü Nebe ayeti "Biz her şey zevc (çift) yarattık" diyor.

Kadın (dişil) ve erkek (eril) çiftliğinden yaratılanların çiftliğine kadar bilmediğimiz çiftliklerin bulunduğunu söylüyor sure-i Yasin-i Şerif.

Çiftlik, çokluğun ve kesretin birimidir.

İkiliği birlik haline getirmek kolay bir iş değildir, zordur.

O zaman ne yapacağız, bu çiftlik sebebiyle, her zaman aleyhimize çalışan zamana ve çokluğa karşı ?

Unutmayınız ki istihdaf etmedikçe istihdam edemez, istihdam etmedikçe istimal edemez ve istimal etmedikçe istifade edemezsiniz.

Unutmayınız ki takip etmedikçe vakti tutamaz, vakti tutmadıkça rakib bulamaz, rakip bulmadıkça galip olamaz galip olmadıkça hakim olamazsınız.

Bütün bunları bencillik mi ?

Bu iştihar ve iftihar benciliği nereye kadar gider ?

Tembel, hasediyle başa çıkamaz, çalışkan ise hırsını durduramaz.

Öyle ise hased edip hırs göstermesinin ne anlamı var ?

Öyleyse hasedi seha ve hırsı hilme çevirerek

anlamlı gıpta ve amaçlı gayreti bulmak gerekmektedir ?

Bu nasıl olur ?

Asıl düşmanın olan ZAMAN'ı tanımakla.. bazılarının düşman diye ZAMAN GAZETİSİNE düşman olması asıl Z-A-M-A-N'ı tanımayışlarındandır.

Zaman ve zaman gazetesi benin düşmanım değil rakibimdirler.

Hayır yapmakta zamanı yenmek ve iyilikte zaman gazetesini geçmek için

sadece çalışmak ve iyilik yapmakla yetinmeden bu çalışmanın sonucunun ne olacağını öngörebillmek ve iyiliğin adını değil arını örebilmek gerekmektedir.

Bu da ancak Kur'an gözlüğüyle görebilmekle gerçekleşebilir.

Yazıyorum, okuyanım yok..

tek elin nesi var iki elin sesi var der atasözü

sesi olmayınca söyleyenin

ya da susu olunca dinleyenin

konuşmanın ÇİFTLİK'i olmuyor ve çocuk doğmuyor.

Çocuk nedir ?

Çocuk, çokluktur.

Çocuk güçtür.

Çocuk işdir.

Çocuk başarıdır.

Çocuk sonuçtur.

Çocuk hizmettir.

Çocuk kolaylıktır.

Atatürk, halka çocuk derdi.

Çünkü hizmetini sonucunu, başarısını, işini, gücünü, çokluğu severdi.

Her ilim sahibi, makam sahibi, mal sahibi ve çocuk ASARINI yani çocuklarını sever.

Elbette bu sevdiği iyiliği de kötülüğüde netice verir, hayra ve şerre de sebeb olur.

Ve en önemlisi her birimizin ailemiz olmasada ve tek başına da kalsak

çift olduğumuzun bilinciyle hareket etmeliyiz.

Nefis ruh ile beraberdir,

Akıl kalbi ile beraberdir,

Sarfımız, sadrımız ile beraberdir.

Ayadımız fuadımız ile beraberdir.

Suretimiz şeklimiz ile beraberdir.

sonuçtba hayatımız şuurumuz ile beraberdir.

Hayatımız şuurumuz ile beraberdir.

Yani kalabalık bir aileyiz tek başına bile.

Şimdi çiftlikten doğan

mal, ilim, amel ve emel çocuklarının

eğitimiminden, yönetiminden ve denetiminden

sorumlu ve yükümlü olduğumuzu unutmamamız gerekiyor.

Başta Atatürk olmak üzere Osmanlı ve diğer atalarımız iyi niyetle çalıştılar fakat sonuçları olan çocuklar bu gün şerre alet oluyorlar. Bu nedenle atalarımıza lanet mi okuyacağız ?

Hayır.

Fakat onları kudsamıyacağız da!

İnsanları kutlayabilirsiniz, mutlu olurlar fakat bir mahluku ve yaratılmışı kudsamak vahdete ve islama uymaz, insana ve müslümana yakışmaz.

Babalarımız vardır, onlar ve anların gayretleri sayesinde varız, fakat onların hatalarının da eseriyiz ki biz de bazı yanlışlar ve kusurlar var.

O zaman biz onların bize bıraktıkları yanlışlar korunmamız lazım ve bizim geleceğe ve çocuklarımızı nakledeceğimiz hatalardan sakınmamız gerekmektedir.

Bu HİÇ aklınıza gelmiş mi idi ?

Benim şimdi geldi!

Korunmak ve sakınmanın o kadar kolay olmadığını ve zor olduğunu biliyorum.

Amma kolaylıkta zorluk, iyilikte kötülük olduğunu da biliyorum.

Öyle ise zorlukta kolaylık ve meşakkatin acısından rahatlığın tadının çıkacağını da biliyorum.

Akıllı olan hangisin talip olur ?

Kimseye kızmadan kendi üzerimize düşen TEDBİRLERİ önermek,

yapmamız gereken TEBDİRLERİ öğrenmek,

öğrendiklerimizi ve önerdiklerimizi uygulamaya koymaktır.

Geriye de DERK etmek ve eğer yapabiliyorsak DEKR etmek kalır.

Ben bu dördüne, geçmişi rasat eden ve geleceği rabas eden İRADE diyorum.

İrade REDİ gömleğimizde üretilen bir güçtür.

Bu her güç gibi bu da KONTROl edilmezse gür değildir.

Gür ne demek.. yanlış olarak özgürlük diye tercüme edilen hürrriyettir.

Fakat hürriyetini yağma eden HARRY'ler hürriyetlerinden huri çıkaramazlar.

Nurilere duyurulur.

 

Sağlıcakla kalın.

 

Osmanziya

 

NOT:

Okuyucum olmadığına üzülüyorum..

azdıklarım netice vermiyor diye.

Fakat belki bu hizmet netice verse,

bu iyilik ve kolaylık,

kötülüğü meyve verecek ve zorluğu hasıl edecekti..

bunu anlayıp başarısızlığımla yetiniyor ve beceriksizliğimi seviyorum.

Çünkü görüyorum ki insanlar medeniyetin kolaylığını elde ettikçe azıyorlar.

Saadetin faziletini, nimetin şükrünü, kuvvetin hakkını görüp gösteremiyorlar.

Saadet, nimet ve kuvvetle yetiniyorlar.

Sadece kesin hakikatı aramakla kalıyorlar, belki onu bile yapmıyorlar.

 



Düzenleyen osmanziya01 - 27-Kasım-2012 Saat 16:21
BEYAN dogru olmali ve MAAN hakikati bulmalidir
IP
taharriyat
Yeni Üye
Yeni Üye
Simge

Kayıt Tarihi: 25-Kasım-2009
Gönderilenler: 26

Hak Puan : 0
Kidem : 5
OrtalamaHak : % 0
Irtibar :0

bullet Gönderim Zamanı: 27-Kasım-2012 Saat 18:11

"Saadetin faziletini, nimetin şükrünü, kuvvetin hakkını görüp gösteremiyorlar.

Saadet, nimet ve kuvvetle yetiniyorlar.

Sadece kesin hakikatı aramakla kalıyorlar, belki onu bile yapmıyorlar."

 

Evet, dediğin gibi sınırlı duyum ve kısıtlı aklımız ile 
kesin ve değişimez  geçeği arıyoruz.
Bu da diğerleri gibi bir çelişkidir.
Buna rağmen kesin gerçeği ve değişmez doğruyu aramalıyız.
Bununla beraber
zamanın kuvvetine karşı hakkı tutmak
Hakkın ni'metine karşı şükrün yolunu aramak
saadetin ve şehvetin rahatına karşı
faziletin ve şefkatin zahmetini  seçmek
zor olsa, kolay olmasa ve meşakkatli  de bulunsa
elzemdir.
Dört dörtlük bir var oluş zevki de buradadır.
Çelişkilerin ruhu çelikleştirmesi de bundandır.
Yine de kolay gelsin.
 
 
 
 



Düzenleyen taharriyat - 27-Kasım-2012 Saat 18:13
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk