Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Din | |
YöntemBilim Forumu | Diğer | Din |
Konu: beraat gecesi 1446 | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: beraat gecesi 1446 Gönderim Zamanı: 13-Şubat-2025 Saat 21:03 |
Değerli Dost, Kardeş ve Arkadaşlarım, Rabbimizden sağlık ve huzur ve başarı içinde nice kandiller diler, duanızı beklerim.
osmanziya 13.02.2025 üçyol izmir 21:35 https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2646 Bu gün Değerli bir Hocamız bizi ziyaret ettiler.. YBA kendilerine tanıtmaya çalıştım.. ve dedim ki: Aziz Hocam.. yerleşmiş görüşlerin ve düşüncelerin inançlardan ayrılması o kadar zor ki.. örneğin nebilerin misyonu olan insanların Allah'a çağrılması ve Tanrı'nın tanınması ve tanıtılması.. Ancak zaman insanlıktan uzaklaşan ve zaten kendilerinin birer "Tanrı" sanan SANRI'ların.. İmamı Nursi'nin tabiriyle ene atına binip dalalet vadilerinde koşan kimselere Tanrı çağrısı değil insanlığa dön diye insanlık çağrısının yapılması gerekiyor. Üç yüz sene önce başlayan HÜMANİZMI bile en uzun süren din diye yeren ve eleştiren ve zamanın teknolojisini ve ideolojisini ve gücünü alan insanlara "din"e dön ÇAĞRI yapmak yetersiz ve gereksiz kalıyor.. üstelik dilden ve dinden.. bilimden ve hukuktan.. hikmekten ve ahlaktan nasibimiz bulunmuyorsa.. sonuçta her şeyi ve konuyu ve kavramı yeniden ele almadıkça.. fazla bir başarı ve şansımız kalmayacak.. diye düşünüyorum. Doğrusunu Allah bilir. Saygılarımla osmanziya 13.02.2025 19:00 üç yol izmir "Mehdi" konusu nedeniyle böyle söyledim.. Biz MÜSLÜMANLAR kainatın maddi ve manevi bütün muhteviyatının Zat-ı Muhammediye (ASM) 'yi hasıl eden NUR-U MUHAMMEDİ çekirdeğine..inanır ve bu çekirdeğin ağacı olan HAKİKAT-I İNSANI maddi ve manevi mükevvenatı..tahayyül eder.. ve bu ağacının meyvesi olan ZAT-ı Muhammedi (ASM) yi en son nebi ve rasül kabul ederiz. Onun ile inzali kitab ve nebi irsali sona ermiş bu ip düğümlenmiştir. Artık bundan sonra her bir müslüman onun velayet ve risalet yüklerimini omuzuna almıştır.. Mehdiye bekleyen müslümanlar değil beklenen insanlar olmayı ve insaniyeti kübra olan islamiyete doğru yol almayı sürdürüyoruz. Tabloda ahseni takvimden ahsene amel giden yol gösterilmiş.. ahsen-i kasas ile hüsnü hatiyeme doğru inen yatay HATT ile esma-i hüsna'dan ism-i a'azam inen dikey HAYT göstergelenmiştir. Bu son tabloya giden 16 tablo da buraya bindirilmiştir. Yalından karmaşığa doğru versiyon sırasıyla inceleyebilir ve izleyebilirseniz siz de imgeleyebilir ve irdeleyebilirsiniz. 20250213_210457_BERAT.zip Böylece YBA çalışmasının öğrenilmesi ve kullanılması ve yararlanılması yolunda yaptığımız reklamların birisini de görmüş olacaksınız. Düzenleyen osmanziya - 13-Şubat-2025 Saat 21:38 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: 13-Şubat-2025 Saat 21:45 |
12.02.2018 yedi yıl önce:
Gosterge ve işaret ile delalet ve gorungu |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 00:51 |
https://www.youtube.com/watch?v=KScyeUIBojw&t=14s Kur’an’ın Allah’ı / Maide Suresi 83 / Katherine Craig / Kılavuz Kuran ARA ve bul.. söyle ve dinle.. uyu ve uyan.. yat ve kalk.. aslında yaptığımız fazla bir iş bulunmuyor.. ancak hepsi alaka, bilgi ve sevgi ile oluyor. Hepsinin başı da ARA.. bu kelimenin başı AR.. sonu RA.. Tanrı RA meşhurdur dünyada.. İslam da ünlüdür.. Rab.. Rahman.. Rahim.. Rezzak.. burada da 4 tane "R" bulunuyor.. zaten rüyet ve re'ye ile riya ve rüya da R'leri destan destan yazdım. AR ise HarF kelimesine verdiğim türkçemizde benim verdiğim karşılık.. yani isim babasıyım AR'ın. ART san'at ve san'atın tezahürleri olan çeşitli audio-video harfler.. sonuçta yaşam öykümüz ve hayat oyunumuz ar'larda ra'ları aramak. Kısaca ARA. Ne yazık ki insanların aradıkları çoğu şeyler sadece GEREKSİNİMLERİNİ ilgilendiriyor.. gereksinimlerini ilgilendirmeyen ARAYIŞLARI da bulunmuyor. Gereksinimlerin çoğu da PARA ile karşılanıyor.. bak burada da paRA var. Biz çağdaşlar pa'yı RA edinmiş kimseleriz. İşte bu PA bize RA'yı örtüyor. Bu demektir ki PARA olmasın.. bu demek istiyorum. Ancak para asgari düzeyde bir arayış.. NAKİT olmadan olmaz.. ancak her şeyi nakite çevirmeyelim.. ne ise sözü uzatmayayım.. ARA'mak ASİL bir eylem. Aramayan zaten insandan aşağı düşüyor.. aramakla insandan yukarı çıkıyor insan. Aramakla bulunmaz.. bununla beraber bulanlar ancak arayanlar içinde olacaktır.. Arayanlarında bazıları bulacak.. bazıları bulmayacak.. bazıları ASLA bulamayacaklar. Rabbimizi bizi onlardan etmesin.. Ancak aradığımızı bulduktan sonra da OLMAK gerekiyor. Rabbimiz bizi aradığını bulanlardan ve olanlardan etsin. Amin. Osmanziya 14.02.2025 00:49 üçyol izmir 0505 896 63 62 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 01:10 |
https://www.facebook.com/reel/1063845195544951 Tasmalı bir KÖPEK yangını söndermeye çalışıyor videoda Hayvanların akıllı ve ahlaklı davranmaları.. onların YÜKSELME yönündeki çabalarına karşılık BEŞERİN insan olma yolunu bırakarak ALÇALMALARI'nı görüyoruz.. maddesini şekilde şekile sokarak KEYF etmeyi deniyorlar.. çeşitten çeşite pislikleri tadarak ZEVK almaya çalışıyorlar.. ne gariptir insanı SUKUTU terakki ettikten sonra başlıyor.. insanın SUUD'u da tedenni ettikten sonra başlıyor.. psikolojide bir şey keşfedildi.. eğer insan arayışını yitirirse gereksinimleri artık ora tat ve zevk ve keyif vermiyor.. hatta şöhretli ve servetlilerde intihar daha çok oluyor.. https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2646&PID=4843#4843 BEŞER gelişmesini çoğalma ve beslenme gereksiniminden üstündeki SESLENME ile elde etti.. dil ile.. lisan ile.. konuşma ile.. söyleme ve dinleme ile.. düşünme ile.. arama ve bulma ile.. insanı bu OKUMA ve YAZMA ile başlattığı kültür ona uygarlıkların kapısını açtı.. ancak bu açılan kapılardan elde ettiklerini güç ve bunun sağladığı kolaylık ve rahatlık ile GEVŞİYOR.. bu bütün uygarlıklarda gerçekleşen bir olgu.. küfür ve iman ile teori ve pratik dönüşerek birbirini oluşturuyor.. aslında bunlar farklı şeyler sanılıyor lakin biz HER ŞEYİ ÇİFT YARATTIK ayeti yana PARİTE gerceeği ile ZEVCİYT birbirini doğuruyor.. açık yazamadım.. lakin benim tarzım KAPALI yazmaktır.. ta ki kapanan DÜŞÜNME v DÜŞÜNCE kapıları açılsın.. bunu daha sonra anlayacaksınız. osmanziya 14.02.202501:09 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 18:50 |
Bilgi ve sevgi.. iktisat ve adalet.. bilim ve hukuk.. ticaret ve siyaset.. teknoloji ve ideoloji.. uygarlık ve insanlık.. Bilgi toplumu ve hukuk devleti.. Bu ilkelerin uygulanması ve ülkülere uyulması uygarlığımızın kuram ve insanlığımızın ediminde gelişmekte ve evrilmekte olan bir manzara sergilememiz bize bilgi ve sevgiden fazla nesneler istediğini gösteriyor.. haml ve hükümlerimizdeki samimiyet.. arzu ve taleplerimizdeki ciddiyet.. bilgi ve sevgi gibi inanç ve istek köşelerimizi de göz önünde bulundurmamızı gerekli kılıyor. Sevgi ve kin, bilgi ile denetlenmezse.. istek ile belirlenmezse.. kör bir közdür.. adamı ve kadını yakar.. toplumu ve uygarlığı felakete atar. osmanziya 14.02.2018 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 18:51 |
Eş.. dost..kardeş.. arkadaş kimselerle kuşatiliyiz.. kimsesiz olmak başka yalniz olmak baska.. insanin yakinlaru olabilir.. lakin yine de yalniz kalabilir.
dedim.. dediler ki: en acısı da o işte. Duvarlarla yaşasan daha iyi anlıyorlar seni ☺️ |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 18:54 |
Urfalı meşhur felsefe profesörü Ahmet Arslan hocanın "Türk'ün Felsefeyle İmtihanı" başlıklı konuşmasını dinledim bugün. Konuşmanın linkini birkaç gün önce atmıştı bana, sağolsun. Dinleyip bir değerlendirme yazısı yazabileceğimi söyledim. Konuşmanın özetini maddeler halinde mümkünse kendi yorumlarımı katmadan sıralayabildim ancak. Değerlendirmeyi sizlere bırakıyorum. Buyrun:
1-Felsefenin mucidi Yunanlılar. 2-Daha doğrusu aklın mucidi Yunanlılar. Dolayısıyla düşünmenin mucidi Yunanlılar. 3-Sevdiğim iki kişi var: Aristo ve İbn-i Haldun. 4-Türk derken kastım bütün Ortadoğu halkları. 5-Ben felsefe tarihçi değilim, İslam felsefesi tarihçisiyim. 6-Felsefe tarihindeki rolümüz kendimiz gibi az. 7-Felsefeyle ilk tanışmamız orta çağda başlar. 8-İbn-i Sina, Farabi, İbni Rüşt gibi filozoflar için Türk, Kürt, Fars nitelemesi çocukça şeyler. Çünkü hepsi kendini İslam medeniyeti mensubu olarak tarif eder. 9-Halide Edip Adıvar'ın Türk'ün Ateşle İmtihanı ve Ateşten Gömlek çok güzel eserler. Özellikle benzetme bakımından. Felsefe bizim için ateşten gömlek. 10-Dört yüz yıllık parlak bir dönem var. Sonra duraklama, kötürümleşme ve nihayet çökme 11-Batıyla iki karşılaşmamız var: orta çağdaki karşılaşma ve on dokuzuncu yüzyıldaki karşılaşma. Birincisi felsefî, ikincisi daha çok askeri bir karşılaşma. 12-Açık konuşalım Osmanlı'da ne bilim var, ne felsefe var, ne düşünce var. Hiçbir şey yok. 13-Osmanlı medreselerinde felsefe de yok, bilim de yok, akıl da yok. Ne kadar zorlarsanız zorlayın yok. (Bu maddeyi okurken İhsan Fazlıoğlu hoca geldi aklıma) 14-Batıyla, bilimle gerçek anlamda tanışma cumhuriyetle başlıyor. 15-Cumhuriyet fen diyor, bilim diyor, laiklik diyor, diyanet diyor ama felsefe demiyor. 16-Atatürk'ün en çok okuduğu ve çevresine tavsiye ettiği kitaplar Jean-Jacques Rousseau, Montesquieu, Voltaire. Çünkü yeni kurduğu cumhuriyet için en uygun malzeme bunlarda var. 17-Felsefeye bir ömür verilmez. Felsefe profesyonel olarak yapılacak bir şey değil. Bundan önce acilen yapılması gereken şeyler var: teknoloji, bilim (Bu madde hocanın katıldığı fikir değil, ismini şimdilik hatırlayamadığım birinden yaptığı bir alıntı.) 18-Bizler şarih bir medeniyetiz, icat eden bir medeniyet değil. Şerh ettiğimiz şeyler tamamen Yunan malzemesi. 19-Hasılı biz hiçbir zaman felsefeyle tanışmadık, felsefeyi tanımadık, felsefeyi sevmedik. (Şahin DOĞAN, Ocak/2023) dedi https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2646 özgün konuşmak için dine karşı çıkmak gerekmez.. özgür olmak için ateist olmaya ihtiyaç bulunmaz.. İnsan sağ duyu ve sol görü arasında sıkışmış bir zihin.. sevgi ve bilgi arasında bulunan bir dil.. Chomosky'nin dil ve zihin kitabını iki kez okudum.. iki kez daha okunmaya layık bir kitab eğer DİL'i tanımak istiyorsak.. ancak din Aristo tarafından mitoloji yapıldı ya.. iki bin kusur yıl sonra da DİL'i mitoloji yapmaya çalışıyorlar.. başarırlar ya da başarmazlar bu ayrı bir konu.. dil tabloda gösterdiğim gibi SIRRın işlevi.. beden nasıl beyinin bir işlevi ise.. dil nasıl zihnin bir işlevi.. bu dördü birbirinden nasıl karanlıksa.. yani her yapı ve işlevi tamamiyle ve kemaliyle bilemiyorsak.. sırrı ve işlevi olan dini tamamiyle ve kemaliyle bilemeyiz.. ancak din özgürlük sunmaz.. sonsuzluk sunar.. dil de sonsuzluk sunmak özgürlük sunar. Akıllı olan ikisinde de yararlanmaya çalışır.. olmayan bir tarafa yaslanır karşı tarafa yaylım ateşine başlar. Saygılarımla osmanziya 14.02.2025 üçyol izmir 19:03 505 896 63 62 dedim. Düzenleyen osmanziya - Dün Saat 19:04 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 18:55 |
İnsan sağ duyu ve sol görü arasında sıkışmış bir zihin.. sevgi ve bilgi arasında bulunan bir dil..
osmanziya 14.02.2025 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3831 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 19:24 |
Bu sene BERAAT gecesi SEVGİLİLER GÜNÜNE denk geldi..
Bu vesile ile Necdet EREM Ağabeyimizin yazısını buraya alıyoruz: EY GÖNÜLLER SULTANI Haz. Muhammed Mustafa Sav.'in Hayat Özeti. "Vema erselnake illa rahmetellil alemin Enbıya 21/107" sırrının mazharı Hz. Muhammed Mustafa (S.a.v.) in hayat özeti. ... Resul-i Ekrem (s.a.v.) efendimiz, neseb itibariyle peygamberlerin babası Hz. İbrahim’in (as.) muhterem refikası Hacer validemizden doğma, Allah’a adanma şerefine haiz, Hz. İsmail’in (as.) soyundan olup, arada geçen babalarından yedi dedesinin adları şunlardır. Merre, Kelab, Kusay, Abdimenaf, Haşim, Abdulmuttalip ve Abdullah’tır. Efendimizin muhterem babası Abdullah, zemzemin bulunması esnasında babası Abdulmuttalib’in bir duası ve bu duanın kabulü neticesinde dedesi Hz. İsmail (as) gibi, Allah’a kurban olarak adanmış, ancak mükerreren çekilen kuralar sonucu, yüz deve karşılığında kurban edilmekten kurtulmuştur. Bu asil pak ve necip soydan, Efendimiz (miladi) 571 - 20 Nisan tarihinde Mekke’de Arabi Rebi-ul evvel ayının on ikisine denk gelen bir Pazartesi gecesi seher vaktinde dünyayı teşrif buyurdu. (Arapça tabiriyle “gece isneyn gecesi”) Mevlit yazarı Süleyman Çelebi’nin tarifi ile “Ol saatte doğdu ol sultanı din, nura gark oldu semavatu zemin” Efendimizin muhterem babası Abdullah, yine Mekke’nin soylu ailelerinden olan Veh-b bin Abdi Menafın kızı Hz. Âmine validemizle evlendiğinin ilk aylarında Şam seferine giderken Medine’de hastalanarak irtihal etmişlerdir. Babasını dünya gözü ile hiç görmemiş olan efendimiz; (Sav.) Dünyayı teşriflerinde insanlığın kaderini değiştirecek olan kutlu doğum gecesinde bazılarını aşağıda sayacağımız şu harika haller vuku bulmuştur. Çok parlak bir yıldız doğdu. Kisra’nın sarayının on dört sütunu yıkıldı. Bin seneden beri sönmemesine azami dikkat gösterilerek yakılan Mecusilerin ateşi söndü. Kabe içindeki perçinli putlar yıkıldı. Sava gölü kurudu. (Vs.) Efendimiz yukarıda zikrettiğimiz tarihte dünyayı teşrif buyurduktan sonra bir hafta kadar annesi Âmine tarafından emzirilip; Amcası Hz. Hamza’yı da emzirmiş olan Ebu Lehebin cariyesi Süveybe tarafından günlerce emzirildi. Ta ki Sad kabilesinden Halime isimli sütanneye verilinceye kadar. Birçok harika haller ile dolu olan bebeklik dönemi içinde, dört yıl sonra Mekke’ye ve annesine kavuşur. İki yıl gibi kısa bir süre, anne şefkat ve muhabbetiyle mesrurane yaşarken, Annesi, Efendimizin babası Abdullah’ın Medine’de Dar-ul Nâbiga denilen bölgede bulunan kabrini ve akrabalarını ziyaret etmek üzere Efendimizi de yanına alarak dadısı Ümmü Eymen’nin refakatinde Medine ye doğru son yolculuğuna çıktı. Medine de hastalanarak dönüş yolu üzerinde Ebva denilen bir köy yakınlarında amansız hastalığa yenik düşerek Allah’ın Habibini Allah’a emanet ederek, Alemlerin Rabbi olan Allah’a yürüdü. Şairin dediği gibi; “Ey Ebva da yatan ölü, Bahçende açıldı dünyanın en güzel gülü.” O gülü Muhammedi’yi doya, doya koklamadan efendimizi altı yaşında iken dedesi Abdulmuttalib’in himayesine bırakarak her fani gibi şu fani âlemi terk edip âlemi ervaha göç etti. Abdulmuttalib Muhammed adını verdiği ve canı gibi sevdiği ciğer paresi torunu Hz. Muhammedi (Sav.) şefkat kanatları altına alarak 578 tarihinde seksenini aşkın bir yaşta emaneti diğer bir şefkat kahramanı merhamet abidesi olan, oğlu Ebutalibe devrederek hakkın rahmetine kavuştu. Bu arada efendimizde sekiz yaşlarında bulunmakta idi. Ebutalib efendimizin amcası, Hz. Ali’nin (ra.) babası olup; dar gelirli ama gönül zengini bir insan idi. Efendimiz (Sav.) on iki yaşında iken amcası ile birlikte ilk seferini Şam’a yapmış; Fakat Şam ile Kudüs arasında Busra denilen bir bölgede yaşamakta bulunan Bahira adındaki bilge bir rahip tarafından fark edilerek; yahudilerin zarar verebilecekleri endişesiyle yoldan geriye döndürülmüştür. Efendimizin o güne kadar fark edilen peygamberlik alametlerinin başlıcalılarını şöylece sayabiliriz. İki omuzu arasında irice ve kırmızımtırak üstü tüylü nübüvvet mührü denilen bir benin bulunması. Bir bulutun başı üstünde devamlı olarak takip etmesi. Gittiği her yerde huzur ve bereket görülmesi. Putlarla yemin etmemesi, onlara tapınmaması ve onları hiç sevmediği gibi onlardan nefret etmesi. Ahlakındaki yükseklik, güzellik ve dürüstlük.(Vs.) Peygamber efendimiz (sav.) yirmi yaşlarında iken Mekke’de yabancı tüccarlara zulüm edenlere engel olmak üzere Mekke’nin ileri gelen saygın yaşlılarından teşekkül eden Hılfıl fudul’a (fazılların yemini) üye olarak alındı ve birçok zalimin zulmüne dur denildi. Efendimiz ikinci seferini Mekke’nin soylu ve zengin hanımlarından olan; Hüveylid’in kızı Hatice’nin mallarını satma ve ticari işlerini takip etme adına Şam’a yaptı. Şam seferinden sonra Hatice’nin itimat ve muhabbetini kazanarak Hatice’nin yakınları tarafından evlenmeleri için girişimlerde bulunuldu. Efendimiz 595 yılında ilk evliliğini yirmi beş yaşında iken, kırk yaşında bir dul olan Hz. Hatice validemiz ile gerçekleştirdi. Bu mutlu ve bereketli izdivaçtan; Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah adında altı çocuğu dünyaya geldi. Otuz sekiz yaşına kadar geçen nurlu ve bereketli harika hallerle dolu bir yaşamı müteakip, artık ilahi iltifat semanın kapılarını Habibine aralamaya ve kutlu vazifenin mesajlarını vermeye başladı. Sadık rüyalar bir birini takip ederken insanlardan uzaklaşıp yalnız kalma arzusu onu (Sav.) nübüvvet nurunun sağanak, sağanak geleceği Hira’ya doğru çekiyordu. Gaipten duyduğu sesler ve gördüğü ışıklar, ona kırk yıllık o nezih olgunlaşma sürecinin şecere-i Tuba-i cennet meyvesini insanlığa sunmaya hazır bir hale geldiğinin müjdesini veriyordu. Şair bu kutsi hadiseyi şöyle ifade eder. “Kırk yaşına girdi Ahmet, Peygamber oldu Muhammet” Ramazan ayının on altıncı gecesi geride kalmış idi. Efendimizin dünyayı teşrif buyurduğu gibi, yine bir pazartesi yine bir seher vakti idi. Bülbüller sazda, güller niyazda, ağaçlar namazda, kâinat ise “İKRA” ilahi mesajına mazhar olmanın mutluluğu ile sonsuz bir hazda idi. Ve semanın kapıları aralanıyor. Cibrili Emin ilk ilahi mesaj olan Alak Sure-i celilesinin beş ayeti kerimesini, insanlık âlemini temsilen beşere tebliğ edilmek üzere, efendimize okutarak yirmi üç yıl devam edecek olan kutsi vazifesinin ilk adımını atıp, ilk emanetini teslim ediyordu. İsa A.s.dan buyana zulmetlerle kararmış olan beşeriyet ufkuna, Muhammet (Asv.) burcundan Kur-an güneşi doğuyor ve artık kıyamete kadar insanlığı saadeti dareynle (iki dünya saadeti) müjdeliyordu. “Ya eyyuhel mudessiru * kum feenzir” Müdessir 74/1-2” Ey örtünüp bürünen (Peygamber)! 2: Kalk da uyar.” emriyle artık olgunlaşma döneminin bittiğini, olgunlaştırma vazifesinin başlama stardını veriyordu. Bütün insanlığın dünyevi ve uhrevi saadet ve mutluluğuna esas teşkil edecek olan, ilahi talimatların tatbikatı ile dolu yirmi üç yıl sürecek olan peygamberlik hayatı, müşriklerin tahammül edilemez ağır baskıları altında yokluklar, kıtlıklar, hicret ve savaşlarla 632 tarihine kadar bütün insanlık âlemine; “İMAN ETMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ SEVMEDİKÇE DE GERÇEK MANADA İMAN ETMİŞ SAYILAMAZSINIZ”. “ BİR İNSANI KATLEDEN BÜTÜN İNSANLARI KATLETMİŞ GİBİDİR.” MÜ-MİN, İNSANLARIN ELİNDEN VE DİLİNDEN EMİN OLDUĞU KİMSEDİR. Diyerek Kendisi gibi sevgi ve şefkat kahramanı nesillerin, insanlık sahnesinde yer alabilmesi için cihan paha sözleri ve takdire şayan örnek davranışlarıyla insanlara kardeş olmalarını ve kardeşçe yaşamaları gerektiğini telkin ve tavsiye ediyordu. Evet, O şerefi nev-i insan ve ferid-i kevn-i zaman altmış üç yaşında Medine-i münevvere’de, Allahümme errefikul ala, diyerek bizleri ötede karşılamak üzere, bu dar-ı faniden, baki aleme intikal ederken, kıyamete kadar güzide insanların gönüllerinde otağını kurup Rabbini tercih etti. Gönlümüzden değil ama aramızdan ayrıldı. Rabbim şefaatine nail eylesin. Amin. Necdet EREM |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |