Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: 30 haziran 2022 tarihli yazilar Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2554

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: 30 haziran 2022 tarihli yazilar
    Gönderim Zamanı: 30-Haziran-2022 Saat 13:24
AKLI NASIL BİLİRSİNİZ

“ Bizde ilkesi Akıl olan her çabanın bilgiden başka objesi yoktur ve zihin, Aklı kullanması bakımından, kendisini bilgiye götürenden başka hiçbir şeyin faydalı olacağına hükmetmez.”
Demiş Baruch Spinoza

DEDİM Kİ AKIL zihin.. şuur.. gibi muallak bir kavram değil Kant tarafında teorik akıl (ilim yapan mantık) ve pratik akıl (hüküm veren irade) olarak ayrıntılı olarak iki yüz yıla aşkın kuramlandırılmıştır. Bu nedenle AKIL duyumlarla bilgi fen, zanaat, makine (teknoloji) kurduğu gibi duygularla da buyruk din, hukuk, ahlak, ideoloji (zamine) kurabilir. Keza ikisi dışında duyum ve duygularla da san'at ve hikmet dahi yapabilir. İyi ki gençliğimde SPİNOZA (etika) okuyup o muhteşem sarayında haps olmamışım..

AKIL VE DİĞERLERİ
Değerli Kardeşim.. "tüm kavramların ortak nokatsi akil yaşasın spinoza" demişsiniz. elbette SPİNOZA'ya saygım var. Akla da hürmet ederim. Ancak geometri gibi aksiyomatik bir noktadan kalkarak tüm problemler postulalarla çözülerek teorik bir SİSTEMATİK yapılabilir. Bununla materayalizm ve spritüalizm.. yada emprik ve rasyonal yada realist ve idealist.. tanrı tanırlık ya da tanımazlık KESİN olarak kanıtlanabilir. yani ussallaştırılabilir. Gençken bizim buna ihtiyacımızda oluyor ve bunlardan birini seçerek rahat ediyoruz. Ancak canlı düşünmeyi ve diri öğrenmeyi sürdürürsek tecrübenin, aklın ve imanın yerlerini öğreniyoruz. Bu üçüne yani deneye, usa ve inanca.. "bilgi"ye eklersek ufkumuz biraz daha açık oluyor.


ARİSTO’NUN YAPTIKLARI
Diyalog bir san'attır.. logos'u sopho ve nomos arasında dalgalandırmaktır.. kosmos'un kaosunu ve homos'un patosunu bilen.. logos'u iyi kullanır.
Aristo Philos'u üçe ayırdı.. biri metafizik olan "mitos".. biri de fiziğe ilişkin "epos".. bu ikisini kendi haline bıraktı.. Filolojinin filozofi.. teolojinin teozofi ve bunların teknoloji ve ideoloji oluşu ayrı bir LOGOS ve SOPHOS öyküsüdür. Radio ve Ratio radyol gövdeli çintiratodur. Bir taraf semiotik bir tarafı linguistiktir.

Logos'un (kıyasın ve mantığın) nasıl çalıştığını ilişkin ilk metot’u ORGANON ile aklı tedvin ettiği.. yasalaştırdı ve kurallaştırdı.. gerçi çeşitli bulanık mantıklar çıktı ancak temeli dedüksiyon ve endüksiyon kökeni ola analojidir.. ancak karşılaştırma ve yargılama koşullarını ve kurallarını ortaya çıkarmak BU DÜNYANIN EN BÜYÜK İŞİDİR.. böylece Sokrat ve Platon'unu hayrul halefi olduğunu gösterdi…

Ve yetiştirdiği İSKENDER, 23 yıl gibi kısa bir zamanda AKDENİZ'i bir yunan gölü haline getirdi.. yunan ve ion (batı anadolu) diğer medeniyetlerin bileşiminde yeni bir o zamana göre evrensel kültür.. HELENİZM.. oluşturdu.. Roma Uygarlığını etkiledi.. onlarda Helenizm uzantısı LATİNİZMİ çıkardılar. Bunlarda İslam Uygarlığını etkiledi.. ki bu kültürlerin ve Öklid..Babil ve Yunan mantık ve geometri ve hesaplarının saltanatı Descartes ve Newton'a kadar 2300 yıl sürdü.. (Asya ve Amerika’da elbette başka uygarlıklar bulunuyordu.. biraz mitoloji ve efsane isterseniz.. Atlas ve Pasifik altında da başka uygarlıklar bulursunuz.. belki başka bir gezegen bulamazsak bizde Okyanuslar altına inmek zorunda kalacağız)

Yunandan önce Romadan sonra gelen ve adını saymadığım uygarlıklarla ve en son Osmanlı ve İngiliz Uygarlığını ile bu gün.. şu dilin.. dinin.. kültürün.. milletin.. devletin ve medeniyetin BENİM diyemeyeceği bir KÜLTÜR ve UYGARLIĞA sahibiz.

Bunun için ANADOLU.. irandan yunanistana.. iraktan israile kadar TÜM ortadoğu halklarını kucaklayan bir İNSANLIĞA sahip çıkabildiği kadar AYAKTA kalabilir.. aksi halde kendiyle beraber dünyayı da yakabilir vesselam.

SONSUZLUK SORUNU
https://www.sihirlifasulyeler.com/bilim/zenonun-dichotomy-dikotomi-paradoksu?fbclid=IwAR3x3jj-atNRkYKdZawWEuTPzm3f9pVngGiom_3ZLkTrphSiR6WzSkk0kuU

Zeno’nun ünlü aşillus ve kaplumbağa paradoksu biliyorsunuz. Konunun diğer adı "Sonsuzluk sorunu" SS.. ancak bu "köklü" sorun yani SORUNSAL çözülmüş değildir.. sadece MATEMATİKSEL olarak denkleştiriliştir.. o kadar.

Sorunun çözülmediğini Richard Feynman'ın Fizik Yasaları Üzerine Kitabından şu tümceleri aktarmam yeter: "Bu gün artık hiç bir paradoksumuz yok; en azından öyle sanıyoruz. Bütün yasaları birlikte ele aldığımızda ortaya çıkan şu sonsuzluk sorunu var. Ancak çöpleri halının altına süpüren kişiler öyle akıllılar ki, insan bazen bunun önemli bir paradoks olmadığını düşünüyor."

Zaten SONSUZLUK, Tanrı'nın ontolojik kanıtı denilen içimizdeki MÜKEMMELLİK duygusuyla paralel bir düşünce.. bir gün paralellik suç olmaktan çıkarsa herkes anlayacak.

Şu da var herkeste var olan yok sanma.. göz ardı etme.. şuur altına atma.. gibi usssallaştırmalar rahat rahat bu TANRI konusunu metafizik bir problem olarak görmeyi sürdürebiliriz. [ofzo] 30.06.2022




Jane Elliott Irkçılık Deneyi
Jane Elliott, 1968’de Lowa eyaletinin Riceville şehrinde çalışan bir ilkokul öğretmeniydi. Üçüncü sınıf öğrencilerine ırkçılığı anlatmak istiyordu. Klasik yöntemleri bir kenara bırakarak uygulamalı bir yöntem tercih etti ve etikliği hala tartışılan, çarpıcı sonuçlar doğuran deneyini planladı.
Deneyin ilk aşamasında sınıfı ikiye bölmesi gerekiyordu. Çocukların tamamı beyaz tenli olduğu için sınıfı kahverengi gözlüler ve mavi gözlüler olarak ikiye böldü. Elliott, sayıca fazla olan mavi gözlü öğrencilerin daha üstün olduğunu söyledi. İlk adımda tüm sınıfın bunu kabul etmesi tabi ki zordu. Elliott’un konuşmaları ve kahverengi gözlü öğrencilerin yakasına kurdele taktırmak gibi ayrımcılığı belirginleştiren uygulamaları, öğrenciler için ikna ediciydi.
Artık ortada bir sınıf değil, iki grup vardı. Deneyin ilerleyen aşamalarında Elliott, üstün olduğunu kabul ettirdiği mavi gözlü öğrencilere bir takım ayrıcalıklar tanıdı. Mesela ayrıcalıklı grubun daha uzun teneffüs süreleri, en ön sıralarda oturma, spor komplekslerini kullanma hakları tanınırken diğer grup bunlardan mahrum bırakıldı. Öğrenciler bu hakları talep ettiklerinde aşağılayıcı bir tutumla reddedildiler.
Mavi gözlü öğrenciler süreç içerisinde onlara sağlanan imtiyazlar sayesinde üstünlük duygusu kapıldılar. Hatta kendilerinde diğer gruba zorbalık ve kötülük yapma hakkı da bulmuşlardır. Diğer taraftan bu durum kahverengi gözlü öğrencilerin akademik başarısını olumsuz etkiler.
Kahverengi gözlü öğrenciler, bir hafta sonunda çok daha kolay itaat eden, durumu kabullenen ve başarısızlığını içselleştiren bir hale geldikleri gözlemlenmiştir.
Deneyin ikinci aşamasında güç dengeleri değişir. Elliott, bir hata yaptığını aslında üstün sayılan tüm özelliklerin mavi gözlü değilim kahverengi gözlü olduğunu söyler. Mavi gözlülerin elindeki tüm ayrıcalıklı haklar bir anda diğer gruba geçmiştir. Tüm uzun teneffüsler, sınıfın ön sıraları ve diğer imtiyazlar artık kahverengi gözlü öğrencilere aittir.
Fakat bu sefer farklı bir durum gözlemlenir. Kahverengi gözlü öğrenciler güç onların elinde olmasına rağmen diğer gruba zorbalık yapmaz. Kendilerine de zamanında zorbalık yapıldığı için daha özverili ve empatik davranırlar. Mavi gözlü öğrenciler gibi acımasızca davranmayan öğrenciler, mevcut durumdan da memnuniyetsizdir.
Jane Elliott, iki hafta sonra deneyi bitirir. Bütün öğrencilere gerçeği açıklar. Tüm bu yaşananların planlı olduğunu ve ayrımcılığı bizzat yaşayarak öğretmek istediğinin altını çizer.
Ayrımcılığın aslında kendiliğinden varolmadığını, insanları ayrıştırmak ve bölmek için yine insanlar tarafından üretildiğini anlayan öğrencilere süreç içersinde neler hissettiklerini içeren bir kompozisyon yazmalarını ister. Daha sonra bu kompozisyonlar bir belgesel haline dönüştürülerek ayrımcılık adına yapılmış deney hafızalara kazınır.




Sosyal deneyler fizik deneyler gibi değildir.. nesnelere ve kimselere ilişikin ilim birbirinden farklıdır çünkü.. sonuçları da sadece bir süre toplumu manüple etmek için kullanılırlar.. ancak bu gün gelinen noktada.. bilgilendirilen değil bilgilenen kimselerin.. öğretilen değil öğrenmeyi öğrenen kişilerin.. diline ve dinine ile emeğine ve özgürlüğüne partilerin ve ideolojilerin değil.. insanın kendinin sahip çıkabileceğine.. dair ANLAYIŞIN yerleşmesiyle.. çağımızın asıl sorununun.. yukarıda sayılan ortak değerlere ilişkin TEHLİKELER değil.. bizzat İNSANIN kendisine ilişkin bir "saldırı"nın bulunduğu anlaşılacak.. bu saldırının hangi sorundan kaynaklandığını ve bunun çözümünün nasıl olacağını son bir kaç yıllık yazılarımda face de anlattım. Anlattımda ne oldu: Yazıyı biraz uzatacak ama ilgilenenler için diyecek.. bir arkadaşım yakınma yazısına ilişkin yazmıştım: Sanattan bahsettim, olmuyordu
Edebiyattan bahsettim, olmuyordu
Felsefeden bahsettim, olmuyordu
Dinden bahsettim, olmuyordu
Siyasetten bahsettim, olmuyordu.
Ve sonra anladım ki bazı insanlar sıfır ("0") gibiydi. Hangi sayıyı onunla çarpsan sonuç sıfır çıkıyordu.

Benim de öyle oluyor.. ancak bunu kendin hazırlıyorum.. başkalarının yazısına yanıt vermeyince.. kendim de yanıtsız kalıyorum. Ancak işin aslı şu.. FACE çalış ve üret ve başar formatına uygun bir yer değil.. ÇÜNKÜ çalışmak ve üretmek ve başarmak için EKİP olmak gerekir.. oysa burada sen ağa.. ben ağa.. herkes ağa.. bu yükü kim taşıya dağa.. sanırım sizin bir kaç kitabınız var.. kitabların ses getirmesi lazım.. yani ilk basım.. beş bin.. ikincisi on bin.. üçüncüsü onbeş bin.. böyle bir bir kitapta nadirdir.. çok satış için içine çok su katılmış gerçekler gerekiyor.. halk safi gerçeği kaldıramaz.. bu nedenle ses getiren kitablar ancak ROMANLAR olabilir.. bir zamanlar BÖYLE KİTAPLARIN ÜNLÜLÜRENDEN da vinci şifresiyle işe başlayan Dan BROWN.. vardı.. kitaplarının çoğunu okudum.. kaliteli kitaplar.. kitapların ardında bir ordu vardı.. merak ettim.. bakacağım.. yeni kitapları var mı.. ve size bir sır değil herkes görüyor.. en çok okunan kitabın ne olduğunu biliyorsunuz.. Kur'an.. okuyanları MANÜPLE edilmekten kurtulabiliyor mı ? Bu demek değildir Kur'an-ı Mu'ciz-ül-Beyan.. canlı olmayan.. ölmüş.. diri değil demiyorum.. ancak siyah ve giri ve beyaz ve parlak din yazımda belirttiğim gibi DİNİLLAH.. ANADOLU'da "insanlık dini" olarak çıkacak.. ÇÜNKÜ islam olmadan insan kurtulamadığı gibi insan olmadan da islam olunmaz.. SİZ çalışmamanın.. üretmemenin.. başarmamanın.. sıkıntısını yaşıyorsunuz.. nereden biliyorsun.. dersen, kendimden.

SONUÇTA.. hepimiz edilgen bekliyoruz: Çünkü toplum güçten korkan veya güce tapan.. çıkara banan ve çanak yalayan.. yanı "açlık ve korku" ötesi.. açlığı ve korkuyu.. duyumsamayan bir topluluk haline geldi ve toplum olmaktan çıktı.. çünkü dünyanın ekonomik ve politik düzeni.. insanları HARCAYARAK ayakta duruyor.. biz de kendimizi HARCATIYORUZ.. neden mi ? Dili kötü ve kötüye kullanıyoruz. Böylece din de bozuluyor.. dünyada bozuluyor.. insanda bozuluyor.. bu bozuk ve kuzob düzenden kurtulmanın yolu azık.. kazık.. yazık.. içeren TUZAK'ı kavramak.. bu nedenle anlayanların eleştirilerine ve anlamayanların sorularını bekliyorum

Bilgi, saygı, sevgi ve sağlıcakla kaliniz.

Osmanziya 30.06.2022
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk