Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya
Mesaj icon Konu: 3 metin Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 2694

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: 3 metin
    Gönderim Zamanı: 02-Aralık-2023 Saat 18:00

S O R U N


SORUN nedir ? Askeri mi.. politik mi.. ekonomik mi.. sosyal mi.. kültürel mi.. kültürel olunca onun iki olmazsa olmaz bileşeni olan dil ya da dinden kaynaklanan bir problem mi.. yoksa bunların yedisini de içinde barındıran teknolojik ve ideolojik bir sorun mu ? Eğer böyle ise problemin ne kadar karmaşık ve kompleksi olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.

Problem (probable.. ability)
Sorun
Mes’ele

Possible
Olanak
İmkan

Reality
Gerçek
Hakikat

Tam 1977 den 2003 yılına kadar MEMURİYET yaptım.. burada ana sorun olanak ya da imkan yazmaktı.. AMİRİM sağcı ise olanağı siler imkan yazardı.. solcu ise imkanı siler olanak yazardı.. bende ancak elli yaşlarında OLANAK’ı anlamaya başladım.. İşte bizim sorunumuz belki bu DİL sorunu idi.. ancak dil de bir İLİM-BİLİM içeriyor mu içermiyor mu ya da dil bu haliyle bilim yapmaya yetiyor mu yetmiyor mu.. ancak biz daha “olanak”ın içine girmeden “imkan”ın biçiminde kaybolmuştuk.. düşünmelerimiz “anlama” veremiyordu.. anlama olmayınca da “inanma” sorunu yaşıyorduk. Geçmiş İSLAM KÜLTÜRÜNDE bin yıldı düşünme ve hikmet durdurulmuştu.. son üç yüz yıldırda düşün-ce’yi dondurmuş.. içtihat kapasını kapatmış.. bilim üretmeyi ve hukuk türetmeyi askıya almıştır.. buna rağmen son yüzyılda bazı şeyler yapıldı ve bu güne geldik.. Buna rağmen “possible” yani olanak.. bazı olasılıklar (probable) ve problemler hatta PROBLEMATİK ortaya çıkardı.. ülkemize ve dünyada bilimsel paradigmalar ve dinsel dogmalar SARSILMAYA başladı.. ve yukarıda arz ettiğimi gibi konu derin ve sofistika ve spesifik hale gelmeye başladı.. sözde mehdiler ve sahte kurtarıcılar çoğaldı.. dünyanın efendileri de bildikleri gibi yönetmeleri yeterli gelmiyor.. onun için kimseyi suçlamadan başta kendi sorunumuzu.. sonra ailemizin sorununu.. sonra şehrimizin sorununu.. sonra ülkemizin sorununu.. sonra küresel sorunu YAKINMAYA değil.. ÇÖZÜMÜNÜ yüklenmeye çalışmalıyız.   


[18:13, 01.12.2023] Mustafa BUGUCAM: Bu yazini verdigi linke giderseniz daha derin bir analiz bulabilirsiniz..











https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2160&PN=1&fbclid=IwAR24in0mkRueH4oYsyhHRHGWEj6HXArSPBWZ-AIyUZD9f016ilElmgoCoes

D A V E T

Gecenin bu saatinde:
ARKADAŞLAR, TANIDIKLAR, DOSTLAR, YAKINLAR, YOLDAŞLAR
Cuma ÖZÜSAN , Nurullah OLGUN, Sabri EYİGÜN,
Nisan fazıl ince, Salih KOCA, Aslı CEBECİ, Şerafettin KELEŞ
Taner KÜÇÜKKÖK, Dursun İNANIR, Dilaver SAĞIR
ALİ Arslan, Fatih Mehmet TURAN, Mutlu Coşkun SAHİH
Ertan Demirhan, Koray CİRİK, Nazif ÇALIKOĞLU
Sefa SEZEN, Salih can Yılmaz , Nergis CELEK
Ancak bunun şöyle olmasını isterdim:
TEDARİKÇİLER, ORTAKLAR, MÜŞTERİLER
KALİTELİ mal ve hizmet sunumunda.. şirketimizde
KARAKTERLİ fazilet ve kemalat seriminde.. partimizde..
Ancak ŞİRKETİMİZİN bir hedefi ve PARTİMİZİN bir gayesi bulunuyor mu ?
Derim ki daha ortada BİZ bulamadık ki hedef ve gaye bulunsun..
Aslında öncelikli bir gereksinim hedefi ve arayış gayesi bulunmalı ki
buna bağlı olarak bir şirket ve parti olsun..
Bir kere YARATAN’a sual ettiğimiz ve duasını yaptığımız hedeflerimiz ve gayelerimiz.. isteklerimiz ve dileklerimiz bulunur.. bir de onun bizden istediği işler ve eylemler.. emirler ve yasaklar olur.
Fakat birde bunlardan başka kişinin hedeflediği işler ve amaçladığı eylemler söz konusudur.
İşte yukarıda şirketlerin ve partilerin karşıladıkları ve yaptıkları hizmetler dışında bir HEDEF ve GAYE bulamaz mıyız ? İşte bu tam eli boş ve gönlü hoş FACE SAKİNLERİ’nin işi..
Bakalım ne diyecekler…
Osmanziya 02.12.2023 12:34




I M A M I   N U R S İ



Aşağıya ekledim bir paylaşımda İLAHİYAT PROFESÖRLERİN ORTAK BİLDİRİSİ yapılmıştı. Bu paylaşım için şu yanıtı vermiştim:
Sorunu eleştirmek kolay ve fakat çözümü yüklenmek zordur. Sorunlar usul mes’eleleri ve esas mes’eleleri olarak kısaca usul ve füru olarak ikiye ayrılırlar. Eğer bu konunun esası, altında usul ve metod tabanı bulunmuyorsa dağılır gider. Örneğin hukukta çok çeşitli alanda dallar bulunur ve fakat hukukun uygulanması medeni usul ve ceza usulü olmak üzere iki alan bulunur. Medeni usul şekli hakikatı arar.. ceza usulü ise maddi hakikatı arar. Usul dahi mahiyet bakımdan ikiye ayrılır. Örneğin borçlar hukukunda bir kağıdın üzerine beş milyar borçlandım yazdınız mi.. iş biter.. parayı aldın mı almadın mı diye tanık aramaz. Çünkü şekli ve kesin olarak arada YAZILI miktara ŞEKLİ hakikata bakarlar. Fakat ceza hukukunda işte ben bu adamı öldürdüm.. desen inanmazlar. Önde elinde parmak izinin bulunduğunun tabancaya bir da cesedde bulunan mermiye bakarlar.. çünkü MADDİ hakikat aranır.
Esas ve usulün farkını anlamışsanız işin çağımızdaki artık esasa değil yönteme ilişkin olduğunu anlarsınız. Dil ve din bir kültür aracı iken çağımızda kültür amacı haline getirilmiş. En önemli usul bozulması aracın amaç haline getirilmesidi. İşte Imami Nursî bu usul hakkında MUHAKEMATINDA şöyel söylüyor: "Usulu mukarredendir. Akil ile nakil tearuz ettikte akıl esas ittihaz edilir nakil tevil olunur. Lakin akıl da âkil olsa gerektir"
Fakat Imami Nursı nin dava ve tezlerini onyargi ya da korku ya da başka bir gerekçeyle yeteri ve gereği kadar incelememis bu adını verdiğiniz zevat; Prof. Dr. HÜSEYİN ATAY.. Prof. Dr. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK.. Prof. Dr. BEYZA BİLGİN.. Prof. Dr. RAMİ AYAS.. sadece sorunda yakinmişlardir. (Var saydığınız bu bildirinin de kaynağını vermemişsiniz) ÇÖZÜM olarak gördukleri AKLIN "nasıl" yurutelecegini gostermemişlerdir.
Oysa Imami Nursî.. risalet ve velayet ile ubudiyet ve rububiyet olan ESRARI ŞERIATI açtigi gibi dairei esbab ve itikad.. vechi imkan ve vucub.. manayi ismi ve harfi.. tarzi nazar ve tavri niyeti gibi metodik ve aksiyomatik özgun çözumler sunmuştur.
Ne yazik ki İMAMI NURSİ’NİN iman ve usulu kapsayan davasinda yazici.. okuyucu.. cerideci.. abici gibi cemaatler onun ilim ve irfan okuluna tarikst ve cemaat havasi verdiğinden onun TECDIDI KELAM hizmetini göremeyen bu saydiginiz isimlerde MUSLUMANLARI eleştirmekden başka bir yol bulamamışlar, çalışmalarında özgun analizler ve epistemik tezler de sunamamışlar.
Sonuçta halk ve aydin olarak dindarlar (Budistler, Yahudiler, hristiyanlar ve Müslümanlar) kapitalist masonlarim ve sosyalist marksistlerin gerisinde kalmiştir. Kimileri bilimi, kuvveti ve dünyaya başkalarına kaptırdığı için onlara trip atar.. kimileri de bilim, kuvvet ve dünya üçlüsünün ortaya koyduğu ekonomik, politik ve teknolojik ihtişama bakar “Gezdin diyarı küfrü kaşaneler gördüm.. gezdim diyarı islamı viraneler gördüm.” Diyerek halkını suçlar. Hasılı sorununumuz zor, kompleks ve küreseldir. Sorun küreselse çözüm bireyseldir.. senin ve benim düşünmemde.. metodik olarak tartışmakta.. arayıp bulmada sav ve kanıtın hakkının vermektedir. Sadece sorunu yakınmayla işler çözülmüyor. Çözümü alan ve yöntem farklılıklarını görerek yüklenmekte gerekiyor. Saygılarımla.
Osmanziya 01.12.2023 üçkuyular izmir.
Not: Dikkat ederseniz bu konuda sorun ve çözüm; araç ve amaç; alan ve yöntem gibi hekzotik bir analizi gerektiriyor.
"Kur'an; zanna, tahmine, hayale uymayı yermiş ve ilim dışı görmüştür.
Kur'an, ilmin duyularla ve akılla elde edilebileceği esasını koymuştur.
Duyularla ve akılla elde edilen bilgilere dayanmayanları ve onlar üzerinde düşünmeyenleri de hayvandan aşağı saymıştır.
Kur'an, sadece ölenlere okumak üzere mezar kitabı yapıldı.
Sipariş hatimlerden başlayıp hazır hatimlere kadar iş azıtıldı. Hatimler sipariş edilmekte, parayla satılmaktadır.
Maalesef sonradan Kur'an, insanlara anlamı ve amacı ile değil, harfleri ile ezberletilerek okutturulmuştur.
Kur'an, halkımız tarafından bir şiir kitabı gibi okunmuş, musiki eseri gibi dinlenmiştir.
Bu da Kur'anın doğru anlaşılmasını engellemiştir.
Kur'an, herhangi bir din ve inanç ayırımı yapmadan, " Bir insanı öldüren, bütün insanları öldürmüştür" ilkesini koymuştur.
Kur'an, akıl ile imanı kucaklaştırmaktadır.
Aklın işletilmesi, Kur'an'a göre insan onurunun ve iman gerçeğinin özüdür.
Dondurulan, işletilmeyen akıl, imanın ipotek altına girmesine yol açar. Böyle olunca da Din insanın aldatılmasına zemin hazırlayan bir baskı aracı haline gelir.
Böyle din temsilcileri, Allah için iş yaparak insanı mutlu etmezler.
Allah'ın yerine iş yapmaya kalkarak kitleleri perişan ederler. "
Prof. Dr. HÜSEYİN ATAY
Prof. Dr. YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
Prof. Dr. BEYZA BİLGİN
Prof. Dr. RAMİ AYAS
(Ortak bildiri)


OSMANZİYA 02.12.2023
17:59
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk