ESRAR-I ŞERİAT
ESRAR dizini içindeki dosyalar
İnsanın öğrenmesi nasıl ve ne şekilde olursa olsun.. imana ve islama gider.. yani ilmin imana ve insanın islama dönüşmesi sürecinde ya başarılı olur ya da başarı olmaz.. başarılı olursa ümmet-i icabete katılır, başarılı olmazsa ümmet-i davette kalır.
Bu ümmet ahir zaman nebisi Hz. Muhammed (A.S.M)’in umumi şeriatının ve külli dininin bir sonucudur. Beşeriyetin meydana getirdiği Medeniyette ve bu medeniyetten hasıl olan Devlette aynı esasları görürüz.
Bu gün uygarlığımız bilgi TOPLUMU ve hukuk DEVLETİ dediğimiz bir fazıl ve kamil neticeyi arıyor.. Dünyadaki medeniyetin ahirini ve neticesini ve meyvesini bekliyor. Sınıfsız toplumlar ya da türlü türlü ütopyaların arkasında bu arayış var.. Dine düşmanların da ya da dünyaya pişmanlarında aradığı hep bu bilgi ve hukuk ardında bulunan hakikat-ı sevgidir.. insanda tezahür eden DİL ve DÜŞÜNCE kullanılmaya çalışıldıkça imtihan gereği olan esriklik ve tuzak işliyor ve böylece bilgi ve sevgi enenin ve nefsin kontrol ve koordinesi altına alınıyor. Dil ve düşünce ile; din ideolojilere (bilgsizlikten) ya da ideolojiler de dine (sevgisizlikten) dönüştürülerek Kulluk Yapmak ve Tanrıya Tapmak ekonomik ve politik süreçler haline getiriliyor.
Oysa aradığımız KULLUK.. burnumuzun ucunda.. göremiyoruz. Burnun ucunun secde ile yere sürtülmesinin hikmetini ararsanız.. bu KİBİRLE nemli cihazımızın koku alması için kuru kalmamasının sırrını bilirseniz.. ene’nin neden hüve’ye KENDİLİĞİNDEN geçemediğinin bilinmezini anlarsınız.
Dil ve düşünceyi kullanmak, özellikle kötüye, kulluğu kaldırır.. en güçlü ve en keskin silah DİL’dir. Elde silahtır, ilim de silahtır, düşünde silahtır, kalemde silahtır ve kelam da silahtır.. fakat hepsinin anası dildir. Saydıklarımın ortaya çıkardığı veya çıkaracağı etkinlik, san’at ve hikmet, funun ve hukuk, sevgi, saygı ve onur, çıkar, yarar ve ürün bizim kimlik ve kişiliklerimizin içerikleridir. Eğer bu malzeme makul, makbul, meşru ve Salih değilse kabını bozan keskin sirke gibi nefsi ve eneyi tahrib ve ifsad eder. . İdeoloji ve teknoloji bunun bariz misali.
Boş Vehim ve Kör Hayal kökünden oluşturduğumuz dil ve düşünce ile.. en kuşkusuz bir şekilde dünyanın tamamen maddeden ibaret olduğuna, en kesin evren veriler ve en değişmez akıl ilkeleri ile, inandığımız ve inandırabildiğimiz gibi tam tersine tamamen manadan ibaret olduğuna da inanabilir ve inandırabiliriz.
Amma hepsinin kökünde bulunan “insan”ı unutarak ve unutturarak.
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendin bilmezsin bu nice okumaktır” diyen samimi Yunusvari uyarılar, gelinceye, yenileninceye ve yineleninceye kadar bu YEN-YİN’İN kesret-i hakikati böylece devam edecektir.
Dünya bir harftir, insan bir harftir; İNEN kitab nasıl bir işaret ise GÖNDERİLEN rasul nasıl bir delalet ise.. harfin gösterdiği isim, işaretin anlattı hikaye, delaletin gösterdiği hakikat bizi YARATILANLARIN kesretinden YARATAN’ın vahdetine götürmek için ARATILMIŞLAR...
Amma biz dilin sade yapısını kararta kararta ve dinin sade işlevini boza boza, onu kötü niyet ve fena amaçlarımıza alet ede ede kararttık.
Ekonomik ve politik çıkar ve yararları için acelesi olanlar.. bu hırs, bu heves, bu hased ve bu heva ile nasıl en yeni tebliğ ve dinler karşısında eski dinlerini, koltuklarını ve pastalarını korumuşlarsa.. hak ve hakikatı arayanlarda şu hilm, şu hikmet, şu takva ve şu haya ile uyarı ve eleştirileriyle tarihte kendilerine verilen rolleri oynamışlardır.
“Ben ve sen “ kimsesi ile “bu ve şu” nesnesi, “o”nların ÖZ-NE ?’sinin etrafında tavaf-ı taharrisinin iktizasını yaparken ve kıyam-ı hacatını kaza ederken O’nu görememesi, yaptığımız savaş ve barış içinde gizlenen yarış’ın sınavıdır.
Ekonomik ve politik çıkar ile hak ve hakikat bir bakımdan bir birine o kadar yakın, bir bakımdan birbirinden o kadar uzak ki.. yani ticaret ve siyaset ilim ve ibadeti beslerken.. ilim ve ibadet ticaret ve siyaseti desteklerken.. bu süreç içinde insan türlü Hile ve Hudalarla, çeşit çeşit Hilaf ve Nifaklarla DİL’i kul-lanarak kulluk’unu yitirebiliyor. Sadece dili mi ? Bilimi de, Hikmeti de, Felsefeyi de ve en kötüsü Dini suistimal eder.
Dili kötüye kullanmanın en bariz ve herkese açık olan örneği YALAN’dır.
İnsanın yokluk varlığının üstüne ilk giydi gömlek KENDİ’dir.
Bu gömlek şu dörtlükten oluşur.
ŞEKAVET SAADET
KENDİ
SIDK KİZB
Bu gömleke “kedi” adını verdim.. çünkü nereden yere bırakırsan bırak kedi hep dört ayak üzerine düşer. Bir de ön teker nereye giderse arka teker oraya gider. Her işinde, her eyleminde, her değişiminde, her deyişiminde kedi ya sadıktır ya kazibtir. Eğer doğru (sdk) söylerse tüm araba o tarafa ve o köşeye gider.. Eğer yalan (kzb) söylerse tüm dörtlü o yöne ve istikamete gider. Bu gömleğin üstendeki gömlekler de aynı şekilde.. cedi gömleğide, redi gömleğide.. çeşitli tasaddurıyla ve türlü tasarruflarıyla.. cennet veya cehenneme gider.
ŞEKAVET SAADET
Cehennem KEDİ Cennet
SIDK KİZB
Hasılı fuadın sıdka ya da kizbi,
ayadı ya saadet atar ya da şekavete sokar.
Çünkü kulluğu bıraktı ve dili kullandı hem de kötüye kullandı..
Ben dili kullandım mı ?
Ya da yeterince kulluk yapabildim mi ?
Kullanmadığımı şundan anladım, bu gün kızım Mevdudi’nin Kur’an’ın dört temel terimi (İlah-Rab-Din-İbadet) adlı kitabını okumuş, bana dedi ki bu güne kadar dinimi yeterince anlamamışım.. baktım kavramlar benim esrar-ı şeriat dediğim kavramlara benziyor.. mahiyetini anlayayım diye yöntembilimsel analize başladım ve bu dizinin içindeki tabloları yaptım.. Zaten dikkat ederseniz kavramların birbirini içeren bir AKSİYOMATİK’i var.. İlah varsa rab vardır, rab varsa din vardır, din varsa ibadet vardır.. bu ussallaştırma, bu kavramlaştırma, bu aksiyomatikleştirme yani belli bir ilke ya da ülküden kalkıp tüm bilgi ve buyrukları, anlam ve anlatımları bir düzen ve dizge içine sokarak düşünce ve dilini koordine edip kontrol altına alma insandaki MİZAN hakikatinin bir sonucudur. İmam-ı Nursî (R.A.) den ahzettiğim dörtlüm ise şudur: Rububiyet, ubudiyet, risalet ve velayet ki bunlara esrar-ı şeriat derim.
Şimdi ben kendi dünyamda bu mizana uyarak bir içerikli düşünce NİZAM’ı ve somut dil DÜZEN’i ortaya koymuş ve bunu kendime ve çocuklarıma ve çevreme bir GERÇEK diye kabul ettirmeye, yani dili kullanmaya yeltenmemişim.. ki Mevdudi’in gerçeğini kızım kendi gerçeği olarak kabul etmiş. Yani MEVDUDİ ya da başka dünyaların hatta karşıt dünyaların anti-MEVDUDİ’si, DİLİ ETKİLİ BİR SURETTE KULLANARAK, taklidleri kendi tahkiklerine götürebilmişler.. bu kötü bir iş mi ? değil fakat eğer kulluktan uzaklaştırıyorsa, arayışı durduruyorsa ve insanı esmasının azamına ve takviminin hilkatine ve amelinin ahsenine verimli ve bereketli bir surette götürmüyorsa daha iyi iş değil…
O zaman ne yapalım ?
Dili kullanarak onun kulu haline gelmemek için onu tanımalıyız.
İnsan düşmanını tanırsa ancak onu yener.
Kendini ve benini iyi ve iyiye kullanmanın yolu kulluk yapmak ve Allah’a tapmaktan geçer.. ne yazık ki insanlar Allah’tan başka tanrılara ve sanrılara tapıyorlar.. yani onlara ilgi duyuyor, onları merak ediyor, onları arıyor, onları tanıyor, onları biliyor, onları seviyorlar.
Sakın bende, sende biz de onlardan olmayalım ?
Öyle ise bu kesreti üreten ve ona beka rengi veren dile ve düşünceye dikkat edelim.. vehmimizin köküne ve hayalimizin temeline inelim..
Dilimi yazalık ya da başka nedenlerle insanlara karşı kullanmadım ve bu yüzden yöntembilimsel analizin yolu açıldı..
İyi bir kulak yaptım mı ? yani iyi bir kulluk ortaya koydum mu ? Ulu Allah’a bana verilen yeteneklerim ve bahşedilen olanaklarım kadar taptım mı ? En son Ulak’ın Ahsen-i Amel olan sünnet-i seniyyesine iyi uydum mu ?
Uysaydım Mevdudi’ye kızımı kaptırmazdım.. amma kendi gerçeğime de kulluk ettirmez ve kendi sanrıma da taptrmazdım..
Umarım tüm ümmet-i Muhammed (A.S.M) ve kızımda benim gibi daha etkin bir İNSAN, daha gürden bir VATANDAŞ ve daha içten bir MÜSLÜMAN olmaya çalışır. Öyle ki imanı ve İslamlığı içinde insanlığını ve kendini unutmaz.
Sağlıcakla kalın.
OSMANZİYA
DUYURU
Sentaks / sözdizimsel / BEYANÎ eksikliklerim VE
semantik / anlambilimsel / MAANÎ yetersizliklerim
için düz yazıdan özür dilerim.
UYARI
Düz yazı bahane.. şemalar şahane.. yazının dizinindeki tabloları izlediğinizde imgelemiş ve irdelemişte olacaksınız isterseniz.. böylece emellerine nail olacak ilmi AÇIKCA görmüş ve hatırınıza sail olacak iradeyi SEÇİKCE örmüş bulunacaksınız.
http://sites.google.com/site/yontembilim/
http://sites.google.com/site/insanilim
http://groups.yahoo.com/group/BAKARA/
http://groups.yahoo.com/group/oku-ikra/
http://groups.yahoo.com/group/yontem-bilim/
http://groups.yahoo.com/group/insanbilim/
www.yontembilim.com
www.insan-bilim.com |