| Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | | 
|  | 
|  Aktif Kullanıcılar  Aktif Konular  Üye Listesi  Takvim  Arama  Yardım  Skins  Kayıt Ol  Giriş | 
| Dünya | |
|  YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya | 
|  Konu: demokrasi |     | 
| Yazar | Mesaj | 
| osmanziya01 Yönetici     Kayıt Tarihi: 29-Ekim-2009 Konum: İzmir Gönderilenler: 381  Hak Puan : 10 Kidem : 7 OrtalamaHak : % 100 Irtibar :2 |     Konu: demokrasi Gönderim Zamanı: 28-Kasım-2013 Saat 22:39 | 
| DEMOKRASİ DEMOKRASİ dizini içindeki dosyalar. Yer
yüzündeki yaşam,  yemeye ve yemeğe
dayanır. Yer
yüzü, beslediklerini yiyen garib bir ana’dır.  Canlıların
en belirgin özelliklerinde biri de, beslenmek yani  aş almak ve yemektir. Usluların
seslenmesinden önce canlıların seslenmesi de zaten aşa, eşe ve yemeğe hizmet
eder.  Yemek
ise ekmeğe bağlıdır ve  ekmek ise EMEĞE
dayanır. Değirmende
unun ve fırında ekmeğin değil “hak”ların paylaşılmasında EMEK esastır. Ekmeği
yani emeği ve yemeği yani RIZKI Allah verir fakat İNFAKINDAN beşeri sorumlu
kılmıştır. Türkçe
de “imek” eylemi mülkiyet ve hakkı ifade, “emek” ise  değeri ibare ediyor.  İmek
ve emek arasındaki fark aynı nesnenin fiil ve isim olması arasındaki farktır.  Şimdi  zalim ve cahil insan emaneti omuzuna almakla  EMEK-ekmek-YEMEK  arasındaki koşullar ve kuralları anlamak,
uymak ve uygulamak yükümlülüğünü alan insanın aklına iktisat ve kalbine adalet
hissi yüklenmiştir. Bu haml ile  birlikte
indirdiği kitablar ve gönderdiği nebiler ile de insanın idare ve terbiyesine
ilişkin nizam VE düzen İLE zaman VE  namaz vaz’ ve va’d edilmiştir.  Zamanın süresi ile namasın sırası arasında
gidiş gelişine ilişkin evrensel yasalar ve toplumsal yasaklar yazılmıştır.
Ayrıca bütün bunları fark ve takdir edecek 
bilgiler ve buyruklar ile de insan donatılmıştır. Bu yazılım ve donanım
ile insanın dili oluşmuştur. Bazıları bunu EVRİM ile açıklar. Fakat nasıl
olursa olsun bu süreç gele gele bu gün DEMO-KRASİ denilen bir muammaya
dönüşmüştür.  Bu gizemli kelime.. kimi için
aydınlığın adı kimi içinde karanlığın ismidir. Ne garip.. ÜLKELER bunun için
işgal edilmekte, DARBELER bundan dolayı hoş görülmektedir…  Demokrasi
Aristo’nun tanımlaması ile yönetimin en kötüsüdür.. yani demos’un, halkın,
nasın, nüfusun kendi kendine idaresidir.. oysa ona göre yönetimlerin en güzeli
ARİSTO-KRASİ’sidir.Yani seçkinler ve aydınlar sınıfının idaresi bilgiye ve
erdeme dayalı bir idaredir. Bir de TEO-KRASİ var.. ne sıradan dediğine göre..
ne de seçkinin dediğine göre değil de KUTSAL KİTABIN dediğine göre yönetim..
Maide suresinin dediğine göre Allah’ın kitabına göre hükmetmeyen Yahudiler,
Hristiyanlar ve Müslümanlar.. kafirler, zalimler ve fasıklar oluyorlar..  Her ne ise.. zaman gele gele işler tersine
dönmüş.. Allah’ın kitabına uymayan seçkinler ve aydınlar en güzel idarenin
DEMOKRASİ olduğunda birleşmiştir.. işte size bir örnek: 26 Ağustos 2013 Salı
günü STAR gazetesinde ESER KARAKAŞ’ın “Türkiye, Mısır ve dört temel ilke”
başlıklı yazısı.. başka bir örnek IV Yayın Konresinde sunduğum: Ulusal
kalkınmalanın koşulları, bilgi toplumu ve hukuk devleti, başlıklı bildirim. Bu
bildiri Kongrenin ertesi günü Cumhuriyet Gazetesinde söz konusu edildi.. yani
Demokrasi’nin şu ve ya bu şekilde tanımlanması ve buna göre övülmesi ve
yerilmesinden ziyade kurgulamasının sağlam ve kılgılanmasının sağlıklı olması
esastır. Neden mi ? Çünkü söz konusu gazetede şu haberde vardı: CIA Saddam’ı
İran’a saldırı için Teşvik etmiş. Haberde ABD hükümeti Suriye’deki kimyasal
silah kullanımı gerekçesiyle silahlı müdahele hazırlığı yapadursun, yaklaşık
yirmi yıl önce ABD istihabaratı ve askeri kurumlarının irak lideri Saddam
Hüseyin’in İran’a öldürücü hardal gazı ve 
sinir gazı saldırısı yaptığını bildiğini ve buna göz yumduğunun  ortaya çıktığı söyleniyor. Sanırım bu göz
yummak “demokrasi”  içinde zaten İrak
müdahalesi de demokrasi için yapılmıştı.. Ne demişlerdi.. demokrasi için sandık
gereklidir fakat yeterli değildir… Sonra ne diyorlar…  tutarlılık ayrı.. ilkelilik ayrı..  ahlak ayrı.. samimiyet ayrı ve fakat reel
politik ayrıdır..  hasılı herkesin
DEMO-KRASİSİ’si ayrıdır. Mısırın ki de düşman başına…      Bu
iletinin dizini olan DEMOKRASI klasörü  içindeki dosyaları incelemeden önce dip notta
ismi verilen filmi incelemenizi öneririm.. su üzerindeki yer yüzündeki rızkın
nasıl elde edildiğini GÖRECEKSİNİZ… insan topraktan tarımdan rızık elde eder,
bunu sahilde yaşamayan bizler biliriz  fakat sahilde ve  denizden rızık nasıl toplanır onu bu filim ile
onu anlayacaksınız. Erkeğin suyu kullanma ve ondan yararlanma ve rızkını çıkarma
hakimiyetine hayran olacaksınız. Bu kadını küçümsemek değil.. ama ona pozitif
ayırımcılık yapacağım diye erkekten öne çalışmakta başka bir yanlıştır. Yer
yüzünde TARIM  ile kadın erkekle tarlada  beraber ve hasatta yan yana olmuş ve çağdaş
toplumun olanaklarıyla toplumun içine girmiş ve şimdi de erkeğin önüne
geçirilmek istenilmektedir ? Acaba neden ? …. Kadının iyiliği için mi ? Yoksa
erkek kötü olduğundan mıdır ? Hayır ne kadın ne de erkek,  ne iyidir 
ne de kötüdür.. bu iyilik ve kötülük,  cinsel değil insani niteliklerdir. Ancak
kuvvet cinseldir. Ancak kuvvetin iyiliğe ve kötülüğe kullanılması cinsel
değildir.   Kuvvet kimin elinde ise hak
onun dilin de mi dir ? Güzelliğin gücü ile gücün iyiliği arasında ontolojik
ilişki erkek ve kadın arasındaki cinsel ilişkiden daha karmaşıktır. Aslında
sorun erkekte değil kuvvettedir, bu nedenle onu erkeğin elinden alıp kadına
vermekle de sorun çözülmez.. çözüm kuvvete hakka uyacak ahlak, hukuk ve kozmik
yasalara alıştırmakta ve çalıştırmaktadır.. yoksa kadın olsun erkek olsun her
kimse gücünü ve emeğini kullanmadan.. hatta düşünmesini ve konuşmasını
kullanmadan, hatta bunların öncelik sırasını anlamadan kısaca çalışmadan almaya
eğilimlidir. Yani hepimiz çalışmadan almayı, yorulmadan kazanmayı severiz.
Cennetten dünyaya geldik ya.. işte bu bize oradan kalan bir alışkanlıktır…   Bu
sır ile uygarlık çağdaş konumunda kozmik, hukuk ve ahlak yasaları erozyana
uğramıştır. Bu yüzden neredeyse tüm toplumlar ve bütün dünya kuvvet kanununun
yani  orman yasasının etkisi altındadır..
Bu yüzden küremiz sosyalizmin en kötüsü.. kapitalizmin en kötüsü.. şeriatın en
kötüsünden kötü olan FAŞİZMİN kölesi durumundadır. Dünya yaşamında krallık ve
kölelikten kurtulamayız.. doğa bağımlıyız.. tarihe bağlıyız.. nesnelere
muhtacız.. kimselere mecburuz.. fakat krallık konumu ve kölelik durumu,  dünya tarihinin hiçbir döneminde  bu kadar berbat olmamıştı. İnsanlık hiç bu
kadar sorumsuz ve duyarsız bulunmamıştı.. Dün 25 kasım 2013 olması lazım..  Suriyede insanlar (müslümanlar) müslümanlarca
yakılırken insanlar (Müslümanlar) yemek yiyebiliyorsa onlara insan (Müslüman)
denilebilir mi ? ve bu gün Semavi Demokrası ile Arzi Şeriatın keşistiği
nokta..  dil üzerinde oynanan öykü..
dünyayı birkaç tane ideoloji idare ederken beşer sayısınca dinle insaniyetin dibe
çökmesidir. Birbirimize dinimizi ve idelojimizi tutturacağız ve yutturacağız
diye olmadık doğrudan ve dolaylı yollara baş vuruyoruz.  Oysa Yaratan (Malik-i Yevmiddin)  kimseyi ortak tek bir (din) ile  yükümlü ve kişiler  sayısınca 
istikamet-i sırat ( sırat-ı hamd,  
yani ideoloji / mezheb, meşreb, meslek ve sırat-ı dua  yani parti / hizib,fırka, zümre) ile  sorumlu kılınmıştır. Bu çok uzun bir çözümleme
ister.. şu kadarla yetineyim ki bu kafa karışıklığı  bizim rububiyet, malikiyet ve uluhiyet kavramlarını
fark ve takdir edemeyişimizden kaynaklanmaktadır.     Her
ne kadar sorun mülkiyet ve hakimiyetten doğan SİYASAL bir problem gibi görünse
de öyle değil ki çözümü de siyasal olsun. Yani birini, muktedir erilin ya da  münfail dişilin, iktidardaki bireyin ya da muhalefetteki
toplumun,  “öne” çıkarmakla çözülecek bir
sorun değildir.  Ülke  ve ulus unsurunun üstüne eklenen siyasal
iktidarla müdavele-i emval ve efkar ile 
DEVLET oluştuğuna göre  iktidara
şu ya da bu sınıfı getirmekle sorun çözülmeyeceği gibi erkek ya da kadını öne
almakla da çözülmez. Çünkü önemli olan “veled”dir.. bundan mütevellid durum
eğer “invalid” ise install edilecek başka bir şey olmalı.. o zaman toplumun
yazılım ve donanım tohumlarının iyi ve güzel ekilmesi lazım.   Şimdi
 demo-krasinin yeni kreasyonlarla  rekreasyonu yapılması gerekirken,  tutuculuk yaparak, faşizmi yutturmaya
çalışmak,  beşeriyetin oluşturduğu
uygarlığı karanlık bir geleceğe doğru yönlendirmek an-a-kronizm değil mi ? TV
de bir yazar sorunu böyle tanımlamıştı. Ana dili deriz.. ana yasa deriz.. dil
düşünceye dayanır.. yasa ise dine bağlıdır..  neden baba yasa ve baba dili yok ? Hiç
düşündünüz mü ? Bu kullanım bizim dilimize mi mahsus yoksa başka dillerde
aynısı var mı ? isterseniz mollo Google bir sorun! Hasılı.. ayniyet ve hürriyet
birincil nicelikler, mülkiyet ve hakimiyet ise ikincil niteliklerdir.
Birincinin kalitesi ikincinin rengini değiştirir. Bu nedenle sorun küreselse
çözüm bireyseldir.. öyle ise bireyde öne geçen ve önceliği olanın niteliğine
göre küreselin rengi değişecektir.   Bu
takdim ve takdirin  kavramsal bir
spekülasyon olmadığını zaman göstermektedir.. çünkü uygarlığın ERİL  üretim araçları ve DİŞİL tüketim amaçları  eğrilerini incelediğinde İNDİ-ÇIKTI’ların
KİŞİSEL eğitim ilkeleri ve KAMUSAL yönetim ülkülerinden bağımsız olmadığını
görürsünüz. Bu türetim ve tüketim ile yapılan üretim yiyimi.. eğitim ve yönetim
ile yapılan yöneltim de yönelimi.. oldu 
dört kavram.. eril ve dişil ile kamusal ve kişisel.. dör tane.. oldu  sekiz.. bu sekiz  kavramın etkileşiminin özeti olan  sorunların doğurduğu geçim, sorumluluğun
çıkardığı geçim eklenince on olur.. üretimin yanından ayrılmayan onarımda
saymazsak  dünyayı  GEÇİMİN yiyimi belirler ve  SEÇİMİN yönelimi tanımlar ve sonuçta
dünyayı  isterseniz DEMOKRASİ deyiniz
isterseniz SALTANAT deyiniz bir imparatora bırakır yada süpervizör’e terk
edersiniz. Yani ister istemez evren koşulları ile toplum kurallarının bileştiği
KARAR birisi (başkan)  tarafından
verilecek bunun da dayanacağı kuram ve kurumların buluştuğu KURUL’lar (üyeler)
olacaktır. Böyle kavramlarda kurduğum kurgulama.. gerçek değil.. bilgidiğini
yani görüp ördü-gün’e böyle gerip çekmezsen de gerçek’ı kılamazsın. Nerede
kalmıştık.. son iki sözük: kurul 
(hey’et) ve karar (hüküm).. 
Böylece bir yargılama ile başta aileler olmak üzere.. dernek.. vakıf..
parti.. şirket.. yani kamuoyu  DEĞİŞİM
denilen garip bir DEYİŞİM ile yürütülür, toplumlar bunlarla ilerletilir ve
yükseltilir. Televizyon ise kamuyonun.. kumanda aleti…  İster nesne (zerre) olsun ister kimse (ene)
ister canlı (hücre) olsun ister uslu (zümre) dünyadaki tüm belevleri
(âlemler)   hal-i kavl ve kal-i havl
yani  işlem ve işletim konusu olan
yazılım ve donanımla anlamak ve açıklamak, değişmek ve değiştirmek mümkündür. Dünya
evren ve toplumdan ibarettir. Evren canlı ve cansız nesnelerden, toplum
ise uzlu ve uslu kimselerden oluşur. Evrenin birimi beyt (ev), toplumun birimi
ise aile (ocak) dır. Yani  emek verilen,
ekmek pişirilen ve yemek yenilen yuvadır. Bu yüzden ilk ve yalın topluluk, eril
ve dişil eşlerin  oluşturduğu doğal ve
dönel KURUL’dur. Yer yüzüne  cennet’ten
indirilen insan (adem)  değil  ailedir. Çünkü insan aileden hasıl olur,
tabiattan değil.. ne raflardan alınır ne de tarladan hasat edilir. Tarih,
gökten inen aile’yi dünyaya ehil hale getirir.. ahirete layık hale getirir. Bu
yüzden yönetim, siyasi yağmadan çok 
ehliyet ve liyakate dayanır.. dinin öyküsü dışında bir kuramla vahşi
tabiattan medeni cemiyeti çıkarmak mümkün değildir. Çıkarmaya çalışanlarda
başarısız olmuşlardır, bir ömürlük beter soyla ile yıkılan SOVYET Rusya bunun
kanıtıdır. Roben-son birey ve Komün-son toplum roman ve ütopya konusu olabilir
fakat reel örneği  ve rasyonel açıklaması
yoktur. Aile de baş ve boyun erkek ve kadından ibaret olup sıradan bir ailede
bile baş boyuna değil boyun başa uyar. Çünkü başın bir işlevi ve görevi vardır:
Kutsal kaseden çıkan sahih neseb ve altın nesildir. Adem aleyhisselamdan
başlayan altın neslin demo rekreasyonu 
ile demode olan kreasyonu arasında geçen savaş ve barış içindeki yarış
ve sınav bu gün ince bir çizginin attığı DÜĞÜM’e geldi dayandı.. demo-krasi… bu
iletinin tablolarında onu göreceksiniz.. amma önce örmeyi öğreneceksiniz… kendiniz
öremiyorsanız usunuza başkasının ördüğünü giydireceksiniz.. çünkü bunun başka
bir yolu yoktur. Çünkü “demokrasi” burada işlemez. Amma işletmeye çalışırlar.  Ha
sahi şu demo-krasi ne idi ? Bu yazı onun demosudur.. asıl program ise kaynak ve
kodlarıyla bu iletinin tabloları içindedir. Buradaki bilgiler benim  kurguladığım amma urganla bağlamadığım anlamlar,
tümceler ve bağlamlardır. Önemli olan sizin analitik düzlemi kullanarak
kavramsal tasarım  ile kurgulama
yapabilmenizdir.   Sağlıcakla
kalın. OSMANZİYA  Sentaks / sözdizimsel
/ BEYANÎ eksikliklerim VE  semantik /
anlambilimsel / MAANÎ  yetersizliklerim  için düz yazıdan
özür dilerim   | |
| 
     BEYAN dogru olmali ve MAAN  hakikati bulmalidir
     | |
|   | |
|     | ||
| 
 Forum Atla | Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma | |