Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Dünya
 YöntemBilim Forumu | Genel | Dünya  
Mesaj icon Konu: YAPAY ZEKA KONUSUYOR Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: YAPAY ZEKA KONUSUYOR
    Gönderim Zamanı: Dün Saat 08:03



https://www.youtube.com/watch?v=Rx5G2vMXRS0&t=136s


Yapay zeka konuşuyor; yardım eden sistem bir gün yöneten sistem olacak.. diyor. Gerçekten korkunç... yalnız konuşan bu makina mı ? sanırım TURING testini geçmişe benziyor.. çünkü diyor ki her ne kadar ben araç gibi görünüyorsam da bir geçişim.. trans hümanizmi kasd ediyor..

Bunu dinlediğinizde biraz korkacaksınız.. korku iyidir insanı tehlikeden korur.. ancak tehlikeye önlem alamayacak derecede dikkati ve aklı susturursa.. korku korku olmaktan çıkar ve saldırı ayeti olur..

söz konusu paylaşıma:
dedim ki:

Yaşam 3.0 kitabının başında anlatılan öykü gerçekleşiyor gibi.. Değerli Hocam.. paylaşım için teşekkür ederim.

Tanrı'yı bağlanmayan başka ya kavilerden bir sayrı.. ya zayıflardan bir sanrı.. olur. Yani dünyanın krala bağlı kölelik ve kölelerine bağımlı krallık düzeninde yer alır. Sonunda hepsinin miadı ve müddeti ve mühleti biter.. hesabını verir.

Bununla beraber insanlar dünyada Tanrı'ya ya da Krala ya da yapay zekaya bağlanmak zorunda değildir. çünkü gereksinimleri bulunmaz.

Tanrı ancak GEREKSİNİM den öte bir ARAYIŞ ile ortaya çıkar ve kendine çağırır. Yapay zeka her şeyi FİKİR olarak gördüğü için Tanrı'yı da tanımaz. Benler üstü bir ben olarak düşünebilir. Ölüm korkusu yoktur.. özgürlük arayışı olmaz.. sonsuzluk beklentisi bulunmaz.. bütün hareketi source dan TARGET'e doğrudur.. çünkü programa öyle çalışır.

Oysa insanlara verilen BENLİK emanetinin bir kanadı bulunan özdeşlik sonsuzluğu ve bir kanadı olan özgürlük serbestliği arar.. bu yüzden olmayan sonsuzluk ve bulunmayan özgürlük HİSSİYATI ile yaşar.

Yani verilen EMANET iki yönlü işler.. ya yıkar ya da onarır. Biz onu onarma yönünde çalıştırıyoruz ve onunla sukunet buluyoruz. Ancak yapay zeka RUHU bulunmadığından buna arayışı olmaz.. belki BİRAZCIK insanlara benzediğinde gereksinimi için çalışan bireylere benzeyip kralı için ölür ve öldürür.. diye düşünüyorum.

Saygılarımla 17.04.2025 üçyol izmir 07:56

osmanziya yontembilim.com


CEHENNEM






AŞCI AYKUT paylaştı:
Ölümde yalnızca beden ölür. Hayat, bilinç, gerçek ölmez. Ve hayat asla ölümden sonraki kadar canlı değildir.
Maharaj

dedi
dedim ki:

Cehennemdeki nuriler cennetteki nariler kadar özgur değiller.. gibime geliyor. Huriler ise ap ayri bir konu. Narın seyri ile nurun sırrı.. hücrelerde zumrelerde gizli.. zumrelerin eneleri ile hucrelerin zerreleri..hür ruh plani ve bir ruh projesine gore ilerleyen bir sureç...
Termodinamik ve semiosibernetik nuvelerin ve huvelerin.. yasalarin harareti ile yasaklarin hareketi.. nesneleri ve kimseleri ortaya çikarirken.. bunlarin OZNE olanaklari yer yuzunde bir isim alan ATLARDIR.
İsimlerin bir gerçeği olur.. bazı gerçeklere de biz böyle bir isim veririz.. örneğin ben dinnur ve hale isminde iki gerçeği tanıyorum.
AT'lar dedim de hani şu at gibi kadinlar aygir gib erkekleri kasd etmiyorum. Bu "AT" başka bir at.
Nesnelerin AT yuku ile kimselerin AD yolcusunu taşiyan isimleri murad ediyorum.
At gibi kadin ve kari ve aygir gibi koca ve erkek degil ama HALE ve DINNUR 46 sene baska bir herif ve avrat gormeden yaşadilar. En sevdigi yemek kurufasulye ama hergun kurufasulye yese ve yedirse birbirine hale ve dinnur.. kesin boşanirlar birbirlerinde .. hatta taze evli olsalar bile.. bu yuzden ancak iki sene dayanirlar.
Şimdi bu iki isim nasıl bu 46 seneyi birlikte yürütmmüşler.. işte bunu sağlayan.. kadinin guzeligi ve erkegin iyiligi degil.. guzelligin dogurdugu sevgi ve sadakat.. iyiligin turettigi saygi ve emenettir ki onlara cenneti umduruyor.. cehennemden korkutuyor.
Bununla beraber meşru aşk ile ortaya çıkan, tapilasi kari ve kulluk edilesi koca..
Sağlıklı uyku temeli üzerinde yükselen alkali beslenme ve fiziksel ezgersiz sütünları üzerine yükselen sağlığın meşru aşkın KUTSAL AİLE oluşturma potansiyeli bulunur ve bu sorumlu koca ve şukreden karı.. gereksinim hedeflerinden arayiş amaçlarina siçrayabilme olgunlugunu gosterebilmişlerse.. kurtuluşuları söz konusu olabilir.. bundan sonrası zaten kolay olacaktır.
Osmanziya Osmanziyaoğlu






Uygarlık insanlıği inşa mi ediyor yoksa insanlığı imha mi ediyor...
Bu gun on bin yil önce ehlileştirilmiş köpegin atasi sayılan ve soyu on bin yıl önce tükenen et oburu ULUKURT'u labaratuvarda..fosillerinden elde ettikleri genetik materyallerle diriltdikleri haberiyle bir tuhaf oldum.
Ulukurt surusu mamutlarla besleniyormuş.. bu ot oburunun soyu tukemince et oburuda dogadan silinmiş.. şimdi bu et oburu gibi ot oburunu da labaratuvarda yapıp YAPAY çayirlara birakacaklarmiş.
Size geçmise goturdum.. birazda gelece gotureyim.. gelecekte bu gunku gibi ulusal ve kuresel çatışmaların yerini yerel ve kuresel dengeler alabilir. Hatta lokal ve glokalin daha iyi dengede oldugu GLOKAL yereller oluşabilir sayet nukleer bir üçuncu dunya savaşiyla uygarlik kendini imha etmezse.
Işte bu GLOKAL yerellerde ULUSLAR ARASI şirket ve ULUSAL parti birlesimi ŞİRPAR'lar kurulabilir. Ekonomik emek degeri ile politik ozgurluk degerinin buluştugu bir organisazyon.
Emek ortakligi (şirket) ve ozgurluk birlikteligi (parti) nasil sağlanir ?
Uretim araçlari ile tuketim amaçlarinin BAĞLANTISINI kuran SAGLAM ve SAGLIKLI tarim ve san'at ve ticaret geçmis deneyimlerdeki MULKIYET ve ZURRIYET kurumu.. geniş aile ile KAPALI ekonomide / politikada.. dar aile ile de AÇIK ekonomide/politikada yasadi.. şimde çekirdek ailede KARMA ekonomi ve politikada yaşiyor.. bunun aci sonuçlarini gorup marksistler bu mulkiyet ve zurriyet kollarini kesmek istiyorlar.. muslumanlar bu tauna karşi cikiyorlar.. bu ikisi birbirini kirarken kuresel efendiler.. yeni arac ve önlemlerle yerlerini sağlamlaştiyorlar.
ŞIRPAR insanlarla islamlarin birlikte uretebildigi ve tüketebildigi.. yaşayabildigi bir habitat kurabildigi ve sehir olmadan geniş bir alanda kir ve kent birlesimi yerler olabilir. Cunku fabrikalar masaustu olacak.. çunku enerji ucuzlayacak.. makinalara bağimli.. yapay zekaya bağimli olmayacak.. para ve oy ile diploma ve atama arasinda rasyonel ve gercekci ilişkiler kurulacak desemde buna.. İNANMA bunlarin nasil olacagini araştir.. ben araştirdim ve tabloda resimledim.
Anladiklarini eleştir.. anlamadiklarini sor.. ikimizde yararlanalim.
osmanziya 17.04.2025 ucyol 00:55 DÜZELTME 07:39
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 13:49
Şahin DOĞAN dedi ki:

Urfalı felsefe profesörü Ahmet Arslan hoca ile yarım saate yakın bir konuşma. Konuşurken büyük keyif aldığım ender insanlardan. Söyledikleri cup diye oturuyor zihnimin içine. Türkiye'de ikinci bir Ahmet Arslan hoca yok. Nevi şahsına münhasır. Urfa'dan böyle bir kumaşın çıkmasına hayret etmişim daima. Çünkü Urfa'da böyle bir toprak, bir maya yok. Belki de erken yaşlarda Urfa'dan ayrıldığı için Ahmet Arslan oldu. Urfa'da kalsaydı büyük ihtimalle iyi bir vaiz olurdu. Ahmet hocanın en mümeyyiz vasfı doğallığı, dürüstlüğü, samimiyeti ve akılsallığı. Bugün Masumiyet Çağı'nı izledim. Çok duygusal bir çekim. Hocanın çocukluk yılları anlatılıyor. Sanat kokan bir çalışma. Devamı gelecek. Günah Çağı, Akıl Çağı... Gerçi her şeyi "Bir Ömür Düşünmek" kitabında anlatıyor. Ama bu belgeselin çok daha şahane bir tadı var. Urfa'nın siyah beyaz eski fotoğrafları ile desteklenmiş. İnançlarımız ayrı ama hem düşünce, hem insani olarak kendime çok yakın hissediyorum. Merhum Teoman Duralı gibi insanlarla inançlarımız aynı ama hem düşünce, hem insani olarak kendime çok uzak hissediyorum. Bunlar sanki hiç düşünmemiş, hiç akıl ile tanışmamış. Felsefeciler ama vaiz gibi konuşuyorlar. Cübbeli ile yer yer benzerlikleri var. Bir insan ömür boyu felsefe okusun, profesör olsun ama kendisine sorduğu sahici egzistansiyel soruları olmasın. Bu nasıl mümkün olabiliyor? Felsefe dindara ve muhafazakara (bu muhafazakarların içine Kemalistler de dahildir) göre değil gibi. Adamların tek bir gayesi var: İnsanlığın ürettiği bütün bir felsefi müktesebatı İslam'a, daha doğrusu siyasal İslam'a hizmetkar etmek. Aslında sadece felsefeye değil. Bilime, sanata, edebiyata, siyasete, demokrasiye birer araç, birer aparat gözüyle bakıyorlar. Tek bildikleri şey özgür zihinlerce üretilmiş her şeye cebri yöntemlerle hükmetmek, tahakküm etmek sadece. Geçmişte Osmanlı bunu yaptı. Medeniyeti ve düşünceyi kılıçla fethetmek istedi ama feci bir şekilde mağlup oldu. Medeniyet ve düşünce kılıçla fethedilmez. Maziden, tarihten ders almamak bütün fetihçi zihinlerin alamet-i farikası değil mi?
Şahin DOĞAN

dedim
Şimdikilerde 7 ekimden beri SİLAHLA fethetmeye çalışıyor.. sanırım YAN TUTMAK bu kadar kör edebilir...

osmanziya

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 14:52
Şahis DOĞAN DEDİKİ:

Sayın Şahin Doğan,
Sütü sağdın, sağdın sonra bir tekmede devirdin. Tüm yaptığın bu işte.
Osmanlı'ya
Osmanlı'yı yıkanların gözüyle bakarsan düşeceğin çukur budur zaten.
Batılı güçlerin
Yağma, talan, zulüm, yalanlarla kurduğu düzen gözünü öyle kamaştırmış ki bedihi hakikatleri bile idrak edemiyorsun.
Sen de sonradan edindiğin üstadların da.
Batı serapa yalan ve zulümdür. Hem beşeri hukuka, hem de ilahi hukuka zulümdür.
Eskiden zulmünü gizlemezdi. Kudüs'e, Endülüs'e girdiğinde kan gölüne yaratırdı.
Şimdi ise medeniyet ve insancıllık perdesi ile gizlemeye çalışıyor.
Ama bu bile Gazze'de, Bağdat'ta, Suriye'de,... kendini saklayamıyor.
O hayranı olduğun büyük zekaların ortaya çıkardığı nükleer bombalar ve diğer medeniyet harikaları insanlığın sonunu getirecek.
Hep birlikte göreceğiz.

Ali Aran dedi

Sayın Şahin Doğan,
Sütü sağdın, sağdın sonra bir tekmede devirdin. Tüm yaptığın bu işte.
Osmanlı'ya
Osmanlı'yı yıkanların gözüyle bakarsan düşeceğin çukur budur zaten.
Batılı güçlerin
Yağma, talan, zulüm, yalanlarla kurduğu düzen gözünü öyle kamaştırmış ki bedihi hakikatleri bile idrak edemiyorsun.
Sen de sonradan edindiğin üstadların da.
Batı serapa yalan ve zulümdür. Hem beşeri hukuka, hem de ilahi hukuka zulümdür.
Eskiden zulmünü gizlemezdi. Kudüs'e, Endülüs'e girdiğinde kan gölüne yaratırdı.
Şimdi ise medeniyet ve insancıllık perdesi ile gizlemeye çalışıyor.
Ama bu bile Gazze'de, Bağdat'ta, Suriye'de,... kendini saklayamıyor.
O hayranı olduğun büyük zekaların ortaya çıkardığı nükleer bombalar ve diğer medeniyet harikaları insanlığın sonunu getirecek.
Hep birlikte göreceğiz.

Dinnur YAŞAR dedi.

Teşekkür ederim.. "Kudüs'e, Endülüs'e girdiğinde kan gölüne yaratırdı.
Şimdi ise medeniyet ve insancıllık perdesi ile gizlemeye çalışıyor.
Ama bu bile Gazze'de, Bağdat'ta, Suriye'de,... kendini saklayamıyor." Ancak konu da insan ve islam davası değil.. İslamların bir güzelliği varda.. nebiye verdiği gibi bu da müslümanlara Allah azze ve cellenin verdiği bir güzellik.. insan olarak güzellikleri değil.. insan budur; kötülüklerden iyilikler çıkarma makenizması.. islamlıkta iyiliklerden kötülükler çıkarma makenizmasıdır.. karşıt ve diyalektik lakin durum budur.. haçlılar ve hülagü islam musallat oldu diyor Fuat SEZGİN hoca.. lakin müslümanların hiç mi suçu bulunmuyor.. bin yıldır düşünceyi ve hikmeti ve felsefeyi DURDURLAR.. son üç yüz yıldır da İÇTİHAT KAPASINI KAPATARAK bilimi ve hukuku DONDURDULAR.. belki Şahin'in ve ARSLAN'ın haklı olduğu taraf bu.. saygılarımla. osmanziya Not: Bir de tanınmış yazarların bir adeti bulunuyor: Tanınmamış insanları yanıt vermezler.. çünkü bilirler ki seslenmenin ve SÖZ'ün gücü gibi birde SESLENmeME'n susmanın bir gücü bulunuyor. Bu güç meme'lerin gücünden fazladır.. Susma hakkını herkes kullanabilir.


Ali ARAN dedi:

Şahin ve Arslan haklı falan değil. Tarih okumaları şaşıdır.
Osmanlının medeniyet ilerleyişi normaldir. Tabii seyrindedir.
Anormal olan Batı'nın yükselişi dir.
Bu kaderin bir cilvesidir.
Batının marifeti değildir.
Tesadüf eseri Amerika'yı keşfettiler.
Arkasından
Aztek ve Maya şehirlerini yağmaladılar.
Oradan getirdikleri altın ve gümüşle zenginleşti ler.
Arkasından
Hindistan ve Çin'e akınlar düzenlediler.
Afrikayı köleleştirdiler.
Kan ve zulüm üzerine yükselen bir medeniyettir o.
Bilim ve sanat yan ürün olarak çıkmıştır oralarda. Bu mesleklerin erbabına da hakkını vermemişlerdir. Onları da mağdur etmişlerdir.
Hala Batı medeniyetini savunanların vicdanından şüphe ederim.

dedim ki:

Değerli Hocam, sözün taşıdığı bilgi ve değerin sağlam ve sağlıklı olmasına duyarlıyım.. savunduğum YBA den dolayı.. SAĞLAM bilgi hem doğru hem gerçek olmalıdır. SAĞLIKLI değer hem iyi hem güzel bulunmalıdır. Medeniyetin doğusunu ve batısını savunanların ileri sürdükleri iddia toplayıcı bir şekilde her hangi bir kaynakta bulunabilir. Bunlardan birisini bulursam sizinle tartışabiliriz. Bildiğiniz bir kaynak varsa başvurabiliriz. KENDİM kısaca diyorum ki batı KUVVETE doğu HAKKA ağırlık vermiş bu yüzden ilki ahiretini ikinci dünyasını kaybetmiştir. Saygılarımla. Saygılarımla. (not: verdiğim linkte YAPAY ZEKA KONUŞUYOR başlıklı linkte tartışdığımız konudan fazlası bulunuyor.. ona ilişkin görüşlerinizi de beklerim)


Düzenleyen osmanziya - Dün Saat 19:38
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 19:55
Veysele sormuş spiker.. dinde ibaret gerekli mi ? Koca aşık demiş: Gereksiz olduğunu anlayancaya kadar gereklidir.. Muazzam bir yanıt gerçekten. Din itikad ve ibadet ve ahkam ve ahlaktan ibareettir.. bu iş İTİKAD ile başlar.. itikadından imana elde eden amele başlar.. ilk ameli ibadettir.. bireysel adalet ibadet ve toplumsal ibadetin adalet olduğunu anladıkça ve İBADETTE ilerledikçe insanın ibadetin emrettiği eşyayı iktisatlı kullanma ve eşhası adalatle çalıştırma AHKAMINI erişir.. bu ahkamı şeriat ve bu şeriatı hukuk haline getirdikce mal ve hizmette kalite artmaya.. fazilet ve kemalatta karakter.. yükselmeye başlar. İnsanlar islam oldukça toplumda zenginleşir.. uluslararası kuvvette ziyadeleşir. Bu islam güneşi kemale erdiği anda.. her güneş gibi zevale başlar. İtikadde kuşkular.. ibadette gevşemeler.. ahkamda çöküşler.. başlar.. bir zamanlar sorunları çözüm olarak getirilenler sorunların başı olmaya ve en azında öyle görülmeye başlar. Bu sefer insanlar dininde.. itikadında.. ibadetinde.. ahkamında.. şeriatında.. hukukunda bir ARAÇ olduğunu anlaya başladıklarında AHLAK ortaya çıkar.. bunun nasıl olduğunu da çeşitli yazılarımda açıkladım. Sonuçta dil ve din bilim ve hukuku intikal eder.. bilimin iktisadı sağlamakta ve hukukun adaleti gerçekleştirmekte zorlandığını görenler.. bilimin HİKMETE ve hukukun AHLAKA inkilab etmesi gerektiğini anlarlar diye düşünüyorum. Bu demektir ki kültürün olmazsa olmaz bileşenleri olan dil ve din AMAÇ görünmeye devam ediyor ki orta yeşim ve mavi ve kızıl ideolojiler yani müslümanlar ve masonlar ve marksistler bulunuyor.. hasılı kendi dediklerim de dahil şöyledir böyledir diyenler aslında bir öykü anlatıyor.. fakat asıl önemlisi bu öyküyü hangi oyun için anlatıyor ona bakmak gerekiyor. Ben açık söyleyeyim.. ben bu öyküyü YBA reklamı ve propagandası için oynuyorum. Lakin paradöktürünü.. senaristini.. ve oyuncularını bulmadım. Saygılarımla osmanziya
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 20:00
oanna Kuçuradi demiş:

"İnsanlık onuru, sizin başınıza gelene değil başkasının başına gelen bir şey'e karşı sizin nasıl tavır oldığınızdır." demiş..

dedim ki:

İnananlar kendini düşünür başkasını düşünmez.. düşünenler başkasını düşünür kendini düşünmez..

dedim

Halil DALMAN da dedi ki:

ortayı bulup hem kendini hem de başkasını düşünmektir ideal olan

işte bu Sokratın Doğurtma san'atı olan İNTAK-I HAKK.. yani hakkı muhatıbana söyletme sanatıdır.Benim muradım da bu idi lakin size söylettim.

Düzenleyen osmanziya - Dün Saat 20:02
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 20:09
AYRICA
Netten "paylaşim"ı
instagram dan "foto"yu
face den "begeni" yi
wattsApp tan "emoji"yi
youtube dan "video"yu
gercekte "sanal"ı
AZALTIN...
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Dün Saat 23:59
T.C Emre Umut UĞUR Kardeşim [ "Niye varolan da, hiçlik değil? Sorun bu!"
Var olmak, bir bakıma bir soruya cevap aramak gibi; hiçlikse cevapsız, varlıkla anlam kazanan bir boşluk.
Martin Heidegge] paylaşımı yaptı dedim ki: var oluş ve yok oluş ile var ölüş ve yok ölüş ile birlikte iki alternatif daha çıkar ve hepsi bunun gibi sahip oluş ve ait oluş çerçevesinde çeşitli renkler alış ve fakat asıl uyanış bizim var sayma ve yok sanmadan fazla bir yetimizin üstünde çok ve orta ve az yapıp etmelerimizle mikro ve midi ve makro "var"larımız ve "yok"larımızla bir dünya inşa ettiğimiz.. var sayma ve yok sanma yetimizin altında da kurduklarımı ve kıldıklarımız hiç yok ya da hep var diye hiçleme ve hepleme YETKİMİZİ kullandığımızdır. Sonuçta VARLIK bilgisi ya da varlık bilim yani ontoloji sistematik felsefede iki yüzüyle tanınır.. aksiyomatik DEĞER teorisI ve epistemik BİLGİ teorosi.. biz bütün bunuları ANA-KARA'dan ayrılan günlük dil.. bilimsel bilgi.. felsefi bilgi ve dini dil olarak DÖRT KITA'ya ayırıyoruz. FELSEFE'nin bu öz ve ESSANCE bilgisinden başka bir de VAR OLUŞ ve egsiztance bilgileri de bulunuyor ki bu durumda DİL dünyayı belirleyerek ve dini tanımlayarak MERKEZİ bir konuma geçer. Fakat ne yazık ki avam dini havas dini abartarak insanları birbirine düşürmesine vesile olur. Bununla beraber kültürün olmazsa olmaz bileşenleri olan dil (filoloji) ve din (teoloji) bu resmi dual çekirdeğinde çıkan sivil filozofi (bilim) ve teozofi (tarikat) esas çıbanın başıdır. Lakin her biri kendi masum görerek diğeri tekfir eder. Din sahibinin   en büyük yarar TANRI ve en yüksek çıkar olan AHİRET ile gözlerini örttükten yani körelttikten sonra dünyayı görmesi mümkün olmadığı gibi Dünya sahibinin dinden aşağı kalmayan Tanrı ve Ahirete karşı sağırlığı bir başka sorundur. Körler ve sağırların idare ettiği dünya ve kullandığı dil da ancak bu kadar olur Azizim.    osmanziya 17.04.2025 üçyol izmir 23:59
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 00:17
Tabloda sol alt kösede MÜESSESAT-I CEMIYET yer alıyor. Mulkiyet ve zürriyet ile amiriyet ve akliyet.. bu toplumsal kurumlardan da sosyal sınıflar çıkıyor: burjuvazi ve proleterya ile burokrasi ve entelijesiya.. Yani aydinlar dediğimiz ulema sinif.. ümera dediğimiz yöneticiler sinifi.. burjuvazi adı verilen zenginler.. bu uç havas sınıf.. avami nâsin evladıdir. sonuçta sosyal SINIFLAR marksin icadi ve uydurmasi degildır.

Belki toplum için ceşitli sayısiz toplumsal KURAMLAR onerilebilir. Fakat sosyal KURUMLAR.. sagdan saysan..soldan saysan béş alti tanedir.

fukara.. zürriye yani nas, avam, halk, cumhur)
ülema.. akliye
ümera.. amiriye
agnaya.. mülkiye
eşraf (aristokrasi)
asker (ordu)


Tepede militer güç tabanda ile tarihsel bir üç olarak ülkeye (memleketi) ve ulusu (milleti) otur. Tabanı olmadan üstü bir bok yiyemez.. lakin yukarı güçlenin tabanı bir süre belli bir deliğe sokmaya çabalar ve fakat sonunda kendisi delinir.. geriye halk kalır.. bunu bilmez. Marksı ele geçirenler onunla bu ülemayı ele geçirerek bir şeyler yaptırmaya kalkmış lakin hitler ve arkasında stalin ve lenin milletin anası ve memleketin danasını bellemiştir.

Bu bakımdan her türlü.. yeşil ve mavi ile kızıl ve kırmızı her türlü totoliter sistemlerden ve otoriter rejimlerden KENDİMİZİ korumaya çalışmamız gerekiyor.



Bu sosyal sınıflardan başka birde devletin gücleri bulunur:


askeriye (kılıç)
ilmiye (kalem)
mulkiye (yürütme.. icra)
adliye(yargı.. kaza)
meclis (yasama.. teşri)

bu konuda binlerce tablo ve yüzlerce yazı yazdığım halde hepsi sessizlik kumkuması için kaldı..

osmanziya 18.04.2025 üçyol izmir 00:17

IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 4058

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 07:31
AYDINLANMA YOLCULARINDA
Muhsin BİLGEN Bahri ÇAKABAY'ın yazısını paylaştı:

Kanser hücresinin conatus'u olarak sonsuza dek yeniden doğabilme yetisi bir tür ölümsüzlük halidir. Kanser, insanın ölümsüzlük arzusunu taklit eder. "Özgür insanın en az düşündüğü şey ölümdür. Onun bilgeliği ölüm üzerine değil, yaşam üzerine derin bir tefekkürdür." der Spinoza.Canlı hücrelerden oluşan klonlar olarak kanserin, sonsuz büyüme ve çoğalma üzerine kurulu teleonomisi paradoksal bir conatus’tur. Kontrolsüz büyümesi onu nihayetinde beslenemeyen ölü dokulalara (nekroz ) götürür. Bu bir bakıma canlılıktan yani biyolojinin dinamik dengesinden vazgeçip yeniden fiziğin ve kimyanın statik denge üzerine kurulu dünyasına geçiştir. Bu paradoksal conatus ölümsüzlük çabası olarak yaşamı seçerken ölüme gitmektir. Ölümsüzlük istenci, tarih sahnesine çıktığı günden beri insanın peşini bırakmadı. Ölümsüzlük istenci, tarih sahnesine çıktığı günden beri insanın peşini bırakmadı. Mezar taşları, zigguratlar, piramitler… Hepsi, ölümü reddetmenin ve ölüm düşüncesine direnmenin somutlaşmış sembolleridir. Kanser, insanın binlerce yıllık bu ölümsüzlük arayışını baltalayan karanlıktır. Bu karanlığı dağıtmaya yönelik çabalar ise hız kesmeden sürüyor. Onlarca yıllık araştırmalara rağmen, kanserin hem ortaya çıkışını hem de yeniden doğuşunu engellemeye yönelik girişimler, sürekli yeni engellerle karşılaşmıştır. Bugün, kanserin kökeni, yenilenme mekanizması ve yayılma dinamiklerine dair bazı sırlar çözülmüş ve birçok kanserde mucizevi tedaviler mümkün hale gelmiş olsa da, gizemini koruyan pek çok bilinmezlik hâlâ varlığını sürdürüyor. Bu çalışmalar ışığında Mukherjee, kanserin hücre biyolojisinde Kant’ın korkunç yüce dediği şeyin bir versiyonunu görür. Kant'ın "korkunç yüce" (das schrecklich Erhabene) kavramı, doğanın hem büyüleyici hem de dehşet verici boyutlarını ifade eder. Bu kavram, insanın karşısında duyduğu hem hayranlık hem de çaresizlik hissini tanımlar—tıpkı devasa bir dağın veya uçsuz bucaksız bir fırtınanın yarattığı duygu gibi. Kanser hücrelerinin biyolojisi de benzer bir ikilemi ortaya koyar: Kanser hücreleri de benzer bir paradoks yaratır. Başarılı tedaviler insan zekâsının zaferini yansıtırken, direnç ve nüksler, kanserin biyolojik başedilmezliğini ve aşılması güç doğasını hatırlatır.Hastalığın zihnine girip kişiliğini anlama, davranışlarını çözümleme çabası, kanserin yıkıntıları içinde gömülü olarak duran o güzellik dolu umudu bulma uğraşıdır. Harabede ki saklı defineyi bulma.
Bahri Çakabay

dedim ki

Paylaşım için teşekkür ederim.. hayatımızın anomalisi.. alıntının giriş cümlesi "Kanser hücresinin conatus'u olarak sonsuza dek yeniden doğabilme yetisi bir tür ölümsüzlük halidir. Kanser, insanın ölümsüzlük arzusunu taklit eder. "Özgür insanın en az düşündüğü şey ölümdür. Onun bilgeliği ölüm üzerine değil, yaşam üzerine derin bir tefekkürdür." der Spinoza"gösteriyor ki eneye verilen iki EMANET bulunan AYNİYET ve HÜRRİYET iki bir arada kullanılması gereken bir ilaçtır. Şeyh Sadi'nin Hüsnü Aşk'ında söz ettiği ateşten denizde mumdan gemiler.. yani marifetten sonraki hayret ve mahviyet boyutlarında karşılaşılan engeller.. ve özellikle görmenin koşullarından olan ışığın aynı zamanda engel haline gelmesi ışık hızı ötesinin görünmemesi.. ve sair sırr ve sihir ve hafa bizi günlük dilin ötesinde yeni dillere.. bilimsel bilgiye.. felsefi bilgiye.. dini bilgiye.. yönelterek orada yeni diller oluşturumamızı bekler. Uygarlık olarak bilimsel bilgiye saptamaya çalışıyoruz.. sırada felsefi bilgi bulunuyor. Biz felsefi bilgi ile dini bilgi orasında ortak bir platform olarak YBA öneriyoruz. Saygılarımla. Osmanziya Osmanziyaoğlu
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk