Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Yöntembilim
 YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim  
Mesaj icon Konu: dilde sadeleştirme Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3750

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: dilde sadeleştirme
    Gönderim Zamanı: Bugün Saat 08:51
Mevlut UYANIK paylaşımı





DİLDE SADELİK
Türkiye'de sadelik cereyanı, bilhassa 1908 inkılabından sonra, daha sağlam ve daha umumi bir şekil almaya başladı. Selanik'te Ömer Seyfettin, Ali
Canip ve Ziya Gökalp Beylerin çıkardıkları "Yeni mecmua" bilahare Yusuf Akçora Beyefendi tarafından kurulan "Türk Yurdu" bu büyük işin sağlam temelleri oldular. Emin Beyefendi sade dilin şairi oldu ise, Ziya Gökalp mer hum da Türkçülüğe ait ilmi tetkikleriyle ve hassatan dilde sadeliği müdafaa ederek ve bu tarzda şiirler yazarak tarihi iş gördü. Rıza Tevfik Beyin dilde sadelik hakkında yazdıkları da umumi bir sis¬teme dayanmıyordu. Türkçülüğün ideolojisini işleyerek alelumum harsta Türkçülüğün ehemmiyetini ve bu meyanda dilde sadeliğin lüzumunu milli ve ilmi prensiplere bağlayan Ziya Gökalp Bey olmuştu.
("Edebi lisanda vücuda gelmiş olan sadelik. Türkçe kelime ve terkiplerin Arapça ve Farisi kelime ve terkiplere tefevvuku. Türk şiirinde Türkçenin dehasına has olan parmak hesabının umumileşmesi, halk musikisinin, halk edebiyatının revnak bulması, güzideleri alakadar etmeye başlaması hep Ziya Gökalp'in tesiriyle husule gelmiş tahavvüllerdir." "Ağaoğlu Ahmet Beyefendinin merhum Ziya Gökalp'e tahsis edilen 1340 - Kanunuevvel tarihli "Türk Yurdu"ndaki pek kıymetli makalelerinden”)
Kırımlı Cafer Sevdahmet Gaspıralı, İsmail Bey (Dilde, Fikirde, İşte Birlik) Yayına Hazırlayan: Ramazan Bakkal; (İstanbul: Avrasya Bir Yayınları,1996), 102-103

dedim ki:

Bence sorun dil hatta din değil SA (L) AH'ın sağlanması ve HA (L) AS'ın gerçekleştirilmesidir. Bilim ve Dil bilim.. bilgi ve dil.. günlük dilden bilimsel bilgiye.. felsefi bilgiden dini dile.. KÜLTÜR'ün olmazsa olmaz iki bileşeni olan dilin ve dinin etkileşimi ile ortaya çıkan RESMİ filoloji ve teoloji.. SİVİL filozofi ve teozofi.. sosyo kültürel alandan ekonomik ve politik alana kadar etkilerini gösterirken saptanan durum; köklü dinlerin ortalama 600 ve köklü dillerin ortalama 1200 yılda geçersiz ve yürürsüz kalmasıdır. Bu arada iletişim ve etkileşimin değişim ve dönüşüm hızlarının arttığını .. bilişim ve bildirişim etkilerinin genişlediğini de düşünürsek.. gelecekte bu gelenek ve yeniliğin değişim sürecinde süreler daha da düşecektir. Yazılarımda sürekli dilin ve dinin bilim ve hukuka intikal ettiğini.. bilim ve hukukun esası olan iktisad ve adaletin (SALAH) ticaret ve siyaset sağlanmaya çalışılırken teknoloji ve ideolojide insanın doğaya yabancılaşması ve insanın insandan uzaklaşması nedeniyle ısrafın ve zulmün arttığını söylüyorum. Dilin ve dinin ve bunlardan çıkan her alan (bilim, hukuk, ticaret, siyaset) ve kurumun (parti, şirket, teknoloji, ideoloji) temeli bulunan ve insanın kökeni olan AİLE'nin ortadan kaldırılmaya çalışıyor.. diyorum. Böylece dünyanın efendileri kendi imal edecekleri üyelerle ortaya ya yeni bir türün ya da düzenin yani cennetin ortaya çıkması ütopyasına çalışıyorlar ( bizim cennet hülyamız: burada taşlar orada hayvanlar gibidir.. orada bitkiler insanlar gibidir.. insanda insandan üstün olacaktır) uğraşıyorlar. Ya da olumsuz bakarsak deccal denilen ACELE edenin.. beşeriyeti ve medeniyeti ve insaniyeti imha edeceğini distopyasına (cehenneme) varıyoruz. Başka bir anlatımla ifade edersem İnsanlık 2.0 de ifade edildiği gibi giderek (artan ve ivmelenen getiriler yani kolaylık yasası) kolayca elde edilecek GÜÇ ile yapılamayacak irade ve düşünülemeyecek ilim olmayacak sanılıyor. Oysa kontroldan çıkan güç hakiki yani ilim li ve iradeli kudret ve rahmet değildir. Sadece savaş ve barışın içinde olan sınav ve yarış koşulları ve kurallarıdır. Teklik ya da Tekillik Birlik ya da Birellik ile denetlenir. Yani SalaH olmazsa HalaSda olmaz. Bu demektir ki diller ve dinler ve kültürler vesile.. toplum ve ulus ve devlet vasıta.. Amaç.. gaye ve rıza.. salah ile BİREY'in onarımı ve arınımı ve korunumudur. Rabbimiz akibetimiz güzel ve ahiretimi iyi etsin. Amin osmanziya 21.12.2024


https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2579&PID=4568&fbclid=IwY2xjawIFT6lleHRuA2FlbQIxMAABHc_IfYXVTFuo4DXPJpWyH7aUHBN_0poHxbTynAdgLN3xK-h_AzzBGJLZ7w_aem_tSmvE1TDWwx0-dzbU3PI4A#4568





Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 08:53
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3750

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 09:14
Hubert Reeves demiş ki "İnsan en deli canlı türüdür. Görünmez bir Tanrıya tapar. Gözler önündeki doğayı ise katledir. Farkına varamaz ki katlettiği bu doğa o görünmez Tanrı'nın ta kendisidir." Evet, İnsan ikisini biri arada kabul edemiyor.. Tanrı doğayı yarattı ve bu yaratı tarih şeklinde görünüyor diyemiyor.. biz buna EVRİM adı veriyoruz. Evrimle beraber yaratılışta bulunuyor.. bazıları evrimi tanrılaştırıyor.. bazıları yaratılışı tanrılaştırıyor.. oysa evrim gibi devrimde söz konusu.. yaratılış gibi buyruluşta söz konusu.. üstelik yargının deneyimi gibi yazgının dayatımı da söz konusu.. dünyada yapılan dürülüş gibi ahiretteki dirilişte söz konusu.. bu söz konularını da çünkü teklik sırrı bulunuyor.. ya doğayı kabul edecek ya Tanrı'yı.. Tanrı'yı kabul etmiyorsa Doğa'ya Tanrı var sayıyor. Bu aslında iman değil sadece bir varsayım. Bu var sayım ve yok sanımlardan bir kuram ve bu masaldan bir inanç çıkarıyor. Kuram ötesi İman artı çaba ve gayret ister.. aklın hamline kalbin hükmünü bekler.. bunu da gösteremiyor. Bu yaratı doğadan topluma ve kültüre ve insana gelince.. insanlar kendi yaptıklarının yakınıyorlar.. yakınıcılar da yakılıyorlar.. işte bunu şakilerin cehennemde kalışını da kabul edemiyor.. atomlar ve hücreler hep ateş ve enerji paketçikleri.. hepimiz aslanda cehennemin ve ateşin içindeyiz.. bu ateşten çıkmaya çalışıyoruz ve fakat çıkmaya çalışırken daha da batıyoruz.. bu DÜŞÜNCESİZ sözlerimizle.. insanları DÜŞÜN-ME'ye çağırıyorum.. gelmiyor ve yakınıyorlar.. anlamaya çalışmıyorlar.. biliyorum anlatmaya çalıştıkça daha karanlık hale gelecek.. döngü sonsuzca sürüyor.. cehennem ateşinin sonsuz olmasının sırrı.. bunları hem düşünemiyor hem teslim olamıyor.. bunu orada itiraf edecekler ve O'dan giderek uzaklaşacaklar. Tebareke de ki ayet bu.. Rabbimiz muhafaza eyleye. Amin.
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk