Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta |

  Aktif KullanıcılarAktif Kullanıcılar  Aktif KonularAktif Konular  Forum Üyelerini GösterÜye Listesi  TakvimTakvim  Forumu AraArama  YardımYardım  SkinsSkins
  Kayıt OlKayıt Ol  GirişGiriş
Din
 YöntemBilim Forumu | Diğer | Din  
Mesaj icon Konu: LAHUT Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Yazar Mesaj
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3612

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Konu: LAHUT
    Gönderim Zamanı: Bugün Saat 19:43
Değerli Kardeşimiz Ayşegül DEMİRDAL dedi:


KENdi ayn'am da ne üstünüm..ne de paspas..
Sadece KENdimim🌟
Zirvede olmak,SAMİMİYETTEN ibarettir❗️
Rabbimin izniyle..artık aktif paylaşımlar yapmak istiyorum.Sebebi ise aşikar.. sormadan,araştırmadan,sorgulamadan,kitabi bilgiler ve günümüzün newage bilgileri ile insanlığın hüsranda olduğu gerçeği ile sürekli yüzleşmekteyiz.. Benzer düşünce kalıpları ile alınan yol,kimsede düşünce mücevherini aktive etmediği gibi➡️tembelleştirir❗️
İnsanın ;sürüye tabii bir varlık olmadığını algılayıp,farkına varması gerekir...Yazacaklarım bazılarımızın canını acıtacak olabilir...burda şunu söylerim BEN SÖZLERİMDEN MESULÜM,SENİN NASIL ANLAYIP,ALGILADIĞINDAN DEĞİL..Bol derin düşüncelere dalıp,bizi bize yönlendirecek paylaşımlarımız olsun ➡️hep birlikte 🥰
Sevgilerimle💚

Ayşegül DEMİRDAL

dedim ki:

Azize Kardeşim.. sahib oluşumuz ayrı bir âlem.. aid oluşumuz ayrı bir âlem.. bunlara çeşitli isimler.. mülk.. melekut.. nasut.. ceberut.. gibi isimler verilebilir.

https://www.varliktanveriler.com/dort-makam-dort-alem-3



Ancak isimden ziyade bunları yaşamak ve deneyimlemek gerekiyor. Bu fakirin hiç bir deneyimi bulunmuyor ki yaşadıklarını anlatsın.. sadece felsefe'nin var oluşanun karşılık dinin yok ölüşünü getiriyorum.. bunun da ancak daire-i vucubda O'na aid oluşla sağlanacağına inanıyorum.. bununla beraber daire-i imkanda olan var oluşa sahib oluşu dahi inkar etmiyorum.. ilmim ve istencimle var oluşumu gerçekleştiriyorum.


Sonuçta vech-i velayette İNSANI aziz bir paspas biliyorum.. vech-i risalette KAİNATI insanın ayakları altına alıyorum.


İşte bu yüzden insan ESMA oluyor kainatta HÜSNA. Saygılarımla.. zatı âlinize feyizli üç aylar bereketli kandiller dilerim.

Dinnur YAŞAR.
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3612

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 21:03



Microsoft'un bilgisayarımı gönderdiği fotoğraflardan.. sıradan bir yıldızlı gece fotoğrafı gibi görünüyor. Yıldızlarda TELESKOP'la alınmış gibi.. belki de teleskopla alınmış fotoğrafa yer yüzü fotoğrafı ile birliştirilmiş de olabilir.. lakin gök yüzünde sağ tarafta görünen mum alevi gibi görünen ışık.. büyük bir olasılıkla komşu galaksimiz ANDROMEDA'dır. Gençliğimden beri Astronomi'ye meraklıyım. Astronomi deyin ce Ethem Derman ile Astronomi Ethem Hocam akla gelir.. Yine gençlikten beri ahbablığımız bulunur. Bir gece Ankara da Ahlatlıbel Gözlem evinde GECE GÖZLEMİNE eşlik ettim. Bana gözlemevinde TELESKOPLA Jupiteri dört yavrusuyla birlikte gösterdiği günde o muhteşem manzara hiç unutmam. Hatta Hocamın her sene düzenlediği yıldız günlerinden Antalya'daki Ulusal Gözlemevinde düzenlediği gecede Oğlum ile birlikte katılmıştım.. Oğlum Matt Ali Bugucam da o günü hiç unutmaz.. eskiden beri yaptığım basit teleskoplarla Pegasus (Kanatlıat) takım yıldızında Andromeda galaksisini görmeye çalışırım. Bahsettiğim Ulusal Gözlemevi gecesinde de görmek nasip olmamıştı.. Astronomi kitaplarında Abdurrahman Sufi isimli müslüman Astranomun.. gökte mumu ışığı var.. dedi bu cismi saptadığı söylenir.   Belki başkaları da vardır. Ancak çoğu insanın göklere meraka ASTROLOJİ'den yukarı çıkmaz. Yani illa kendine bir ÇIKARI olacak insanın ilgilenmesi için. Hatta AHİRET olmasa TANRI'yla bile ilgilenmeyecektir. Temel ASTRONOMİ Bilgileri'ne içeren 200 tane DVD çalışmamla yakın çevremde hiç kimse ilgilenmediği gibi uzak çevremde de ilgilenen olmadı. Sadece Ethem DERMAN hocam ve Taşkın Tuna Hocma bilgi verdim. Profesyonel bu Hocalarım bu Amatör'ün çalışmasını beğendiler.. demem o ki artık bol bir meta olan Tubitak gibi resmi kurumların ya da Populer Science.. How it wors.. All About Space popüler bilim dergilerinde bulanan boy boy bulunan galaksi resimlere bakmak değil.. TELESKOBUNU eline alıp GÖK YÜZÜNE çevirmekle.. BİLİM ile alaka başlar. MİKROSKOPLA mikrobu.. TELESKOPLA galaksi.. görmeyenler bilim adamı olamazlar bu çağda.. ÇOCUKLARINIZA kainatı anlatın.. insanı tanıtım.. TANRI'yı küçük yaşta küçük beyinlerine YAPIŞTIRMANIN fazla bir yararı olmuyor.. insanı anlatır ve kainatı tanıtırsanız küçük beyinlerinde.. büyüyünce ruhlarında TANRI ile kolaylıkla buluşacaklardır. Buluşmazlarsa Tanrı Kitab'ın onlara söyler: Kafirler gök ile yer yapışık iken onları ayırdığımızı görmediler mi ? Gökte ve yerde her bir şey Allahı tesbih lakin siz onları anlamazsınız.. yani anlamanız lazım.. buna rağmen bu BİLİMİ anlamak için çaba göstermiyorsunuz buna karşın O Halim ve Gafur'dur.. sizi bağışlar. osmanziya 02.01.2024 üçyol izmir 20:59
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3612

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 21:07

Sahin DOGAN Hocam Yazdı:


Bir bilim adamı olarak bugüne kadar tanrının varlığı hakkında en küçük bir bilimsel kanıt bulamadım diyor duayen jeolog Celal Şengör. Bunu duyunca Pascal'ın meşhur sözü geldi aklıma: "İnanmak isteyen için yeterince aydınlık, inanmak istemeyen için yeterince karanlık mevcuttur." Sahin DOĞAN

DEDİM Kİ:

Celal Şengör'ün Bilgiyle Sohbet kitabını okudum.. değerli bilgiler edindim.. Karl POPPER'i iyi bilir. Lakin felsefî yaklaşımı olmadığı için şuhud (fenomenon) ve gayb (noumenon) ayırımını nazara almıyor.

Şuhud için sav ve kanıt yani ISBAT gerekir. Gayb için de İKNA yani kuvvetli kanaat yakin yeterlidir.

osmanziya
IP
osmanziya
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye


Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010
Gönderilenler: 3612

Hak Puan : 5
Kidem : 6
OrtalamaHak : % 50
Irtibar :2

Alıntı osmanziya Cevaplabullet Gönderim Zamanı: Bugün Saat 21:28







Kolektif Şuur Eksikliği ve Niğde: Sosyolojik, Psikolojik ve Felsefi Bir İnceleme

Birlik Olmanın Felsefi Temelleri

Kolektif şuur, bir toplumun tüm bireylerinin ortak bir bilinç ve hedef doğrultusunda hareket etmesini ifade eden çok katmanlı bir olgudur. Bu bilinç, yalnızca bireysel faydaları değil, toplumun genel çıkarlarını da gözetmeyi gerektirir. Sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik boyutları olan bu mesele, toplumsal ilerlemenin temel dinamiklerinden biridir. Ancak bu bilinç her toplumda eşit ölçüde gelişmiş değildir. Niğde gibi potansiyel barındıran ancak kolektif şuur eksikliği nedeniyle yerinde sayan bölgelerde bu konu, acilen ele alınması gereken bir öncelik halini almıştır.

Kolektif şuur, insan varoluşunun hem ontolojik hem de etik bir gerekliliğidir. Aristoteles, insanı "zoon politikon," yani sosyal bir hayvan olarak tanımlar. Ona göre birey, toplumdan bağımsız düşünülemez; çünkü insan, anlamını ve varlığını ancak bir topluluk içinde bulabilir. Ancak kolektif şuur, basit bir topluluk içgüdüsünden daha fazlasını ifade eder. Bu kavram, bireylerin kendi egolarını aşarak daha büyük bir bütünün parçası olmayı kabul etmeleriyle ilgilidir.

İslam düşüncesinde de bu birlik fikrinin kökleri derindir. İbadetlerin cemaatle yapılmasının önemi, bu birlik ruhunun manevi boyutunu ifade eder. Bu birlik ruhu , yalnızca ibadetle sınırlı kalmaz; hayatın tüm alanlarında bir olmayı, dayanışmayı ve kolektif gayeyi teşvik eder. Bu bağlamda, kolektif şuur eksikliği yalnızca sosyolojik değil, aynı zamanda manevi bir zaaf olarak da değerlendirilebilir.

Sosyolojik Bir Perspektif: Durkheim ve Toplumsal Bağlar

Émile Durkheim’ın toplumsal bağlar üzerine yaptığı çalışmalar, Niğde gibi şehirlerin neden kolektif şuur eksikliği yaşadığını anlamak için yol göstericidir. Durkheim’a göre, bir toplumun "mekanik dayanışmadan" (geleneksel, kırsal toplumlarda görülen türdeş bağlar) "organik dayanışmaya" (modern toplumlarda görülen işbölümüne dayalı bağlar) geçmesi gerekir.

Niğde, mekanik dayanışmanın hakim olduğu bir yapıya sahip. Bu, bireylerin akrabalık bağları ve yerel aidiyetlere dayalı olarak hareket ettiği bir düzeni ifade eder. Ancak modern dünyanın gereksinimleri, bu yapının artık yeterli olmadığını göstermektedir. Organik dayanışmaya geçiş, bireylerin uzmanlaşarak birbirine bağımlı hale geldiği ve işbirliği yaptığı bir toplumsal yapıyı gerektirir. Niğde, bu dönüşümü başaramadığı için toplumsal ahenk yerine bireysel çıkarların ön plana çıktığı bir yapıya sıkışmıştır.

Psikolojik Atıflar: Öğrenilmiş Çaresizlik ve Kolektif Kimlik Krizi

Niğde’de kolektif şuur eksikliği, bireysel düzeyde öğrenilmiş çaresizlik ve özgüven yetersizliğiyle ilişkilendirilebilir. Psikolog Martin Seligman'ın öğrenilmiş çaresizlik teorisi, geçmişte yaşanan başarısızlıkların bireylerde yeni girişimlere karşı bir direnç oluşturduğunu ortaya koyar. Bu durum, bireylerin mevcut şartları kabullenmelerine ve çaba göstermemelerine yol açar. Niğde halkı, geçmişte yaşanan başarısız ortaklık deneyimlerinin etkisiyle, iş birliğine dayalı girişimlere karşı temkinli bir yaklaşım sergilemektedir.

Bunun yanında, bireylerin kendi potansiyellerine olan inancını artıracak sosyal destek mekanizmalarının eksikliği, girişimcilik ruhunun zayıflamasına neden olmaktadır. Bir toplumda bireysel motivasyon eksikliği, zincirleme bir reaksiyonla kolektif bilinç oluşumunu engeller. Bu psikolojik bariyerin aşılması, ancak güven telkin eden liderlik ve olumlu ortaklık örnekleriyle mümkündür.

Evet, Martin Seligman’ın “öğrenilmiş çaresizlik” teorisi, Niğde’nin durumunu anlamak için çarpıcı bir modeldir. Öğrenilmiş çaresizlik, bireylerin geçmişte yaşadığı başarısızlık deneyimleri sonucunda yeni fırsatları değerlendirmekten kaçınmasıdır. Bu durum bireysel düzeyde olduğu kadar toplumsal düzeyde de gözlemlenebilir.

Niğde’nin geçmişte yaşadığı ekonomik ve siyasi kayıplar, bu şehirde yaşayanların kolektif bilincinde bir başarısızlık algısı yaratmıştır. Nevşehir ve Aksaray’ın il olması, ticaret yollarından uzaklaşması gibi olaylar, şehrin toplumsal psikolojisinde bir tür "kadercilik" yaratmıştır. İnsanlar, kendi potansiyellerine olan inançlarını yitirmiş ve mevcut durumu kanıksamışlardır.

Bu bağlamda, Carl Jung’un "kolektif bilinçdışı" kavramı da anlamlı bir çerçeve sunar. Toplumların geçmişten bugüne taşıdığı travmalar, ortak bilinçdışında yer eder ve toplumsal davranışları şekillendirir. Niğde’nin geçmişte yaşadığı olumsuzluklar, bugün bireylerin ve kurumların birlikte hareket etme kabiliyetini kısıtlamaktadır.

Tarihsel ve Kültürel Atıflar: Ataletin Kader Haline Gelmesi

Tarihte pek çok şehir, kolektif şuuru geliştiremediği için kaderine boyun eğmiştir. Bunun en çarpıcı örneklerinden biri, Orta Çağ’ın "kara veba" salgınından sonra Avrupa’da yaşanan durgunluktur. Veba, yalnızca nüfusu değil, toplumsal dayanışmayı da yok etmişti. Ancak Rönesans dönemi, bireylerin ortak bir amaç için bir araya gelerek bu durgunluğu aşmasının bir sonucuydu.

Niğde’nin de benzer bir "atalet sendromu" yaşadığı söylenebilir. Ancak burada unutulmaması gereken, tarihsel olarak ataletin her zaman aşılabilir olduğudur. Şehir, kendi içindeki potansiyeli fark ederek ve geçmişin yüklerinden kurtularak bu durumu tersine çevirebilir.

Sosyolojik Perspektifin Derinleştirilmesi

Sosyolojik açıdan bakıldığında, Niğde’de kolektif bilincin eksikliği, sosyal sermayenin zayıflığıyla doğrudan ilişkilidir. Sosyal sermaye, bireylerin birbirine duyduğu güven, paylaşılan değerler ve karşılıklı destek mekanizmalarından oluşur. Niğde'de bu sermayenin zayıflamasına yol açan birçok faktör vardır:

Akrabalar Arasındaki Çatışmalar: Aile bağlarının gevşemesi ve kıskançlık gibi duyguların toplumsal uyumu zedelemesi, bireyler arası güveni olumsuz etkiler.

Küçük Olsun Benim Olsun Anlayışı: Bu zihniyet, bireylerin kısa vadeli çıkarları için toplumsal faydadan feragat etmesine neden olur.

Ortaklık Kültürünün Eksikliği: Geçmişte yaşanan olumsuz ortaklık örnekleri, bireylerde ortak girişimlere karşı bir güvensizlik oluşturmuştur. Bu durum, toplumun ekonomik ve sosyal gelişimini yavaşlatmaktadır.

Tarihsel ve Ekonomik Arka Plan

Niğde, tarih boyunca Anadolu’nun önemli bir geçiş noktası olmuştur. Ancak, çevresindeki Kayseri ve Konya gibi illerin büyümesi ve ticaret yollarının değişmesiyle birlikte geride kalmıştır. 20. yüzyılın sonlarında Nevşehir ve Aksaray'ın il statüsü kazanması, Niğde'nin idari ve ekonomik anlamda daha da küçülmesine neden olmuştur.

Bunun yanı sıra, Niğde’nin sanayi ve tarım potansiyeline rağmen bu kaynakları etkin bir şekilde kullanamaması, şehrin ekonomik büyümesini sınırlamaktadır. Tarımsal üretim, modern teknikler yerine geleneksel yöntemlerle yapılmakta; bu da verimliliği azaltmaktadır. Ayrıca, mevcut sermayenin şehirde tutulamaması ve dışa kaçması, ekonomik durgunluğun başlıca sebeplerindendir.

Kültürel ve Demografik Dinamikler

Niğde, çalışkan ve girişken insanlarıyla bilinir. Ancak bu girişkenlik, genellikle bireysel çabalarla sınırlı kalmakta, kolektif bir faydaya dönüşememektedir. İl dışında yapılan faaliyetler ,Niğde’de birçok ailenin geçim kaynağıdır. Büyük şehirlerde tatlıcılık, hurdacılık ve sebzecilik gibi işlerde çalışan bu bireyler, memleketlerine ekonomik katkı sağlasa da, şehrin kalıcı kalkınması için yeterli olmamaktadır.

Niğde’nin kültürel mirası, şehrin tanıtımında ve turizm potansiyelinin artırılmasında önemli bir rol oynayabilir. Ancak bu mirasın yeterince değerlendirilememesi, şehrin dışarıdan yatırım çekmesini zorlaştırmaktadır.

Ekonomik ve Sosyolojik Dinamikler

Niğde, tarım, sanayi ve ticaret potansiyeli açısından oldukça zengin bir bölgedir. Ancak bu potansiyelin harekete geçmesi, bireylerin "küçük olsun benim olsun" anlayışını terk etmesiyle mümkündür. Max Weber’in "Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu" adlı eserinde belirttiği gibi, ekonomik kalkınma yalnızca bireysel çaba değil, toplumsal bir zihniyet dönüşümünü de gerektirir.

Niğde’nin ekonomisindeki en büyük problem, dışa bağımlılık ve sermaye kaçışıdır. Şehrin kaynakları, dışarıdan gelen büyük şehirlerin sermayesine akmakta, yerel dinamikler ise atıl kalmaktadır. Bu durumu tersine çevirmek için, yerel sermayeyi bir araya getirecek projeler ve işbirlikleri teşvik edilmelidir.

Bir Şehir, Bir Ruh

Niğde’nin sorunu yalnızca ekonomik veya idari değildir; bu sorun, bir ruh sorunudur. Şehir, kendi potansiyelini fark etmek ve bunu harekete geçirmek için önce kendi ruhunu uyandırmalıdır. Bu ruh, kolektif şuurun yeniden inşasıyla hayat bulacaktır.

Unutulmamalıdır ki, bir toplum, bireylerinin toplamından daha fazlasıdır. Ve o toplumun sesi, ancak birlik olduğunda yankı bulur. Niğde’nin sesi, tarih ve coğrafyanın sınırlarını aşacak kadar güçlüdür; yeter ki o sesin bir yankısı olsun.

Niğde’nin sosyal ve ekonomik kalkınması için kolektif şuurun geliştirilmesi elzemdir. Aşağıda bu doğrultuda atılabilecek somut adımlar sıralanmıştır:

Eğitim ve Farkındalık Programları

Kolektif şuur, yalnızca söylemlerle değil, eğitimle geliştirilir. Şehirde toplumsal dayanışmayı teşvik eden eğitim programları ve atölyeler düzenlenmeli.

Girişimcilik, liderlik ve takım çalışması konularında eğitimler yapılmalı.

Kolektif bilincin önemini vurgulayan seminer ve atölye çalışmaları yapılmalı.

Uzmanlaşma ve Dünya İle Entegrasyon:

Şehir, belirli bir alanda dünya çapında tanınacak bir uzmanlık geliştirmelidir. Bu, Niğde’yi küresel ekonomiyle entegre hale getirecektir.

Sosyal Sermayenin Güçlendirilmesi

Ortak bir kimlik oluşturmak için kültürel etkinlikler ve projeler teşvik edilmeli. Şehrin tarihini ve kültürel mirasını yücelten çalışmalar, toplumsal bağları güçlendirecektir.

Toplumdaki güven bağlarını artırmak için sosyal etkinlikler ve ortak projeler teşvik edilmeli.

Gençlere yönelik spor, sanat ve kültür faaliyetleri desteklenmeli.

Ekonomik Kalkınma Projeleri

Modern tarım teknikleri, küçük ve orta ölçekli sanayi girişimlerinin desteklenmesi ve yerel ürünlerin marka haline getirilmesi sağlanmalı

Hayvancılık sektörlerinde modern teknikler kullanılmalı.

Niğde’yi cazibe merkezi haline getirecek sanayi ve turizm yatırımları yapılmalı.

Yerel ürünlerin marka değeri oluşturularak ulusal ve uluslararası pazarlara açılması sağlanmalı.

Psikolojik Destek ve Güven İnşası

Toplumun güven duygusunu yeniden kazanması için psikolojik destek programları ve yerel liderlerin öncülüğünde güven odaklı çalışmalar yapılmalıdır.

Ortaklık Kültürünün Geliştirilmesi:

Başarılı ortaklık örnekleri teşvik edilmeli ve ödüllendirilmeli.

Küçük işletmeler arası iş birliği ve dayanışma ağları kurulmalı.

Niğde’nin sahip olduğu potansiyeli gerçekleştirebilmesi için bireylerin kolektif şuura erişmesi, liderlerin bu konuda öncülük etmesi ve toplumun her kesiminden desteğin sağlanması gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, bir toplumun gerçek gücü, bireylerinin uyum içinde hareket etme kabiliyetinden gelir. Niğde, bu bilinçle hareket ettiği takdirde hak ettiği yere ulaşabilecektir.

Mehmet Baş





Değerli bir çalışma olmuş.. hatırınız için anlayıp bir değerlendirme yapabilirim.. yalnız şimdi kadar yaptığım değerlendirmelere yanıt verebilecekken vermeyen bir kafaya da verilecek son bir değerlendirme olur. Şimdilik şunu belirterek bitireyim:   ŞUUR bir illimünasyon ve aydınlanma ile kendini inisinasyon ve bağlanmaya teslim eden bir ZİHİN ise bununla dil ve din bileşenleri barındıran kültürün ortaya koyduğu İDEOLOJİ'ye ya da sizin dediğiniz KOLLEKTİF ŞUURA bağlı savaşların ve barışların EKONOMİK ve POLİTİK çıkarların istihsalinden başka bir şey olmadığı ortaya çıkacaktır. Fakat şu da var ki medine hurmalıkları için savaşanlar hurmalıklara rıza-i ilahi için savaşanları rızaya kavuşur. Saygılarımla. Osmanziya




Düzenleyen osmanziya - Bugün Saat 21:32
IP
Yanıt Yaz Yeni Konu Gönder
Konuyu Yazdır Konuyu Yazdır

Forum Atla
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme
Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma
Kapalı Forumda Cevapları Silme
Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme
Kapalı Forumda Anket Açma
Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide
Türkçe Çeviri : Nuri Cengiz
Tasarım & Düzenleme : BeyazSeytan
WebWizTurk