Nerede ise bir yıldır watsapda çocuklarım ve bir kaç arkadaşlarımla birlikte TABAKAT isimli bir gurup kurmuş yazılarımla kendim söylüyor kendim dinliyordum.. meğerse başka dinleyenlerde varmış..watsap gurubum tabakattan ayrıldı.. siyasi görüşlerimi beğenmemiş ayrılmış.. bu siyaset konusun bir DİN haline getiriliyor.. gerçekten ilginç.. insanlar koca ya da başkan seçerken TANRI seçmiş gibi mi oluyor ? Acaba insanlar neden birbirlerine saygı gösteremiyor bu yüzden mi ? İnanın bunun mahiyetini bilmiyorum.. belki bir gün öğrenirim İnşaallah ölmeden.
Her ne ise birileri ayrılınca bana daha çok bir şevk geliyor.. bazılarına birileri eklenince şevk gelir.. bende tersi oluyor.. birileri gidince daha çok güçleniyorum.. nedense.. benim derdim.. ne bu vatsap ne de face.. buradalar sadece reklam ve çağrı yeri.. propaganda ve tanıtım panosu.. hatta web sayfam bile daha geniş ve ilk elden reklam ve propaganda alanı.. YBA öğrenmeye, kullanmaya ve yararlanmaya çalışan adam ya da kadın.. çocuk iken iki senede ANA DİLİNİ öğrendiği gibi YBA dilini de edinebilecektir.. ancak bu bir taraftan nasip ve kısmet sorunu bir taraftan da ARAYIŞ konusu.. özellikle gençler.. geleceğe hazırlanmak için.. geleceği değiştirmek için.. kendini hazırlamak ve benini değişitirmek gerekiyor.. işte yöntembilimsel analiz bunun için biçilmiş bir kaftan... osmanziya 29.05.2023 üçkuyular İzmir (zaten yazının konusu da üç kuyu ya da kutu)
Bu iki gündür dünya bilglisi ve büyük resim başlıklı web sayfası paylaşımlarında.. bu güne kadar olduğu gibi sadece reklam ve propaganda bulunuyor.. reklam ve propaganda temelde bir algı operasyonudur.. yani başkalarını bir nesneyi ya da kimseyi beğendirme.. bir etkinliği ya da işlem ve işletimi tatıntma amacı güder.. amacı SATIŞ yapmaktır..
Ünlü bir ayet var: İnnallaheştera minelmüminie enfüsehüm ve emvalühüm bienne lehümülcenne.. Allah müşterilere bayii oluyor mü'minlere nefisleri ve malları mukabilinde cenneti SATIN almak için.. yani ortada bir alış veriş var.. her şey alış veriştir.. sibernetik modele göre girdi ve çıktısı olan.. algısı ve ayarı olan bir makinelerden ibaretiz her birimiz.. ya da bir öykü ve filim ortaya koyuyoruz kurulan bir oyunu bulunan.. ya da bir savaş ve barış içindeyiz.. veya bir sınav ve yarışta bulunuyoruz.. yani gördüğünüz gibi oldukça karmaşık.. fakat bir şekilde yaşamı basitleştirerek yaşamının yolu da verilmiş.. ve bu şekilde birbirine kopyelenmiş günlerimizde bir ömür geçiriyoruz.. alışkanlıklarının zebunu ve alışkınlıklarının mahkumu.. alışkanlık ve alışkınlıklarını ayıramamış.. erekleri ve amaçlarını tefrik edememiş.. yararlanma düzlemini ve yetkinleşme ekseninin farkını varmamış.. bir halde yürüyoruz.. bu arada insanlar bir satışta bulunuyorlar.. kimi bilgilerini.. kimi yetkinliklerini ve kimi de güzelliklerini sergiliyor.. seni kapmak için.. fakat ben bunlara Talip Arışahin talip olmadım.. olsaydım.. kitapları ve öğrencileri ve başarıları ile hakkında medhiyeler düzülen ünlü bir hoca olurdum.. peki neye TâLİB oldum.. kendini aramaya.. benimi bulmaya ve insanı tanımaya.. içerikleri ve muhtevaları ile din ve dil muaazzam ve muhteşem bir yapı.. dünya ise bu ikisini de içermesi itibariyle onlardan daha zengin ve tantanalı.. bütün bunlar içinde.. bir de servetin ve şöhretin bulunuyorsa insanı değil kendini bulması o kadar zor ve tam tersine kendini kaybetmesi o kadar kolay ki.. bu bakımdan başarısızlık ve günahların ve tembelliklerimle kendimi feto gibi batmış hissediyorum.. reto gibi zirveye ulaşmış olarak duyumsamıyorum.. RAZI OLUNMUŞ terakkinin sukuta ve tedenninin suuda neden olduğunu bilen birisi olarak.. bir kuyuya düşmüş ve feryada başlamış bir kimse olarak.. DÜŞÜNENLERİ ARIYORUM çünkü ARAYANLARI DÜŞÜNÜYORUM... Saygılarımla.. sağlıcakla kalinı. Osmanziya
dilbilgisi
"ÇİZMEDEN YUKARI ÇIKMA"
19.yüzyılda, Fransız ressamlarından Delacroix Paris'te bir resim sergisi açmıştı. Sergiyi gezenlerden bir kişi, büyükçe bir şövalye tablosunun önünde uzun süre durarak, yakından uzaktan ciddi ciddi seyreder, beğenmediğini belirten bir biçimde de başını sallarmış. Bu durum ilgisini çeken ressam yanına gelerek sormuş.
-Bu tablo ile çok ilgilendiğiniz belli oluyor.
-Evet demiş adam. Şövalyenin çizmesindeki körük kıvrımlarında hatalar var.
-Pekiyi nasıl anladınız, işiniz bu mu?
-Ben kunduracıyım, çizme dikerim. deyince ressam hemen tuvalini ve boyalarını getirerek adamın söylediği biçimde çizmeyi düzeltmiş ve gerçekten daha iyi olduğunu görmekten memnun olarak adama teşekkür etmiş. Fakat adam yine tablonun başından ayrılmadan, bu kez de şövalyenin pantolonunda ve kemerinde de hatalar olduğunu belirtince bu çok bilmişliğe dayanamayan ressam,
-Bak dostum demiş, sen çizmecisin, çizmeden yukarı çıkma!
Çizmeye ilişkin 19.YY da Fransız Ressam Delacroix'e ait bu öykü .. san'atçı ve zaanatkar ilişkisinin güzel bir örnegi.. Yaratan ve yaratilan ilişkisine de ışık tutabilir;
Hâlık ve Bari..
Musavvir ve Sân'i
Mail.. Cail..
Müşekkil ve Sây'i
TANRI'yı
Anlatabilir.
Fakat birileri diyecek ki Ressam ve Kunduraci gözlemleniyor ve fakat Tanri'yı goremiyoruz..
Başkaları da diyecek ki saydıgin isimlerden sadece üç tanesi.. Hâlık.. Bâri.. Musavvir.. kitabda yaziyor digerlerini sen uydurdun...
Şimdi benim bu sorulara elbette verilecek yanitim olur.. yeter ki ilgilenmek dileyen ve bilgilenmek isteyen kimse olsun 😊
Bu yazıdan sonra dilbilgisi ve dinbilgisine ilişkin tablolar yaptıktan sonra bunu dunyabilgisi dizini içinde topluyarak burada yayımlıyorum.
Dil ve din tablolarının 13.ncülerine de burada yayımlıyorum.
|