MÜBAREK GECELER
İnsanların
bireyleri gibi toplumlar ve kültürlerde tebdil ve tecdid kanununa tabi olarak
değişirler ve yenilenirler. Bu değişme ve yenileme da bazen ileri gider çıkar
ve bazen geri kalır düşer.. bunların bir
kısmı GELİŞME olarak görürken bazıları da bu “gelişme”yi tersiyle
değerlendirir.
Bilgilerin
doğru ve gerçekliği OBJEKTİF iken buyrukların iyiliği ve kötülüğü SUBJEKTİFTİR.
Objektif (ortak ve nesnel) ve sübjektif (ayrık ve kimsel) kavramlarını bilmeyen
ve metinden manayı ayıramayan kimseler bu dediklerimi anlamayacaklardır bile.
Enfüsi ve
indi bir görüş ve düşünce ile afaki ve fenni bilgi arasında bir ayırım
yapabilmek için o insan bir BİLİM tahsil etmesi ve üniversite zihin eğitiminden
geçmesi gerekir desem bunu ayırımcılık yapmakla suçlamayınız.
Çünkü
üniversite okumak bir insanı çağdaş ve bilimsel yapmadığı gibi üniversite okumamak
da bir insanı gerici ve yobaz yapmaz. Ancak büyük bir çoğunlukla gericiler
üniversite okumayan ve çağdaş eğitimle bilim ve düşünce ve uygarlık tarihinden
ve gelişiminden habersiz kalmış kimselerdir..
Bu neden
böyle.. çünkü diri öğrenme ve canlı düşünme BAŞARILAMADIĞINDA bilme gücümüz ve
anlama yetimiz ve inanma yetkimiz dumuru uğrar. Bilimle saptandığı gibi
beyindeki fikir devreleri donar ve kemikleşirde bu yüzden alışkanlıkları ve
alışkınlıkları ve inançları değiştirmek zordur.
İnsanda
DÜŞÜNCE ve İNANÇLARINI ayırt etme duyarlığı da kalmamışsa alışılmış görüş ve
düşünceleri bırakmak.. eski bilgi ve inançlardan ayrılmak hayati tehlike
sanılır. Yinelenenler ve yenilenenler arasındaki DEĞİŞİM sağlam ve sağlıklı
olmuyorsa hayata her gün yeni bir renk katma yerini günler dünü kopyeleme ile
geçiyorsa bu yaşantı ve davranışın görüş ve düşüncelere de mutlaka bir
yansıması olacaktır.
Bu gün bende
alıştığım bir davranış karşısında şaşırdım.. dinde abartılan gecelere bir
yakınımdan muhalefet gördüm.. böylece ÜRETİMDE bedia ve TÜKETİMDE sünnet ile
EĞİTİMDE şura ve YÖNETİMDE beyat dörtlüsünü gündeme getirmek istedim.. lakin
yerim dar bunları burada açıklayamayacağım. Bu dört konunun her birindeki
DEĞİŞİM’İ “bid’a” olarak gören ve “icad” çıkarma diye uyaran bir ZİHNİYET
elbette “mukaddes”tir.. ancak TAKDİS ettiklerinin ne kadar MUKADDES olduğu
tartışmasına giremiyorlarsa lütfen Risale-i Nur külliyetında LEM’ALAR
risalesinin sonunda açıklanan FERDUN, HAYYUN, KAYYUM, HAKEMÜN, ADLÜN, KÜDDÜS
olan esma-i Hüsna dan olan esma-i sitte’yi okusunlar.
O zaman
görürler ki çoğalma kanunun beslenme kanunu TEMİZLER.. beslenme kanunu seslenme
kanunu temizler.. seslenme kanununu sevinme kanunu temizler.. hatta bedenin
BESLENMESİ de aşalma ve özümleme ve kirlenme ve temizlenme alt süreçleriyle
anatomi ve fizyolojimizi temizler ki bundan dolayı hadesten taharet ve
necesatten taharet denilen bir kural vardır.
Maalesef bu
asırda insanlar dış temizliğe önem veriyorlar ve fakat iç temizliğe önem
vermiyorlar.. cehalet ve taassubtan.. hükme peşin ve fikri sabitten.. suizandan
ve gıybetten beynimiz, zihnimiz, şuurumuz ve aklımız öylesine kirlenmiş ki
bid’ayı kable olandan.. telifi ihtiradan.. keşfi icaddan.. ayıramıyoruz.. hem
bu yeni değil.. biz tam bin senedir DÜŞÜNME’yi durdurduk felsefe ve hikmeti
kapı dışarı ettik.. üç yüz sene DÜŞÜNCE’yi dondurduk bilim ve hukuku buz
dolabına koyduk.. bu yüzden bu günde dünkünün sünni ve şii kavgasına hadis ve
Kur’an kavgası ekledik.. sevgi ve saygıdan sonra hoş görüyü içeri alamadık..
amentüden sonra gelen ve islamın beş şartından sonra gelen boş veriyi dışarı
atamadık.. ehli kıble denilen kavramı kaldırdık. Çünkü kalbimizde insaf ve
edeb.. aklımızda mizan ve hikmet kalmadı…
Bu yüzden
SENİN dinsizliğinin neden çoğaldığını anlamıyorsun. Çünkü senin inanmadığın
Tanrı’ya inanıyorlar.. senin inandığın tanrıya inanmıyorlar. çünkü sen
sanrılarını tanrı sayıyorsun.. diyorum kendime bir türlü inandıramıyorum.
Kimbilir belki bu yüzden yakınım benim mübarek gecemi BİD'A saydı kutlamadı…
DÜZELTİLMİŞ
VE GENİŞLETİLMİŞ: Müşterek ve ortak dil ve dini bulamadıkça.. insanlar
yollarını din.. dinlerini yol saymayı sürdürecekler.. SIRAT ya hizb olarak
türlü fırk ve zümeleri ya da mezheb olarak çeşitli meslek ve meşrebleri
gerektirir.. bu tanımladığım sırat ve yolların ayırdında bulunmadığımız sürece
dinler EKONOMİK ve POLİTİK bir iktidarın ideolojisi yapılmaya.. felsefeler OTORİTER
ve TOTALİTER sistemlerin dini haline getirilmeye gelmeye devam edecek.. ancak
bu da normal ve olacağan.. çünkü GELİŞMEMİZ.. deneme.. yanılma.. birikim..
eklenlenme ile süren bir EVRİM'dir.. ancak evrimli birlikte devrimde de var..
buyruluşla birlikte yaratılışta var.. dayatımla birlikte deneyimde var..
dürülüşle birlikte dirilişte var.. "var"SÖZcükleri yerine oluyor ve
bulunuyor demeliydim.. çünkü bizlerin ancak var "sayma" ve yok
"sanma" yetisi var.. pardon bulunuyor. Birde hepleme ve hiçleme
yetkimiz oluyor.. bunun dışında az VAR ya da çok YOK yüklemleriyle sınırlı,
koşutlu ve kısıtlı konuşmamız gereken bir dilimiz ve bilimimiz bulunuyor. YOK
tur ya da VAR dır.. demek dilin dırdırından başka bir iş değil.. öyle ise ŞU
var veya Bu yok demek yerine müşterek dil ve dine göre YOL'umuzu aramaya ve
bulmaya bakalım derim.. SÖZ'ümüzün sağlam ve sağlıklı bilgi ve buyruk içerip
içermediğine duyarlık gösterelim.. tanrı tanırlık ya da tanımazlıktan
çatışmasından Tanrı TANIKLIK noktasına yönelelim.. bunları yapmayanı da O'na
havale edelim.. O'nun yerine geçip cezalandırmaya kalkmayalım.. bu da yukarıda
dillendirdiğim TANIRLIK mesleğinde ilerlemek ile olur.. aksi halde adamı
bırakırsın ta TANRILIK'a kadar gider ve bundan haberi bile olmaz.. Allah
korusun.. bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla kalınız.
Bu
paylaşımımı bir Değerli Arkadaşım paylaştı.. paylaştığı yerdeki arkadaş “anlamıyorum”
dedi ekle sen hastasın! Hatalısın diyerek yerde hastasın demek ağır hakaret
iken bin işi salaklığa verdim.. dedim ki:
"İnnallahestafa
ademe ve nuhan ve ale ibrahime ve ale imrane alelâlemin. Zürriyetin baz'uha min
baz'. Vallahü semiun alîm. Ali İmran 33 ve 34.. Allah azze ve celle istifa eder
mustafaları.. ferd ve birey olarak adem ve nuh.. aile ve toplum olarak.. Amma
Muhammed Mustafa'dan sonra birey ve toplum dengesi sağlanmış olarak
yürüyecektir.. yalnız başkasına kafir diyen kendisi olduğu gibi eğer o dediği
kafir değilse.. bunun gibi ben hasta değilsem sizin sünnet ile tedaviye ve Kur'an
ile şifaya çok ihtiyacınız var demektir. En azından ilme ve yaşa
hürmetsizliktir.. Bey Kardeşim.. Mustafalar seçilmiş olur.. büyük olur..
küçülmez. Anlamakta zorlanabilirsiniz ancak anlamakta zorlandığınız beyan'ımı
söylerseniz.. SÖZÜN işaretini tercüme (çeviri) ve TÜMCE'nin delaletini tevil
(eviri) etmekten öte.. AÇILAMA (tasrih ya da teşrih) ve AÇIKLAMA (izah ya da
irca ) yapmaya çalışabilirim. Bunları yazmaktan maksadım bilgi gösterisi yapmak
değil.. anlam, anlama ve anlatımın o kadar kolay olmadığını göstermek içindi..
Evet YARATAN seçer.. kim YARADAN'a adanarak geliyor diye.. öyle YAR'dan
atılanların hepsi yâr olabilselerdi ya da YAR'a adanabilselerdi.. yalvarı (DUA)
ve yakarıya (HAMD) gereksinim kalmazdı... sonuçta YAZGI hükmünü icra edecek
bizde böyle YARGI'larımızı ortaya koyacağız. Bizi bağışlayanız.. maksadı aşan
anlatımllarım için. Sevgi ve saygıyla sağlacakla kalınız Aziz Kardeşim..
eleştirinİZ içinde teşekkür ederim.
Üstelik
ekledim:
Müşterek ve
ortak dil ve dini bulamadıkça.. insanlar yollarını din.. dinlerini yol saymayı
sürdürecekler.. dinler ideoloji.. felsefeler din haline gelmeye devam edecek..
ancak bu da normal ve olacağan.. çünkü gelişmememiz.. deneme.. yanılma..
birikim.. eklenlenme ile süren bir EVRİM'dir.. ancak evrimli birlikte devrimde
de var.. buyruluşla birlikte yaratılışta var.. dayatımla birlikte deneyimde
var.. dürülüşle birlikte dirilişte var.. varlar yerine oluyor ve bulunuyor
demeliydim.. çünkü bizlerin ancak var sayma ve yok sanma yetisi var.. birde
hepleme ve hiçleme yetkisi.. bunun dışında az ya da çok.. var veya yok deme ile
sürdürdüğümüz bir dilimiz ve bilimimiz bulunuyor. YOK tur ya da VAR dır.. demek
dilin dırdırından başka bir iş değil.. var ve yok değil YOL'umuzu bakalım
derim.. SÖZ'ümüzün sağlam ve sağlıklı bilgi ve buyruk içerip içermediğine
duyarlık gösterelim.. tanrı tanırlık ya da tanımazlıktan size TANIKLIK
noktasına yönelelim.. bu da yukarıda dillendirdiğim TANIRLIK mesleğinde
ilerlemek ile olur.. aksi halde adamı bırakırsın ta TANRILIK'a kadar gider ve
bundan haberi bile olmaz.. Allah korusun.. bilgi, sevgi, saygı ve sağlıcakla
kalınız.
Neyse güç
bela kusura bakma dedi bende dedim:
Aziz
Kardeşim bu ilginç şaklabanlıkları ve taklaları YBA (Yöntembilim Bilimsel
Analiz)in reklam ve propagandası için yapıyoruz.. yoksa içerikli bilgi vermek
ya da bilgi içeriği tartışmak amacım değildir.. Hazır açık ve seçik Anlaşılır
yazarak okuyucularını ve öğrencilerini düşünmekten uzaklaştıran ve sormayı
unutturan yazarlar ve hocalar yüzünden millet ezberlerini tekrardan başka bir
iş yapmaz hale geldi.. bu yüzden www.yontembilim.com sitemin FORUM kısmındaki
düz yazıları ve tabloları kendim yazıyor kendim okuyorum...