Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

insan geliyor

Nereden Yazdırıldığı: YöntemBilim Forumu
Kategori: İnsan Bilim
Forum Adı: İnsan Bilim
Forum Tanımlaması: İnsan Bilim Üzerine Paylaşımlarınız
URL: http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2919
Tarih: 14-Aralık-2025 Saat 01:59
Program Versiyonu: Web Wiz Forums 8.03 - http://www.webwizforums.com


Konu: insan geliyor
Mesajı Yazan: osmanziya
Konu: insan geliyor
Mesaj Tarihi: 20-Kasım-2025 Saat 11:52
Bazılarımız çok fazla kurgu filim seyrediyor.. bazılarımız da çok fazla dini hikayeler dinliyor.. özetli insan öyküsüz yapamaz.. bir umudu.. bir hayali.. vardır onları rabas eder.. bir beklentisi.. bir hülyası bulunur onları intizar eder. Elbette dünyayı ütopyamıza ulaşmak için bilimi çalıştıracağımız gibi ahiret cennetine erişmek için ahlakımızı yetkinleştireceğiz.. çünkü bizler gerçeği kendimiz öreriz.. öte dünyalardan tanrısal mesaj alan çağdaş insanlar olduğu ateist insanlarından uzaylı dostları olabilir. Ancak önemli olan hak ve hakikat noktasında kendisini inandırması ve kandırmasıdır. Bu noktada temel prensip.. eğer prensliği kabul ederseniz; duyduğunun hiç birine aldanmamak ve gördüğünün yarısına da kanmaktır. Bundan sonrası da güvenmek, bağlanmak ve inanmaktır. Ömrün bu konu ve şu konu ile geçti.. sağlam ve sağlıklı bir bilgi ve buyruk.. işe yarar bir tümcenin teminatı ve verimli bir sözün garantisidir. YBA dediğim çok yönlü ve yanlı anlatım aracı ve anlatım aygıtı düşünce ve konuşmaları sürmek ve taramak gerektiğini düşünüyorum. Pozitif bilimin ve fünunun bile negatifi bulunur ve reel hukukun ve fıkıhın bile ideali varır. Hakikatlerimizin de bir hikayesi bulunmasın mı ? Zaten çağımız ticarette reklam.. siyasette propaganda.. edebiyatta vaaz olarak kullanılan dilin.. dünyayı belirlerken ve dini tanımlarken kötü ve kötüye kullanılması da kaçınılmaz oluyor. Bunun en bariz belirtisi de etik ve etnik değerleri.. milli ve dini ülküleri.. emek ve özgürlük değerlerini.. eşitlik ve kardeşlik beklentilerini paravana ve paratoner eden ulusal partiler ve uluslararası ideolojiilerdir.. müselmanların.. marksistlerin.. masonların yolu buraya kadar.. bundan sonra beşeriyetin yapısından çıkan medeniyetin insan ettiği insaniyet geliyor ve insaniyet-i kübra olan islamiyete gidiyor.. biz yolumuza.. yordamımıza yöntemimize bakıyoruz.. dileyen istediği masala insansın.. biz Yaratan ve Tapılan yegane Tanrı olan Allah'ın son mesajında olan vaz'ına ve va'dine inanıyor ve bağlanıyoruz. Bundan başka nakl-i sahih olmayan hikayeleri de dikkatle dinliyoruz.. bu nakli sahihi değerlendirecek salih akıllarla.. salim lisan olan bilim ve hukuku.. göz ardı etmeyeceğiz.. selim kalb olan velileri ve dahileri.. icabında benim gibi delileri dinleyeceğiz.. iki yüzyıldır malının çalındığı ve yirmi beş yıldır canının alındığı bu orta doğu coğrafyasında ve doğudan batıya batıdan doğuya geçerken hayran olup yerleşmek için tutuşan hırslarının yüzünden beş bin yıldır kan ve göz yaşının dinmediği bu Anadolu köprüsünde Anadolu Birleşik Cumhuriyetleri gümbür gümbür geliyor.. yeter ki gözümüzü ve gönlümüzü hikayelerde biraz hak ve hürriyetlerimize çevirelim.. aklımızı ve fikrimizi çalıştıralım.. insan nisanını görelim ve lisanın nasılına bakalım.. dünyanın yeni baharına hoş geldin diyelim
20.11.2016

dokuz yıl önce




-------------
usul esasa mukaddemdir



Cevaplar:
Mesajı Yazan: osmanziya
Mesaj Tarihi: 14-Aralık-2025 Saat 01:49
Yavuz TELLİOĞLU yazdı:

Hazarat-ı Hams nedir?

Muhyiddin İbnü'l-Arabî'ye ve onu takip eden bazı mutasavvıflara göre Allah'ın isim, fiil, sıfat ve tecellîleri sonsuz olduğu gibi bunların mazharları olan kâinat da sonsuzdur. Allah her an zuhûr ve tecellî halinde olduğundan bu zuhûr ve tecellîler tekerrür etmemektedir. Kâinat her an yeni bir tecellî ve yeni bir yaratılış durumundadır. "O her gün bir iştedir" (er-Rahman 55/29) meâlindeki âyeti, "O her an yeni tecellîlerle ve sürekli olarak zuhur etmektedir" şeklinde yorumlayan mutasavvıflar, bu tecellîleri "hazarâtü'l-hams" adını verdikleri beş genel mertebede (hazret) toplamışlardır. Bu mertebelerin ilkine "gayb-ı mutlak" adı verilir. Bu hazrette Allah mutlak kemal ve mutlak gayb halinde olup henüz isim ve sıfat dairesine inmediğinden isim, sıfat, tecellî ve taayyün söz konusu değildir. İnsan bilgisinin hiçbir şekilde ulaşamadığı gayb-ı mutlak hazretinde Allah'ın zâtını ancak yine Allah bilir. Bu sebeple gayb-ı mutlak hazretine "hazret-i zât, âlem-i lâ taayyün, amâ-yı mutlak, vücûd-ı mahz, vücûd-ı mutlak, gaybü'l-gayb" da denir. "Gayb-ı izâfî" adı verilen ikinci hazret iki kısma ayrılır. Bu hazretin gayb-ı mutlaka yakın olan kısmına "hazret-i ukūl, hazret-i ervâh, âlem-i ceberût, taayyün-i evvel, akl-ı evvel, hakîkat-ı Muhammediyye, rûh-ı izâfî, âlem-i ahadiyyet, kitâbü'l-mübîn" gibi isimler verilir. Bu mertebe mücerret ruhlar ve akıllar âlemidir. Gayb-ı izâfînin şehâdet âlemine yakın olan kısmı aynı zamanda hazarât-ı hamsın üçüncü hazretidir ki buna "hazret-i misâl, âlem-i vâhidiyyet, taayyün-i sânî, tecellî-yi sânî, sidretü'l-müntehâ, âlem-i emr, âlem-i melekût, âlem-i tafsîl" denir. İlk hazretin mukabili olan dördüncü hazret "şehâdet-i mutlak"tır. Bu hazret "âlem-i mülk, âlem-i his, âlem-i nâsût, âlem-i anâsır, âlem-i felekiyyât" gibi adlarla da anılır. İlk üç mertebe gayb sayıldığından varlık ve kâinatta gayb ve şehâdet olmak üzere başlıca iki âlem bulunmaktadır. Kur'ân-ı Kerîm'de, "O gaybı da şehâdeti de bilendir" (er-Ra'd 13/9; en-Nahl 16/77; el-Cum'a 62/8) denilmiştir. Mutasavvıflar bu dört hazreti dört denize benzetmişlerdir. Birinci denizin (gayb-ı mutlak) dalgalanmasından ceberût âlemi (gayb-ı izâfî), onun dalgalanmasından melekût âlemi (hazret-i misâl), bu âlemin dalgalanmasından da mülk âlemi (şehâdet-i mutlak) meydana gelmiştir. Beşinci mertebe, ilk dört hazreti kendinde toplayan "hazret-i câmia" mertebesidir. Buna "âlem-i insan" da denir. İnsan önceki bütün âlemleri de içine alır. Nitekim kutsî hadis olduğu rivayet edilen bir sözde (Aclûnî, II, 195) Allah, "Yere göğe sığmadım, ancak mümin kulumun kalbine sığdım" buyurmuştur. Kâinatta bulunan her şeyin insanda bir örneği vardır. Kâinat Allah'ın isim ve sıfatlarının toplamı olduğu gibi kâinatın küçük bir örneği olan insan da Allah'ın isim ve sıfatlarının toplamı olduğundan Hz. Peygamber, "Allah Âdem'i kendi sûretinde yarattı" demiştir (Buhârî, "İstiʾẕân", 1; Müslim, "Birr", 115, "Cennet", 28).

Allah bu hazretlerin her birinde çeşitli şekillerde tecellî eder. Son hazret olan insan, yüksele yüksele bütün hazretlerin kendisine görüneceği bir hale geldiği zaman insân-ı kâmil mertebesine ulaşmış olur. Bu hazretlerden Hakk'a ait olanı halka, halka ait olanı Hakk'a nisbet etmek câiz değildir. Mutasavvıflar hazarât-ı hamse "avâlim-i hamse" de demişler ve bunları a'yân-ı sâbite, ceberût, melekût, mülk ve insan âlemleri şeklinde sıralamışlardır. Zât-ı ilâhiyyeden başlayan zuhûr ve tecellîler kademe kademe aşağıya doğru indiği için bu hazretlere "tenezzülât-ı hams" adı da verilmiştir. Aşağıda olan âlem kendisinin üstündeki âlemin mazharı ve tecellîgâhıdır. Meselâ mülk âlemi melekût âleminin, melekût âlemi ceberût âleminin, ceberût âlemi de a'yân-ı sâbitenin tecellî mahallidir. Alttaki âlem üstündeki âlemin aynası gibidir. Alt âlemlerde bulunan her şeyin aslı üstteki âlemlerde mevcuttur. Fakat üst âlemlerde bulunan her şey alttaki âlemlere yansımaz. Bazı şeyler beş hazrette de bulunduğu halde bazıları sadece üst hazretlerde bulunur.

Genellikle beş olarak kabul edilen hazretlerin sayısını bazı mutasavvıflar altıya, bazıları da yediye çıkarırlar. Bosnevî, Fuṣûṣü'l-ḥikem şerhinde mutlak gayb, ceberûtî ruhlar, mutlak misal, mukayyed misal, his ve insan olmak üzere altı hazret tesbit etmiştir. Burhânpûrî'nin et-Tuḥfetü'l-mürsele'sinde ise lâ taayyün, taayyün-i evvel, taayyün-i sânî, mücerred ruhlar, misal, şehâdet ve insan şeklinde yedi hazret sıralanmıştır.

Varlık ve yaratılış görüşlerini hazarâtü'l-hams nazariyesiyle açıklayan Muhyiddin İbnü'l-Arabî ve onun yolundan gidenler bu görüşlerini bazı âyet ve hadislere, özellikle esmâ-i hüsnâ anlayışına dayandırmak istemişler (İbnü'l-Arabî, el-Fütûḥât, IV, 250-260), bu hususların nakle dayanıp açıklanması çok zor, akılla açıklanması ise imkânsız olduğundan bu bilgileri keşf metoduyla elde ettiklerini söylemişlerdir. İbn Haldûn "ashâb-ı hazarât" dediği İbnü'l-Arabî, İbnü'l-Fârız, İbn Berrecân ve Ahmed b. Ali el-Bûnî gibi mutasavvıfların bu görüşü filozoflardan aldıklarına işaret eder. Kaynağı ne olursa olsun hazarât-ı hams görüşü, özellikle vahdet-i vücûdu benimsemiş olan mutasavvıfların varlık, yaratılış ve vahdet-i vücûd nazariyesini açıklamak için dayandıkları vazgeçilmez bir temel düşünce olmuştur.

Kaynak: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

Yavuz TELLİOĞLU

dedim ki:
Degerli Hocam.. DİL dunyayi belirler ve dini tanimlar. Siz başkalarinda ogrendiklerinizi yani ezberlerinizi yansitiyorsunuz ve nakli rivayetin kurallarina uyuyorsunuz.
Beş HAZRET degiginiz dilin beş parmakli yapisidir: asar (yapilari ve işlevleri bulunan varliklar ve olaylar) ve fiil (eylem) ve esma (ad): ve sifat (önad) ve zat (ozne)..
biz 5×4=20 tane hazret yaptik YBA ile.. dil ile ancak sembolizmle degil..ancak dilinde isini yaparken bu tür benzetmelerden baska.. bilinenlerde bilinmeyenler giderken.. çaresi bulunmaz.
Tribunlere seslenmekten başka bir amac gutmedikce de kafamizdaki dil sepetinden ve başimizdaki düş sepetinden kurtulma olanagimiz bulunmuyor.. vesselam.
Saygilarimla
osmanziya
yontembilim.com



-------------
usul esasa mukaddemdir



Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat

Bulletin Board Software by Web Wiz Forums version 8.03 - http://www.webwizforums.com
Copyright ©2001-2006 Web Wiz Guide - http://www.webwizguide.info