Şu bizim varlık katmanlarımız bulunur:
cansız..
canlı
uslu
inançlı
inançsız...
Demek ki inansızlar inançlıların üstüne yükseliyor.. fakat nerede düşüyor biliyor musunuz ? CAN-sız'a.. Hafazanallah.
Bunun nasıl olduğunu yazıyı inceleyince anlayacaksınız.
Evrim nedir ?
ARAŞIRMA VE SORGULAMAYA dayanan .. değişim.. gelişim.. deneyim.. yanılım.. değiştirim.. düzeltim.. gelişim yani istikmal.. olgunlaşım yani tekmil.. tekamül yani EVRİM.. evrim deyince face Shaumble Hz KS Evrim Hanım çağırdı.. Evrim hanım kızmasın ama kendisinden başka DEVRİM dahi bulunuyor.. İbrahim Devrim Özmen İbrahim beyde biliyor ki evrim ve devrimden başka deneyim ve dayatım da bulunuyor.. ki siz buna yargı ve yazgı diyorsunuz.. hatta YARATILIŞ v BUYRULUŞ denilen emr ve halk OLAYI ve OLGUSU da bulunuyor. Dürülüş ve Dirilişi'i zaten söz konusu etmiyorum ancak DÜNYA ve AHİRET olarak o da bulunuyor.
Her ne ise Sevda Rale Kardeşim der fazla laf etme işimiz çok.. bi de hayat kısa.. ister istemez kısa kesmek zorundayız.
Sağlıcakla kalınız.
Osmanziya 05.06.2023 üçyol İzmir
Nereden geldik nereye gidiyoruz.. sorusuna yanıt verirken üç ayrı ALT soruyu göz önünde bulundurmak gerekiyor: BİRİNCİSİ nereden nereye NASIL geldik.. nasıl gidiyoruz.. İKİNCİSİ nereden nereye NEDEN geldik.. niçin gidiyoruz.. ÜCÜNCÜSÜ nereden nereye NİÇİN geldik.. neden gidiyoruz ? Birincisi nasıl FİZİK ve belki PSİK bir soru ve yanıtı bekler ve fakat "nasıl" yani kaç ve hangi nicel ve nitel yanıtları verilebilir. Burada İsmet GEDİK hocamın yaptığı gibi.. fakat ikinci ve üçüncü neden ve niçin sorularının yanıtını LİSAN veremez.. çünkü onun görüş alanı NASIL ile çevrilidir.. lisanı ters çevir nasıl olur.. nasılı ters çevir lisan olur.. fakat nasıl dan öte neden ve niçin METAFİZİK ve hatta PARAPİSİK sorularının yanıtını felsefe ve din alanlarında bulunur.. yani evrene ilişkin alanda değil insana ilişkin alanda.. şimdi burada nasıl ve neden ve niçin sorularının arasında akıl dışı uçurumalar bulunduğunu söyleyebiliriz..
Nikolai HARTMAN gibi.. o diyordu ki cansız ve hayvan ve bitki ve beşer arasında akıl dışı uçurumlar bulunur.. bunlar birbirine indirgenmez.. belki bağlantısı kurulur lakin birbirine irca edilmez.. insan hayvandır.. hayvan bitkidir.. bitki taştır.. sonuçta insan taştır denilmez.. burada bu yapılır.. insanın kökeni ve nedeni ve edeni TAŞLAR arasında aranıyor. jeoloji.. bioloji.. psikoloji.. sosyoloji alanlarında yapılan çalışmaları ve verileri yok saymadan bunları akıl ilkeleri ile yorumlarken daha dikkatli olmak gerektiğini söylüyorum.
Nasıl İsmet Gedik Hocamız, bize beş milyon yıl önce başlayan senozoik katmandan.. yüz milyon yıl önce başlayan mezozoik katmandan.. üç yüz milyon yıl önce başlayan paleozoik katman.. ve bundan önceki 700 milyonluk önceki CANLI ve 4 milyar yıl önceki CANSIZ katmanlardan söz ediyorsa bende KÜLTÜRÜN olmazsa olmaz dil ve dil bileşenlerinin 60 bin yıl önce SESLİ olarak başladığı birlikteliğinden sonraki 6 bin yıl önce başlayan YAZILI beraberliğini birbirinden ayrı KATMAN olarak görüyorum. İnanç olarak diyebilirim ki Yüce YARATAN boyutlara EVRENİ (kütle ve enerjiyi) yükledikten sonra Adem a.s. yer yüzüne bindirdiğinde dili de birlikte bindirmişti. Bu dünya ve dil birlikteliğinin üzerine de yazılı dinleri İNDİRDİ.. J.J.Ruso.. vahşi tabiattın üzerine medeni tarihin indirilmesini ancak bu öykünün açıklayabileceğini söylüyor.. kendinizde bunu görebilirsiniz.. feotal gelişmesini tamamlamadan kürksüz ve tırnaksız yeni doğan çocuk iki sene bakım geçirmeden dışarıda kalsa.. soğuktan ölmezse itler yer. Yani insan ancak toplumun birimi ve beşerin bilimi olan AİLEDE ortaya çıkabilir. Konuya dönersem bundan bin beş yüz yıl önce SESLİ ve YAZILI günlük dilin üzerine BİLİMSEL BİLGİ inşa edilmeye başladı.. bu tamamlandı.. şimdi FELSEFİ BİLGİ inşa ediliyor.. bundan sonrada DİNİ DİL inşa edilecek.. yani dört katmanla nasıl sorusu gibi neden ve niçin sorularının yanıtlarına da geçilecek.
Nereden Geldik-Nereye Gidilecek? 1. Bölüm
Sürekli değişim-dönüşüm içindeki bir doğada yaşıyoruz. Bu değişim dönüşümlerin bir yönsemesi var mı?
Nereden geldik sorusunun yanıtının bulunduğu bir kaynak vardır.
Nereye gideceğiz sorusunun yanıtını ise geçmişten çıkartılacak derslere göre değerlendirmeye çalışacağız.
Şimdi önce nereden geldik sorusuna dönelim. Sorunun yanıtını verebilmenin tek yolu, geçmişimiz hakkında bilgi sahibi olmaktan geçer. Geçmiş nasıl öğrenilebilir?
Doğada herşeyin kayıtlarının tutulduğu ARŞİV SAYFALARI vardır. Denizler ve okyanuslar dünyamızın tüm geçmişinde yaşanan önemli olayların kayıtlarının tutulduğu ortamlardır.
Şekil: Doğada gerçekleşen olaylar ve oluşumlar sürekli olarak denizlerdeki katmanlarda kaydedilir. Böylelikle dünyamızın geçmişi jeolojik katmanlara yazılmış olur.
Karalar sürekli aşınır ve aşınan maddeler denizlere taşınıp- depolanır. Örneğin günümüzün plastik maddeleri, kaşık, bıçak gibi nesneler denize taşınan çamurlar arasına karışırlar. Birkaç bin yıl önce oluşan katmanlarda ise bu maddeler yoktur, çünkü o zamanlarda bu maddelerin üretimi bilinmiyordu.
Yaklaşık 15-20 bin yılda birkaç cm kalınlığında katmanlar oluşturulur. Üstteki katman genç, alttaki katman daha yaşlıdır.
Katmanlarda dünyadaki her olay kaydedilir.
Nerede ne zaman bir deprem olduğu,
Nerde ne zaman bir volkan patladığı,
Dünyanın neresinde ve ne zaman ne tür bir canlı yaşadığı, bu canlının ne zaman ortaya çıktığı ne zaman kaybolduğu; Vs.
Doğada gerçekleşen olaylar ve oluşumlar sürekli olarak denizlerdeki katmanlarda kaydedilir. Böylelikle dünyamızın geçmişi jeolojik katmanlara yazılmış olur.
Geçmişe ait bu doğal kayıtlar sıraya konulup- incelenerek, doğa ve dünyamızın (ve de insanlığın) oluşum ve gelişimi gerçeklere uygun şekliyle ortaya koyulabilmektedir!
Şimdi dünyamızın arşiv sayfalarına bakarak geçmişe gidildikçe nelerin kaybolduğunu görelim.
Dünyamızın ARŞİV SAYFALARINDA geçmişimiz hakkında neler anlatılmaktadır?
Dünyamızın arşiv sayfalarına bakarak geçmişe gidildikçe nelerin kaybolduğunu, yani nelerin görünmediğini görelim. Bir şey yoksa, o şeyi yapma bilgisi henüz oluşmamış demektir. Örn. “5 milyon yıl önceleri insan denilen canlı yok oluyor” demek, 5 milyon yıl önceleri insan bedeni oluşturacak bilgi henüz oluşmamış demektir.
Yeryuvarı arşiv sayfaları dünyamızın yaklaşık 4.6 milyar yıl yaşında olduğunu, hayatın ise yaklaşık 3.5 milyar yıl önceleri oluşmaya başlayıp, 550 milyon yıl önceleri patlamalı şekilde bir gelişme evresine girdiğini, insanlığın ise sadece son 2.5 milyon yıldır var olduğunu göstermektedir.
20 bin yıl geri gidildiğinde çatal-bıçak, radyo-tv, araba-uçak gibi insanların yaptıkları yok olur. Çünkü o zamanın insanları bunları yapacak bilgiden yoksundu.
5 milyon yıl eskiye gidildiğinde, insan denilen canlı yok. Yok olmak, atomlarına-moleküllerine ayrışmak demektir. Böylelikle düzenli olan bir üst-sistem yok olur ve düzensizlik artar.
100 milyon yıl geri gidildiğinde, at, inek, meyve ağaçları yok olur ve atomlarına-moleküllerine ayrışırlar. Böylelikle düzenli olan birçok üst-sistem yok olur ve düzensizlik artar.
300 milyon yıl geri gidildiğinde, dinozor gibi canlılar yok olur ve atomlarına-moleküllerine ayrışırlar. Böylelikle düzenli olan daha çok üst-sistem yok olur ve düzensizlik artar.
Hadi 700 milyon yıl geri gidelim. Tüm omurgalı ve omurgasız canlılar yok olur ve atomlarına-moleküllerine ayrışırlar. Böylelikle düzenli olan hayvan ve bitki üst-sistemleri yok olur ve düzensizlik daha da artar..
Peki 4 milyar yıl geri gidildiğinde bir bakıyoruz tüm canlılar alemi yok. Atomlarına-moleküllerine ayrışmışlar. Böylelikle canlılar alemi düzenli yapıları tamamen yok olur ve her şey cansızlar alemine dönüşmüş olur.
Görüldüğü üzere, geçmişe gidildikçe, canlı varlık oluşturma bilgisi tamamen kaybolmaktadır. Yani geçmişe gidildikçe, BİLGİ denilen bir şey yapma bilgisi yok oluyor.
5 milyar yıl geri gidildiğinde ise, dünyamız ve Güneş sistemimiz de yok olmaktadır. Dünya yok olunca, dünyadaki H2O, CO2 , kuars gibi moleküller atomlarına ayrışıyorlar ve yıldızlar – galaksiler evresine dönülüyor.
12-13 milyar yıl öncesine gidildiğinde, tüm yıldız ve galaksiler yok oluyor, atom-altı-öğelere ayrışıyorlar. Atom-altı- öğeler ise, ÇOK KISA ÖMÜRLÜ, ve ÇOK HAREKETLİ enerji yumaklarıdır. Bunlara Kuantum alemi deniyor.
Arşiv sayfalarından şunları öğreniyoruz:
1- Geçmişe gidildikçe düzenli varlıklar azalıyor, düzensiz varlıklar artıyor. Yani doğa ve dünya fizikçilerin dedikleri gibi düzensizliğe doğru gitmiyor. Tam tersine doğa gittikçe düzenli varlık oluşturma yönünde ilerliyor.
2- Doğadaki oluşumlar rastgele değil, BİLGİ oluşturularak gerçekleştirilir, yani varlıklar birer robot değil, bilinçli davranan öğelerdir.
3- Doğa ve dünya herşeyi önceden bilen bir varlık tarafından hiç-yoktan ve aniden oluşturulmamış, tam tersine milyarlarca yıllık bir süreç içinde oluşturularak geliştirilmiştir. Önce atom gibi en temel elementler, sonra atomların birleşmeleriyle moleküller, moleküllerin birleşmeleriyle hücreler, hücrelerin birleşmeleriyle bitki ve hayvan gibi diğer canlılar oluşturulmuştur. Böylelikle alt-düzey, üst-düzey tarzında evrilmeli-gelişmeli, birbirlerine bağımlı olan entegre bir sistem ortaya çıkmıştır.
Alt-düzey – Üst-düzey sistemleri arası ilişkiler Feibleman (1954) tarafından “Theory of Integrative Levels = Entegre Düzeylerinin Teorisi” başlığı altında yayınlanmıştır. En alt düzeyi kuantlar (atom-altı-öğeler) alemi oluşturur. Onların birleşmeleriyle atom- molekül- hücre- beden- koloni gibi üst düzeyler oluşur. Böyle düzeylerde geçerli olan kurallar arasında en önemlileri şunlardır:
I- Her düzey, altındaki düzey(ler)inkine ek, yeni bir özellik taşır.
II- Üst düzeylere doğru karmaşıklık derecesi artar.
III- Herhangi bir düzeyde oluşan bir bozukluk, ilişkili tüm diğer düzeyleri de etkiler.
IV- Her sistemde, üst düzey alt düzeye bağımlıdır; karar erki alt düzeydedir; üst düzey hedef göstermekle yükümlüdür.
|