Azizim "İslam, içinden sadece istediğini seçip alma hakkına sahip olduğun açık bir büfe değildir. Dolayısıyla İslam’ın ya tamamını kabul edip alırsın, ya da onu terk edetsin." Seyyit Kutup" demişsini yani sadece SEYYİD KUTUP üstadın "seçip istediğini".
Şimdi İhtiyar ve irade seçmek ve istenç arasındaki fark.. bilmek ve yapmak arasındaki ARALIKTAN daha uzak mı yakın mı bilmiyorum.. lakin bilmek ve yapmak arasında sevmek ve istemek gibi iki koşul ya da engel olduğunu çok iyi biliyorum.. birilerinin birilerine tek tip müslümanlık.. tek tip masonluk.. tek tip marksizm dayattığını da biliyorum.. her ne kadar "seçim" hürriyetinin bulunduğunu söyleseler de.. her ne kadar dilin kötü ve kötüye kullanıldığının farkında isem de bunun önüne geçecek koşul ve kuralların henüz tamamiyle ve kemaliyle tespit edilmediğini de unutmuyorum. İslam en kısa tanımıyla MARZIYAT-I İLAHİYYE'dir. Bu marzıyatı anlamak şimdi HUKUK anlamına gelen ilm-i FIKIH ihdas etmiş ümmet. Daha sonra da buna ŞERİAT namı vermişler. Bu fıkıh disiplini bildiğimiz hukuk disiplininden hem daha geniş hem daha derindir. Onun ahlak derinliğinden ve insaniyet genişliğinden haberi olmayanlar bu alanı o kadar daraltmışlar.. darıltmışlar ki.. artık Marziyat-ı İlahi olan İSLAM denilince Seyyid Kutub gibi falan ya da filin kişi değil belirli kişiler; İmamı NURSİ, Mevdudi, Süleyman TUNAHAN, Hüseyin Hilmi IŞIK, Ahmed HULUSİ Ahmed KAYHAN dede gibi mevlevi, kadiri, nakşi.. bektaşi, melami, cerrahi, uşaki tarikat DEDE'lerinin YOLLARI anlaşılır hale gelmiş. İşte bu yolların meşruiyeti ve yasalları başkalarının da kendileri yollar açabilmesine KABUL etmelerine bağlıdır. Başkalarının yollarını kabul etmeyip din benim ki dediklerinde yukarıda açıkladığım şekilde tefrikayı ve ayrılığı kendi dilleriyle ve elleriyle sağlamış olacaklar ve Marzıyatı İlahi olan Allah katında islamiyetten uzaklaşmış bulunacaklardır.. diye düşünüyorum. Herkes yanılır.. önemli olan değiştirmek ve düzeltmek ve yanlışta ısrar etmemektir.
Hatta bu FIKIH sözcüğü bile bir güneş durumu açıklığa kavuşturan bir ışık olur.
Fıkıh.. aynı zaman İmam-ı A’zam’ın KELAM kitabının adıdır.. bu ad daha sonra HUKUK ilmine verilmiş. Hukuk özel ve sivil hukuk ile resmi ve kamu hukuku olmak üzere iki alana ayrılır ve toplumsal yanı da ağırlıklıdır. Oysa “fıkıh” fikrin iki kanadından biridir. Düşleme kavrama (fehim) ve anlama (fıkıh) olmak üzere iki kategori üzerine işler. Kur’an-ı Mu’ciz-ül-Beyan’dan Rabbını muradını ve maksadını ve marziyatını anlama gibi geniş bir ameliye.. ekonomik ve politik toplumsal ihtiyaçlardan ve sosyal ve kültürel tarihsel koşullardan dolayı.. topluma bir yürüyüş yolu KAZINDIRMA işlemine tabi tutulma yüzünden.. yani o yer ve o çağda hakim GÜCÜN iradesi yönünde bir yol ve istikamet tayin etme babında ortaya zamanına uygun ŞERİATLAR çıkmış ve İÇTİHAT etkinliğinin bırakılması yüzündmen son üç yüz senede terk edilmiş.. böylece İSLAM bilimi ve hukuku da donmuş ve durdurulmuştur.
Bu konunun ayrıntılı çözümlenmesi bilgisi olanların yetkisindedir. En azından şunu unutmamak gerekiyor.. bu sadece toplumun içten yetersizliği ile değil tarihin dıştan “gereksizliği” ile de alakalı.. ne gerek vardı haçlı savaşlarını.. ne gerek vardı moğal saldırılarına.. bizler kuzu kuzu islamiyeti geliştirmeliydik samimi Yahudiler.. safi Hristiyan ve mis gibi Müslümanlarla.. fakat tarih bize hor baktı.. yani talih yüzümüze gülmedi de diyebiliriz. Bizim bu ana hatt dışında fazla bir söyleyeceğimiz olamaz.
Kısaca bizim bu kişileri bağlı olmaktan doğan din aslı ile yol türevlerini anlayamaz hale gelişimiz.. bir bilimsel sıkıntı olarak karşımızda durmaktadır. Paylaşım için teşekkür ederim.
saygılarımla.
Osmanziya 25.12.2024 üçyol İzmir
|