| DEĞİŞİM
 
 DEGISIM  dizini içindeki dosyalar
 
 uploads/20180901_233446_DEGISIM.rar - 20180901_233446_DEGISIM.rar
 
 Dünya BARIŞ gününe..
 Barış,  Anadolu da ümmet-i davet ve ümmet-i icabetin birlikteliğiyledir.
 Bu ÜMMET rahmeti.. DAVET kudreti.. İCABET iradesi ile gerçekleşecektir..
 Özcan.. Özmen.. Osman.. bir araya gelse barış olur mu ?
 
 
 ancak bunlar öncelikle DEĞİŞİM ilmiyle sağlanabilir.
 
 
 
 DEGISIM  dizini içindeki dosyalar
 
 Rahmetli Abdurrahman AYTEKİN ağabeyimden duyduğum üç tümce;
 Kendini anı.. haddini bil ve değişimi kavra..
 çünkü değişimi kavramadan onu tutmak, yaşamak ve yaşatmak olası değil..
 çünkü sağlam ve sağlıklı bir değişim  yinelenmeye dayandığı gibi bir yandan da yenilenmeye bağlıdır.
 
 Değişim.. iş içten geçmeden yapılması gereken bir yineleme ve yenilemedir.. ya iç ya da dış değişmeli ki iş ortaya çıksın.. Değişim soyut olarak bir kaynağın bir hedefe ulaşması ya da bir vasıtanın bir gaye eriştirmesi için gerçekleştirilmesi gereken vetireler ve vesilelerdir.. bu süreçlerin ve ileçlerin işletilmesi ciddi ve samimi eylemleri ve etkinlikleri gerektirir.
 
 Değişim için aktörlerin ve faktörlerinin.. vektörünün ve sıratının ve yolunun yönlendirilmesi gerekir.. sonuçta işler âlemin başkan (riyasetinin)  ve kurulunun oluşmasına ve gelişmesine bağlıdır. Bu vetireler ve vesileler kimlik ve kişiliğini kazanmış bireyselliğin RİYA-SET  başarısına ulaşmasına ilişkin gereken  ileçler ve süreçlerdir.
 
 Örneğin sırr-ı Rabbani olan Latife-i İnsaniyenin ilim ve iradesi (akıl gücü)  kuvvelerine (kuvve-i şeheviye ve gadabiyesine)  hakim olma yolunda bir iç seferler düzenler.. başarısı ve vesileleri ve vetireleri öylesine çok ve çeşitlidir ki bu ileçler ve süreçlerin bir örneği DEGİSİM dizininde elliye  yakın dosya ile gösterilmiştir.
 
 Pablo Neruda demiş ki “Hayat yaşandığı kadardır. Ötesi ya hatıralarda bir iz, ya da hayallerde bir umuttur.” Bu YAŞ-AM  “am-aç”  edinilirse böyledir  eğer   fani yaşam “ar-aç” olursa  hayat bir incir çekirdeği gibi değerlenir.. ahirette ebedi ağaç olur.. izler ve yapıtlar yaprak.. umutlar  ve niyetler meyve olur. Eğer sonuçlar dünyaya kalsa.. zaten  kör oyun ve boş öyküden ibarettir.
 
 Peki yaşamı nasıl AMAÇ  olmaktan çıkarır  onu ARAÇ haline getiririz  ?
 Yaşamı AD-AÇ yaparak.. yani onun mana-yı harfi yüzünü, mana-yı ismi yüzüyle birlikte okuyarak.
 Oysa bazıları yalnızca ismi manadaki yüzünü okuyor ve sadece  dünyayı amaç yapıyor..
 bazıları da sadece  harfi anlamdaki yüzüne bakıyor ve yalnızca ahireti amaç yapıyor.
 Oysa bir at’ın taşıdığı ar (harf)  ve ad (isim) bir bütündür. Çünkü “lisan” bölünmez.
 
 Bu bölünmemiş bütünlüğü sağlamanın  ilk yolu Allah’a ve Ahirete İMAN’ı insanı ve dünyaya USUL ile birleştirmektir. Böylece kalbi açarken aklı kapamamaktır.
 
 Fakat çağımızda Kur’an, iman, islam yolunda olanların bin yıldır düşünmeyi (felsefe ve hikmeti) durdurmaları ve üç yüz yıldır düşünceyi (bilimi ve hukuku)  dondurmaları yüzünden üretim araçlarımız ve tüketim amaçlarımız yaşamı amaç edinenler tarafından belirlenmektedir.. Müslümanlar  belirlenen bu dünya içinde, diğer geri kalmış milletler gibi,  yaşamaya mecbur bırakılmaktadır. Diğer taraftan eğitim ilkeleri ve yönetim ülküleri konusunda da kültürümüzde gerekli ve yeterli değişimi başlatamadık. Değişim en birinci sorun olarak ortada durmaktadır.
 
 Zaman, akar, insanlar değişir ve onlarda dünyayı  değiştirir.. bu nedenle geçmişte ortaya konulan çözümler ve çareler şimdi ve gelecekte  geçersiz hale  gelebilir..  ve bu nedenle  yürürlükten  kalkması gerekebilirken  kaldırılmaz.. çünkü  standartları çıkarları olan patentlere soğuk bakar.. çünkü  iktidar yenileme ve değişime çağıran  muhalefete yüz vermez.. çünkü sermaye  say’e ve emeğe saygı göstermez.. çünkü güçlü olan kadın ya da erkek  adalete ve hakka yüz vermez.. böylece sorunlara çözüm bulunmaz.. sorunların zorlukları artarak yakınmaları bunalımlara çevirir.. ancak bazıları sorunlardan yakınmak yerine çözümleri yüklenir.. bulunan çareler ve çözümler gelenekleri bırakmayı gerektirdiklerine onlara alışmışlarca hoş görülmez.. üstelik hor görülür.
 
 Zaten bu YİNELENEN  gelenekler eski çözüm ve çarelerin vaz geçilmez bulunması ve kaçınılmaz görülmesi ile ortaya çıkar ve bu yüzden YENİLİK yıkıcı bir etki yapar görünür  ve değişimin ve gelişimin  önünü tıkar sanılır.
 
 Yıllardır koşullanmış.. kurallanmış.. ekonomik pastaları paylaşmış ve politik sandalyeleri kapmış..  halk için çalışılmış.. alışılmış gidişatı değiştirmek zor olur..   avam-ı  nasça  benimsenmiş ve hoş görülmüş yolları bırakmak  ağır gelir.. yeni çözümleri ve çareleri benimsemek  herkese hoş gelmez.. zaten zamanla, vaktinde   en birinci çözüm ve çare olmuş  gelenek şimdi  bu şekilde en birinci sorun ve problem haline geldiğinde yakınma ve sızlanmalar artar.. geçici çözümlerin zamanla yerleşmesi ve yaygınlaşmasıyla  oluşan  GELENEKLEŞME’nin çözüm ve çare üretemez hale gelmesiyle artık  birlikte bu ellenmez gelenekler ve dokunulmaz kurallar ve yasaklarla karıştırılan kalıcı ilkeler ve ülküler dahi  eleştiri konusu olmaya başlar.
 
 Peki biz bu kalıcı ilkeler ve ülküler ile  ve geçici çözümleri ve çareleri   birbirinden nasıl ayıracağız ?
 
 Bu oldukça zor bir konudur.. önce değişimin kavranması  ve gerekçesinin gerçekleşmesi  gerekir.
 Bu nedenle  üretimde “sünnet” buhranın bürhanını ve  tüketimde “bid’a” bühtanın hatasını anlamak için
 Eğitimde derde çare ve yönetimde  maraza şifa  DEĞİŞİM’e biraz daha yakından bakmak lazımdır.
 
 Başkalaşım.. değişim.. dönüşüm.. evrim.. devrim.. diriliş..
 en az BENZERLİK kadar gerçektir.
 Sürelilik en az süreksizlik kadar süreçlerde işler.
 Yineleme en az yinelime kadar değişimde yer alır.
 Birlik, en az teklik kadar gereklidir.
 Ancak bunları birbirinden ayırırlar.
 Sağı ve solu birbirinden ayırırlar..  öncülüğü yitirirler.
 Görüşü ve duyuşu birbirinden ayırırlar..  duyarlığı (hassasiyeti) bozarlar.
 İsyan ve itaati birbirinden ayırırlar.. uyarlığı (hissiyatı)  yamulturlar.
 Dili ve dini birbirinden ayırırlar, teni ve tini ayrıştırırlar.
 Bilimi ve hukuku birbirinden ayırırlar.. nesneyi ve kimseyi karıştırırlar.
 Ticareti ve siyaseti birbirinden ayırırlar.. teknoloji ve ideolojiyi döğüştürürler..
 Böylece insan doğaya yabancılaşmaya ve insan insandan uzaklaşmaya başlar.
 Bu uzaklaştırma ve yabancılaşmanın belirtisi de
 Dili ve dini partilerine paravana, emeği ve özgürlüğü idelojilerini paratoner etmektir.
 
 Öyle ise hürriyet-i şeriyye  değişimi  kolay bir vetire ve süreç değildir.
 meşveret-i  meşrua yeniliği.. çabuk bir vesile ve ileç değildir.
 Öyle ise laikliğe düşmanlık, demokrasiye kindarlık ile reisi cumhuriyetten ayıramazsınız.
 Üç yüz yıl nasıl geçti ise.. üç otuz yıl daha öyle geçecektir.
 Otuz yıllık Emek, otuz yıllık  Sabır ve otuz yıllık  zaman ister.
 YBA öğrenmek, kullanmak ve yararlanmak gibi.
 
 Bilgi, sevgi, saygı ile sağlıcakla kalınız.
 
 Osmanziya
 
 
 
 
 
 
 
 
 
   |