| 
	
 boyutlar 
alanlar 
kuvvetler 
parçalar 
Evren'nin
NASIL'ını bu dört şey açıklamaya yetiyor..  
Peki ya
NEDEN veya NİÇİN'i... 
  
Bir
silsile.. bir zincir.. nerede başlar nerede biter ? 
 
 
 
Koca
Yunus'umuz demiş; 
 
 
 
Yerden göğe
küp dizseler 
Altından
birin çekseler 
Seyreyle sen
gümbürtüyü...  
 
 
 
Kur'an VEYL
suresinde  
"Fî
amedim mümeddede" diyor.. 
 
 
 
illetler
zinciri ile akibet kılıncı 
Kılıncın
indiği yerde zincir kopar.. 
 
 
 
  FİKSİYON
 
 Fiksiyon bir tür aksiyom.. hatta aksiyomun tam tersi… 
 Zaten biri işin bir benzeri ve niddi olur bir de zıdda ve başkası hatta tam aksi ve tersi…
 Fakat garibi de şu her ikisi de  AKSİYON’a  bağlı..  gelde dörtleme.. fiksiyon.. aksiyon.. aksiyom.. tüm bunlarda bir misyon’dan çıkıyor. ÇAĞDAŞ  kültür artık bir dile ve dine bağlı kültür değil.. geçmiş tüm dillerin ve dinlerin ve kültürlerin ortaya çıkardığı ve KOZMOPOLİT olarak küçümsenen KÜLTÜR’e bağlanıyor.  
  
  
 AKSİYON       uyanık     MİSYON 
  
 
 
 
          yarı    KÜLTÜR   uykulu 
 
  
 FİKSİYON    uykulu        AKSİYOM 
  
 
 
  
 Fiktif varlıklar bir kurgu ve imge.. vehim ve hayal  eseridirler.  Bunlardan  bir mikyas ve miyar olanlarının bir kısmını daha önceki çalışmalarda saptamıştık.. boşluk.. nokta.. daire.. ses.. ve “O” üçüncü tekil şahıs..  Tefekkür ve tezekkürün kökeninde.. semantik ve sentaksın  temelinde yatanın  kör görüler (hayaller)  ve boş kavramlara (vehimlere)  dayandığının KANT tarafından saptandıktan sonra AKLI  tanrı  edinen AYDINLANMA döneminin ayağı yere değmişti..  Russel ve Wittgenstein’in ön ayak olduğu Viyana çevresi (Mantikı Emprizm) bilgi felsefecileri “anlam” ve “amaç” gibi gibi baba kavramında böyle anlamsız ve “anlamdışı” ve saçma sözcükler kategorisine aldıklarında  UYGARLIK Tarihin Kitabını yazan HARİRİ  de tüm deneyimlerimi ve birikimlerimizi hatta TÜZEL KİŞİLİKLERİ bile HAYAL alemine atıvermişti… 
 
  
 
 Bu gün arife günü yani 1442 yılı Kurban bayramının bir gün öncesi..  bu gün  neye ARİF olundu.. İbrahim aleyhisselam..  Oğlunun KURBAN edilmesi gerektiğine mi ?..  önce başlat sonra bitir olan FENA  yasasına mı ? varlık ve yokluğun eşit olduğu OLANAKLARI MI ? Her nesnenin ve her kimsenin bir imkan  ve fırsat  ile  mühlet ve müddet olduğuna mı ? ilim ve irfan ile idrak ve irade.. fark edilip kadr edilenlerin başında gelir. 
  
 
 
  
 Geçmişte bazı arife günlerinde okunması  sünnet olan İHLAS suresi ZİKİR’leri yapardım.. bu gün FİKİR yapmaya karar verdim ve onu  fikrin ses arkadaşı FİKSİYON’a bağladım. FİKRİ bir  fiksiyon olmaktan çıkarıp bir hareket ve hararet haline getirerek,  tezahür etmesine sağlayan ve tecelli etmesini gerçekleştiren nedir ? İnsanın aksiyomu.. insanın aksiyonu.. insanın misyonudur. 
  
 
 
  
 YBA misyonun açığa çıkarma yolunda yapılan gayretlerin sonunda meyve vermesi için geçen Pazar günü  (18.07.2021) yaptığımız BOYUTLAR konusunu yazıya dökmemi istemişti Ziyacım.. boyutlar konusunda daha önce yaptığım çalışmaya erişemediğim için bayağı zor olacağını söylemiştim.. ancak bu gün nasipse ZİKRİ yetişmeyecek İHLAS suresinin FİKRİNİ yapmaya karar verdim. Böylece bu arada henüz erişemediğim  resimlenmiş ve kağıda dökülmüş BOYUTLAR konusu olmasa bile onun ESASINI bir yazı ile  ortaya koyabiliriz, diye düşünüyorum. Eriştiğimde de yazı ve resimleri sizlerle paylaşacağım. 
  
 
 
  
 önce İHLAS  suresiNİ  teberrüken yazıp feyzini almaya başlayalım:
 
 Kul hüve-Allahü.. kul  hüve-Allahü EHAD..  AllahüsSamed.
 lem yelid.. ve lem yüled.. ve lem yekün lehü  küfüvven EHAD 
  
 
 
  
 Kitab bu sureyle noktalanır.. Bu noktaya kadar okunan ve söylenen bütün ESMA  insan tüm  HÜSNA kainat üzerinde kalır ve  kendisine ALLAH adı veren TANRI’nın;
 ne doğuran kadın ne doğrulan erkek.. ne doğuran evren ne doğrulan insan.. ne nesne ne de kimse OLMADIĞI son üç OLUMSUZ  tümcede açık ve seçik olarak kuşkuya yer bırakmayacak bir şekilde KESİN olarak anlatılır. (İlk üç  OLUMLU tümce üzerine girip teoloji yapmaya girişmiyorum. ) 
  
 
 
  
 Bu sözcükte iki kez  biri olumlu birim olumsuz AD olarak gecen “EHAD” isminin her iki halde de farklı bir ANLAMI  olduğunu hep düşünmüşümdür.. ancak bu güne kadar çıkaramadım. HADD, haddinden çıkan EHAD ve VAHİD isimlerini.. KESRET (çokluk)  ve KILLET (azlık) ile anlatılan KEMMİYET (nicelik) kavramlarında ayrı bir TEKLİK ve BİRLİK olarak düşünüyorum. 
  
 
 
  
 Bizler İmamı Nursi’nın RNK ile aydınlanmış kimseler  olarak elbette PANTEİSİT bir anlayışa yanaşmayız ve yaklaşmayız. Ancak pantistlerin (inisinasyon)  ve deistler (illimünasyon)   ve ateistlerin (illüzyon)  EVREN hakkında görüşlerine karşılık bir görüş ve anlayış ve bilişimiz de bulunmalı.. YBA..  fizik ve psik instinkt ve inisiyatifle yapılarak evrimle gelişen matematiksel  veri ve mantıksal  yorumlarla inşa edilen RESMİ BİLİM’in üstünde dilin ve dinin çok yönlü ve yanlı katmanına uyan YENİ  bir dil ortaya bir İLLÜSTRASYON ve RESİM koymaya çalışmaktadır.    Ta ki mutlak Tanrı ile izafi evren ve sonuçta insan hakkında sağlam ve sağlıklı bir ilişkisi ortaya konulsun. 
  
 
 
  
  Aklı olan..  MUTLAK salt.. koşulsuz, kuralsız ve sonsuz bir TANRI ile izafi ve itibari bir evren ve insan ile ilişkisini ve konuşmasını  KABUL  EDEMEZ.. bu yüzden DEİST olur. Ancak yetmiş yıl O’nun keremiyle yemiş ve içmiş bir insanda Kutsal Kitapların ÇAĞRISINA duyarsız kalamaz. Hem  “O” söylemiş, Ben, yere göğe sığmadın fakat mü’min kulumun kalbine sığdım, demiş. İşte bu yüzden bizde hidayetiyle O’nu tanımaya çalışıyor.. tanırlık ve tanıklık’ımızı ilerletmeye uğraşıyoruz. Bu meyanda onun âsarı ve yapıtı olan EVREN hakkında sağlam ve sağlıklı bir görüş oluşturmaya çalışyoruz ki bu konuda ilk başta söz konusu edilecek BOYUTLAR olacaktır. 
  
 
 
  
 BOYUTLAr bilim katmanında  ve fünun  alanında  zihnimizin dört köşe taşından ikisi olan MEKAN ve ZAMAN konusunda ele alınır.  YBA zaten bu boyutlarla işe başlar ve bu konuda yıllardır yazıyorum. 
  
 
 
  
 Boyutların sayısı,  dilin ve dinin kategorileri gibi iki elin parmaklarını aşmaz. Kanaatime göre Yaratan RABB ismiyle   önce boyutları evrene indiriyor.. RAHMÂN  ismiyle  evrenin üstüne de insanı yani dili  bindiriyor. Sonra RAHÎM ismiyle dilin üzerine dini bindiriyor. Dil ve din birlikte kültürü oluşturuyor.  Ta ki ilim ve irade ile kudret ve rahmet SIFATLARINI tanıtsın. Dil ve dinden ibaret kültürde  BEŞERİYETİN uygarlığını  kuruyor.  Beşeriyetin yapısından çıkan bu medeniyet ise İNSANİYETİ inşa ediyor. 
 
   
 
 Maalesef insanlar ana-hatları ayrıntıya girince  karıştırıyorlar. Aslında VARLIK bir bütün.. VAR OLUŞ tüm..  ancak işlemler.. eylemler.. işletimler.. etkinlikler başlayınca  İNSAN ve KAİNAT olarak ikiye ayrılıyor. Kainat MEKAN (tabiat) ve ZAMAN (tarih) olarak.. İnsan  AKIL (mana) ve KALB (gaye) olarak..  ikiye ayrılıyorlar.  Doğa (tabiatın)  yapısı ile tarihin (döne)  işlevi  hakkındaki MATEMATİK temelli EVREN İLİMLERİ.. bin beş yüz yıldır özellikle son üç yüz yıldır Düşünme (Felsefe ve Hikmet)  ile Düşünce (Bilim ve Hukuk) alanındaki filolofiden filozofiye.. teolojiden teozofiye.. o kadar çoğaldı ve çeşitlendi ki karıştırmamak mümkün değil.   Özellikle   Mana (Anlam) ve   Gaye (Anlatımı)  hakkında MANTIK temelli İNSAN ilimleri ile yapılan araştırma ve geliştirmeler..  San’at ve Hikmet ile Fünun ve Hukuk etkinlikleri..  olanca kültürel ve sosyal  birikimli  ayrıntıları ve ekonomik ve politik bir sürü kılcalları ile insanın zihnini anahatlardan uzaklaştırıyor. 
  
 
 
  
 Örneğin fizik hakkında.. felsefe hakkında.. bilgisayar hakkında.. din hakkında.. dil hakkında o kadar çok  ve çeşitli gelişme ve artış var ki  40 yıl öncesinde.. bu ilimlerin genel manzarasını saptamaya  bir derece hakim olabiliyordum.. Astronomi, genetik, bilgisayar, teknoloji, ekonomi, politika aldı başına gitti.. uçuyor.  Üstelik  bu gün diğer medyatik ve ideolojik bulutlar öylesine diyalektik ve sofistike..   ekonomik ve politik reklam ve propgandalar.. öylesine retorik ve spesifik.. sıradan bir insanın kılcaldan ve ayrıntıdan boğulma bir yana kendisine uygulanan algı operasyonlarından bile haberi olmuyor.  Üstelik bu yoğun yığılma ve bulut baskısı içinde neyin doğru neyin gerçek.. kimin iyi kimin çirkin olduğu konusunda açık, seçik ve net bilgisi bulunmuyor. 
  
 
 
  
 Sokrat’ın ünlü bir deyişi vardır. Tevazu gibi görünür ancak agnostizme (Bilinmezciliğe) yol açar: “Öğrendiğim tek bilgi, hiçbir şey bilmediğimdir.” Peki sormazlar mı adama..  bilmediğinizi nasıl biliyorsunuz o zaman ? Demek ki insan biliyor.. hatta iki nesne biliyor: bu yüzden dır ya da değildir.. evet ya da hayır.. diyor. Olur ya da olmaz diye karar veriyor.  Olanaklar hakkında olabilir ya da olamaz diyerek dilediği olasılıkları seçiyor.. ancak köklü ve içerikli  konulara geldiğinde şaşırıyor ve karar veremiyor: 
 İNSANDAN baksa onu asıl olay biliyor evren gölgede kalıyor  evreni rüya olarak  görüyor…
 EVRENDEN baksa  insanı gölge ve yalancı olay görüyor. 
  
 
 
 
 Şimdi bu evren ve insandan başka üçüncü bir KAVRAM araya girdiğinde.. örneğin YARATMA.. yaratmanın karşısına da   evrenin ve insanın EVRİMİ çıksa.. işte bu dört kavram: “insan ve evren ile evrim ve yaratan” düşüneni  oldukça karmaşık bir karşılama ve karşılaştırma içinde bırakacaktır ki bu KARIŞIK işlerden zihnini kaçırmayı kâr biliyor. 
  
 
 
  
 Bun rağmen   sadece gereksinimi ve rahatlığı için değil arayışı ve geleceği için insanlar araştırmaya, sorgulamaya, düşünmeye, öğrenmeye açık bir var oluştur insan. Zorluklar karşısında hemen pes etmez. İşte yeter artık.. demeyenler için biz boyutlar konusuna bir giriş yaparak insanı kılcallardan uzaklaştırmaya  ana hatlara yaklaştırmamaya   çalışacağız. 
  
 
 
 
 Boyutlara benzer kavramlarda söz ettik.. burada insan.. evren.. dil.. din.. kültür.. beşeriyet.. medeniyet.. uygarlık.. insanlık.. terimlerini dillendirdik: Dokuz sözcük sıraladık. Felsefede böyle boyutlara benzer KATEGORİK ayırmalar vardır. Aristo soru sözcüklerine kategori olarak sıralamıştır. Kim.. ne.. nerede.. nerede.. nereye.. neden.. niçin.. nasıl.. kaç.. hangi.. : Biz burada On tane sözcük sıraladık. Descartes iki kategori  görmüştür: Düşünce ve Uzam. Kant dört kategori bulmuştur: Nicelik (Kemmiyet), nitelik (keyfiyet), oran (nisbet) ve yön (cihet). 
  
 
 
  
 Keza Aristo’nun beş tümeli (cevher (töz), cemad (cansız), bitki (nebat), hayvan (behimiyat) , beşer) tarafımdan ( gıda ve hayat ve imkan ve  şuur ve gaye ) beş varlık katmanı olarak düşünülmüştür. Keza dinde, aslında dilin kategorileri olan beş perde, bir tür katman (tabaka) ya da kategori  (külliyat) ve boyut (dimension)  olarak düşünülebilir:  (Zat, sıfat, isim, efal, âsâr) 
  
 
 
  
 Keza bilimde ; GEOMETRİK  boyutlar, FİZİKSEL alanlar, ŞİMİK kuvvetler, NÜKLEER parçalar  ortaya çıkarılıp bunların tümüne ilişkin  “matematiksel” bir KURAM  yani büyük resim çıkarmak.. birbiri ile çelişen  orta alemdeki NEWTON fiziği, mikro âlemdeki KUANTUM ile makro âlemdeki RÖLATİVİTE kuramları birleştirilmeye çalışılmaktadır. 
 Hikayelerde üst, orta ve alt alem halkları anlatılır. Buna başka manzalarda eklenebilir: Animistlerin.. paganistlerin ve tektanrıcıların  ya da ateistlerin, deistlerin ve teistlerin.. dünyaları. 
  
 
 
 
 Geçen çalışmamızda ilk dört boyutu GEOMETRİK.. beşinci boyutu fizik ve psik (şuur ).. sonrakileri  metafizik ve parapsik boyutlar (6:İman 7:Marifet 8:Muhabbet 8:Hayret 9:Mahviyet) olarak anlatmıştım.  Bunu anlatan yazı ve resmi bulursam paylaşacağım.. İnşaallah. 
  
 
 
 
 Bilgi ve sevgi ve sayı ve sağlıcakla kalınız. 
 
  
 Osmanziya 19.07.2021
 
 
 
 
 
 
          |