Kara bir dünyada ak bir din aramak..
herkesin kendini ve dinini akladığı bir dil
içinde olası değil..
dil
öylesine kirli.. öylesine bulanık.. öylesine muğlak bir halde ki
zaman zaman onu temizlemek ve fırçalamak
için uğraşmışlar..
ilk
çaba Aristo'un ORGANON'u.. sonra
Dekart'ın METHOD'u gelir
fakat asıl köklü yeni bir çaba Kant'ın teorik
ve pratik aklın TENKİDİ.
Pratik
kullanımdan bir TEORİ çıkarmak..
ya da teorik kullanımın PRATİĞİNİ bulmak..
ve böylece hakikatı bulup ondan hakkı çıkarmak..
DİL ile kolay değil. Belki çoğu kişi bu işi
GÖNÜL ile yapıyordur..
ancak önemli olan bu zor ile EL ile
yapmak..
işte
bunun için tahtası eksik DELİ'ler arıyoruz..
eline, beline ve diline sahip VELİ'ler zaten
malı götürüyor..
biz elini, dilini ve gönlünü bir çizgi
üstünde BİR'leştirecekleri bekliyoruz.
Ne kadar yaşarsan
yaşa.. kesret dünyasından vahdet dinine.. fena dininden beka ubkasına
dönmedikçe önümüzde ilerleyen sürecin sonunu göremeyiz.. bulunduğu yerde anlamadan
durmak ya da geriye gitmekten iyidir
ileriye bir amaç için ilerlemek.. başka
bir deyişle anladığımızı anlatmak.. Gitmek, yürümek, ilerlemek, yükselmek.. dilin metaforu ile oluşturduğumuz
bir fırtına.. doğum kapısının var oluşu
ile girdiğimiz bu dünyada düğüm kapısının yok ölüşü ile çıkacağız.. önce başlat sonra bitir yasası dışına
çıkabilen ne bir nesne var ne de bir kimse..
iyilik ve kötülük için yapılan yarışların hiçbir ANLAMI yoktur bu yasa
nedeniyle.. ne kazanan kazandığı ile kalır ne de kayb eden kaybettiği ile..
böyle her türlü sapmadan daha beter hale gelir bu saçmalık.. sonunda baş başa
kalırız ANLADIĞIMIZI gerçekleştirmekle.. böyle yaşamın amaç olmadığı ortaya çıkar
anlamsız bir şekilde.. ama biz yinede ararız, anlamı ve amacı, ar-açı ve ad-açı
ne hikmetse.. duyarlığın tattığı ve
uyarlığın tuttuğu ile baş başka kalmamak
için aramayı açı açı köşe bucak sürdüreceğiz..
bir veli demiş.. aramakla bulunmaz.. ancak bulanlar ancak
arayanlardır. Ancak “bulmak”la ARAYIŞ bitiriyorsa ve yolculuk sona eriyorsa yani yönelişin ve yaklaşımın önü kapanıyorsa ARA-lık
bitmiş demektir. AR’ı aramak.. RA’yı bulmak ve ARANAN olmak.. Hannan ve Mennan’ı bulamamak
ve Sultan ve Deyyan’ı ulaşamamak.. İZZET’li kudret ve HİKMET’li rahmet’e
erişememek.. bize verilen hayal ve vehimden inşa ettiğimiz ilim ve
irade’ye yakışmaz.. Kuşkusuz “Biz”ler,
yani başlamaya ve bitmeye mahkum kimseler ve nesneler dünyasının var
oluş ve yok ölüş dünyasının AYNA’ları.. GÜZEL’in aşıklarıyız… inanmazsan
güzellik uğruna kendini feda eden özelliklere bak.. özleri görmüyorsan gözleri
gör.. gözler ışıksız yaşayamaz.. özler karanlıkta kalamaz.. içimizdeki bilgi
söner ve sevgi diner ve RUH aşağı iner… Öyle ise derim ki: HUR olarak yükselmek için “nar ve sır ile nur
ve syr” denklemeni çözmeliyiz.. ve ile
ve.. din’in de kullandığı dile, zaten
san’at ve hikmet ile funun ve hukuk da dili kullanır ve beşeriyetin medeniyete
tarihsel yolculuğunu sürdürür tabiatta, ANLAMAK ve ona katkıda bulunmak için
geçmişte yapılmış olan çabalara
katılmalıyız. İşte bu yüzden mana’yı aramak
değerlidir. En azından içerik için
olmasa bile biçimsel olarak.. DİL’İ ar’ı
açarken ve ad’ı da kapamaz hale getirmeliyiz ki SÖZ kapanmasın.. AMAÇ kaybolmasın.. ANLAM yitirilmesin.. zaten ne neredene, ne neredeye ve ne de nereye’ye
güçümüz yetmez ve bu çizginin yazgısı
bizi sürükler.. fakat bu gereksinim ve akım içindeki arayışla ve
anışla.. “neden” ilerletir ve “niçin” yükseltebilriz”. Böylece belki
insanın okuyuşunu.. Kainatın okuyuşunu.. Kur’anın okuyuşu BİR’leştirebilriiz. Yeter ki Ben’imizi başkasına satmayalım.. çünkü sen seçmediğin zaman başkasını seni seçer ve geçer… geçip gitmeden gelecek, kalacak bir “kalb” bulmalıyız.. belki bizim
için bu KAB, arayanlara ayna olacak “L” yapıtıdır. OSMANZİYA
http://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=22&FID=2&PR=3 -
|