BİRLEŞMİŞ MİLLETLER.. 
 
 Birleşmiş milletler demek, devletlere geresinim olmadan bir araya gelebilen küresel meclisi.. küresel mahkemesi.. küresel jandarması ve fakat küresel hükümeti olmayan ÜTOPİK bir tasarımdır. Olur mu olmaz mı ? Fakat insan isterse ne başarmaz ki ?
 
 Bu sorunla başlayan ve çeşitli konularda biriken İÇERİKLERİMİ bu başlık altında yayımlıyorum:
 
  Dil.. din.. emek.. hürriyet.. barış değerleri üzerine kurulan ulusal partiler ve bu beş  ortak insani degerleri ülkü edinen küresel ideolojiler bireyleri ve ülkeleri kullanmaktan başka bir işe yaramamıştır. Hür türle emperyalizmin kullandığı bu değerler bilim ve hukukumuz ilerledikçe.. ekonomi ve politikamız yükseldikçe insaniyetimiz samimi  ve insaniyet-i kübra olan islamiyetimiz ciddi hale geldikçe uygarlık DEVLET maniplasyonundan kurtulacaktır. 
 Devlet olmazsa ekonomi nasıl yürüyecek  ve politika  nasıl yöneltecek  ?
 Kant cemiyet-i akvamı düşünmüştü..  birleşmiş milletler adı altında BEŞ GÜÇLÜ DEVLETİN  birliğini değil..  aynı zaman büyük sanayiye ve bu nedenle büyük silaha endüstrisine sahip bu devletler,  küresel barışı sağlayamadıkları gibi  demokrasinin  ve laikliğin uygulanmasına da ve geliştirilmesine de engeldir.  Bu bakımdan devletin her türlüsünü reddediyor ve bireyin gelişmesine, ilerlemesine ve yükselmesine en büyük engel görüyorum. 
  
 
 teşekkür ederim.. varsayımlar.. hipotezler.. kurgular.. kuramlar.. bazen bir deneyim sonucu ile yıkılıyorlar.. örneğin anlı şanlı epicyle'lar.. bu gezegen hoplatmalarının yer yörüngesinden kaynaklandığı anlaşılınca tarih oldu.. neler tarih olmadı ki.. başta nücüm-ü sevabit.. sabit yıldızlar küresi hoş bir tablo idi.. amma yaşamın ve deneyimin en önemli BİLİMSEL sonucu.. yaşamın doğru bildiklerimizin yanlış.. yanlış bildiklerimizin doğru olduğunun ÖĞRENİLMESİ'dir.  DY
 Değerli hocam.. önceki yazım BİLGİ tarafı idi ve anlatımınızı genel bir bilgi nesnesi olarak değerlendirdim.. bu yazımda DEĞER tarafıdır ve anlatımınızı özel bir kadr ve kıymet nesnesi olarak dile getireceğim.. ŞİFA.. şefaat.. meşiet.. irade.. yani YARATAN size özel tenezzül etmiş ve acınızla kendini size anımsatıyor ve siz de ona  teveccüh edip dua edesiniz diye.. zaten bizler tek başına bir aileyiz.. elimiz ayağımız oğullarımız.. gözümüz kulağımız kızlarımız.. hafızamız anamız zekamız babamız ve dişimiz de eşimiz oluyor.. omurlar ise ömürlerimiz galiba.. baksanıza bi uzanıp bi kısalıyor :) geçmiş olsun.. acil şifalar dilerim.
 
 nokta.. çizgi.. yüzey.. hacim.. sure.. nokta / nukta  aslında realite değildir.. POINT aslında  idealler dünyasının kapısıdır.. "idea" esması insanda..  "tekno" hüsnası da evrendedir.. evrende görülen yüksek doğa (tabiat)  teknolojisi ve ileri  tarih (döne) ideolojisini bilim ve felsefe açıklamaya çalışır.. ve yapılan her bir ilerleme içinde bir PUAN  alır…  Örneğin HEGEL’in tarih yürüyüşünü  MARKS tersine çevirdi..  HAK içinde gizlenen HIRSIZLIKLARI ortaya çıkardı..  amma kuramının  ENGELS  dinsizliğini önleyemedi..  e zaten insan da fikir ve zikir için yaratılmış değil midir ? Bırakınız düşünsünler.. bırakınız arasınlar.. düşünürken bırakınız  yanlış ve yalan yapsınlar.. bunlardan kim kurtulabilir ki..  e zaten insan da yanlışları düzeltmek ve yalanlardan kaçınmak için gelmedi mi ? Zaten mala, cana, namusa ve onura el kalktığı zaman kanun ve kuvvet yakasına yapışmıyor mu ?  Öyle ise merkez efendi gibi derim ki her şey yerli yerindedir bizim fazla bir şey yapmamıza gerek yok.. insanları düzeltmeye kalkmayalım..  kendimizi düzeltelim yetmez mi..  Merkez efendi dünyanın Merkezinde olduğu  ve oradan baktığı için, karada, denizde ve havada  tüm taşıtların  dönüşlerini düzgün ve tam bir daire görür.. düzensizlikler ise aslında yörünge değişimlerinden başka bir şey değildir.. öyle ise dünya ve din için yapacak fazla bir şeyimiz yok.. dünyanın ve dinin merkezinde DİL yer alır.. eğer biz lisan-ı kalimizi ve özellikle lisan-ı halimizi düzeltirsek büyük bir değişim ve gelişim yapmış oluruz. Acaba bu düzeltmeyi yapacak bir DENETİM aracına sahip miyiz ? İNSAN hem evrende bir noktadır hem toplumda bir virgüldür.. yani bir-buçuk nokta.. iki nokta üst üste dikeyi ile iki nokta yan yana yatayı yani (+) olmaya aday söylemeler ve dinlemeler konuşma evreninin analitik düzlemini oluştururlar.. bu ne demek ?  elbette emek vermeden anlatılmaz ve anlaşılmaz.. yemek önce emek ister.. amma emeksiz de yemek olmaz..  gel de çık (iş)in (iç)inden..   bu nedenle  noktayı  fazla kurcalamadan kurgulamamızı sürdürelim.  Birinci boyut çizgi… İkinci boyut ise çizgi kablolarıyla oluşturulan yüzey, ekran, monitör, kağıt, levha TABLO’sudur. Size bunlarla sesleniyorum fakat siz kablolar dokusuyla konulan noktaları, dilini henüz bilmediğinizden,  anlayamıyor  ve bu “yüz”ün “resim”ini  göremiyorsunuz. İnşallah gün gelecek, okuyacak, anlayacak ve göreceksiniz.. Yeter ki acele etmeyiniz, etmeyeyim, etmeyelim…  
 
 
 
 Nokta.. nutka geldiğinde ya resim olmuştur ya yazı.. ya sayısal olmuştur ya sözel.. ya ar olmuştur ya ad.. nota olduğunda da gölgeler görsel değil işitsel olur.. bunu dokunsal.. kokusal.. tatsal nota ve noktalara kıyas ederseniz karanlığın ve narın gücünü seyredersiniz.. fakat bizim aradığımız bu değil çünkü bunu zaten buluyoruz ve her bir nesne olarak GÖZLENENLERİN  aslında zerre ve hücre şeklinde enerji paketleri olduğunu ve bu canlı ve cansız tozların aslanda   aynı anda yaratılıp aynı yaşta olduğunu, bilimin bu günkü saptamasına göre yaklaşık 14.7 milyar yıl önce, biliyoruz.. "seyr" ettiğimiz bu "nar"ın  anlamının "sırr"ını ANLAMAK ve anlatımının "nur"unu  ANLATMAK  tarih boyunca birbirini doğrulayan nebiler ile birbirine yalanlayan dâhiler gelmişler ve geçmişler.. herkes bu pınarlardan nasibi kadar testisini doldurmak için babasının testisinden çıkıp  yaşam testinden geçmektedir..
 Noktamızda bir ÇİFT düğüm  açılıp çeşitlenerek çoğalan  yaşam ağınca ağacımızı açtığımızda önümüzde ÖLÜMÜ  ve ardımızda DOĞUMA  açılı bir boyutlu bir çizgi  yani KABLO üzerinden meddi / yatay  / horizontal  olarak imtidad ederken boyutumuz dışında  cerirı mekan ve mürüru zaman boyutlarının farkına varıyoruz.  Bu illet (sebeb-netice)  temadisinin çizdiği hatt.. zaman zaman akıbet (kader-kaza) amedi / dikeyi / vertikal ile kesilir.. böylece bir tür  maddi ve manevi acı ya da tatlı dikine kesilen  BİR ÇİZGİ  ile zamandan bir tür  “namaz”a geçeriz..  uyuma..  uyanma..  rüya..  bayılma..  evlilik.. seks.. servet..  hastalık.. musibet.. iflas.. hidayet  ve yaşam kablomuzu kesen ÖLÜM..  
 
 Bu dikine kesen çizgilerin Müslüman için en güzeli vakti gelen salat ve namazdır.. süreden sıraya.. zamandan namaza.. vakitten salata geçmek kadar insana huzur ve emniyet veren bir AN yoktur.  Çünkü ancak orada yokluk,  var oluşunu sürdürebilir.  Kötülük var sayılarının ve iyilik yok sanılarının hesabına götüren muhakeme şansını  veren ZİKİR..  bir ömür boyu süren müşahede  dilini  murakabe  fırsatını BEYAN.. namazda okunan KUR’AN  orada  İNSAN ile buluşabilir. Ancak ne yazık ki ilahi  zikir.. lahuti beyan.. Kur’an-ı  Müciz-ül-Beyan  ile karşılaşmak bir nasib.. bir inayet ve bir hidayet işidir. Bu hidayet ışığını ve inayet aydınlığını ya kötüye kullanılan edebiyat perde olmakta..  ya da iyi kullanılmayan vaaz engel olmaktadır.  Ya da ekonomik ve politik çıkarların çekiciliği ve çeliciği düşüncenin önünü kesmekte ya da günlük bilginin  yetersizliği ve bilimsel dilin kuşkuculuğu ve dini dilin kesinliği arayışı durdurmakta..  bu sayılan olumsuzluklar  sadece dini bir selamet ve kurtuluşa  değil dünyevi emniyet ve barışa da  engel olmaktadır.  Başta dil, din, ekmek, hürriyet ve barış  olmak üzere  BEŞ TEMEL DEĞERİ içeren İnsan hak ve hürriyetleri.. demokrasi.. laiklik gibi uygarlığımızın kazanımlarının etkisini  göstermeden dini ve etnik türlülük ve çeşitliliği çatışmaya ve ayrıştırmaya dönüştürmekte.. uygarlık kurumlarını yararlı işletmemekte ve devlet erklerini verimli çalıştırmamaktadır.  
 İslami  dünyasını bir ALEM haline getirecek bir kuvvet-i devlet-i İslamiyet,  İLİM tebarüz etmeden  sağlanamaz  ve beşeriyetin medeniyetindeki hasenatın düzeyini yükselten  hakk-ı teslimiyet-i Kuran,   İNSANİYET tezahür etmeden gerçekleşemez. 5000 senelik geçmişlerinde Müslümanlar ne zaman ilimden ve insaniyetten uzaklaşmışlarsa kuvvet ve hakkaniyetlerini de yitirmişler kuvveti ele geçirenler karşısında  insan hak ve hürriyetlerini dahi koruyamaz hale getirecek  ısraf ve zulme düşmüşlerdir.   
 Bütün bunlar  gündelik ekonomik ve politik çıkarların ötesinde   ile çağdaş  dini ve etnik yararların üstünde ticarete bulaşmayan ve siyasete karışmayan kültürel ve ilmi arayışa yönlendirdi ve YÖNTEMBİLİMSEL ANALİZ  adını verdiğim  yirmi senedir  yaptığım çalışma ve deneyimlerimin günlük dilin mantığı  ve bilimsel bilginin matematiği üstündeki hikmet, felsefe ve din katmanlarına ilişkin arayışa  uygun bir dil olduğu inancıyla bu yöntemin öğrenilmesi, kullanılması ve yararlanılması için  düz yazılarımla işin reklamına  ve versiyon sırasıyla incelendiğinden anlaşılacağı inancıyla  tabloların yayımlanması  propagandasına giriştim.  
 Şimdi bu yöntembilimsel analiz adını verdiğim yeni anlam sürücü ve yeni anlatım aygıtı.. değil bir ağaç.. değil bir filiz bir çifit düğümlü ÇEKİRDEK  bile olamadı..  TEK düğümlü tohum halinde kaldı.. çünkü kendimden başka ciddi bir öğrenici bulunmadı.. buna rağmen hiç yoktan iyidir deyip bir taraftan yazı ve tablolarımı siber uzaya emanet ederken bir taraftan da  düz yazı reklamını  ve tablo yayım propagandasını sürdürüyorum.  Bu yatay MEDDİ  illet (sebeb-netice) koridoru ile dikey AMEDİ akıbet (sebeb-netice) kablosu ile boyutlar /   BUUD tanıtımı bu işin bir parçasıdır. 
 
 Mekanı tamamlaya zaman boyutuyla zaman-mekan süreklisi boyutlarda dördüncü kabuğu teşkil eder.. ve beşinci kabuk olan şuurun içine girer.. ve bununla şuur geçmiş ve geleceğe açılır.. fakat akıldan sonraki iman vesilesiyle  şuurdan sonra marifetullah.. muhabbetullah.. hayret.. mahviyet.. lezzetleri açılır.. fakat bilim için sadece çekim kütlesini rasyonelleştirecek11 boyut vardır.. oysa  sevgisiz bilgi bir acı.. acımasız bir ilgi ateş.. ilgisiz ve sorumsuz bir ateşte yokluğa atılacak bir kordur.. lakin Yaratan'ın acıması kimseleri bu nesne ötesine göndermez ve ateşte tutar.. Allah akıbetinizi ve ahiretimizi güzel ve iyi etsin. Amin.
 
          |