Anasayfa | Işımalar | Osman Ziya | İfade -i Meram | Yöntem Bilim | İnsan Bilim | Din-Fen | BTÖ | Yazılar | E-Posta | |
Aktif Kullanıcılar Aktif Konular Üye Listesi Takvim Arama Yardım Skins Kayıt Ol Giriş |
Yöntembilim | |
YöntemBilim Forumu | Yöntem Bilim | Yöntembilim |
Konu: d u s u n m e k | |
Yazar | Mesaj |
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3740 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Konu: d u s u n m e k Gönderim Zamanı: Dün Saat 10:42 |
düşünenler
üşenenler DUŞUNMEYENLER üşüyenler düşenler tefekkur fikir fehim fikıh Mütefekkir olmak için ne lazım ? Duşunmek için mutefekkir olmak gerekir mi ? Bence gerekmez ! Yeter ki IŞK'inizin MERAK ve MERAM kanatlarini çalıştirmaya başlayin.. zamanla düşunmeye CÜR'ET ve konuşmaya CESARET edeceksiniz. Insanlar tefekkuru bir mutefekkirdden ögrendiklerinde onun etkisinden kurtulamiyorlar. Kendimden biliyorum RNK dan ve Dinden başka kaynaklardan yararlanmasaydim asla YBA ortya çikmazdi.. elbette Imami Nursi hidayet vesilesi olan RNK nin başimin ustunde yeri bulunur. Ancak Rabbimizin..insan ve kainat ve Kur'an gibi KITABLARİ da olur. Ürunumuz kadar onurumuz.. hasilstimiz kadar haysiyetimiz olur. Osmanziya FAHRİYE DALGIÇ Kardeşim dedi: Ata diniyle geldik ata diniyle gidecegiz. Ata nın kemikleri sizlıyodur. Gençlere emanet ettiği ulke ezbercilerin ülkesi oldu çıktı. Kısa surede gosterdigi uzerine imzasıni attığı ülke milletlerin insanı yapay zekaya döndürme cabalari nerde ise gercekleşti biz nerlerdeyiz. Sevgiler saygılar degerli hocam. dedim ki: Çok teşekkur ederim Hocam. Dil ve din ve dunya bilşenleriyle KULTUR'u kavramak insanı tanimanin başlangici olduğunu düşunuyorum. Buradan insanı anlamaya ulaşmak için samimi ve ciddi bir tefekkur ve fikre geçmek zaman isteyen bir sureçtir. Bu vetireye ilişkin olarak 24 yıllik yazi hayatimda şu veya bu dine ve felsefeye ilişkin hiç bir icerik ve sistematik vermedim. Ataturk ve Bediuzzaman hakkinda bir yazimda bulunuyor. https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=1781 Her ikiside Turk olmadıgi halde hem Turk milletine hen beşeriyete buyuk katkilari olmuş ANADOLU degeridir ve etkileriyle gelecekte daha çok taninacak ve anilacaklardir. Önemli olan insanin kendisinin benini tanimasi ve Yaratan'ıni anmasidir. Bu ikisi bulunmuyorsa AT'ınin nesne yuku ve kimse yolcusunun farkinda bulunmasi olasi değildir. İnsanin kendini yok sayan yaklaşimlar ve benini unutturan göruşlerin hiç bir ilmi ve dini degeri olmadıgi gibi onu tanri konumuna getiren şirk ve sapkinliklar ağir cezasi olan boş bir düşuncedir. Çağımizda ANADOLU dogudan ve batidan gelen teozofi ve filozofinin saldirisi karşısinda oldugu gibi beşeri dogaya yabancilaştiran ve insani insandan uzaklatiran teknoloji ve ideolojinin baskisi altindadir. Bu saldiri ve baskiyla çaresiz iseniz "çare" siz siniz.. siz tek başina degilsiniz. Vatsap TABAKAT gurubumda çARe'yi açtım. Yaratan'a adanan adımlar.. ada'ın yıldiz tozlariyla yapilmiş "adam"ın AD'ınin açılmasina bağlidir. Bu da imam ve kitabi mubinin okunmasina ve yazilmasina baglidir. Bu da ahseni takvimden ahseni amele geçilmesine dayanir. Bu da ahseni kasas olan YUSUF ve ZULEYHA ışkı ve aski ister. Bu da kocanin tapilasi kari egitmesine ve karinin kulluk edilesi kocayi yonetmesine bakar. Bu da A ve B nin saglam Z kuşagi olacak "Ç" yetistirmesini sağlar. Demem o ki çare ve çözum ne nebi ve veli.. dshi ve deli.. guru ve mehdi gib birey de ne de parti ve şirket ve devlet gibi teşkilat ve örgutte.. derdimizin devasi AILE'dir. Dorduncu yolun sahibi GURCIYEF de çözumu AILE de bulmuştu.. Feto ve Reto arsindaki mücadelede AILESI olan Feto kaybetti Reto kazandı.. zannetmeyelim ki dunyayi 200 ulusal partileri olan devletler ya da 200 uluslar arasi şirketler yonetiyor.. 22 tane aile yonetiyor. Sanmayalim saltanat kalktı.. demokrasi ve laiklik şirket ve parti gibi GOLGEDIR. Bizim işimiz ROTA ve sirat çizmek degil kendi yolumuzun ISTIKAMETI saglayarak kurtuluşumuzu basarmaktir. Rabbimiz akibet ve ahiretimizi guzel ve iyi etsin.. Inşaallah. osmanziya 26.01.2025 üçyol izmir 14:27 Değerli bir KİTABI.. okuyorum.. kıymetli bir KALEMİ tanıyorum. Bazi kalemler konusinda muthassis bir uzman.. profesyonel bir imam oluyor. Size buradan "tarihi değistiren" serisiyle tanittigim kitablarin yazari olan Serdar KAYIHAN'ın aslinda Ali ÇIMEN oldugunu öğrendikten sonra biraz rahatladim..çunku Sedar Kayıhan ı bir turlu bulamamiştim. Ancak Yazarlik OKUYUCUYA açik ve seçik düşunce vermekle.. Hocalik ÖĞRENCIYE hazir ve sehil bilgi vermekle.. işini bitirir. Bunlarda çogu zaman yanli ve yarim düsunce ve goruş ve degerler bulunur.. yalan ve yanliş bilgiler ve buyruklar ve inançlar olur. Bu durumu hemen fark etmezsiniz.. elli yüz sene sonra bu yalan ve yanliş ve yanli ve yarimlar ortaya çikar. Sonuçta uygarlik ve kulturumuz.. bu deneme ve yanilmalara bağli duzenleme vevdegiştirmelerle yürur.. duzeltme ve denetlemelerle ilerler.. tum bu genişletme ve geliştirme ve iyileştirmeler dogal ve normal bir yukseliştir. Ancak bazen bireysel vs toplumsal.. ulusal ve küresel düşuşlere de maruz kalabiliriz. Bazen benim gibi sayenizde başarisiz olabilirsiniz ya da sayemde başarili olabilirsiniz.. saye golge demektir. AY Guneş ile dunya arasina girerse GUNEŞ tutulur.. DUNYA guneş ile ay arasina girince AY tutulur. yani GÖLGE altinda kalir. DUŞUNMEK işte araya giren bu örgü ve örtuyu tefrik ve takdir etmekti. Bu konuda YBA en kolay ve hizli aracinizdir. osmanziya 26.01.2025 üçyol izmir 10:42 22 ocak 2017 de yan yana yerine yar yana olarak paylaşmışım.. bir da BAŞ ve KAN'ı birleştirmişim.. önce ADAY.. sonra ATAN.. sonra ADAN.. olmuş.. bir de BUDA'nan var.. GENİŞ aileden ÇEKİRDEK hale getirilmiş.. AİLE'de insan gibi.. o da bir kere gerçekleşiyor.. dünyada.. insandan biraz daha geniş.. başlangıç koşullarını oluşturmada.. AİLE'yi negatif olarak gösteren bir filim seyrediyorum.. Will Smith 'in UMUDUNU KAYBETME filmini.. zengin aileler.. yoksul aileler.. eğitimli aileler.. eğitimsiz aileler.. seçkin aileler.. sıradan aileler.. hepsi bir toplum.. bir kültür.. bir ulus.. bir devlet.. bir uygarlık içinde yer alıyor.. şimdi orta halli bir ailede bulunan "makinalar" telefon.. televizyon.. buzdolabı.. çamaşır.. bulaşık.. fırın.. süpürge Abdülhamid'in evinde bile bulunmuyordu.. 50 sene önce Niğde'den Ankara'ya telefon etmek için iki kilometre ötede PTT'ye gitmek zorundaydık.. içme suyunu mahalledeki çeşmede almak durumdaydık.. Eve elektrik geleli on sene olmamıştı.. bu gün dünyanın nüfus 8 milyara yaklaşıyor.. 1960 da dünya nüfüsunu nette soruyorum.. 3 milyar diyor.. elli senede tahminin yaklaşık 2,5 kez artmış.. bu büyük bir artış.. artan nüfüs artan sorun demektir.. her evlenen yeni bir ev açıyor.. bu yeni telefon.. yeni televizyon.. yeni buzdolabı.. yeni çamarış.. yeni bulaşık.. yeni fırın.. yeni süpürge MAKİNASI demektir.. bu seyrettim.. UÇAN motorsiklek.. icat etmişler.. bende KAÇAN TAKKE icad ettim.. yağan yağmura karşı şemsiye almadığımdan beremin üzerine naylon simit torbasını geçirdim.. gerçekten bir süre sonra rüzgar kafamdaki naylon torbayı uçurdu ve kaçırdı.. sırada TERLİK giyme makinası var.. yani işler daha çok hızlı ve kolay hizmeti.. daha bol ve ucuz mala doğru gidecek.. çünkü ENERJİ çok ucuzlayacak.. masa üstü matbaların yerine masa üstü fabrikalar alacak.. Kurzweill'in GNR kehaneti yani genetik ve nano teknoloj ve robotik dünyadan önce insanın şeklini değiştirecek.. sonuçta TEKNOLOJi bizi giderek doğaya yabancı haline getirecek.. İDEOLOJİ insanı insandan giderek uzaklaştıracak.. dikkat ederseniz.. kurama göre “ivmelenen getiriler yasası” bir yönde işler.. oysa olgu üstü olguya göre.. alış-veriş kuramına göre ise getiriler varsa götürülerde bulunur. Ray Kurzweil bunlardan hiç haber vermiyor. Biz de yukarıda iki götürüden söz ettik. Osmanziya 22.01.2025 Düzenleyen osmanziya - Dün Saat 14:28 |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3740 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 11:17 |
Paylaşım için teşekkür ederim. İnsana.. dine.. felsefeye ilişkin konular çok yönlü ve yanlıdır.. dine dönüştürülmüş felsafeler yada ideolojileştirilmiş dinler.. bu yanlardan birine dayanarak aksiyomatik sistematiklerini yapılandırılırlar ve bunula da totoliter sistemler ve otoriter rejimler inşa ederler. Bu bütünlükçü ve birlikçi çağrıların temelinde yatan insanalır TOPARLAMA gereksinimidir. Dikkat ederseniz, dil ve din ile emek ve özgürlük gibi ORTAK insani değerlerin çağımızın sol ve sağdaki akımlarca paylaşıldığını anlarsınız. Örneğin Marksistm EMEK, Masonluk ÖZGÜRLÜK değerine yaslanır. Dinin SONSUZLUK olduğunu hepimiz biliriz. Bu genel perspektiften sonra paylaşım konununuz olan ONAY ihtiyacının insanın ailede baskı ve sair nedenlerle KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME sürecinin sağlanmamasına bağlıyorsunuz. Çözüm olarak ta sık sık yinelediğim "Kaliteli mal ve hizmet sunma"da yeteneklerimizi yoğunlaştırmayı öneriyorsunuz. Elbette savınızın ve gerekçesinin gerçekliği ve yerindeliği bulunuyor. Buna itiraz etmiyorum. Ancak ONAY ihtiyacı.. kültürümüzde bulunan Aile koca ve karı ile anababa ve evladlar arasında onay ve rıza almak.. yani başkasının GÖNLÜNE GİRMEK gibi bir dini vecibe de bulunuyor. Bundan başka işçinin patron.. talebenin hocas.. memurun amirin ONAY'ını almasını sadece baskı ve kendini gerçekleştirme olayına bağlayamayız. Bir de üstelik rüyet, re'y ve rüya ne kadar gerçekse RİYA dediğimiz ve yanlış olarak GÖSTERİŞ olarak çevrilen bir HAKİKAT bulunuyor. Sonuçta ön mesele olarak dil ve din ile emek ve özgürlük ortak insani değerlerini partilerine paravana ve ideolojilerine paratoner eden ZİHNİYET'in yanlışlığının anlaşılması gerekmektedir. Saygılarımla osmanziya 26.01.2025
|
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3740 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 20:08 |
Mehmet Baş Kardeşim dedi:
Sarı İneğimizin Satıldığı Gün Sarı ineğimizin satıldığı o günü hiç unutmadım. Daha beş-altı yaşlarındaydım. O gün bir şeylerin değişeceğini hissetmiştim, ama bunun ne olduğunu anlamam mümkün değildi. İneğimizi bir kamyona yüklediler. Boynuna ip bağlanmış, zorla çekiştiriliyordu. Kamyonun kasasına çıkarken ayakları kaydı, bir an yere kapaklanacak gibi oldu, ama şoförle babam tutup kaldırdılar. Onun böğürtüsü, içimde büyüyen bir boşluğa dönüşüyordu. O kamyon hareket edip uzaklaşırken ben de arkasından bakakaldım. İnek de dönüp baktı bize, gözlerinde bir hüzün, bir vedanın sessiz gözyaşları vardı. O an kalbime bir şey saplandı sanki, bir daha asla çıkmayacak bir şey. Eve döndüğümüzde herkes sessizdi. Çul serili dış evde minderlere oturduk. Annem, gözyaşlarını silmeye çalışıyordu ama ne yapsa nafileydi; yanaklarından aşağı süzülen yaşlar, içindeki sessiz fırtınayı ele veriyordu. Babam ağır bir nefes aldı, yerinden kalktı. “Ben kahveye gidiyorum,” dedi. Soğuk bir rüzgârı andıran eski pardösüsünü giydi ve ayaz vuran tahta kapıyı açıp çıktı. Ardından tahta kapının menteşeleri inleyerek kapandı. Evdeki hava bir cenaze evi gibi kasvetliydi. Bir süre herkes suskun kaldı. Sonra ben can sıkıntısından odanın köşesine gittim. Yüklüğün üzerine tırmanmaya başladım, içimde bir huzursuzluk vardı, durduğum yerde duramıyordum. Annem başını kaldırıp baktı, “Oradan düşeceksin, in şuradan,” dedi. Sesinde hem yorgunluk hem de kaygı vardı. Söyleneni dinledim, indim. Ama yerimde duramadım. Bu kez halı dokunan ıstar ağacına tırmanmaya başladım. Annem yine yerinden kalkıp beni indirdi, bezgin bir şekilde iç çekti. Küçük dünyamda çırpınıp duruyor, sarı ineğin yokluğunu bir türlü kabullenemiyordum. Sonunda pencerenin önüne oturup dışarıyı izlemeye başladım. Gece soğuk ve karanlıktı. Horoz sesleri, eşek anırmaları, köpek ulumaları birbirine karışıyordu. Ama bizim sarı ineğin sesi yankılanmıyordu. Onun yokluğu, boğazımda bir düğüm gibi duruyordu. Gözlerim karanlığa dalmış, onun o hüzünlü bakışlarını hatırlıyordum. Ne kadar ağlamak istesem de, bir damla gözyaşı dökemiyordum. Sanki içim kurumuş, sesim kesilmişti. O gece sabaha kadar ateşler içinde kıvrandım. Gözlerimi her kapattığımda traktör kasalarının üstüme devrildiğini, ezildiğimi, boğulduğumu hissettim. Nefes almak için çırpındım, ter içinde uyandım. Bir an yatakların üstünden atlayıp dışarı çıktım. Sonra çağlıktaki bakır helkenin başına gittim. Başımı eğdim ve kana kana su içtim. O su bile içimdeki yangını söndürmeye yetmedi. Gece tekrar yatağa dönerken evin takasından ay ışığı içeri vuruyordu. Kamyonun gittiği yönü düşündüm, sarı ineğin artık başka bir yerde olduğunu... Zaman geçti. Günler, aylar, yıllar birbirini kovaladı. Büyüdüm, bambaşka hayaller kurdum, başka acılar yaşadım. Ama o gece hep bir köşede kaldı. Sarı ineğin kamyona binerkenki bakışı, onun vedası… İçimde, çocukluğuma dair hatırladığım en derin izlerden biri. Hâlâ rüyalarımda, o kamyonun arkasından baktığımı görüyorum. Ve o gün, içimde yaşamaya devam ediyor. Mehmet Baş dedim ki: Güzel bir öykü idi.. ancak ne kadar gerçek.. olabilir de olmayabilir de.. olmayan şeyleri anlatmaya alışık değilim.. lakin yalan ile öykü arasındaki farkı bir türlü anlamış değilim.. yalan söylüyorsun ama öykü olmadığı için mazursun.. öykü yazıyorsun ama yalan olmadığı için mazursun.. yani her halu kar da paçayı kurtarıyorsun.. çünkü yalan ve öykü arasında GERÇEK saptanamıyor. Gerçeğin tespit edildiği yerler elde bulunur.. bunlardan biri bilimsel rapor diğeri yargısal karar.. her ikisi de birbirinde farklı öyküdür lakin yalan değildir.. en azından yalan olmadığını dair usul kuralları bulunuyor. Bu yüzden hep derim: Hakikatı hikaye etmek kolay olmadığı gibi hikayenin hakikatına erişmekte zordur. Bize düşen hadisenin hakikatı ile haberlerin ve hadiselerin vakıasını ortaya çıkarmak. Bu da uygarlık boyu süren bir serüvendir. Hala da sonuçlanmış değil.. bu gidişle sürecin biteceğe de benzemiyor. Biz de teşbih ile şüphe arasında ŞBH'de kalıyoruz.. habse de girse tesbihimiz devam ediyor. Saygılarımla Osmanziya |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3740 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 20:18 |
Sefa SEZEN paylaştı ki:
Çok ilginç değil mi? Amerika Irak'ı işgal ederken Irak ordusu hiç ortada görünmedi. Irak ordusunun savaş uçakları hiç kalkmadı. Tek bir tankı sokağa çıkmadı. Amerika pikniğe gider gibi elini kolunu sallaya sallaya Irak'a girdi ve ele geçirdi. Tüm dünya buna şaşırdı. Peki, neden Amerika bir direnişle karşılaşmadı? Saddam Hüseyin direnmeden Irak'ı Amerika'ya teslim mi etmişti? İşgalden sonra ne Amerika ne de CIA bu durum hakkında tek açıklama yapmadı. Yıllarca bu konu ve soru insanların zihinlerini meşgul etti. Bu sorunun cevabını bilmek için 1950'de ABD tarafından CIA desteği ile Irak'ta büyütülen "Keşnizani Tarikatını" bilmeniz gerekir. CIA desteği ile Irak'ta büyütülen bu tarikat Avrupa, Amerika ve Orta Asya'ya kadar yayıldı. Saddam darbe devrim ile Irak'ı ele geçirdiğinde Saddam'a tamamen itaat ettiler. Saddam da onlara bir şey yapmadı. Fakat Keşnizani Tarikatı ordu, bürokrasi, emniyet, istihbarata kadar her yere adamlarını sokup ülkeyi içeriden ele geçirdi. Genelkurmay Başkanından istihbarat başkanına,İç işleri Bakanından Emniyet amirlerine kadar çoğu kişi Keşnizani Tarikatına bağlıydı. Tamamen CIA ve MOSSAD kontrolüne girmişlerdi. Üstelik Saddam'ın eşi ve akrabaları da Keşnizani Tarikatına bağlanmıştı. Ve Irak Amerika tarafından artık işgal edilebilirdi. Kimse direnmeyecekti. Ve Saddam... Her şeyi anladığında vakit çok geç olmuştu.. Emperyalist ülkeler her zaman tarikatları kullanmışlardır,çünki o tarikatları kuran yine kendileridir..... Prof. Dr. Yavuz Kaya diyor ki: Bir kez daha düşünün, Bu ülkede; -Neden ağır bir ekonomik yıkım yaratıldı? -Neden varlıklarımız satıldı? -Neden altın rezervimize kadar ihtiyat akçemiz harcandı? -Neden inanılmaz bir dış borç yaratıldı? -Neden Londra mahkemeleri yetkili kılındı? -Neden maliyetinin çok üzerinde alt yapı çalışmaları yapıldı,30 yıllık garantiler verildi hemde enflasyona indeksli kur ile? -Neden Atatürk ismi silinmeye çalışılıyor? -Neden T.C. tabelası kaldırıldı? -Neden sınır güvenliği yok ve vasıfsız milyonlarca sığınmacı ülkeye dolduruldu? -Neden bir demografik bozulma yaratıldı?! -Neden devlet kurumları yok edildi? -Neden kuvvetler ayrılığı kaldırıldı? -Neden denge-denetleme mekanizmaları kaldırıldı? -Neden vergilerimizin akibetinin hesabı verilmiyor? -Neden Milli Güvenlik Güçleri sistemi değiştirildi? -Neden askeri okullar ve askeri hastaneler kaldırıldı? -Neden bazı savunma sanayi kuruluşları satıldı ve üretim yapamaz hale getirildi? -Neden ülkenin telekomünikasyonu satıldı? -Neden eğitim sistemi laik sistem dışına çıkarıldı? -Neden orta ekonomik sınıf yok edildi? -Neden üniversitelerin kalitesi düşürüldü? -Neden sağlık sistemi kötü? -Neden anayasa hükümlerine uyulmuyor? -Neden uyuşturucu ve mafyanın merkezi olduk? -Neden bağlı olduğumuz AİHM kararları uygulanmıyor? -Neden tarikat ve cemaatler holdingleşip devlete yerleştirildi? -Neden ortak akıl devre dışı bırakıldı? -Neden yetişmiş insan gücümüzü kaybediyoruz?! -Neden üretim ekonomisinden vazgeçildi? -Neden kendimize yeten tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı olduk? -Neden bu kadar çok gaz, petrol nadir element kaynakları keşfedilirken (!) enerjide dışa bağımlılık arttı? -Neden yıllar öncesinden bir varlık fonu oluşturuldu ve sorgulanamaz kılındı?! Yıllar öncesinden!… -Neden Biden ile başbaşa yapılan görüşmeye dış işleri bürokratları alınmadı ve arkasından sınırlarda açık kapı politikası ile genç erkek Afgan. Paki ve diğerleri akın akın ülkeye girmeye başladı? Tek cevap: Emperyalist BOP projesi işliyor? Prof Dr Yavuz KAYA dedim ki: "Neden sağlık sistemi kötü" bir tane YALAN bunların hepsini yakar.. ancak şunu değiştirmez ülkeleri ulusal partilerin dayandığı hükümetler değil uluslar arası şirketleri yönetir. Bu durumda bizim müslümün ve mason.. nasyonalit ve marksist zihniyetlerden kurtulup bir İNSAN gibi soruna bakmamızı gerektirir. osmanziya |
|
osmanziya
Kıdemli Üye Kayıt Tarihi: 12-Temmuz-2010 Gönderilenler: 3740 Hak Puan : 5 Kidem : 6 OrtalamaHak : % 50 Irtibar :2 |
Gönderim Zamanı: Dün Saat 20:21 |
Bir yerde dedim ki: bırakın Mekke'den Kudus'e bir dakka da gitmeyi.. aklımızda bir doğrudan başka bir doğruya dahi gidemiyoruz.. çünkü düşünmüyoruz.. davamızın reklamını yapmaktan başka.
https://www.yontembilim.com/forum/forum_posts.asp?TID=2624 DÜŞÜNMEK.. zor iştir.. düşünme benzerleriyle benzemezi düşünmeyi birbirinden ayırmak.. düşünmeyi benzer ne olabilir ? kavramak.. anlamak.. anlatmak.. konuşmak.. betimlemek.. indirgemek.. açıklamak.. yorumlamak.. bunların hepsi düşünme ile yapılır ve sonuçta düşünmeye benzer.. ancak hiç biri düşünme değildir.. düşünme bilinenlerden bilinmeyen yani SORU.. bilinmeyenlerden de bilinen yani YANIT.. çıkarabilmektir.. en genel ARAMA ve BULMA etkinliğine de DÜŞÜNME adı verilebilir. Ayrıca TEFEKKÜR'den başka tezekkür tedebbür tedekkür gibi uzantılarıda söz konusudur. RNK da 31.sözde MİRAC konusu anlatılıyor.. Saygılarımla Osmanziya 26.01.2025 20:30 Düzenleyen osmanziya - Dün Saat 21:13 |
|
Forum Atla |
Kapalı Foruma Yeni Konu Gönderme Kapalı Forumdaki Konulara Cevap Yazma Kapalı Forumda Cevapları Silme Kapalı Forumdaki Cevapları Düzenleme Kapalı Forumda Anket Açma Kapalı Forumda Anketlerde Oy Kullanma |